Çekim Seansı
Hocam demişti ya iyi düşün, bak ilden ilçeye gidiyorsun buraları çok ararsın, pişman olursun diye..
Tabi ki yaşamadan anlaşılmaz hiçbir şey. Görecek ve anlayacaksın. İşte bir gerçek daha size.Yaşanılan bir olay,bir hadise..
Kendi çocukluğumdan bilirim,dişiniz ağrıyor çekilecekse eğer, dişçiye değil berbere giderdiniz. Tıraş olduğunuz berber koltuğuna oturur ve çekimi beklerdiniz. Eli zaten makas tutmakta maharetli olan berberiniz pense boyutundaki keltepenle bir tutuşta asıldığıyla birlikte alır çıkardı dişinizi. Bu ister kesici,ister köpek, isterse azı dişi olsun fark etmezdi. Yani hekimden farkıszdı. Tek farkı iğnesi ve ilacının olmayışıydı. Öyle uyuşturma falan işi olmazdı. Tuttuğuyla çıkardığı bir olurdu. Anlık acı duyardınız sadece.
Yıl dönem,mekan farkı olsa da yaşadığım benzer bir olayı anlatayım bu yazıda size. Berber koltuğunda değil, bizzat dişçi koltuğunda yaşanan benzer bir olayı.
Bizim küçük henüz ilkokul çağında, dişi apse yapmış olmalı ki sabaha kadar uyuyamadı ağrıdan sızıdan. Yataktan kalktığımızla hastanenin yolunu tuttuğumuz bir oldu erken vakit.
Gittiğinizde hemen doktor hazır değil elbette.
Bir sürü işlem,kayıt sıra derken nihayetinde içeri alındık.
Tokat’ta alışmıştık tıkır tıkır işleyen sisteme. Özelden farksızdı adeta. Hekimler çekim öncesi ısındırırdı çocukları. Konuşur tebessüm eder,korkusunu ve heyecanını yatıştırmaya çalışırdı. Küçük de olsa bir operasyondu çekim işi ve bu nedenle zaten tedirgin olan küçükler bir ön hazırlık sürecinden geçirilirdi.
Bu bilinçle hareket ederlerdi doktorlar ve çocuklar hiç anlamadan dişlerini alır işlemi tamamlayıverirlerdi.
Bunda sanırım hastane başhekiminin payı büyüktü. İyi bir sistem ve düzen yerleştirmişti ve böylelikle her iş sorunsuz yürüyordu.
………………..
Kara gözlüklü doktor oturmasını istedi koltuğa. Duruşu bile ürkütüyordu. Hareketlerinde bir soğukluk vardı. Eskiden alıştığı sıcak tebessümü bu doktorda görememenin şaşkınlığını yaşıyordu oğlum.
Henüz anlayacak yaşta değildi. Bu tutumun nedeni ne olabilir diye düşünüyordu mutlaka içinden..
Böylesiyle ilk kez karşılaşıyordu ve baştan tedirgin olmuştu.
Kısa küt parmaklarını ağzına sokarak ağrıyan dişi tespite çalıştı önce. Sorarak şu mu yoksa diğerimi alt mı üst mü,hemen şu yandaki mi diye karıştıra karıştıra buldu ağrıyan çürük dişi ve sağa sola kanırtmaya başladı.
Gücüyle önce bir esnetmeye arkasından çekmeye çalıştı. Baktıki olmuyor keltepeni aldı eline ve kanırtarak çekti ağrıyan dişi.
Canı yanmıştı oğlumun, yapacak bir şey yoktu çaresiz katlanacaktı. Bir şeyde söyleyemedim,nasıl oldu bilemiyorum,bir müdahale de edemedim olanlara.
Çekilen yere poşetin içerisinden eliyle aldığı pamuğu bastırdı ve sık çeneni dedi sert sözlerle sık ve pamuk yerinden düşmesin.
İlkelliğin bu kadarı fazlaydı. Oğlum şaşkındı. İlk kez karşılaşıyordu böylesi bir durumla..O da bir anlam verememişti olanlara.
Ayrıldık hastaneden ve evin yolunu tuttuk. Hala gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçer bu hadise..
İşyerinden arkadaşıma anlattım bu durumu. Sordu kim dedi doktor,tipi nasıl şöyle kısa boylu kara gözlüklü olan mı dedi.
Evet tam isabet, tarif ettiğin kişi...
Ben şimdiye kadar böyle bir çekime rastlamadım Kuddusü bey,inanın berber bile daha itinalı..Adam önce eliyle dişe bir zorladı,olmayınca kocaman penseyle. Çekilen yere de aynı elle pamuk bastı,ne tampon ne başka bir uygulama dedim.
Bunda ne varmışki dedi Kuddusü bey,iyi ki çaput basmamış,ne beklenir ki ondan dedi.
Sen henüz yenisin alışırsın, daha neler görürsün neler burda dedi.
Pişmanlık başlamıştı ama peki çözüm. İşte o kolay değildi. Çakılıp kalmıştık. Daha yeni gelmiştik.
Çaresiz katlanacak ve şartlara alışacaktık.
Kemal GÜL
14.01.2014
YORUMLAR
Biliyor musun dostum,
ben çok gezdim, çok gördüm.
Tam 17 ev değiştirdik ailece,
ülkenin tüm bölgelerinde yaşadık.
Yurt dışında da bulunduk.
Anlattığın olay, tebessümleri taşıdı dudaklarıma.
İlk evlendiğimde Antep'deydik.
Güzel, büyük şehirdi. Hastanesi, postanesi, her bir şeyi yerli yerindeydi.
İlk çocuğum orada doğru.
Hiç problem yaşamadık.
Sonra, yolumuz İstanbul'a düştü.
Tuzla'daydık, yıl 1987.
Çok gelişmemiş Tuzla ve çevresi.
Bir Anadolu ilçesi gibi.
Pendik ve Kartal yakındı, sosyal faaliyetlerde problem yaşamadık.
Sonra,
Bodrum çıktı şansımıza.
3,5 yıl kadar da orada yaşadık. Sene, 1991-1993 arası.
Yazın güzel de, kışın tam bir rezillik.
Hasta olursun ne hastane var, ne doktor var.
Kışın in cin top oynar. Felaketti.
Sizin yaşadıklarınızın çok fazlasını yaşadık.
Kızım altı yaşında, uyurken hırlıyor.
Milas'a götürdük, KBB doktoruna.
Bademciklerini alacağız dedi.
Manyak mıdır, nedir?
Bir düşüneyim dedim, ayrıldım oradan, çocuğu kurtardım.
Bastım gittim İstanbul'a, bir doktor arkadaşım vardı, ona danıştım.
Sonuçta geniz etiymiş, aldılar da rahatladı çocuk.
Sonra Medine'ye gittik ailece. Ben iki yıl, ailem bir yıl kaldı orada.
Hastane problemleri orada çok daha fazla.
Bir Mısırlı doktorlar var, anlatamam size, tam kasap her biri.
Zor kurtardım çocukları oradan, apar topar memlekete döndük.
Yarım yıl memlekette kaldılar, sonra Adapazarı.
Adapazarı güzel şehir. Hastaneleri de moderndi.
O şehirde hiç sıkıntı çekmedik. Çocuklar güzel yaşadılar.
Sonra Ankara.
Önceleri korktuk büyük şehirden. yer, yutar bizi diye düşündük ama,
günler geçtikçe,
sosyal yönden büyük şehrin bulunmaz nimet olduğunu anladık.
Her şeye yakınsın, her şeyin güzeline ulaşabiliyorsun anında.
Gözün mü ağrıyor, göz hastanesine gidiyorsun.
Kadın hastalıkları mı, kadın doğum hazır, sizi bekliyor.
Her şeyin en güzeli işte.
Sonra,
Hatay'ın küçük bir ilçesi.
Epeyce de geri kalmış bir ilçe.
Perişanlık yine başladı. Doktora gideceğiz doktor yok.
Doğru dürüst hastane yok.
ya Adana'ya gideceksiniz, ya Osmaniye'ye...
Rezil bir beş yıl da orada geçti.
Sonra,
memlekete kesin dönüş.
Trabzon kötü bir şehir değil.
En azından yolunu yordamını biliyorsunuz.
Şimdi rahatlar. Ankara kadar değil tabi ki.
Böyle işte...
Sayfa sayfa yorum yazdırdınız bize.
Aslında, Afyon'da yaşadığım bir hastane rezaleti vardı ama,
onu da anlatmayayım artık.
Uzun oldu biraz, kusura bakmayın.
Yazınız döktürdü içimizi.
elbistan
F klavyeye zorunlu geçildiği için zorlanıyor uzun uzun yazamıyorum. Yazım size yaşadıklarınızı hatırlatmış. Siz benden daha şanslısınız, çok yer gezmişiniz. Nihayetinde memleketinize dönmüşünüz. Geçen yıl ilk kez Trabzon'a geldim. Hoş güzel memleket. O yöreyi bütünüyle gezdim. Çok beğendim. Selamlar..