- 722 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Devrik Bir Krallığın Korkusu!
Krallığımız devrik cümlelerin sığınağı olmuşlardır. Bir gün egemenliklerini ilan etmeyi bekliyorlar…
Hüzün kokan mevsimin dengesizliği içinde parlayan bir ışık misali haykırıyordu dağlara yuvasının özlemini. İsyanı durdurulamayan çözümsüz bir yaranın kabarmasıyla başlamıştı; olmayan bir yara ve olmayan bir denklemin çözüm noktasına ulaşmayı başarabilmekle doğmaktan kaçınmıştı... Doğmaktan saklanıp, derin öfkeler içinde gecenin ziyalarına saklanmıştı. Yudum yudum öfke kokan bir zaman dilimiyle gerçekten öte, olumsuz düşlere, hayallere dalıyordu.
Anlamsızlık dört bir yanını sarmıştı…
Gün doğuşuyla mutsuz bir hava sarıyordu onu. Zihninde ve gözlerinde varlığın ışıklarıyla gece karanlığını seçiyordu. Gece karanlığını mesken edinmiş, aydınlık her an ona acı veriyormuş gibi ışıklara öfkeliydi! Gecenin yoksul kırıntılarıyla kahrın ve sessizliğin varlığı olan durgun zamanın köşelerine gizleniyordu…
Bitmek bilmeyen ızdırap yağmurları yağıyordu renklerin üzerine! Renklerden kaçışı, kelimeleri farklı yorumlamasıyla aslında anlamlı olan sevgi kıvılcımlarını soğuk bir buzulla söndürmeye gayret ediyordu. Aslında düşünceleri geleceğin hayallerini yazdırıyordu lakin hayal ettiklerine ulaşmak, dilemek ve istemekle hayal olan dünyanın yüreğine karışmıştı!..
Saklı bir kente bürünmüştü yüreği! Yüreği, henüz aşkın dal çıkaran anlarına gelmemiş, aşkla konuşulan anlarda aşktan kaçmakla yetinmişti! Kalbinde gürleyen fakat dışa aktaramadığı nehir, tabiata hayat veriyordu… Gün geçtikçe eriyen derin yüreği, kör kuyuların diplerine ulaşırcasına kayboluyordu. O kör koyular onu karanlık ve olmayan bir yolun başlangıç noktasına itiyordu…
Aslında gölgeleri oynaması yakın zamanda kuracağı mutluluk diyarının temellerini atmak, yolun sonundaki diyara ulaşmak ve herkesten uzak olan dünya kurmaktı!.
Mevsimsiz bir karanlık, iklimsiz bir dünya dilimini yazdırıyordu zaman. O, zamanın derin sorgularına doğru ilerlemekteydi. Zaman yolculuğu; gün batımının renksiz sokaklarına, renklerin cahilliği içine, huzursuz kent şarkılarının notalarına ve asi, kibirli fotoğraflara karışmıştı!
Zamanın nakışsız anlarına isyana durmuştu!..
Geri dönüp şehrin aşk dolu çanaklarına bakmak, geride kalmış o göz yangınlarının sıcaklığını tatmak istiyordu. Lakin göğün gürültülerinden kaçıp, çıplak bir güneşin riyalarıyla sonsuz bir okyanusun karnına düşmeyi dilemişti...
Gözlerini yaşam penceresine açtığında göğün derinliklerindeki o yağmurlara kendini bırakacaktı. Kimliksiz düşlerin topraklarına salmak istemişti duygularını ve bu yangın kinin başlangıcı olacaktı ki yüreğinde biriken duygu yükü onu farklılaştırmış, kişiliğinden saptırmıştı…
Savaşı karanlık kazanmıştı…
Yüreğiyle yarattığı kini, gurbetin dar geçitlerine takılmış, gurbetin içinde gördüğü o güzellikler bile zamanla öfkeye dönüşmüştü.
Aslında istediği, yüreğindeki varlığı belirsiz devrik bir krallığın canlanması ve bu krallıkta aşk satırlarının koşulsuzca dilden dile anlatılmasıydı. Devrik bir yürekte koşulların olmadığı, cesaretinin kırıldığı bir krallığın var oluşuna tanıklık etmesiyle yüreğindeki derin sancıları korkusuzca haykıracaktı. Fakat o yenik düşmüştü…
Korkular, damarlarından inip kalbiyle yarattığı o devrik krallığa sahip olmuştu…
Korkular onun yüreğindeki derinliğe inmiş onun yarattığı o şaheser dünyadan vazgeçmek için savaşın çanlarını çalmıştı…
Korku insanın içine yerleştiği zaman hayat akışında hep koşula dayalı ilerlemeler görülmektedir. Korkuları yenmek aşkın en büyük darbesiydi!.
Devrik cümlelerin sığınağı olan krallık solmuştu. Egemenliği korkulara yenik düşmüştü… Devrik cümlelerle aşk üzerine kurulacak o krallığa varmak dileğiyle…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.