- 562 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Evrim-Sel
Evrim-Sel
Evrim konusunda kendi felsefemi yazıyorum.
Maddenin katı, sıvı, gaz hallerini bilmeyen yoktur. Maddenin plazma yapısı da son dönemlerde ilgi uyandırdı. En katı maddeden en seyrek maddeye kadar hepsinin tanecik yapısına bakılırsa o maddeyi oluşturan taneciklerin bulutsu seyrek bir yapıda olduğu anlaşılır! Kuantum fiziğin gelişmesiyle, maddeyi oluşturan en küçük parçacıkların ardındaki o parçacıkları var eden bir enerji, hatta bu enerjinin dahi (tercih edilmesi sebebiyle) bir mana olduğu anlaşıldı! Yani maddenin aslına doğru gidildiğinde karşımıza mana çıkacaktır. Yani madde, “Tercih” ile açığa çıkmıştır! Maddeyi oluşturan enerjilerin bir tercih ile hedef maddeyi oluşturması söz konusu. Tercih ise “Kün” ol emri olarak düşünülebilir! Bildiğimiz manada canlı, tek bir hücre… Fizikte ise her şey, tespit edilebilen en küçük parçacık, hareket halinde olmasıyla kendine özgü canlılığa sahip olarak düşünülebilir! O halde “Kün” emri ile yani “Tercih” ile harekete geçen mana (bilgi, data), bir enerji yüklenerek maddi boyuta geçiyor! Maddi boyuttaki tüm canlılık aşamaları ise maddenin tekamülü evrimi olarak düşünülebilir! “Zerre, küllün aynasıdır; aynısıdır!” hakikatini de hatırlayalım. Bir zerre, evreni omzunda taşır! Bir incir çekirdeğinin, bir incir ağacını temsil etmesine benzer! Bu durumda “Çekirdek, ağacın aynasıdır; aynısıdır!”
Canlılığın sudan, balçıktan, topraktan başladığı konusunda neredeyse tüm insanlar aynı fikirde! Bildiğimiz manada canlılık, tek bir hücre ile başlar. Karmaşık sistemler ise tekamül, evrim aşamalarına dairdir. Sudan, balçıktan, topraktan başlayan bildik canlılık süreci tekamül aşamalarında bir beslenme zinciri de açığa çıkarmıştır. Yani canlılık var ise bu canlılığın beslenmesi de doğal bir sonuç. Suda başlayan canlılığın besin kaynağı su iken topraktaki canlılığın ana besin kaynağı da toprak elbet. Bitkiler topraktan besleniyor! Bitkilerde hayvanlarınki gibi bir sinir sistemi yoktur! Bir tek tohumun bitkiyi topraktan tekrar açığa çıkarması mümkün! Bazı canlı bir bitki dalını toprağa öylesine sokuvermek de onun dallanıp budaklanmasına sebep olur. Aşı sistemi de öyle kökü toprağa bağlı canlı bir bitkiye o gruptan başka bir bitki parçası aşılanabiliyor! Aşılanan yeni parça tüm besinini aşılandığı ağaç kökünden sağlar ve kendi meyvesini verir! Hayvansal formda ise aşılama o kadar kolay olmaz! Dölleme ile aşılamanın farklı olduğunu bilirsiniz! Canlıların genleriyle oynamaya kadar ilerleyen bilim, ileride daha neler çıkarır şimdilik bilinmez! Genlerle oynama konusu ilk paragrafta bahsettiğim maddenin tercih ile varlık sahasına çıkmasına benzer! Varlık sahasındaki maddenin tekamül, evrimi de çevresel şartlara bakar! İşte bu tekamül aşamalarına müdahale de mümkün ki bunu bilim inceliyor, müdahale etmeye çalışıyor. Hayvansal bedenlere bile müdahale ediliyor organ nakilleriyle…
Bu tekamülü besin zinciri nasıl etkiler?
Hani son dönemde daha da revaçta “Kaynağı belirli ürün”; bazıları bunu “Organik” bazıları da “Helal” olarak adlandırabilir! Sonuçta insan bedenine zararı olmayan beslenme şekline uygun olması önemli…
Etyemezlik; et, balık, kümes hayvanlarının (bazıları yumurta, süt ve süt ürünlerini de bu sınıfa katar) etini ve onlardan elde edilen yan ürünleri yemeyenler vardır!
Besin zincirindeki bu seçicilik önemlidir! Çünkü tekamül, evrime bu beslenme zinciri etki edecektir! Mesela “Şifalı bitkiler” konusu manidardır! “Şifalı hayvansal ürünler” diye bir alan olmadı, olmayacak da! Hatta hayvansal ürünlerin zararları üzerine uzmanlar uyarıyor! Uygun yemle beslenmeyen hayvanların etlerine, antibiyotikli ve hormonlu hayvansal gıdalara dikkat çekiliyor! Sudan başlayan ve balçık, toprak ile devam eden canlılık aşamalarındaki bitki aşamasının bir üst aşamasında hayvan yer alır. İnsan beden itibarıyla hayvandan addedilir, sayılır! Yani ruhsal olarak farklılığını biliyoruz; bedensel olarak hayvana benzer bir yapısı vardır! Yani insan evrim, tekamül aşamasında kendinden daha alt formlardan beslenmelidir! Bitkiyi yer ve bitkiyi, hayvansal bir üst beden aşamasına dahil eder! Yani bitki artık hayvansal bir bedene terakki etmiş, yükselmiştir! Bunu tüm hayvansal bedenliler bir şeklide yapar! Koyunlar, inekler, tavuklar bitkisel hayat formlarını yiyerek hayvansal boyuta tekamül ettirir! Madem insan tüm canlıların sultanıdır! Tüm canlılardan daha önemlidir! O halde insanın bir bitkiyi kendi bedenine alıp bitkisel konumdan hayvansal konuma çıkarması; tekamülün, evrimin en yüksek derecede bitki açısından yaşanmasıdır! Bitki, bu tekamülü diğer hayvansal bedenlerde yaşar ama hiç biri insanın onu ulaştırdığı makamda olmaz!
Şimdi önemli olan konuya geleceğim! Hayvan yiyen insanın durumuna! Hayvan yiyen insan, bitkisel boyuttaki zerrelerin hayvansal boyuta geçmiş halini yiyecektir. Bakın burada önemli bir şey var! Hayvansal bedende sinir sistemi var! Yani bitkiler hayvansal bedene geçtiklerinde sinir sistemiyle tanışır ve bu sistemin etkisinde kalır! Bitki iken insana geçen bir zerre, insan sinir sisteminden etkilenir! Hayvana geçen ise hayvanın sinir sisteminden etkilenir. İnsan, hangi hayvanı yerse o hayvanın sinir sisteminden dolaylı olarak etkilenecektir! Yani bazıları “Domuz” eti yemez; domuzun ona sinir sisteminden bazı bilgileri aktarmasını istemez! Peki Sığır eti, koyun eti, tavuk eti yiyenler için aynı durum söz konusu değil mi? Belki de insanlar domuz gibi olmaktan korkar ama koyun, sığır ve tavuk gibi olmaktan korkmuyordur, bilemem! İddiam şu; yiyecekler eğer sinir sistemi olan canlılardan gelir ise insan karakterine etki eder! Bu konuda bazı görüşler de vardır; “Kırk gün sadece et yemenin kalbi karartacağı, kişiyi daha vahşi bir hale getireceği” konusunda kadim bilgiler mevcuttur! Hayvan eti yiyenler neden leş yiyen hayvanların etini yemek istemez! Çünkü bitkisel alınan zerreler hayvansal bedene geçtiğinde zaten hayvanın sinirsel yapısından etkilenir ve bir leş yiyici de bu hayvanın leşini yediğinde o etki belki daha da şiddetlenir! Bu nedenle daha sakin sessiz ve uysal evcil hayvanların etini yemeyi seçmişler, insanlar! Hayvansal beslenmenin saldırganlığa yol açması bazı da uysallığa yol açması elbet düşünülebilir! Neden olmasın; “Tavuk yiye yiye yumurtlayacağız!” diyenler vardır bilirsiniz! Fare etini yiyen birini görünce o kişiden uzaklaşmak ne ile izah edilir? Filmlerdeki kötü karakterler, haydutlar; neden kızarmış hayvan etini yerken görüntülenir? Bunların da bir anlamı olmalı… Balıkların da yırtıcı olmayan uysal olanları seçilmiş elbet! Bazı balıklar bitki ve hayvan formunun ortasında kalıyor. Kanımca balıkların etlerine sinir sistemlerinden fazlaca bir etki yüklenmiyor, bitkilerde olduğu gibi. Konuyu dağıtmayım, Anlaşıldı…
Son tahlilde; madem bilimsel olarak da ispatlanmış, maddenin ardında mana var! Maddeyi mana yönetir! Bu manaya” Kün” data da denebilir! O halde maddi tekamülde dahi alt aşamalardan etkilenmemek için bitkisel formdan direk kendi formumuza aktarılan güvenli yolu seçebiliriz. Bu alanda sektörün gelişmesi de işleri kolaylaştıracaktır. Daha sağlıklı ve daha az saldırgan nesiller için bu görüş belki de Altınçağ’ın bir nimeti olacaktır.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.