- 605 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ŞIMARIK İLE KONUŞMALAR (3)
Dr. İbrahim KARAER
Çocuklar kendi aralarında okulların açılacağından söz ediyorlar. Bazıları okullar açılmadan Ankara’ya İstanbul’a İzmir’e döneceklerini söylüyorlar. Bu okul da nereden çıktı? Çocuklarla ne güzel oynuyorduk. Ben de okula gitmeye karar verdim. Fulya abla İzmir’de okuyormuş. Ben de Fulya abla ile okula giderim diye düşündüm. Sonra vazgeçtim. Okul da neymiş, bütün çocuklar burada kalsın, hayatın tadını birlikte çıkaralım.
Hasan ağabeylerde bir telaş var, eşyalar toplanıyor. Hayrola ne oluyor? Bir şeyler anlamaya çalışıyorum. Yarın Ankara’ya gidiyorlarmış. Hasan ağabey ile Sibel ablanın ayaklarına dolanıyorum. “Ne olur beni bırakıp gitmeyin, beni de götürün” diye yalvarıyorum. Ankara’da benim için uygun yerleri yokmuş. Bahçeli evleri olsa götürürlermiş. Bir sürü mazeret sayıp döküyorlar. Benim için bir çuval mama almışlar. Bekçi Ramazan’a bırakmışlar. Beni mama ile kandırmaya çalışıyorlar. Benim derdim mama filan değil. Aç durayım, ama beni sevenlerle birlikte olayım. Beni, kimse anlamıyor. Ertesi sabah, Hasan ağabeyler arabaya binip gittiler. Onlara kırıldığım için uğurlamaya bile gitmedim.
O günden sonra Kaptan amcaya sığındım. Her zaman olduğu gibi Kaptan amca ve Fulya bana çok samimi davrandılar. Sabah akşam Kaptan amcanın bahçesinde ve pargulesinde yatıp yuvarlanıyordum. Keyfime diyecek yoktu. Canım sıkıldığında Kaptan amca ve Fulya ile oynaşıyordum.
Sitede bir tuhaflık var. Her geçen gün insan sayısı azalıyor. Çocuklar benimle vedalaşıp gidiyor. Aradan çok zaman geçmedi. Kaptan amcaların da gideceğini öğrendim. Kaptan amcaya “sen köpek halinden anlıyorsun, beni bırakıp nereye gidiyorsun?” diyorum. Beni hiç dinlemiyor. “Beni de İzmir’e götür, hiç yaramazlık yapmam” diyorum.” Nafile... Kaptan amca, bütün umursamazlığı ile yüzüme bakıp gülüyor. “Senin yerin burası, sen burada kalacaksın. Bekçi Ramazan’a arkadaş olacaksın” diyor. Kaptan amca ailesi bir gün akşamüzeri arabalarına binip gittiler. Dünyam yıkıldı. Kaptan’ın bahçesinde yığılıp kaldım.
Kısa bir süre sonra İbrahim amca yanıma geldi. Beni sevdi, teselli etti. Bana yanlış kapılarda durduğumu söyledi. Bir müddet sonra siteden herkesin gideceğini Bekçi Ramazan ile Alaaddin’in kalıcı olduğunu, onlara iyi tutunmamı tavsiye etti. Hatta bana şiirler okudu:
Şımarık, neden yükseklerde gözün,
Çöplüklerde gezdin, unutur özün.
Boşuna yaşıyorsun derin hüzün,
Site köpeği olmakmış kaderin.
Bu sözleri dinleyecek halde değildim. İbrahim amcaya teşekkür ettim, bir köşeye çekildim.
Her seferinde bana gülücükler dağıtan Faruk amcanın evine gitmeye karar verdim. Faruk amca beni iyi karşıladı. Sabah akşam Faruk amcanın bahçesini bekliyordum. Bazen eve geç geliyorlardı. Onlar gelinceye kadar kapının önünden ayrılmıyordum. Artık yuvamı bulduğumu düşünüyordum.
Aman Allah’ım! Bir sabah erkenden Faruk amcalar gitti, akşam eve dönmediler. Ertesi gün de gelmediler. İbrahim amca her zaman olduğu gibi beni ziyarete geldi, yemek getirdi. Faruk amcaların gittiğini söyledi. Hayır, buna inanmak istemiyordum. Bir hafta sürekli Faruk amcanın bahçesinde onları bekledim. Fakat geri gelmediler.
İbrahim amca haklı idi. Ben yanlış kapılarda durmuştum. Kuyruğu kısıp, Alaaddin ağabeyin kapısına vardım. Alaaddin ağabey ve hanımı Necla abla beni çok iyi karşıladılar. Bana kışlık kulübe yaptılar. Yalnızlıktan kurtuldum. Artık kış sezonunu huzurla geçirebileceğim bir yuva bulmuştum. İbrahim amca, benim bu halime çok sevindi. Bana şu dörtlüğü yazdı:
Necla ablana tutundun,
Kendine bir dünya kurdun.
Umduğundan fazla buldun,
Haneye kraliçe oldun
Dr. İbrahim KARAER
DİDİM / 15 Haziran 2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.