ANKSİYETE
Anksiyete; insanların herhangi bir korku veya kaygı anında derinden gelen içsel bir sıkıntı içine girmesi olarak tanımlanmaktadır. Birçok insan kendini buna benzer rahatsızlıklar içinde bulabilir. Halk dilinde bir tanımının olmaması insanları hastalığın farkına varamadan yaşamaya, o hal üzere ölmeye sevk etmektedir. Anksiyete sonucu ortaya çıkan baş dönmesi, terleme, hissizleşme, ağızda kuruluk belirtileri filan bedensel, fizyolojik rahatsızlıklarla beraber adları anılmaktadır. Kişi öldükten sonra ‘’Rahmetli bazen tuhaf tepkiler verirdi insana, aniden değişik bir ruh haline bürünürdü. Allah rahmet etsin iyi insandı.’’ filan deriz. Hastalığın teşhisini mi yapıyoruz, yoksa kişiliğini mi tanımlıyoruz bilemeyiz.
Ara sıra psikiyatristimin yanına gidiyordum geçen yaza kadar. ‘’E, anlat Cumali filan derdi.’’ Ben anlatmaya başlarken gözlerini iyice açar, tebessüm ederdi anlattıklarımı anlamış gibi. Zaman zaman ufak bir durgunluk anındaki tepkimi beyninin bir yerine kaydettiğini anlar, telaşlanırdım. ‘’Acaba bana bu sefer hangi ilacı yazacak?’’ diye meraklanırdım. ‘’Zanax, 0.5 mg işe yaramıyor,’’ demiştim bir keresinde, o da ‘’Hı, o zaman sana uyku düzenleyici, iştah açıcı antidepresan da yazalım. (Bu ilacı tüketmeye başladıktan sonra ayakta uyuklayarak sürekli buzdolabını karıştırıp bir şeyler yemeye başladığımı biliyorum. Dişlerimi fırçaladıktan sonra tam yatağa devrileceğim sıra midemin hala bir şeyleri çektiğini, tekrar dolaba dadandığımı söylemeliyim) Redepra. Paxera’yı da önce yarım iç.’’ Tarzında bir şeyler söylemişti. (Redepra’nın çok hoş bir kutusunun olduğunu bilmekte fayda var…) ‘’Yazdığınız ilaçların beyni olumlu yönde kontrol edebileceğine inanmıyorum.’’ demiştim bir keserinde. Zeynep Hanım da, ‘’Bizim yazdığımız ilaçlar şeker değil!’’ diye karşılık vermiş, ‘’Sabırla beklemelisiniz. En erken üç ay içinde belirgin bir değişim olur. Bu ilaçlar ilk önce günlük faaliyetlere devam etmenizde size yardımcı olacaktır.’’
Sağlam ruh ile hastalıklı ruh arasındaki farkı ortaya koymak günümüz Psikoloji ve Psikiyatri bilimi için oldukça zor ve karmaşıktır. Normal olan neye göre normal oluyor, anormal olan neye göre anormal kabul ediliyor? Cehennem korkusu oldukça fazla olan biri günlük faaliyetlerini yürütemez hale geliyorsa psikolojik bir rahatsızlık yaşıyordur bana göre mesela. Kültürün değer yargıları ve yaşam biçimi bu işin içinden çıkmayı zorlaştırmaktadır.
Psikologlar ve psikiyatristler, testler yerine, belirtilere, semptomlara ve ortaya çıkan işlevsel bozukluklara bakarak teşhis koyarlar. İşlevsel bozukluklar, banyo yapmak ya da işe gitmek gibi belli rutin işleri ya da temel günlük görevleri yerine getirememektir. Belirtiler, her objektif gözlemcinin fark edebileceği işaretlerdir;
Nedensiz yere korku ve panik, sürekli uykusuzluk ve sinirlilik, kalp atışlarının hızlanması, göz bebeklerinin genişlemesi, ellerin titremesi, ağzın kuruması, sık sık tuvalete çıkma eğilimi, kasların aşırı gerilmesi, baş ağrısı, boyun, baş ve göğüs bölgesinde kızarıklık, tende solgunluk, el içi ve ayak tabanlarında terleme, geçici hafıza kayıpları, zihnin dağılması, alınganlık, huzursuzluk, evham, konsantrasyon bozukluğu, sürekli kötü öngörme, olumsuzluk arama hissi, ürkeklik.
Anksiyetenin nedeni olarak birçok ruh bilimci geçmişte yaşanan olayları göstermektedir. Geçmişte yaşanan bir olaydan duyulan korku, gerilim, huzursuzluk gibi duygusal tepkiler, ilerleyen zamanlarda anksiyeteye neden olabilmektedir.
Anksiyete Nöbetleri
Sıkıntılı bir anında veya rahat geçmeyen bir gecenin sonunda sabah kalktığında telefonun çalmasını olumsuz yorumlaması gibi. ‘’Acaba Ahmet mi öldü, çocuğum kaza mı geçirdi, kız arkadaşım benden ayrıldığını mı söyleyecek?’’ Sıradan günlük aktiviteleri yaparken; örneğin kitap okurken, ‘’Kalbim sanki hızlı atıyor –gerçekten de kalp hızlı atmaya başlar-, boynumda sertlik var –o an boyun bölgesinde sertlik oluşur, nefes alması zorlaşır gerçekten-, kollarımda tuhaf bir hissizlik var –kolları havada tuttuğu kitabı tutamaz hale gelir-, bana bir şeyler oluyor –‘’bir şeyler oluyor’’ demeseydi bir şeyler olmayacaktı-, öleceğim…’’ vb. tepkiler verir.
Anksiyete nöbetleri kendisini pek çok şekilde gösterebilmektedir. Bilimsel belirtilerinden bazıları: İstem dışı panik artması, kontrol kaybı, delirme hissi, göğüs sıkışması ve kalp çarpıntısı, bayılacak hissi, solunumda sorun yaşama, ateş basması, mide bulantısı…
Örneklerle biraz daha açalım: Sürekli bedensel rahatsızlıklarının olduğunu düşünerek doktora gitmesi, tüm tahlilleri yaptırması (hiçbir şey çıkmayacaktır çoğu zaman), mutfakta elindeki bıçakla salata filan hazırlarken, bıçağı yanındaki kişinin karnına batırdığını hayal etmesi ve bu hayaliyle savaşırken yanındaki kişiden uzaklaşması, tehlikeli yerlerden ve işlerden uzak durması (uçurumun kenarında durursam aşağı atlarım).
Anksiyete Türleri:
Genel Anksiyete; Tanımı yukarıda.
Panik Atak; En sık görülen rahatsızlıktır. Karanlık korkusu, asansör korkusu. Birçok fobiyi bu hastalık tetikler.
Obsesif Kompulsof Bozukluk; Aşırı takıntı durumu. Ellerimi, bir daha mı yıkasam?, Ocağı kapattım mı, sobadaki kömür sönmüş müydü gerçekten?
Sosyal Anksiyete; Kişinin eleştirilme ve aşağılanma korkusunun sonucu oluşan anormal davranışlar.
Son olarak şunu fark ettim çevremdeki hasta insanlardan ve kendimden: Bu tür rahatsızlıklar zamanla sizde yeni bir kişiliğin oluşmasına sebep vermektedir. Örnek: Tutumlu birinin cimri biri olup çıkması. İnsanlara pek güvenmeyen birinin zamanla eve kapanarak tek bir Allah’ın kulu ile görüşmemesi. Tanrı ile arası iyi olmayan birinin güvensizlik sonucu zamanla Tanrı inancının tamamen bitmesi, Vb.
NOT: Bu makaleden yola çıkarak, hasta olduğunuzu düşünmeniz anlamsız olur. Bunu kafaya fazla taktıysanız, doktora gitmenizde fayda var. Ön yargılar bazı yargıları yıkmanızı engeller. Ben ne ruh bilimciyim ne psikiyatristim. Sadece bilginiz olsun diye bir şeyler paylaşan sıradan bir vatandaşım…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.