MAJİD MAJİDİ SİNEMASI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İranlı orta sınıf bir ailede Tahran’da doğdu ve büyüdü. 14 yaşında amatör tiyatro gruplarında oyunculuğa başladı. Daha sonra Tahran’da Dramatik Sanatlar Enstitüsü’nde eğitim gördü. 1998 yılında Majidi, En İyi Yabancı Film dalında ‘’Cennetin Çocukları’’ adlı filmi yönetti. Orijinal adı ile ‘’Bacheha-ye Aseman’’ (‘’Göğün Çocukları’’), İran dışındaki ülkelerde gösterime girdiği ismi ile ‘’Children of Heaven’’ (‘’Cennetin Çocukları’’), İranlı yönetmen Majid Majidi’nin 1997 tarihli üçüncü uzun metrajlı filmidir. 1999 Akademi Ödülleri’nde “En İyi Yabancı Film” dalında Oscar adaylığına sahip olan film, bu sıfatı kazanmış ilk İran filmi olarak dikkat çekiyor. Yaklaşık 180 bin dolarlık bütçe ile Tahran’da çekimleri tamamlanan yapımın 1 milyon dolara yakın gişe yapması, büyük bir ilgiye mazhar olduğunun göstergesi.
1979 İran İslam Devrimi sonrasında ülkesinde kalmayı tercih etmiş bir yönetmendir. Hayat felsefesini anlatmada çocuk oyuncuları kullanmaktadır. Ve bunu kendi sinemasında bir farklılık olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Çocuk oyuncular gerçek hayattan daha gerçekçi şekilde rollerinin üstünde geldiğini görmekteyiz. Zaten genelde İran sinemasında çocuklara önemli roller düştüğünü hepimiz fark etmişsizdir.
Batı’nın yüksek bütçeli, aksiyon ve seks yüklü sinemasına karşı önemli zaferler kazandığını da her kesimden sinema izleyici söylemektedir. Ben Majid Majidi sinemasında bizden bir şeyler buluyorum nedende! ‘’Cennetin Çocukları’’ sinema filminin başrol oyuncusu çocuğun ayakkabı hikâyesi izleyen herkesin gözlerini doldurmuştur biliyorum ama benim gibi Doğu çocuğunun gözlerini ayrı bir doldurmuş olmalı…
Hiçbir sinema filminde gerçekten gereksiz diyebileceğimiz bir sahne yoktur. Yönetmenin kamerası vicdandan insana dönüktür her zaman. Ve kesinlikle vurgulanması gereken yerleri gözünüze sokmaz. Ağlamanızı filan da beklemez yönetmen. Kısacası duygu sömürüsü yaptığına dair hiçbir iz yoktur. Bazı yerlerde keser, devamını size bırakır Majid Majidi.
Örneğin ‘’Serçelerin Şarkısı’’da, yere dökülen süs balıklarını çocuklar onları kaybetme pahasına, hemen kanala atarlar. ‘’Bizim olmasınlar ama yaşasınlar.’’ Verilen mesajı belki birçoğumuz anlamamıştır.
‘’Cennetin Rengi’’ sinema filmindeki kör çocuğun Tanrı’yı bulmak için her şeye dokunması, içindeki yangını söndürmeye çalışması ve sonunda boğularak ölmesi…
Ülkemizdeki çocukların paylaşımcı ve saf yetişmesine bir katkısı olması için bu yönetmenin sinemasını onlarla tanıştırmalıyız. Hayır, sineması sadece çocuklara hitap etmemektedir. Özellikle büyüklere hitap etmektedir. Çok fazla büyümüşlere, hiç büyümemiş yetişkinlere de hitap ettiğine inanıyorum. Ben kendi yeğenlerime özellikle şu üç filmini seyrettirdim: ‘’Serçelerin Şarkısı’’, ‘’Cennetin Çocukları’’, ‘’Cennetin Rengi’’. Ve üç filmi de çok beğendiler. Artık her beni gördüklerinde ‘’Dayı başka film yok mu? Hiç yaramazlık yapmadan seyredeceğiz. Dayı o çocuk gerçekten kör mü?’’ Ben de her seferinde, ‘’Evet, çocuk gerçek hayatta da kör. Hiç ses çıkarmayacaksanız size bir film açayım.’’ derim. (Nedense Batı sinemasında çocukların izleyeceği dolu filmler bulamıyorum bu arada.)
Yönetmenin diğer bir sinema filmi ‘’Baran’’ (‘’Baran’’ Farsça’da yağmur demek, aynı zamanda Kürtçe’de de-) 2001 yapımı bir dram filmidir. Bence gelmiş geçmiş en iyi ‘’aşk’’ filmidir. Çocuk yaştaki bir genç ile yine çocuk yaştaki genç bir kızın saflıkla yoğrulmuş hayatlarını izliyoruz. Çocuğun sevdiği kızı Afkanistan’a uğurlarken kızdan geride kalan ayak izine gülümseyerek bakar, yağmurun yağlamaya başlaması ve ayak izinin bulanık suda dağılıp kaybolması… Diyecek başka söz yok sanırım bu film hakkında. İzleyince uzun süre etkisinden kurtulamamıştım.
Diğer bir filmi: ‘’Pedar’’ 1996, Dram. Yani ‘’Baba’’. Film huysuz, gururlu, sert yapılı bir çocuğun üvey babası ile arasındaki sorunları konu alıyor. Beğenerek izleneceksiniz.
‘’Beed-emajnoon’’, yani ‘’Söğüt Ağacı’’ filmdi de harika. 2005 yılı yapımı bu filmi çoğu insanın gözünden kaçmaktadır. Oysa bu filmi özellikle izlenmeli.
Son olarak ünlü yönetmenin Hz. Muhammed ile ilgili bir film çalışması olduğunu söyleyeyim. Türkiye’de birçok kurum ve kuruluş filme maddi destek vermek istediklerini belirtmişler yönetmene. Fakat haberler yönetmenin destekleri kabul etmediği yönünde. Bu konuda Diyanet ve TRT ile de görüşmüş. ‘’Kendi bakış açımızı iyi yansıtabilmek için destekleri kabul etmedik,’’ diyor yönetmen.
Fotoğraf: ’’Baran’’ filminden bir sahne.
YORUMLAR
rastgelefarkettiğim bu yazıyıilgiyle okudum. İran sineması deyince insanın kalbi sızlıyor çünkü ekrandan çıkıp yüreğinize dokunan bir yanı var bu kültürün. Cennetin rengi,cennetin çocukları, baran, sögüt ağacı, serçelerin şarkısı, bab aziz, güvercinin kaybolan gerdanlığı... hepsi izlerken size: "dur ve düşün " diyor.
benzer uyarıya zaman zaman hint filmlerinde de rastlıyoruz; yeryüzündeki yıldızlar, black ve diğerleri...
izleyici yalın bir müşahadenin dışına çıkaran yönetmenleri seviyorum. bunların dışında tarkowskinin stalkerve kurban ı dagüzel filmler listesine eklenebilecek türden.
ne diyelim elinize sağlık...
ccelayir
Yazmış olduğunuz aşağı-yukarı bütün yazılarını okudum diyebilirim.
" O halde neden yorum yapmadınız." Derseniz, ben tam anlamıyla bir okuyucuyum ama yorumcu sayılmam. Siz ise çok iyi bir kalem treninin ön vagonundasınız. Sakın o trenden inmeyin, çünkü bu güne kadar hangi yazınızı okuduysam hepsi birbirinden güzeldi.
Bu yazınıza gelince:
İran filmleri ile Hint filmleri ikiz kardeş gibidirler. Filmin içindeki rengârenk giysiler, yaşanan aşklar birbirine çok yakındır. Farklı seyirci kitlesine sahiptir.
Yazınızı çok beğendim. Seçki kurulunu özellikle kutlamak isterim.
Tebriklerimle.
"Majid Majidi pek çok ödül almıştır. Bunlardan birkaçı:
Kiliselerin evrenselleşmesi ile ilgili Özel Ödülü, 25. Montreal Film Festivali, 2001.
Grand Prix Des Amériques, 25. Montreal Film Festivali, 2001.
Akademi Ödülleri En İyi Yabancı Film Adayı için, 1998.
Amerika Grand Prix En İyi Film, Dünya Filmler, 1999 21. Montreal Festivali."
‘’Kendi bakış açımızı iyi yansıtabilmek için destekleri kabul etmedik,’’ diyor yönetmen"
yönetmenin ve eserlerinin kalitesini bu cümleden anlamak mümkün
aydınlatıcı bir çalışma dizisi filmseverler için...teşekkürler iyi ki varsınız değerli yazar Cumali dost..
Değerli arkadaşım
Yazınızı ilgi ile okudum. Bana oldukça ilginç ve çarpıcı gelmesinin sebebi de benim bu sitede ''Patlat bakalım sekiz kişiye bir gazoz '' Başlığı altında genelde Türk sinemasından ama arada yabancı filmlerden de örnekler vererek bir yazı dizisi sunarken sizin bahsettiğiniz bu filmlerin hiç biri hakkında hiç bir bilgim olmayışıydı. Maalesef yabancı sinema deyince aklımıza hep Amerika, Avrupa veya uzak doğu filmleri geliyor da burnumuzun dibindeki mesela İran hiç aklımıza gelmiyor.
Çok çok teşekkür ederim bu aydınlatıcı bilgiler için..Filmleri tek tek bulup hepsini seyretmeye çalışacağım.
Selam ve saygılarımla.