- 1320 Okunma
- 16 Yorum
- 1 Beğeni
PATLAT BAKAYIM SEKİZ KİŞİYE BİR GAZOZ -8-
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Türk sinemasını ses getiren filmlerinin başında elbette Hülya Koçyiğit, Fikret Hakan ve Erol Taş’ın oynadığı ’’SUSUZ YAZ ’’ Gelmektedir. Aslında İstanbul Cankurtaranda bir kıraathane işleten ve dünyalar iyisi bir insan olan Erol Taş, o filmde kardeşinin karısı olan Hülya Koçyiğit’e ( Filmdeki adıyla Bahar ) tecavüze kalktığı için bu filmden sonra - film altın ayı ödülü almış olsa da - Türk seyircisi - özellikle kadınlar - tarafından taş yağmuruna tutulmuştu pek çok yerde ’’ Ahlaksız adam ’’ diye. Ama bir röportajında Erol Taş, kendisine taş atan o insanlara ’’ Atın atın..Siz bana taş değil ekmek atıyorsunuz’’ Dediğini anlatmıştı.
Türk sinemasının konulu filmler kuşağında ikinci sırayı ise baş rollerini Yine Fikret Hakan ve Fatma Girik ile Aliye Rona’nın paylaştıkları Fakir Baykurt’un romanından uyarlanmış olan ’’ YILANLARIN ÖCÜ ’’ Alır. Bu film yıllar sonra yine çekildiğinde Fikret Hakan’ın yerini Kadir İnanır, Fatma Girik’in yerini Nur Sürer, Aliye Rona’nın yerini Fatma Girik, Deli Haceli - Erol Taş’ın yerini ise Erdal Özyağcılar almıştır. Yani ilk kadrodan tek Fatma Girik kalmış o da daha önce gelin iken ikinci filmde anne olmuştur. ( İkinci versiyonu, artık renkli olduğundan mıdır, yoksa Kadir İnanır’ın - Hacelinin karısı rolündeki - Serpil Çakmaklı’ya hendeğin içindeki yumulma sahnesinden midir bilmem, daha hoşuma gitmişti.)
Konulu filmlerde benim favorilerime gelince bunların birincisi on altı yaşlarımdayken seyrettiğim ’’CEMO’’dur. Türk filmleri içinde beni ağlatan ilk film bu olmuş ve tam altı kez para verip bilet alarak bu filme gitmişimdir. Çancı Ustası Memo ( Fikret Hakan ) ile Çoban kızı Cemo ( Türkan Şoray ) Arasındaki bu muhteşem aşkın çıbanı ise Türk sinemasının Erol Taş’tan sonraki en büyük kötüsü Bilal İnci olup Allah’tan o yıllarda bir yerlerde karşıma çıkmadı. Kesin öldürürdüm vallahi. Bu filmin çekimleri sırasında Türkan Şoray attan düşerek boynunu fena halde incitmiş, onun bazı sahneleri filmde Sanem rolünü oynayan Melda Sözen tarafından oynanmış ise de biz farkına varmadık.
Beni ikinci ağlatan Türk filmi ise adını yazdığımda hepinizin ’’ Evet ’’ Diyeceğinizden adım kadar emin olduğum ’’SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM ’’ dır. Kadir İnanır, Türkan Şoray ve Ahmet Mekin’in baş rollerinde oynadığı bu filmin final sahnesinde ağlamayan tek bir insan bilmiyorum. O Samet Çocuğun - baba bildiği - Ahmet Mekin’e koşması, Türkan Şoray’ın da sonunda o anki kocası olan Ahmet Mekin’e ihanet etmeyerek onun elini tutması ve finaldeki ’’ Sevgi emek ister ’’ Sözü en taş kalpliyi bile hüngür hüngür ağlatmıştır.
Çok yakın zamanda ise beni ağlatabilen ender filmlerden biri ’’ THE İMAM ’’ Olmuştur. Bu filmi de -izlemeyen herkese- mutlaka tavsiye ederim.
Madem ağlamak dedik o halde bu minval üzere devam edelim. Yine yakın zaman içinde beni ağlatan bir kaç film daha vardır. Bunlardan üçü Oscar ödülü almış yabancı filmler olup Birinci sırayı Baş rolünde Tom Hanks’ın oynadığı ’’ YEŞİL YOL ’’ alır, ikincisi baş rolünde Mel Gibson’un oynadığı ’’ CESUR YÜREK ’’ ve üçüncüsü baş rolünde Leonardo Di Caprio’nun oynadığı ’’ TİTANİK ’’... Mutlaka ama mutlaka seyredilmesi gereken filmlerdir bunlar. Ben hâla bunlardan hangisini yakalarsam televizyonda, oturur seyrederim mutlaka. Türk Filmlerinden ise Sitemizin değerli şair- Yazarı Kemal Paracıkoğlu - Nurten Paracıkoğlu çiftinin evladı olan Halil Sezai Paracıkoğlu’nun hem senaryosunu yazıp hem de baş rolünü paylaştığıı ’’ İNCİR REÇELİ ’’ Mutlaka seyredilmesi gereken filmlerin başında gelir.
Türk sinemasının konulu filmleri içinde daha neler vardır neler? Mesela Kadir İnanır’ın henüz uzun çeneli, zayıf nahif bir delikanlı olup da kaşları çatılmadığı yani Kadirizm akımını başlatmadığı yıllarda Filiz Akınla baş rollerini paylaştığı ’’ UTANÇ’’ süper dram bir film olup doya doya göz yaşı dökmek isteyenlere tavsiye edilir. Ben filmde artık gazinolarda dansözlük yapmaya başlayan ve o günün değer yargıları ile kötü yola düşmüş Filiz Akın’ın ’’ Benim gururum var ’’ Sözlerini ve tek kolunu iş makinesine kaptırmış olan Kadir İnanır’ın - göz yaşları içinde - ona bıçağı köküne kadar daldırmasını hiç unutamam.( Zamanımızda artık annelerin babaların, kızlarının elinden tutup onları - dansöz olsun diye- gazinolara, barlara ,manejerlere götürdüklerini görünce de değer yargılarımızın yıllar içinde nasıl bir değişimden geçtiğini düşünürüm hep bu filmi hatırladıkça )
Bizim konulu filmler diye adlandırdığımız filmlerde konu genelde ya kan davası, ya da ağaların köylüler üzerindeki baskı ve zulümleri üzerine kurulu olsa da arada sırada gerçekten de kaliteli ve güzel filmler yapılıyordu.
On iki Eylül 1980 Askeri ihtilaline yakın dönemlerde ve sonrasında Türk sineması - seyirci açısından - adeta altın çağlarını yaşıyor ve pek çok kategoride filmler yapılıyordu. İşte bu dönem içinde filmlerin önemli bir bölümünde ortadirek altı insanların yaşantısı ve geçim zorlukları ele alınmaya başladı ki bu flmler içinde resmen saçma sapanlar oldukça önemli yer tutuyordu.
Bizimkiler herhalde yabancıların Robin Hood’undan çok fazla etkilenmiş olmalılar ki pek çok filmde vuran, kıran, patronların gırtlağına basıp onlardan zorla haraç alan mafya babaları daha sonra bu paraları gelir fakir fukara mahalle halkına dağıtır, onları dertlerinden kurtarırlardı hep. Mübarekler Mafya babası değil sanırsın Noel Baba... Gerçek hayatta bir tane bile böyle fakir fukara babası olan Mafya Babası olmamakla beraber, filmlerdeki mafya babaları hep bu şekildeydi. İşte bu filmlerle birlikte Kadirizm akımı da başladı.
Efendim..Önceleri dediğim gibi uzun çeneli, cılız, yumurta gibi parlak bir çocuk olan Kadir İnanır’ın önce kaşlarını çattırdılar, sonra az biraz daha şişmanlattılar ve nihayet son olarak da ’’ O kedi buraya gelecek üleeeeennn ’’ Demesini öğrettiler ve nihayet Karadağlı Kara Kadir ( ya da öyle bir şey ) olarak sürdüler piyasaya diyeceğim ama değil...Evveliyatı var. Kara Kadir, Kadirizm akımını yanlış bilmiyorsam YABAN Filmiyle başlattı.
YABAN Aslında Türk sinemasında bir dönüm noktasıdır. Özetle: Zengin ve oldukça şımarık, insanlara yukarıdan bakan ama etrafındaki paçoz erkeklerden de bıkmış, bu yüzden bunalımlar içinde olan bir kız, bir adada tek başına adeta bir dağ ayısı gibi yaşıyan, konuşmayan, gülmeyen, bir Allah’ın selamı bile ağzından çıkmayan bir hırboyla önce baya bir dalgasını geçer ama sonra nasıl olursa olur ( Hikmet-i ilahi ) bu hırboya aşık olur. Hatta fabrikatör babasını bile karşına alır bu aşk yüzünden. Yaban olacak ayı, bu fabrikatör kızına ayaklarını bile yıkatır ki bu tür filmlerin en gerçekçi sahnesi de budur.(!) Çünkü fabrikatör kızları bu dünyaya yabanların ayaklarını yıkamak için gönderilmiştir.(!) O değil de bizi de zehirlediler. Gittik boyumuza posumuza bakmadan mahallenin en zengin adamının kızına bastık tokadı aynen yaban gibi bize aşık olsun diye, kızın babası ağzımıza etti, kız ise karşımıza geçip ’’’ ooooohhhhh...İşte böyle ağzına ederler adamın. Bana tokat atmak neymiş gör’’ dedi, biz ayaklarımızı yıkayacak diye beklerken.
Velhasılı kelam Kadir İnanır aslında Türk sinemasında tüm dengeleri alt üst etti bu Kadirizm akımıyla. Düşünsenize bu filmin aynısının bir sürü kopyası yapıldı. Mesela : Cüneyt Arkın - Emel Sayın’lı RÜZGAR, Yine Cüneyt Arkın- Gülşen Bubikoğlu’lu VAHŞİ GELİN, Orhan Gencebay- Hülya Koçyiğit’li ’’ HATASIZ KUL OLMAZ’’ İbrahim Tatlıses- Hülya Avşar’lı LEYLİM LEY, Bile bu tür filmlerden sayılabilir.
Konulu filmlere devam edeceğiz yarın. ( Kadir İnanır- Tarık Akan ve biraz da Cüneyt Arkın ile )
YORUMLAR
Yeşil Yol, Titanik etkileyici idi.
Cesur Yürek bol kanlı.
The İmam'ı seyretmedim. Seyredeceğim.
Diğer filmlere gelirsek,
iz bırakanlar oldu ancak,
pek çoğunu da unuttuk gitti.
Türk filmlerine çok ilgim olmadı nedense.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Her yönüyle Türk filimlerinin etik ve genel yapısına projektörlük yapan nitelikli bir yazı okudum.
Hem gülümsedim, hem geçmişe döndüm.Bu arada filimlerimize ait bilmediğim pek çok ayrıntıyı da öğrenmiş oldum. Hepsini izledim bahsi geçen filimlerin de
ben gençlik yıllarımda Ediz Hun hayranıydım..Çok kırıldım hiç bahsetmemişsiniz ondan :))
Türk filminin yakışıklı, kibar, centilmen gençleri de oldu değil mi...:))
Tarık Akan' ın başrolünü oynadığı " Ah nerede vah nerede" fiilminde, yürüyen otobüsün tepesine ağacın üstünden hoplayarak Gülşen Bubikoğlunun oturduğu cam kenarındaki açık camdan başını sarkıtırak asılma sahnesi :)))) gibi :)))
Yine bugün olduğu gibi geçmişte de ünlü ses sanatçılarının rol aldığı filimler vardı ...
hani piyanonun başında " Koklamaya kıyamam benim güzel manolyam " diyen Zeki Müren gibi...
Ahh ahhh çok güzeldi hepsi.
Teşekkürler sayın hocam bu güzel paylaşım için.Yetkin kaleminizi tüm kalbimle kutlarım.
Selam ve hürmetlerimle yüreğinize.
sami biberoğulları
Ediz Hun'dan bahsetmeden Türk sineması olur mu hiç..Ondan bahsettim ama eski bölümlerde...Zeki Müren, Gönül Yazar, Nuri Sesigüzel, Yıldıray Çınar, hepsi geride kaldı onların ama konulara göre ileride tekrar dokunabilirm beklki de.
Tarık Akan'a ise hemen bir sonraki bölümde oldukça geniş bir yer ayırdım...Mahallemin çocuğuydu ne de olsa, ona azıcık torpil yapayım di mi?
Selam ve sevgilerimle.
hepsini oturup tek kalemde okudum
öncelikle hafızanızı, usta anlatımınızı, ve gün başarınızı yürekten kutlarım hocam
paylaşıma teşekkürler
yeni yıl , siz ve sevdiklerinize huzur sağlık ve mutluluk getirsin inşallah
saygı ve selamlarımla
sami biberoğulları
Bayağı bir yormuşum seni. Hakkını helal et..Sekiz bölüm birden okumak az buz zaman değil. Ama ben özellikle 11 ve 12. Bölümü kaçırma derim...Çok ilginç şeyler var o bölümlerde.
Senin ve tüm sebdiklerinin yeni yılı kutlu olsun.
Selam ve sevgilerimle.
Haftada 3 kez gidilen sinema yıllarının çocuklarından olduğunuz ne kadar belli. Unutamıyoruz o filmleri. Şimdi seyrettiğimiz yarın aklımızda kalmıyor oysa. Ruhu öldü Yeşilçam'ın. yada bizler o romantizim çağının çocukları olmaktan çıktık. İkisi de doğru sanırım. Dün akşam film seyredeyim dedim internetten. Birkaç tanesine başlarından şöyle bir baktım. sarmadı vazgeçtim.
sami biberoğulları
Yıllar içinde değer yargılarımız ve hayata bakış açımız o kadar değişiyor ki...Çocukken katıla katıla güldüğüm bir film şimdi tebessüm bile ettirmiyor. Ya da yıllar önce zırırl zırıl ağladığım bir film şimdi bir ürperti bile oluşturmuyor. Ama yine de yıllardır bıkmadan usanmadan ne zaman görsem seyrettiğim filmler de yok değil hani.
Selam ve sevgilerimle.
meğer ne çok film izlemişiz
harika bir nostalji rüzgarıydı
güne yaraşır yazınızı kutluyorum
tebrik ve taktir ile...
sami biberoğulları
Öncelikle çok teşekkür ediyorum .
İleride daha neler var neler...İlle de 11. ve 12. bölümler diyorum...Onları sakın kaçırmayın.
Selam ve sevgilerimle.
kıymetli hocam
keyifle okuduğumuz bugüzel yazı dizisini ve emeginizi kutlarım
saygı sevgilerimle.
sami biberoğulları
Yavaş yavaş yasaklı filmlere yaklaşıyorum...İleriki bölümlerde sıra onlarda.
Keyifli okumalar diliyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Arada tv de rasladığım ve göz yaşlarımı tutamadığım Boş Beşik var mesela bol bol ağlayabilirsiniz.:)
Hele Ezo Gelin Çok ağlamıştım izlerken. Eski Türk filmlerini ne zaman yakalasam tv de izlerim.
Güne düşen yazıyı kutladım.
sami biberoğulları
Çok teşekkür ederim. Keşke mümkün olsa da yazdığınız filmler de dahil tüm filmlari anabilsem tek tek. Genelde yazarkan aklıma gelenleri yazıyorum.Arada bazı filmler atlanıyor işte böyle.
Yorumunuz için teşekkürlerimi sunuyorum tekrar.
Selam ve sevgilerimle.
''PATLAT BAKAYIM SEKİZ KİŞİYE BİR GAZOZ'' Başlıklı yazımın 3. Bölümünü olduğu gibi 8. Bölümünü de günün yazısı olarak seçen seçki kuruluna, sitemiz yönetimine, okuyup yorumlarıyla katkıda bulunan tüm arkadaşlarıma ve yorum yazmasa da okuyan tüm site arkadaşlarıma çok çok teşekkür ediyorum.
yazılarınızı 2-3 bölümünü okuyabildim ancak
mükemmel bir nostalji rüzgarı estirdiniz
bugün kü dizilere filmlere bakıyorum da saçma sapan şeyler
o günlerde teknoloji yoktu ama ruh vardı
saygılarımla
sami biberoğulları
İki bölümlük bir anı yazısı yazayım derken nereden nerelere geldik..Şu anda 12. Bölümünü yazmış durumdayım ve daha bir sürü yazacak şey var.
Velhasılı kelam çok zor ve yorucu ama bir o kadar da zevkli bir işe soyunmuşum...Nasıl biter şimdilik ben de bilmiyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Anlatımınız her zamanki gibi kendini okutan niteliklere sâhip. Üslûp ne de önemli. Filmler mi.. Bu anlattıklarınızın bâzılarını izledim. Diğerlerini, hayır. Türk sineması hakîkaten unutulmaz eserler barındırıyor. Lâkin.. Zevkler deyip noktalasam mı yoksa kavga dövüş üzerinden yapılana sanat denmez deyi devam mı etsem. Susmak..
Yeşil yol, Titanik.. Özellikle de Incir Reçeli, kaç kere izlediğimi bilmediğim filmler. Silahtan ne bileyim kavgadan daha önemli şeyler var. Hani yazınıza aldığınız anafikir cümleleri. Daha ön planda tutulsa keşke.
Paylaşım için teşekkürler.
Esen kalın.
sami biberoğulları
Öncelikle sayfama şeref verdiğiniz ve bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Bu yazı dizisi aslında iki bölüm yazmayı düşündüğüm bir anı yazısıydı ancak okuyup yorum yazan arkadaşların da katkılarıyla başlarda sadece eskiden yaşadığımız ve sinema kültürü dediğimiz olayı anlatmak için oturduğum klavye başında olay filmler, artisler ve hatta filmlerin konuları yorumlarına geldi.
Genelde kendi gittiğim filmleri yazıyorum ve onları belirli kategoriler içinde sunmaya çalışıyorum.
Fim tanıtımları ve yorumlarına aslında daha fazla yer vermek isterim ama o zaman da bu yazı dizisi bitmez bir türlü. Yine de gerek sizin gerek giğer arkadaşların önerileri elbette ki başım gözüm üstünedir ve nazar-ı dikkate alınacaktır.
Kavganın sanat olamayacağı konusuna gelince: Bir mantığı olan her her şey sanat olur bence...Mesela '' HERO'' Diye bir film vardır...Baştan sona kavga sahneleri olan bir film olmakla beraber ( Jet Li'nin başrol oynadığı bir film) Bence sanatın âlası vardır o filmde
Yorumunuz için tekrar teşekkür eder selam ve saygılarımı sunarım.
**Havin_**
Neden mi... Bir Jet li tutkunuyum ben de. Sonra Arnold schwarzenegger, Cheki Chen, Sylvester Stallone, biri daha vardı jean claude van damme ve diğer aksiyon aktörleri.. Yabancı yapımların senaryolarında farklı bir bakış vardır hep. Bio kimyasal ölümler dâhil olmak üzere bizim Türk yapımları gibi en çok akılda kalanların senaryolarında ne derler beyni delen, toplumun yapısına aykırı olayları baş tâcı yapmıyorlar. Ölüm her yerde ve her zaman da aklımızda. Kastım o değil. Erol Taş ya da Coşkun Göğen neden akıllara böylesi çirkin vasıflarla kazındılar. Mertlik öldü mü efendim, ekmeğin dili kirli olmak zorunda değil. Insanlar etkileniyor.
Bir filmin, hayra hatıra tek bir sahnesi dahî olmayabilir. Bu önemli değil, ama izleyicinin midesini bulandırıp kâlbini yormasınlar. İncir reçeli dedik. On kere izledim bir on kere daha izlerim. Tom Hanks, izlemediğim filmi yok sanırım. Aşk Tesadüfleri Sever de bizim ve onu da çok kez izlemiştim. Ama kurtlu yâni bununla başlıyordu sanırım dizinin adı, bir kere bile keyfiyen oturup izlemedim. Insanlar değil dağ taş bugün acı çekiyor, bizimkiler tuz mu basıyor sözde sanat mı yapıyor tartışılır...
Tabî ticâret olunca, toplum da kimmiş. Çizgi filmler var. Çocukların l0 öncesinde nasıl etkilendiklerini hatırlasa insanlar, bugün içilecek suyun yenecek yemeğin kıymeti gibi önemli olduğunu düşünürler herhâlde seçilmesi gereken filmlerin.
Kavga gürültü derken böyle işte..
Sizin yazılarınız.. Yazmak özel bir yeti. Böylesi özen ayrıca önemli. Ama şu siz daha iyi bilirsiniz hani vaktin pantolon modası, onda bile filmlerin payı var. Bunun gibi toplum üzerinde etkisi ölçümü zor ise meselenin kaleme alırken etraflıca irdelemeli ve fikir beyânı yapılmalı ki sanat adına yaraşır hâl alabilsin. Okur okumaz izleyici izlemezse bir terslik var diyen olacaktır elbette. Elimden geldiğince okuyorum çalışmalarınızı, yorumsuzluğumu bağışlayın vaktin en büyük sorunu zamansızlık işte..
Tekrar tekrar kutluyorum.
Esen kalın.
Yine dalmışsınız flimlere, eski günleri hatırlatarak bizlere de.
Yalnız o benim çok sevdiğim Yılmaz Güneyden hiç bahsetmiyorsunuz.
Bir dahaki bölümde istek üzerine de olsa, bir satır değinmenizi bekleyeceğim.
boşverin Kadir İnanırı,
ben onu ilk fota romanda oynadığı günlerden bilirim.
Kaş çatsa ne çıkar:)
tebrikler,
selâm ve sevgilerimle..
sami biberoğulları
Yılmaz Güney'den bu serinin 5. Bölümünde '' Türk sinemasının Krallaro döneminde'' '' bahsettim ama atlamışsınız o bölümü sanırım. Ancak 5. Bölümde Yılmaz Güney Filmlerine fazla giremedim...Dizinin 12. Bölümünde '' Yasaklı filmler var...İşte o bölümde Yılmaz Güney'in Yol, Sürü, Umut ve daha paek çok filminden bahsedeceğim yine.
Selam ve sevgilerimle.
glenay
Bazen okuyayım derken, yazıları kaçırıyorum:(
iyi geceler..
sami biberoğulları
Gelecek bölümlerde daha neler var neler.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
eskileri yad edelim derken oldu 8 bölüm ve 12. bölümü yayına hazır vaziyette şu anda...Bakalım daha kaç bölüm olur...Yaz yaz bitecek gibi değil.
Selam ve sevgilerimle.
Bazen kafam büyük diye sitem ederdin demek ki bunlar doluymuş..
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
hocam birazda sinemanın emekçilerinden bahset..... mesela hayati hamzaoğlu tatar ramazan..suphi kaner kadir savun....gibi.... öpüyorum can hocam
sami biberoğulları
Çok sağ olasın abim.
Selam ve sevgilerimle.