- 1943 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
MAAZALLAH ( ALLAH KORUSUN )
Güzel İstanbul bilindiği gibi aynı zamanda bir camiler şehridir.İstanbulda yaşayıp da o meşhur Kuşlu Caminin önünde, yani Eminönü’deki Yeni Cami önünde kuşlara yem atmamış, o cami ile ilgili ufak da olsa bir anısı olmayan hiç bir insan tasavvur edemiyorum.
Osmanlı Devleti zamanında İstanbul denilince akla genelde Avrupa yakası geldiği için olsa gerek en büyük camiler bu yakadadır çoğunlukla. Mimar Sinanın ’’ Çıraklık dönemimin eseri’’ dediği Şehzade Camii, ’’Kalfalık dönemimin eseri’’ Dediği Süleymaniye, Mimar Kemalettin’in şaheseri Sultanahmet, hemen karşısında Ayasofya, Fatih İlçesindeki Fatih Sultan Mehmet, Eyüp İlçesindeki Eyüp Sultan ve daha niceleri.
Anadolu yakasında ise Üsküdarda toplanmıştır büyük camiler: Valide Camii ve Mihrimah Camii gibi...Kadıköy, cami bakımından biraz gösterişsizdir. Bu ilçemizde kiliseler daha yoğunlukta olmakla beraber Osmanağa ve III. Mustafa Camii gibi -Avrupa yakasındakilerle kıyaslanmayacak- camiler de vardır elbette.
İstanbul bir camiler şehri olmakla beraber bizim sosyete takımının iki camisi vardır ölülerinin namazlarını kıldırmak ve oradan ebedi aleme yolcu etmek için
Avrupa yakasında Teşvikiye Camii...Sosyetenin ve tanınmış simaların cenazeleri hep bu camiden kalkar ve yine genel olarak Feriköy Mezarlığındaki aile kabristanında defnedilirler. Yahut da nadiren Zincirlikuyu Mezarlığına.
Anadolu yakasında bu konu büyük sıkıntıydı(!) Sosyeteye özel bir cami yoktu cenaze kaldırmak için. Sağ olsun, Allah razı olsun Semiha Şakir ve ailesi Karacaahmet Mezarlığının hemen bitişiğine muhteşem bir cami yaptırdılar. Mimarisi ile klasik camilerden çok çok farklı olan bu cami gerçekten de görülmeye değer harika bir yapı. Avlusuna girdiğiniz anda gül kokusu ile mest oluyorsunuz.
Evet Şakirin Camii adı verilen bu cami de Anadolu yakası sosyete takımının cenaze kaldırma mekanı oldu ibadete açıldıktan kısa bir süre sonra. Artık Anadolu yakası sosyetesi cenazelerini Şakirin Camiinden kaldırıyor ve öyle fazla nakliye sıkıntısı çekmeden hemen yanıbaşındaki Karacahmet Mezarlığındaki aile kabristanında defnediyor.
O cami ya da bu cami, o kabristan ya da bu kabristan neticede ölen vatandaşın cenaze namazı usulüne uygun bir şekilde kıldırılıyor ve müteveffa hazretleri toprağa veriliyor ama işte bu namaz, cenazenin nakli esnasında yaşananlar ve toprağa verilme olayından sonraki dilek ve temenniler oldukça ilginçtir buralarda.
Rahmetlinin tabutu musalla taşına konur. Tabutun her iki başında da çok yakınlarından birileri genelde el bağlayarak, bazen öylece kazık gibi dikilerek hazırolda bekler. Daha sonra ceneze uğurlamak üzere tanıdık, tanımadık kim varsa sökün eder caminin avlusuna. Kadınlar istisnasız siyah baş örtüleri ve siyah kıyafet içindedirler. Sıkıysa başka renk kıyafetle gel. AlimAllah rahmetli tabuttan fırlar da ’’ Ulan bu ne saygısızlık, biz burada ölmüş gidiyoruz, siz düğüne gelmiş gibi gelmişsiniz haspalar ’’Diye alayını kırar geçirir. Gerçi bu kadın kısmısının altı hep Şişhanedir ama olsun, üstleri kavaldır genelde. Bu arada söylemeye gerek yok. Yine kadınların aşağı yukarı hepsinin siyah gözlükler takınması da zaruridir. En azından gülüyorlar mı ağlıyorlar mı belli olmasın diye.
İmam efendiler istedikleri kadar kendilerini yırtsınlar ’’ Cenazeye çelenk getirmeyin ’’ Diye, caminin avlusu çelenklerle dolar...Dolsun...Çiçekçiler de kazansın değil mi? Neticede onlar da aile besliyorlar. Çelenklerin üzerinde koca koca yazılarla kimlerden olduğu da yazar ki rahmetli ’’ Ulan Erdal, gözün çıksın e mi, cenazeme bir çelenk bile yollamadın ’’ Diye sitem etmesin.
Caminin avlusu dolunca başlar muhabbet.
-Oooo...Haluk Bey siz de mi buradasınız? Yahu mirim böyle cenazeler de olmasa yüzünüzü gören cennetlik.
-Aaaaa...Ercüment Bey...Çok haklısınız valla. Gitti gider bizim Fethi Bey...Darısı sizin başınıza.
-Gördün mü bak Şaziye şıllığı da gelmiş.
-Evet gördüm. Emel buralarda mı? onu göremiyorum. Oysa Fethinin dizlerinden inmezdi zilli...
-Boşver onları. Borsa nasıl gidiyor?
-Nasıl gitsin be birader. Tepetakla...
Tabii bu arada kadınlar da kendi aralarında muhabbetteler.
-Aaaaa..Aydan...Kız sen de mi geldin? Nurşen seni görmesin.
-Ayol görürse görsün. Eski kocamın cenazesine de mi gelmeyeyim yani. Millet ne der sonra.
-Evet yaaaa...Çok büyük kayıp oldu... San’at dünyamız çok büyük bir değerini yitirdi
-Ne san’atı ayol...Adam sanayiciydi. Unuttun mu?
-Allah Allah...Faruk abi tiyatrocu değil miydi?
-Kız deme..Faruk da mı öldü? Öteki cenaze de onun mu yoksa? Hüngür hüngürrrrrr.
-Ya kafam karıştı şimdi? Senin eski kocan kimdi?
-Sanayici Fethi.
-Hay Allah, ben de Faruğun cenazesi diye gelmiştim. Bak kime niyet kime kısmet. Haa haaa haaaa..
-Kız susss...Etraftan bakıyorlar. Ne ayıppp.
-Haklısın...Azıcık ağlayalım.
-Evet ağlayalım namussuz için azıcık.
Eskilerde imam ’’ Er kişi niyetine ’’ Deyince atılırdı yakınları ’’ Yahu er değil, koskoca albay, general ’’ Diye ama artık ona alışmışlar. ’’Er ’’ in asker değil de erkek manasında kullanıldığını biliyorlar artık. O yüzden de imam efendi ’’ Er kişi niyetine’’ dediği zaman artık pis pis bakmıyorlar.
Neyse efendim...Cenaze namazına geçilir...Kaymak gibi namaz, rükusu yok, secdesi yok..Dolayısıyla sıkıntı yok. Uyarlar imama...Lakin o kadarcık şeyi bile beceremeyenler vardır ki işte onlar tabut başında dikilmek olan kutsal görevlerine cenaze namazı esnasında da devam ederler.
Sonra imam sorar o alışılagelen soruyu: ’’ Rahmetliyi nasıl bilirdiniz? ’’
İşte zurnanın zort dediği yer burasıdır. Çünkü vatandaş ünlü olduğu için tanıyan tanımayan bir sürü insan vardır cenazesinde. Aynı zamanda sırf bu camiyi görmek için gelen yüzlerce insan da oradadır ve onlar da bila mecburiyet katılmışlardır cenaze namazına ama adam, ya da kadın müteveffa hakkında en ufak bilgileri yoktur. Yine de imamın bu sorusuna ’’ İyi bilirdik ’’ diye cevap verilir.
Ulan nesini gördünüz, ne iyiliğine şahit oldunuz da ’’ İyi bilirdik.’’ Diyorsunuz diye soramazsınız. Gerçi ben tanımadığım birinin cenaze namazında bu soru sorulduğunda susar ve içimden ’’Allahu alem. ’’ Derim ama genelde hep iyi biliriz rahmetlileri...Kim olursa olsun... Sanırsın bu dünyada kötü olarak bilinip de ahirete o şekilde uğurlanan yoktur.
Ondan sonra cenaze hazretlerinin kabre taşınması olayı başlar. Bu vatandaş hele bir de sanatçısysa var yaaaa...Adam hayattayken alışmış ya alkışlanmaya öldükten sonra da bir alkış tufanı kopar ki sormayın. Gerçi şimdi artık sanatçı olmayanlar da alkışlarla uğurlanıyor ya neyse..Hani Allahtan ne isterdim biliyor musunuz? O tabuttaki rahmetli şöyle bir doğrulsa tabuttan ’’ Arkadaşlar, lütfen, şımartıyorsunuz beni, tezahürata gerek yok ’’ Filan dese, acaba o tabutun arkasından alkış tutanların halleri nice olurdu?
Rahmetli şayet çok çok ünlü biri ise bazen cenazesi ile birlikte başlar Chopin Sonat No. 2 Opus 35...Yani efendim ’’Cenaze Marşı’’ Neyse...O konuya hiç girmeyelim.
Nihayet müteveffa defnedilir. Ölenin hanımı iki gözü iki çeşme ağlarken her iki koluna girmiş olan tesellicileri onu teselli ederler.
-Üzülme Nurşenciğim..Bak Fethi Abim bulutların üzerinden gülümseyerek sana el sallıyor.
Nurşen Yenge bir ümit kafasını kaldırarak bulutlara bakar. Bildiğin Cumulonimbus Mammatus bulutlar... Oradan ne el sallayan var ve de ayak. ’’ Ulan adam bi şeylerini sallıyor da ben mi göremiyorum ’’ Diye kendi kendine bir hayıflanır ama ’’ Ben bir şey göremiyorum ’’ da diyemez manevi atmosfer bozulmasın diye. ’’ Evet ya ben de görüyorum’’ Der hazin bir sesle.
Ulan ne bulutu, ne gülümsemesi, ne el sallaması? Fethi Abi dört kolluya binmiş, kısa bir yolculuğun sonunda da en az iki metre derinliğinde toprağa girmiş bile...
Efendim...Daha sonra taziyeler başlar. Yani ölenin en yakınlarına baş sağlığı dilemeler.
Başsağlığı mesajları da camilere göre değişiktir İstanbulda. Mesela Fatih ve Eyüpsultan Camiinden kaldırılan bir cenazede başsağlığı dilekleri genelde ’’ Başınız sağ olsun, Allah rahmet eylesin, Makamı cennet olsun, Üzerine Nurlar yağsın ’’ Şeklindedir ama Teşvikiye ve Şakirin Camiinde ’’ Yolu Işıklı Olsun, Işıklar İçinde Yatsın, Üzerine Yıldızlar Yağsın ’’ şeklindedir. Ortak olan tek dilek ’’ Başınız sağ olsun. ’’ Dileğidir.
Evet..Sosyete ve entel dantel takımı müteveffaya rahmet dilemez genelde. Çünkü rahmet Arapçadır. Onlar zinhar Arapça kullanmazlar. Nur da yağdırmazlar pek çoğunun adı Nur, Nurşen, Nurhayat,Nuran ya da Nurdan olduğu halde. Nur ilahi ve dinsel bir kavram olduğu için onun yerine Türkçe olan ışığı yağdırırlar.
Nur ya da ışık, rahmete ermek ya da yolunun ışıklı olması, haydi bunlar aynı şeyler diyelim...Neticede elbette ki aynı kavramlar olmasa da zorlayalım ve ışık, nur, rahmet hepsi aynı kapıya çıkıyor diyelim. Peki ’’ Üzerine yıldızlar yağsın’’ dileğini nereye sığdırırsın?
Yahu Allahınızı severseniz yıldız dediğinizi gökteki ufacık kar taneleri mi sanıyorsunuz siz? Maazallah, Allah duanızı kabul edip de üzerinize gökten yıldızlarını yağdırmaya kalksa o rahmetli de siz de helak olmaz mısınız? Bir ölünün arkasından yapılacak dua mıdır ’’ Üzerine yıldızlar yağsın’’ Düşünün o yıldızlardan sadece bir tanesi olan Güneşi...Bırakın bir rahmetlinin üzerine yağmasını iki santim daha yaklaşsa dünyaya halimiz nice olur?
Aman gözünüzü seveyim...Rahmetlilerinizin üzerine ışık yağdırın, yollarını en voltajı yüksek neon ışıklarıyla aydınlatın, bulutların üzerinden el sallasınlar size itirazım yok ama lütfen yıldız yağması için dua etmeyin. Bakarsınız dualarınız tutar da... Maazallah.
YORUMLAR
sami biberoğulları
sami biberoğulları
Siz Mazallah diyerek tamamlayınca son cümleyi, aman Allah Korusun diye haykırdım resmen. Mevzu şu ki zaman ilerledikçe ve örneklerine sıklıkla rastladıkça; yanlışlar doğru, çirkinler güzel, ayıplar olması gereken davranış haline dönüşüyor hayatta... Ve onca insan içinde birkaçımız itina ile her türlü söylemine, davranışına ve/veya olması gereken sosyal düzenine özen gösterdiğinde sanki hali hazırdaki düzen o ışıklı yıldızlı insanlar doğruda bir biz yanlış kişi olup çıkıyoruz... Velhasıl vaziyete hem güldüm hem üzüldüm...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Cenazenin tebessüm ettireni olmaz ama,
konuyu Sami Hocam naklediyor ise,
olayın boyutu ister istemez bu mecraya kayıyor.
Hep yadırgadığımız ancak,
pek dile getirmediğimiz bir konuyu,
gerçekten harika üslubu ile iyi anlatmış hocam.
Çok ilginç
çok güzeldi.
Hep gurbet illerinde yaşadığım için,
cenaze defnetme işlerinde çok az bulunabiliyorum.
Bu nedenle,
oldukça yabancı sayılırım bu konuya.
Gurbette olduğunuzda,
inanın insanlar çok az ölüyor.
Memlekete yolunuz düştüğünde,
ölen ölene...
Gerçekten beğeni ile okudum.
Çok güldüm, çok eğlendim.
Biraz da üzüldüm mü ne?
En çok da bu alkış olayı canımı sıkıyor benim.
Geleneklerimize, göreneklerimize, inançlarımıza çok aykırı.
Gerçi bu saydıklarımı kim sallıyor ki?
Milletin işi gücü gösteriş.
Cenazede bile.
sami biberoğulları
Bütün bu yazdıklarım içinde eskiden beri var olan tek şey cenaze marşlarıdır ki ona zaten çok sık rastlamıyoruz..Diğerleri sonradan çıktı, eskiden yoktu böyle alkışlmalar filan. Nereden çıkar, nasıl bizim topluma sızar bilene aşk olsun ama var maalesef.
Selam ve sevgilerimle.
Izninizle, yine bir ''Ben ne anlatıyorum, sen nereye takılıyorsun!'' durumu yaratacağım.
=> Düşünün o yıldızlardan sadece bir tanesi olan Güneşi...Bırakın bir rahmetlinin üzerine yağmasını iki santim daha yaklaşsa dünyaya halimiz nice olur?
Böyle bir kanı var: ''Yaradan'ın mucizesine bakın ki Dünya Güneş'e az daha yakın ya da uzak olsa...'' diye gider. Gerçek şu ki Dünya'nın Güneş'e uzaklığı sabit değildir, değişir. Yıl içinde uzaklık 5 milyon kilometre oynar (147 ila 152 milyon kilometre arasında oynayan bir uzaklık). Peki biz bunu farkedebilir miyiz? Sanmıyorum. 2013 yılı içinde Dünya'nın Güneş'e en uzak olduğu gün 5 Temmuz idi. Bu yüzden mesafenin mucizeliği argümanı pek de geçerli değildir.
Kusuruma bakmayın, ben yine anlatıdan saptım ama huyum bu. En derin saygılarımla.
sami biberoğulları
Gerek dünyanın, gerekse güneşin şekli tam bir küre olmadığı için bunların kendi eksenleri etrafındaki dönüşleri esnasında birbirlerine yakınlıkları ve uzaklıkları doğal olarak değişecektir.
Buradaki yaklaşma olayı güneş ya da dünyanın kendi ya da birbirleri etrafında dönmeleri esnasındaki yaklaşmayla ya da uzaklaşmayla ilgili değildir. Her ikisi de aynı zamanda kendi eksenleri etrafında da dönerler...Kesin olarak emin olmamakla beraber söylenen de budur kanaatindeyim..2 santim eksen kayması olsa denmek istenmektedir diye düşünüyorum.
Öyle ya da böyle....Güneşin üzerimize yağdığını düşünün...Asıl konu buydu zaten yoksa ne kadar yaklaşırsa helak oluruz, ne kadar yaklaşmazsa paçayı sıyırırız konusu değil.
Bu arada şu da denebilir: ''Yahu korkma..Her gün bir sürü yıldız yağıp duruyor zatena ama atmosfere girdikleri anda yana yana eriyip yok oluyorlar'' İyi de dünyeye düşenleri de var..O bakımdan ben her halukarda '' Üzerine yıldızlar yağsın '' Şeklinde bir duayı mantıklı bulmuyorum.
Selam ve sevgilerimle.
İlhan Kemal
Göksel felaketlere dönecek olursak, eğer söz konusu olan dünyanın ekseni ise bu konuda haklısınız: Eksendeki ufak değişimler büyük sonuçlar verebiliyor. Dünyanın 23.5 derecelik eksen eğikliği aslında 22.1 ve 24.5 dereceler arasında oynuyor (40,000 yıllık periyotlarla), bu da iklim üzerinde önemli sonuçlar doğuruyor.
Eğlenceli yazınızdan ötürü sizi tebrik ederim. Saygılarımla.
sami biberoğulları
Sağ olasın, var oılasın..Selam ve sevgilerimle.
DOĞUDUDA RAHMETLİKLER YASİNLERLE UĞURLANIRKEN...BATIKADA ÇAĞDAŞÇA UĞURLANIYOR....BUNUNLA İLGİLİ BİR ANIM VAR KALEME ALACAĞIM HACI BAYRAM VELİ HAZRETLERİNDEN VE MEZARLIK ALANA VARAN BİR YOLCULUK....
HEM ÜZÜLDÜM..HEM TEBESSÜM ETTİM ŞU KADIN MİLLETİNE SONRA HİPPİ MODEL BEYLERE ...ALLAH AKIL FİKİR VERSİN NE DEYİM...ONUN İÇİN DERLERYA EBU LEHEPLER VE EBU CEHİLLER ÖLMEDİ DİYE
AHİRETİN BU KADAR ALAYA ALINMASI NE KADAR ÜZÜCÜ BİR DURUM ASLINDA HIRİSTİYANLIK KANIMIZA KARIŞTI..EYVAK Kİ EYVAH.....SAYGILARIMLA
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Abi biraz alakasız bir yorum olacak ama yazının ilk paragrafında İstanbuldaki kuşlu camiyi bilmeyen anısı olmayan yoktur deyince geçen haberlerde bulunduğu semtten dışarı çıkamamış hatta istanbulda deniz hiç görmemiş insanların olduğunu duyunca herkesin anısı olmayabilsede en azından tv de mutlaka o camiyi görmüşlerdir diye düşünüyorum.Devamında sosyete cenazelerine fakir fukaranın camiyi görmek için bile katılmasıda pek olası gibi durmasada sizinde yazıda yazdığınız tiplemelerin bir nevi sosyal faaliyet amaçlı,böyle günlerde olmasa yüzümüzü görmeyeceğiz edasıyla hazır gelmişken birde cami havası soluyup yada hadi havayı geçelim şu camiyide bir görmediydim e bir görmüşte olurum diyecek sanatçı,siyaset, sosyete çevresinin trajikomik cenaze merasimlerine gittik.Yine kim şık kim rüküş. en iyi ağlayan kadın-erkek oscarlarınıda belirledik.Yine gülümsettiniz.Kaleminiz daim olsun.
sami biberoğulları
Ben nasıl ki bir sosyete lokantasıda balık yerken elim ayağım birbirine karışıyorsa ( Çünkü çatal bıçakla yemesini öğrenemedim bir türlü ) sosyete de böyle cenazeydi, mevliddi gibi olaylarda eli ayağı birbirine karışıyor. Tek farkla ki biz balığı çatal bıçakla yiyemediğimiz için kıro oluyoruz ama onlar hiç bir zaman ve hiç bir durumda ezilmiyorlar. Çünkü her şeyin doğrusunu ve güzelini onlar bilir (!) Dolayısıyla onların yaptıkları, söyledikleri hep doğrudur(!)
Selam ve sevgilerimle.
Çok netti yine hocam. Anlamamak mümkünsüzdü yazınızı. Her yönden bakabilmişti kelimeleriniz bize.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
bizim bi Toprak amca var idi. çapkınlık yaparken rahmetli oldu. kalp dediler, çapkınlık dicek halleri yok. sonra cenazesinde her gelen "mezarın ışık dolsun abi, ışıklar içinde yat, sellektörün bol olsun, projeksiyonlara gelesin" falan gibi temennilerde bulununca eşine mükemmel bi öneride bulundum. "Tijen teyze gel dedim rahmetlinin mezarını neon ışıklarla dolduralım. hem ışıklar içinde yatar, hem reklam olur, hem de neon az yakar" dedim. ölünün arkasından bi de beni alkışladılar. birazcık ürpermedim desem yalan olur. Lakin Toprak amca şimdi ışıklar içinde uyuyor. :))
Elinize sağlık hocam yine güldürürken çuvaldızı dokundurdunuz bi taraflara..
sami biberoğulları
Hatta hurilerle halvet halinde filan da olabilir..Tanrı taksiratını affetsin.
Selam ve sevgilerimle
sen ölüyü bile güldürürsün hocam....bir cenazede bulunsak ben senden çok uzaklara giderdim...her yerde her halinle çok hoşsun biliyormusun...bulutlardan el sallama işine hala gülüyorum... çok sağol emi saygılar
sami biberoğulları
Allah bizi bir cenazede buluşturmasın inşallah..Lakin olur da bu tür bir cenazdde bir araya gelirsek ben sana mutlaka hatırlatırım '' Abi bulutlara bak, rahmetli şeysini sallıyor '' Diye, ondan sonra cenaze merasimi döner komedi tiyatrosuna.....Ya o kısımda yazan ben olduğum halde koptum ben de...))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Sonunda cenazede bile güldürdün.
Daha 15 gün bile olmadı dayımı kaybettim ve onun cenazesindeydim. Çok ilginç şeyler yaşandı dayımın cenazesinde. Rahmetli gerçektende iyi bir insandı ölümünden 15 gün öncesine kadar namazını bırakmamıştı üstelik kanser hastasıydı o acılarına rağmen namazını bırakmamıştı. Kızı İstanbulda çalışıyordu ölmeden yetişemedi. Oğlu tıpta okuyordu o yanındaydı büyük oğlu ölümünden sonra gelebildi. Küçük kızı sekiz yaşındaydı ne olduğunun farkında değildi.
Biz umreden döndüğümüzün ertesi günü vefat etti sanki bizi beklemişti. Sanki zemzemi beklemişti. Burnundan beslendiği halde iki şaşal zemzem bitirdi. Ellerimle dudaklarına diline peçeteyle zemzem sürdüm. Başını,yüzzünü, boynunu,ellerini,ayaklarını zemzemle sildim.
Neyse rahmetli dayım, gözü açık gitti. Bir gözünü kanserden dolayı almışlardı ve tek gözü kalmıştı o gözüde açıktı öldükten sonra yüzünü gördüm. Sağ iken gözü o kadar parlak değildi ama ölünce gözü cam gibi parlaktı ve yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Canım dayıcığım.
Cenazesine gelelim. Seçimler yakın diye Erdek'in şimdiki belediye başkanı kardeşimin hatırına cenazeye geldi. Eski belediye başkanı ve yeni adayda teyzemin kızının, oğlunun hatrına cenazeye geldi. Anlayacağın bütün partiler ve belediye başkanları cenazede boy gösterdiler.
Köyün imamsız camiine cenaze namazı kılınmak için getirildi. İmamı küstürmüşler imam kaçmış ve köylüler ezanı okuyorlardı. Neyse öğle namazından sonra cenaze namazı kılınacaktı. Ezan okundu ama o kdar kalabalık cemaatten öğle namazını kılmaya giden kimse yok. Köyün her zamanki cemaati öğle namazını kıldı.
Kılmayanlar ne mi yaptı SİYASET evet cenazede siyaset konuştular. Biz yakınları olan kadınlar caminin cemaatin görmediği duvarının dibinden cemaati izliyorduk. Ve ben sinir oluyordum. Hararetli hararetli siyaset ve seçimleri konuşuyorlar gülüyorlar karşı iki partinin adamları birbirilerini kızdırıyorlardı.
Öğle namazından sonra cenaze namazına geçildi o siyaset konuşan kendilerini bir cenazede olduğunu unutanlar birden bire bir huşu içinde cenaze namazı kıldılar.
Dayımı arabaya koydular tepedeki mezarlığa götürmeye başladılar. Ben mezarlığa cemaatle gitmedim. Dayımın cenaze konvoyunun bir ucu mezarlıkta bir ucu köydeydi hiç yoksa 50-60 araba vardı. Dayımı defnettiler ebedi evine yerleştirdiler.
Tekrar köy meydanına geldiler sanki ölü gömülmüş ve herşey orada kalmış bitmiş gibi yapılan lokmalardan helvadan yediler sanki günlerce yemek yemiş gibi yediler.
Köyden ayrılacağımıza yakın kuzenime annem ve teyzelerimle beni mezarlığa götürmesini istedim. Allah razı olsun bizi mezarlığa götürdü. Anneannemin ayak ucuna defnedilmişti dayım. Anneannemin mezarındaki otları temizledim suladım. Bir saat önce orada yüzlerce cenazeye katılan kişi vardı akrabalarımda içinde ama hiç kimsenin aklına anneannemin mezarındaki otları temizlemek gelmemişti. Dayımın ve akrabalarımın mezarlarını suladık duamızı yaptık. Dayım için Allaha sorgusunu kolay eğlemesini şefaat etmesini diledim. DAYIMA ve orada yatan bütün meftalara duamı yaptım vedalaştım ve oradan ayrıldım.
Malesef insanların ne diriye nede ölüye saygısı kalmamıştı bu beni çok üzdü.
Aklıma bunlar geldi işte
Selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Bu kadar uzun ve anlamlı bir yorum için kısa olacak ama ben Dayına Allahtan Rahmet, sizlere de başsağlığı ve sabırlar diliyorum..İnşallah Makamı cennet olur. Rabbim tüm günahlarını ve kusurlarını affeylesin.
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
birde siyah gözlük ardına saklanırlar ya sanırsınız her biri bir leydi merak ediyorum nasıl sosyete olunuyor
çoğu çingene uyrukludur ben çok asil aileye mensup pek sanatçı hatırlamıyorum yanlışsam düzeltin yeterince soslu anlamımı taşıyor bol salçalı ifadesi mi bu sos yete önceden asalet diye bir kavram vardı en azından soy sop aranırdı yedi göbek şuralıyız diye aklım kesmiyor bu tür terimlerineden kullanırlar her neyse güzel temaşe her zaman ki tadında üstadım
sami biberoğulları
Asalet denilen şeyin eskiden para poulla ilgisi yoktu..Şimdi ise '' Kıroyum ama para bende '' olayı başladı..Hal böyle olunca da parası olan ayrı bir sınıf oldu. Bu işin bir tarafı. Öte tarafta parası pulu vs olmadığı halde dinden, dini olaylardan oldukça uzak bir hayat yaşayan insanlar da işte böyle -biraz da mecburiyetten- cenaze, mevlid ve benzeri olaylara katılmak zorunda kalınca resmen saçmalamaya başlıyorlar..Ama ne yazık ki onlar her zaman haklıdır.(!)
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bir arkadaşın da yazdığı gibi bir kişiye ''Üzerine yıldız yağsın '' Demekle '' Başına taşlar yağsın '' Demek arasında bir fark görmüyorum ben..İşite bunu biraz da işin içine mizah katarak anlatmaya çalışmıştım.
Umarım sürç-ü lisan yapmamışımdır.
Selam ve sevgilerimle.