- 883 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ADAMIN GÖZLERİ KAÇ KURŞUN SIKAR*
1964 yılında Erzurum’un Narman ilçesinin Toygarlı (Koşa) köyünde dünyaya gelen Şair Mehmet Özdemir’in ikinci şiir kitabı “Adamın Gözleri kaç kurşun sıkar” ismiyle “Değirmen Yayınları” arasında hak ettiği yeri aldı.
Şair Özdemir’i şahsen tanıyalı çok fazla vakit geçmemesine rağmen, kurduğumuz dostluk, paylaş-tığımız güzellikler açısından şahsen bende; iyi ki ta-nımış iyi ki tanışmışız duygusunun hazzını yaşıyorum.
Fırından yeni çıkmış, arasını açsan buğusu çı-kacak kadar taze, katıksız yenecek kadar iyi pişiril-miş, ağzına aldığında çiğnemeden dağılan ekmek kıvamında ki bu eser okuyucusunu içine çeken duygu yumağıyla sarıp sarmalayan, gönül iklimine kapı aralayarak farklı alemleri temaşa etmenize vesile olmaktadır.
Şiirin belli bir kalıba ve ya şekle bağlı olmadı-ğını bu kitabı okuyunca bir daha müşahede ettim doğrusu.
Şair şiirinde yeni şiir şekil ve teknikleri dene-yerek bilinen şiir teknelerinin dışında bir yerlerde kendi şiir teknesini doldurmaya çaba göstererek bu yönde emek harcıyor.
Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan şairimiz bir Anadolu Öğretmen Lisesinde mesleğini icra etmektedir.
Yukarda verdiğim bilgiler ışığında Özdemir’in hem dili hem şiiri hem de edebiyat camiasını iyi bilmesine rağmen bilinenin dışına ısrarla çıkmak istemesi; vefatından sonrada yaşamak istemesinden kaynaklanıyor olsa gerek…
“Sessizliğin Çığlığı” isimli şiirinin bir yerinde bakın nasıl sesleniyor şair:
“Gözlerim kaçtı içime
Üzerime çöktü karanlık
Işığı sağdı güneşten
Günün sancısı kuşluk
Işık istedim bir daha ışık”
Hece desen hece değil, kafiye desen kafiye kaygısı taşınmamış bir söyleyişin şiir olmaktan kurtulamamış, anlatım ve yakalayışlardaki rahatlık söyleneni şiir söyleyeni şair yapıyor.
Söylediklerimize şunu da ekleye biliriz; şair hem aldığı eğitim hem de doğduğu yöre olarak ol-dukça talihli birisidir. Erzurum aşıklık geleneği hala canlılığını koruyan bir yöremizdir. Narman Sümmani babaların diyarıdır. Üstüne üslük Aşık Fuat Çerkezoğlu da Özdemir’in amcasıdır.
Bunları niye mi anlatıyorum? Şairin hece yazdığı zaman ne denli mayalanmış şiirlerinin vücut bulacağını tahmin etmeniz açısından.
“Ölü Kuş Resimleri” isimli kaleme aldığı ese-rinin son beydin de:
“Son ikindi gölgesi öper saçından güzü
Ölü kuş resimleri benek benek gökyüzü”
Bu satırları yazarken şair neyin düşünü kuru-yordu onu bilemem ama gözlerimi kapayarak bir güz günü, ikindi vaktinde bir araya gelmeye çalışan bulutların yorgunluğundan ölü kuş resimleri çize bilirim…
“Sesim Üşüdü Birden”
“Sen geldin yolların ışık izleri
Perçemli kuşları gökten çağırdım
Ölümsüz bir mısra aldım şiirden
Yıldızdan yıldıza sana bağırdım
Gel dedim
Sesim üşüdü birden”
Yıldızdaki sevgiliye kendinin bulunduğu yıl-dızdan şiirden ölümsüz bir mısra ile seslenen sairin sesinin üşümesini anlamak için en az onun kadar geniş açılı bir hayal dünyasına sahip olmak gerek. Yoksa bu şiiri şerh ederken yanılgıya düşeriz.
Özdemir’in “Sen Gidince Kuşlar Dolar İçime” diye başlığını koyarak başladığı şiirine girmeden önce biraz bilgi dağarcığımızı besleyelim.
“Terza Rima” şiir sanatı; batı –İtalyan edebi-yatın-dan bize geçen üçer mısralık bentlerle yazılan –bent sayısı belirsizdir- tek bir mısra ile sona eren, örüşük uyak olarak bilinen bir nazım şeklidir. Dante İlahi Kometya’sını bu nazım şekliyle yazmıştır.
Bizim edebiyatımızda Tevfik Fikret “Şehrâyîn” atlı tek şiirinde denemiştir. Bu nazım şeklini 1908 den sonrada pek kullanan olmamıştır.
Şairin “Terza Rima” nazım şekline örnek teş-kil edecek, yeni bir şiirinden bahsediyorum:
“Sen Gidince Kuşlar Dolar İçime
Yalnızım çıplağım şehirde tanık
Serinlik okşasa bu bahar beni
Ört bulut ört üstümü tenim yanık
Susuzum değişmem yağmura seni
Gönül burkulması ateşe veda
Sardım yüreğime uzun gölgeni
Menekşe gamzeli gülde şuh eda
Gülşeni kavurur bülbülce nağme
Kuş türküsü açar gül dallarında
Gözyaşı yürekte girer biçime
Aşk biriken magma içinde dağın
Sen gidince kuşlar dolar içime
Saçlarından tutsam kızıl şafağın”
Özdemir bu kitabında şiirin her haline–Aruz, hece, gazel, vs- el uzatmasının yanı sıra, sıra dışı kalıpları da kullanmaktadır.
“Doğunun Şairleri” isimli eserini Hilmi Ya-vuz’a ithaf eden şair doğuda şair olmanın iç dünya-sında oluşturduğu farklılıkları seslendiriyor.
Şöyle başlıyor şair söze:
“Doğuda şair olmak
Ekmeği hüzne banmak gibi”
derken coğrafyanın ve imkansızlıkların kıyı-sında içi içini yerken çektiği tarifsiz acıyı tarife çalışıyor. Çünkü şairde neticede bir insan. Söylediği her sözü bir hakikate yaslamak zorundadır. İşte o hakikat çocukluğundan bu yana iç dünyasına astığı aynaya yansıyanların bütünüdür.
“Bir dağ türküsü
Acı kaval sesi
Ve hoyrat akşamlarda
Gönül titremesi
Doğurur şiir
Küskün kır çiçeğine
Ayaklanır şehir”
Şeklinde devam eden şiirin her satırı bir şiir oluyor ve çocukluğuma dönüyorum. Uzun kış gece-lerinde anlatılan hikâyeler damlıyor aklıma, bir de uzaktan uzağa kurt ulumaları yalayıp geçiyor kulak-larımı. Sabah okula gideceğim çizmenin ıslaklığı üşütüyor yeniden…
Özdemir’in “Setenay Kanayan Gül” başlıklı şi-irine geçmeden önce Setenay hakkından biraz bilgi verelim. Kaynaklarda şöyle denilmektedir. “Setenay Nartların met efsanevi kadın kahramanı, çiçeklerin en güzeli olan gülle eş anlamlı tutulmuştur. Setenay ismini bilmeyen Çerkes’e rastlamak sanırım zordur. Çünkü efsanevi Çerkeş kadın kahramanı Setenay Guaşe aynı zamanda Çerkeslerle de özdeşti.”
“Setenay yeşermiş ağaçlara asar düşlerini
Sarı sırma dizinde bol güneşli bahçede
İşler gergefine gamzeli gülüşlerini
Menekşe bakar gözleri kızarır yüzünde gül”
Mırrasını okuyunca telefonla Mehmet Bey’i aradım. Hem kitap için teşekkür edeyim hem de hayırlı olsun diyeyim diye. Bu arada “Ayten’se” şek-linde yazması gereken ismi kamufle etmek için“Setenay” ismini mi kullandı diye bende uyan-dırdığı merakı da gidermeden edemedim tabii ki.
“Yok” dedi. “Setenay bir destan kahramanı”
“Olur ya Hocam” dedim. Ben de böyle oku-muştum ve bana göre mana da bozulmamıştı…
Kartal Yuvası Sevdam
Masmavi su damlası sızıp içime aktın
Güneşten ateş alıp gönlüme köz bıraktın
Kekiği yel savurur kokun siner dağlara
Adın isim çoğaltır sevdan onulmaz yara
Kılıcınla kanadım yürürüm adım adım
Hangi tarafa dönsem sen akarsın susadım
Islatır hayalimi dağdan sızan kar suyu
Bağladım yüreğime buz gibi akarsuyu
Saçların kuş tuzağı ellerin balık yemi
Güneş gibi tepemde eritirsin gölgemi
Dağlar içini çeksin bulut yaşını silsin
Kartal yuvası sevdam dal değil ki eğilsin
diyen Özdemir’in verdiği şiir ziyafetinden sonra “Bir Kahve İçimi Gözlerin Rengi” başlıklı şiirin son kıtasına kanat vurursak;
“Ben sana dadandım gitme uzağa
Bir kahve içimi gözlerin rengi
Her bahar dudağın kiraza dursa
Sözlerin ağzımda daha kırmızı”
Şair 6+5=11 hece yazdığı bu şiirinde kafiyeyi sesle yakalayarak okuyucusuna vermek istediği me-sajını ulaştırmanın keyfini çıkarıyor. Benzetmeler ve kullandığı imgeler şiire sahiplik ederek, şairini onur-landırıyor.
Su içimi rahatlığında yazılan bu şiirler, öz gü-veni olan şairi farklı kılmaktadır. Bu farklılık kitabın her sayfasında hatta her satırında hissedilmektedir.
Bu kıymetli eseri Türk edebiyatına kazandı-ran değerli Dostum Sayın Mehmet Özdemir’i tebrik eder daha nice güzel eserlerde buluşmak dileklerim-le selam sevgi ve muhabbetlerimi sunarım…
İletişim adresi:
Tığcılar mahallesi Dönergeçit Sokak
No: 10 Adapazarı / Sakarya
Tel: 0264 278 00 24-0532 4641997
----------------------------------------------------------
Alkış Dergisi Yıl:13 Sayı:73 Syf: 12-13-14 (Ocak-Şubat 2014)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.