- 832 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
HADİ UYANDIR BENİ
HADİ UYANDIR BENİ
Kısa boylu ve dana gözlü olan, karyolaya bağlı adamı yakasından tutup sarstı:
- Aptallığı bırak. Söyle artık nereye koydun şu piyango paralarını?
Yediği darbelerden yüzü gözü tanınmaz halde kafasını iki yana salladı karyolaya bağlı adam:
- Size dedim, neyden bahsettiğinizi bilmiyorum. Neden anlamıyorsunuz?
Kısa boylunun her emrini yerine getiren yanındaki esmer adam, sanki hayatı boyunca sütten başka şey içmemiş kadar uzun ve dünyanın en önemli işini yapıyormuşçasına itinayla burun karıştırmaya dalmış salak bir tipti. Kimse bu adamı bir kadının doğurabileceğine inanmazdı. Beyninin cüssesine oranı yönüyle de bir file benzetilebilirdi. Dana gözlü, ona uyarıcı bir bakış attıktan sonra, bağlı adama dönerek ince ama emredici bir ses tonuyla:
- Yalan söyleme len! Elli bin liranın talihlilerinden birisi sensin. Parayı sabah çekip doğruca eve gelmişsin. Hani bulsaydık seni bunca zahmete sokmazdık, ama sen de amma inatçısın.
Karyolaya bağlı adam, yediği yumrukların acısını sanki hissetmemişçesine sakince cevap verdi:
- Pekala…Size söyleyemem. ..Çünkü bu yaşadığım şeyin kabus olduğunu biliyorum.
- Bir dakika! Ne yani, bizim gerçek olmadığımızı mı söylemek istiyorsun?
- Evet, söylemek istediğim de tam bu. Ben şuan rüya görüyorum, siz de benim bilinçaltımın acayip karakterlerisiniz. Şu tiplerinize baksanıza Allah aşkına! Senin sesin tıpkı boşandığım karıma benziyor ve şu uzun salak elemanın burnu hayli dolu. Bu kadar mükemmel bir salağın yaratılmış olma ihtimali var mı sence? Size cevap veremem, işin gerçeği bütün rüyalarım hep mutsuz sonla bitiyor, hep pes ediyorum. Mesela ölmüş çocukluk arkadaşıma tam sarılacakken korkup uyanıyorum. Çocukluk aşkım tam beni öpecekken bir tedirginlik oluyor ve uyanıyorum. En nefret ettiğim adamı rüyada yakalamışım; düşünsene, dövmek bedava ve de cezası yok. Ancak ya ellerim bağlanıyor gibi oluyor ya da birden bir şey oluyor ve pes ediyorum. Rüyada olsun insanın kavuşması, öfkesini boşaltması ne kadar zor olabilir ki? Lanet olası ‘aşağılık kompleksi’ denen şeyden kaynaklanan bu durum özgüvenimi paramparça ediyor. Artık tek bir rüyada olsun başarısızlığımı yenmek istiyorum. İnsan rüyasında neyse özü de odur. Bunu başarabilirsem gerçek hayatta da yürürken artık gökyüzüne bakabileceğim. Anlıyorsun değil mi? Gerçi anlayamaz olabilirsin, sonuçta gerçek değilsiniz. Bu gece, sizler rüyama girmeden önce, başımı yastığa koyunca tam elli kez tekrar ettim ve söz verdim ; yılmadan rüyayı sona götürüp zaferle çıkacağım diye. Başarmalıyım yoksa uyandığım zaman aynada kendi yüzüme bir daha bakamam.
Kahkahalarının ardından Dana Gözlü’ nün yaşaran gözleri artık bir buzağı gözlerini andırıyordu. Bağlı Adam’a eski karısının insanı bezdiren ağlamalarını hatırlattı. Dana Gözlü birden duraksadı, derin nefes alarak:
- Oğlum, manyak mısın, ne rüyası ? Yarım saattir seni dövüyoruz len! Hadi bırak bu gazoz ağacı ayaklarını da paraların yerini söyle! Doğrusu bizim de kendimize göre bir vicdanımız var. Tırlatmış bir zavallıyı bamya tarlasına göndermek fenalandırır beni.
- Hah işte! Böyle diyeceğini nasıl biliyordum o halde? Mesela biraz sonra sinirlenip iki adım geriye gidecek, sonra bir yumruk sallayacaksın. Bunun olacağını adım gibi biliyorum. Çok polisiye roman okudum da ondan. Rüya dediğimiz şey insanın bilinçaltına attığı düşüncelerin beyin tarafından hikayeleştirilmesi değil mi? Bu sebeplerden dolayı senin ne söyleyip ne söylemeyeceğini tahmin etmek zor değil. Siz gerçek değilsiniz. Amerikan filmi mi çeviriyoruz ki şu uzun boylu sana ikide bir ‘patron’ diyor ? Ya da şu odaya bakıyorum da, şu saat dahil hiçbir nesneyi seçemiyorum. Her şey bulanık. Hem kaç kez bağırdım, komşulardan hiç kimse duymaz mı bunca şeyi? Rüya olduğu başka kanıta ihtiyaç duymayacak kadar apaçık ortada.
Dana gözlü, derin ama sessiz bir nefes alarak :
- Görüyorsun kızmadım. Demek ki yanılıyorsun. Hem gözlerinde şişlikler var. Hiçbir şeyi net görememen normal manyak! Sen bir apartmanda yaşıyorsun, bunu unutma! Çağımızın en kuytu yerleri apartmanlardır, bilmiyor musun?
- Evet kızdın ve biraz sonra dediklerimi yapacaksın. Hem size kötü bir haberim var. Şimdi aklımdan polisleri geçiriyorum. Biraz sonra rüyaya damlarlar.
Burnunu Başparmağıyla Karıştıran Adam :
- Patron gidelim,ya doğru söylüyorsa!
Dana gözlü, iki adım geriye gidip burnunu başparmağıyla karıştıran adamın karnına yumruk salladı. Uzun ve salak adam devrildi. Çünkü başparmağı hala burnundaydı ve dengesini sağlayamamıştı.
- Ulan geri zekalı , biz bu adamın rüyasıysak nasıl bizim onun bilmediği bir geçmişimiz oluyor? Sabah üç adamın kıçını tekmelemedik mi? Sonra sen konuşmadığın için amacımıza ulaşıp istisnasız üçü de kıçlarını para verip kurtarmadılar mı? Hem eğer bizler bir rüyanın karakterleriysek gitsek ne fark eder andaval ? Gör işte, sen konuşunca insanların gerçeklik algısı yıkılıyor.
Karyolaya Bağlı Adam rahat bir tavırla:
- Gördünüz işte, dediğim aynen çıktı. Hem rüyada zaman kavramı olmadığını bilmiyor olamazsınız. Mesela bana iki saat işkence ettiğinizi söylerseniz bunun benim altı saniyelik kabusum demek olduğunu bilmelisiniz. Çok üzgünüm. Biliyorum kabullenmeniz çok zor. Ama maalesef sizi kafamda ben oluşturdum. Sizler beynimdeki birkaç saniyelik elektrik akımından başka bir şey değilsiniz. Gerçek bu. Aslında çok saçma değil, şimdi varsınız ve biraz sonra yok olacaksınız. Bunları size açıklıyorum ki şuur kazanırsanız bir iki saniyelik gerçekliğiniz olur. Hem piyango bileti dahi almadım ki ikramiye çıksın. Ama çok düşündüm ki buradasınız.
- Patron, adamın dediği çıktı. Belki de gerçek değiliz. Hem biliyor musun yumruğun acısını hiç hissetmedim.
- Sus gebeş! Hem sana kaç defa bana ‘Patron’ deme demedim mi? Koyduğum yerde otluyorsun. Getir bakalım şu falçatayı! (Karyolaya bağlı adama dönerek) Bak Şinasi, bu senin son şansın. Hep bunu söylemek istemişimdir. Neyse…Ötmeye başlamazsan şu işe yaramaz kulağını keseceğim. Ne diyorsun, sence denemeye değer mi?
Bağlı Adam, bir müddet tereddütlü baktıktan sonra; gözlerini odaya, sesi bütün sesleri bastıran saate, sonra Başparmağıyla Burun Karıştıran Fil’in üstünde gezdirerek falçatalı Dana Gözlü’ye döndü :
- Hadi kes de uyandır beni!
Kimse bilemedi acı mı yoksa çığlık mı daha önce kendini göstermişti. Zaten kimsenin umurunda da değildi. Söylenebilecek tek şey acı ile çığlığın mükemmel uyumuydu.
...
Yatağın üzerinde buldu kendini. Oda bir çöl gecesi kadar ıssızdı. Vücudu adeta buz kesmişti. Zafer kazanmış bir edayla gülümsedi. İçinden ‘İyi ki piyango bileti almamışım.’ diye geçirdi. ‘Saat kaç?’ diye merak etti; ama karşıdaki titrek sesli duvar saati, gece lambasına rağmen hala oldukça bulanıktı. Ayağa kalkmaya davranıp yataktan aşağı ayaklarını uzattı. Zar zor yapabildi. Sanki vücudunun her yeri tutulmuştu. Yatağın altına kaçan bir fare dikkatini çekti. Terliklerini almak için eğildi. Terliklerin teki yoktu ve kulağının bir kısmı yerdeydi. Kendini yatağa attı ve uyumaya karar verdi.
Yahya OĞUZ
YORUMLAR
Rüyada bilinçaltımızdaki ögelerle baş etmek, gerçek hayatta baş etmemiz gereken ögelerden çoğu zaman daha kolaydır, daha kolay gelir bize. Çünkü rüyadan uyanacağımız hissi ve inancı kendimce, rüyada bile olsak vardır.
Tebrikler
Yahya Oğuz
Muhammed İşler
Valla,
karışık geldi sonu.
Fareler mi yedi kulağını acep?
Şaka bir yana,
çok hoş bir anlatımdı.
Sonu tam bağlanamamış gibi geldi bana.
Bir belirsizlik var.
Yahya Oğuz
Uyanmak istediğimiz ne çok kâbus var: Uyanmak istediğimiz rüyaları da katarsak, katlanarak artan bir rakam dizini buluruz. Hoş ve ilginçti yazı. Keşke uyandırsa biri değil mi hep? Tebrikle.