- 930 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşıklar Meclisi
Her göz görür, lakin aşığın gözü herkesten farklı görür. Onun gönül dünyasından söz dünyasına taşıdıkları, emsallerine nispetle çok daha uzun yaşamayı hak eder. O âşıklar ki, içinde bulunmadıkları mevsimi özlerler; bu meclis de, canan ile aralarına hicran girmesine talip söz padişahlarının meclisidir. Bu mecliste gâhî gönül gözüyle selamlaşılır, gâhî de lisan-ı hal ile muhabbet edilir.
Bizim ilgisizliğimizden mi, yoksa zamanın merhametsizliğinden midir, bilinmez; ama bundan çok önceleri bizi biz eden değerlerin yaşatılıp nesilden nesile aktarılmasında çok ciddi katkıları olan âşıklar–aramızda barınamadıkları için- sessiz sedasız birer birer çekilip gittiler. Birisi de çıkıp, “Bu millete bunca emeği geçmiş bu gönül erleri neden gidiyor?” dememiştir. Oysa onlar cengimizde, kavgamızda, toyumuzda, düğünümüzde, yasımızda, gamımızda, tasamızda… hülasa hayatımızın her alanında bizlerle iç içeydiler. Bir yanık saz sesiyle bir kaval nağmesine ne kadar da muhtacız. Gergin toplum olmamızın gerisinde, geride bıraktıklarımız ve unuttuklarımız yatmasın sakın.
Tayyib Atmaca kardeşimiz; bu çekip gitmeye dikkat çekme, gidenlerin hatıralarını hürmetle yaşatma ve onlara ses olma adına, öne çıkan siyasilerden bir âşıklar meclisi toplayarak kendi gönlünce karşılaştırıp atıştırmış.
İyi de yapmış. Açılış deyişiyle başlayan 38 karşılaşmanın yer aldığı 144 sayfalık Âşıklar Meclisi isimli eser de başka da türlü meydana gelmezdi doğrusu.
Eski âşıklardan Çıldırlı Âşık Şenlik Baba; kendi döneminin en iyi âşıkları arasında sayılır ve yaptığı atışmalarla yâd edilir. Şenlik Baba, kendi zamanındaki âşıklarla atışmasının yanı sıra, “Ay ile güneş destanı” gibi farklı konularda da eşyaya dil olmuş ve onları konuşturmuştur.
Rahmetle yâd ettiğimiz Şenlik Baba, bakın söze nasıl giriyor:
Ayla güneş dil cengine durdular
Güneş diyer men verem ziyayı
On iki huleden baş gösterende
Hep garrah eylerem umman deryayı
Ay diyor ol hakg’ın fermenı geldi
Otuz cüz Kur’an’ı nur umman aldı
Cabrayıl ganadın annıma çaldı
Görmersen mi alnımdaki garayı
diye devam eden 20 kıtalık şiirine Çıldırlı Âşık Şenlik Divanı adını taşıyan divanında rastlıyoruz. “Bir toplumun tarihsel süreç içerisinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütünü” şeklinde tarif edilen kültürün, kültürümüzün üstüne yeni şeyler koyma zamanıdır bu zaman.
“Bir toplumun kimliğini oluşturan, onu diğer toplumlardan farklı kılan kültür, toplumun yaşayış ve düşünüş tarzı” olduğuna göre, şairler olarak bizler de, ne düşünüp nasıl yaşadığımızı bizden sonraki kuşaklara aktarmakla vazifeliyiz. Bu vazifeden, her birey, bulunduğu makam kadar sorumludur.
Hey gidi Koca Yunus hey…
“Sordum sarıçiçeğe
Annen baban var mıdır?
Çiçek eydür derviş baba
Annem babam topraktır.”
derken sarıçiçeğe dil olmamış mıdır?
Gerçek hayatta, söz arasında “Ben onun yerinde olsaydım” diye az mı söylenir. İşte âşık da “Ben onun yerine kendimi koyarak bunları onun adına dillendiriyorum. Benim dil olup söz söylediğim şey, ‘âşık olsaydı da atışma yapsaydı’ kanaatime göre bunları böyle dillendirirdi” diyerek bizlere düşüncesini aktarmaktadır.
Başka âşıklar da fakir-zengin, gelin-kız, köylü-şehirli gibi çok farklı konularda karşılaştırma yapmış/yaptırmışlardır.
10.06.1962’de Kahramanmaraş-Afşin Topaktaş’ta doğan Tayyib Atmaca, bize yabancı biri değil. Yani bu toprakların evladı.
Yetmiş milyon sizi saldı buraya
Sakın aklınızı vermen kiraya
Tamah eylemeyin pula paraya
Gönül kapısını çalmaya bakın
diyerek açtığı er meydanında, ilk olarak “Âşık Sülo ile Aşık Celal’i” karşılaştırdığı atışmanın sonunda bakın neyi nasıl söyleyerek sözü bağlatıyor âşıklara:
Âşık Sülo:
Âşık Sülo sözü yerinde söyler
Görek halimizi Mevla’mız neyler
Getir garson bugün bendedir çaylar
Huriler yaslansın döşüne senin
Âşık Hasan Celali:
Gel Celali ko celali kenara
Yalancı dünyada gerçeği ara
Sen çıkmak istersin amma bahara
Şol Azrail bakmaz yaşına senin
Bu söz meydanında, Atmaca’nın, Millet Meclisi’nden ismi öne çıkan mebusları ve siyasi parti liderlerini karşı karşıya getirmekten büyük keyif aldığı -söylemese de- hissedilmektedir. Âşıklar Meclisi 6’da;
Âşık Recep:
Her sözü sadaktan gülle çekerim
Yaprakla rayiha çıksın meydana
Utanan arlanan yüze bakarım
Hüneri olanlar döksün meydana
Âşık Baykali:
Haydi, sözün çıkınını çözelim
Elması, kömürü çıksın meydana
Aşk bağını bahçesini gezelim
Çiçek meyvesini döksün meydana
diye başlayan ve on dört kıtadan oluşan atışma büyük bir iştiyakla sürüp gitmektedir…
Bu eserde hangi âşık hangi âşıkla karşılaştı derseniz, işte atışan âşıklar:
Âşık Sülo-Âşık Hasan Celali, Âşık Erkani-Âşık Mehmet Kemali, Âşık Bülent Hukuki-Âşık Şeneri, Âşık Yaşari-Âşık Yaşar Nuri, Âşık Recep-Âşık Baykali, Âşık Çiller-Âşık Sülo, Âşık Kılıçtar-Âşık Recep, Âşık Kılıçtar-Âşık Önder Dede, Âşık Devlet-Âşık Recep, Âşık Kameri-Âşık Hüso, Âşık Kılıçtar-Âşık Recep, Âşık Çiller-Âşık Ahmet Mesudi, Âşık Süheyl-Âşık Burhan Kuzu, Âşık Mustafa Elitaş-Âşık Kulkuloğlu, Âşık Necmettin-Âşık Sülo, Âşık Avni Doğan-Âşık Mehmet Sağlam, Âşık Berhani-Âşık Tekini, Âşık Selo-Âşık Oktay, Âşık Fatma Nur-Âşık Meral, Âşık Murat-Âşık Cemili, Âşık Cumali-Âşık Maraşi, Âşık Unakıtan-Âşık Mercani, Âşık Kılıçtar-Âşık Süheyli, Âşık Baykali-Âşık Kılıçtar, Âşık Kılıçtar-Âşık Recep, Âşık Bengi-Âşık Barutçu, Âşık Salimi-Âşık Kameri, Âşık Süreyya-Âşık Metini, Âşık Ocaktan-Âşık Garip, Âşık İnce-Âşık Avcı, Âşık Baykali-Âşık Sülo, Âşık Hukuki-Âşık İnce, Âşık Ensari-Âşık Mehmet Mehdi, Âşık Recep-Âşık Devlet, Âşık Ahmet Mesudi-Âşık Çiller, Âşık Kılıçdar-Âşık Recep, Âşık Balbayi-Âşık Haberi.
Bu âşıklar arasında yakından tanıdığımız Âşık Avni Doğan ile Âşık Mehmet Sağlam’ın atışmalarını hep birlikte okuyalım:
Âşıklar Meclisi/17
Âşık Avni Doğan:
Gençlik gitti zaman hızlı akıyor
Bu Ankara ruhumuzu sıkıyor
İnsanlar insana camdan bakıyor
Gönül gözü ile bakan kalmamış
Âşık Mehmet Sağlam:
İnsanlar insanın aç kurdu oldu
Farz eyle bu şehir baç yurdu oldu
Sayamıyor insan kaç derdi oldu
İçini kimseye döken kalmamış
Âşık Avni Doğan:
Harala gürele vakit geçiyor
Dışım sağlam ama içim geçiyor
Söz kalp para oldu torpil geçiyor
İnsanlık yükünü çeken kalmamış
Âşık Mehmet Sağlam:
Göksun nerde kaldı Elbistan nere
Ayak sürüp duruyoruz ha bire
Yarın bir gün çıkacağız sefere
Yolumuzda çakır diken kalmamış
Âşık Avni Doğan:
Derdiçok Taşyürek Tanır’da yatar
Nerde Seydahmed’im Mecnun’dan beter
Cansız’ın kabrinde kevenler biter
Sönen çerağları yakan kalmamış
Âşık Mehmet Sağlam:
Gittim gördüm talan olmuş yurdumuz
Kemirip duruyor nefis kurdumuz
İçimize sığmaz oldu derdimiz
Gam soluyup efkâr çeken kalmamış
Âşık Avni Doğan:
Can bedende ama ruhum tasada
Bed bereket uzaklaştı kesede
Sade kuş sütümüz eksik masada
Diz kırıp sofraya çöken kalmamış
Âşık Mehmet Sağlam:
Öğretmenlik başka burası başka
Yök’teki görevde kalsaydım keşke
Gel beraber çıkak gönülde köşke
Derdi bölüşecek yakın kalmamış
Âşık Avni Doğan:
Keşkelere dönüp bakmak boşuna
Bu durum benim de gitmez hoşuma
Kimi tutup bastım ise döşüme
Sarılınca hasret kokan kalmamış
Âşık Mehmet Sağlam:
Bahanesiz selam veren görmedim
Adam ayırmadım gönül kırmadım
Mevkiye makama önem vermedim
Gönüllere sevgi eken kalmamış
Âşık Avni Doğan:
Hayır yok oğulda kızda gelinde
Dokunsam gam akar sazın telinde
Dönsek kimimiz var Maraş elinde
Dut kaynatıp üzüm sıkan kalmamış
Âşık Mehmet Sağlam:
Ocaklar yanmıyor baca tütmüyor
Bahçelerde sarı bülbül ötmüyor
Nevzat Kayseri’den öte gitmiyor
Kavak diken keven söken kalmamış
Âşık Avni Doğan:
Güzeller unutmuş sürme çekmeyi
Yürür iken keklik gibi sekmeyi
Güreşçiler bilmez çangal takmayı
Kispet giyip peşrev çeken kalmamış
Âşık Mehmet Sağlam:
Ey âşık içime doldurdun gamı
Sözlerin hasta’der Sağlam adamı
Ericek’e kazdırsınlar odamı
Burda üste toprak döken kalmamış
Âşık Avni Doğan:
Unuttum nasıldı tadı soğanın
Bezi aynı marabanın ağanın
Avni Şardağında uçar doğanın
Ardımızda ağıt yakan kalmamış
Bu minvalde 37 karşılaşmanın yer aldığı eseri vücuda getirirken güttüğü gayeyi eserin “Dibace” kısmının ikinci paragrafında şöyle izah ediyor şair:
“Geçmişten günümüze söz medeniyetimize büyük katkılar sağlayan âşıkların ne yazık ki gitgide sayıları azalmaya başladı. Atalarımız, ‘Dil, sözü kulaklara; yazı, uzaklara götürür’ demişler. Anadolu’da unutulmaya yüz tutmuş âşıklık geleneğini canlandırmak için kaleme aldığımız bu çalışmayla, hem halk kültürüne katkıda bulunmaya çalışmak, hem de birbirinden seçkin âşıkların çeşitli zamanlarda yapmış oldukları atışmaları halk şiiri formatında, âşıklık geleneğine uygun şekilde atıştırmayı denedik. Halk âşıklarının sahasında söz dolaştırmamızdan dolayı âşıklar bizi bağışlasınlar. Bu tür çalışmayla, atışan her iki âşık yerine atıştım, ya da tek başına satranç oynamaya çalıştım. Bundan dolayı, bu kitap, kendi alanında öncü bir kitap niteliği taşımaktadır.”
Biz de, ilklerin kıymetinin bilinmesi ümidiyle Atmaca’nın bu kanaatine katılıyoruz. Âşıklar Meclisi’nin âşıklık geleneği üzerinde çalışma yapan akademisyenler, halk şiiri okuyup yazanlar için ayrıca bir kaynak kitap olacağına inanıyorum. Ceyhan havzasında beslenen bu gönül çayının nice kıraç gönülleri mümbitleştirmesi dileğiyle doğduğu topraklardan Eskişehir’e selam sevgi ve muhabbetlerimizi yolluyorum. [1]
[1] Âşıklar Meclisi, Açı Aitaplar. Ankara Cad. Vilayet Han 10/204 Çağaloğlu/İstanbul. Tel: (0212) 515 37 69
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.