MUTLULUĞUN FORMÜLÜ
Hatırlıyor musunuz hani küçükken o sizin olmasını çok istediğiniz bisikleti, bebeği, kumandalı arabayı, yepyeni ayakkabıları...? Ne kadar da çok sevinmiştik onlar sahip olunca. Sabahları neşeyle kalkmamız için bize birer sebep oldular. Onları yatağımızda bile başucumuzdan ayırmadık, sığanları yastığın ya da yatağın altına sakladık. Yeni ayakkabıları ise koklaya koklaya bitiremedik.
Sonra biraz daha büyüdük, beklentilerimiz ve hayattan isteklerimizle birlikte. Kimimiz hayalimizdeki üniversiteyi kazanmak istedi, kimimiz başvurduğumuz işe kabul edilmeyi. Sonra bunları da elde ettik, bir müddet sevinçten bulutlar seviyesine ulaştık.
Şu önümüzdeki bilgisayara sahip olmadan onun hayalini kurduk, onu çok istedik. Ve o da oldu.
E? Sonra ne oldu?
-Biz hala mutlu değildik.
Neden?
-Çünkü mutlu olmayı için başka şeyler bekliyorduk.
Nasıl şeyler?
Garibime gider hep, bir çok insan mutluluğunu elinde olmayan bir nesneye ya da makama bağlar. Mutlu olmak için, hayatından memnun olmak için ya o kazanmayı çok istediği üniversiteden mezun olmayı, ya da mesleğinde bir üst kademeye geçmeyi ister. Aşık olan sevdiğine kavuşmayı bekler mutlu olmak için.
Ama daha da ilginci var, tüm bunlar olsa bile en büyük hatayı yapar: UNUTUR.
Uzun bir müddet bu konuda düşündüm, acaba dedim, bir takım şeylere ilk sahip olduğumdaki mutluluğu nasıl sürekli hale getirebilirim. İlk günkü gibi yerinde duramama, mutluluktan bulutlara seyahat yapma...
Sonra hatanın sahiplenince değer vermeyi bırakmakta olduğunu anladım. O zaman ilk günkü değeri her zaman verdiğimde bu mutluluğun da daim olması gerektiğini düşündüm. Ve aslında buna bir de zaten isim konduğunu gördüm: Şükür. Gerçekten de hakkıyla yapıldığında şükür o zaman insanı mutlu etmeli.
İlk günkü gibi değer vermenin yanında eşyalarıma birer isim ve kişilik verdim, artık çok iyi anlaşıyoruz. Arkadaşlarıma daha da önem gösterdim. Issız bir adada insan bulmuş gibi davranmaya çalıştım onlara.
İlk kez gözlerini dünyanın mucizelerine açmış bir amanın gözleriyle bakın çevrenize, ilk kez duyan birinin kulaklarıyla duyun. Ve eşyalarınıza hak ettikleri kıymeti verin. Kenarında küçük bir yırtık oldu diye size uzun müddet hizmet etmiş ayakkabınızı atmayın misal, tamir edilebilir, vefasız olmayın.
Demem o ki, mutluluğu sahip olmadıklarımız şeylerde aramak ve ertelemek akıl karı değil. Bizim kitabımızın bir sonraki sayfasının yazılıp yazılmadığını bilmiyoruz. Elimizdekilere bir baksak mutlu olmak için. Önünüzdeki Sayın Bil’i okşamakla başlayabilirsiniz. Farkı göreceksiniz.
YORUMLAR
Sevgili TunçAy ; anlamlı , güzel bir o kadar da ders verici bir yazıydı.Haklısın , biz insanlar mutluluğu hep sahip olamadıklarımızda ararız.Ve sahip olduğumuzda sahip olmayı beklediğimiz günleri unutur , başka bir sahiplik duygusuna kapılırız. Oysa bir bilsek sahip olmadıklarımızın belki de hayırlısı olduğunu...Belki de o zaman vefa kelimesinin anlamını tam manasıyla kavrayabilirdik.Keşke mutlu olmanın bir "Şükür" kelimesini söylemek kadar yakın ve o kadar da mutluluk verici olduğunu bilebilsek... Çok başarılı bir yazıydı .Tebrikler... :))
sumru tarafından 5/3/2008 12:20:37 PM zamanında düzenlenmiştir.