- 451 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SÜT LİMAN
Görünürde olaylar karışık. Yeni yıla siyasi cephe toz duman içinde giriyor. Abartılmış bir cemaat var ortada. Neredeyse hiç kimse şunu sormuyor. Cemaat dedikleri kaç kişi? Oy potansiyeli ne? Bunun herhangi bir istatistikî yapılmış mı, yapılmamış mı? Olaylarla ilgili gerçek sorular bir türlü sorulmuyor.
Çerçevesi etik değerlerle örülmüş siyaset yok ortada. Siyaset, siyasetin “S” gibi kıvrılıp duruyor. Çıkar tanrı olup oturmuş beyinlere. Çıkar tanrısı HEVA’nın bütün arzuları, hevesleri etik değerler olarak görülüyor. Bugün başarı yolunda her şey mubahtır felsefesi siyasetin temel ilkesidir.
Siyasiler çıkarlarını korumak istedikleri konuları bir günde her türlü yasalaştırır. Ama halkın çıkarlarını koruyacak konu havanda dövülür.
Ülkemiz “rüşvet”, “iltimas”, “adam kayırma”, “haksız kazanç sağlama” gibi ana başlıklarla söylenebilecek konularda, bıyık altından gülmektedir. Hemen herkes rüşvet, iltimas, adam kayırma, haksız kazanç sağlama olmadan düzenin yürümediğini biliyor. Ama susuyor. Ama ispatlayamıyor. Belki de hemen herkes söz edilen konulara bir kenarından bulaşmış gibidir.
Şu var ki, güç sahibi olmak, haksız kazanç sağlamak isteyenler için tehlike çizgisidir. Paranın gücü, mevkilerin gücü, makamların gücü çıkara gülümser. İnsan ne kadar bunlar beş para etmez. Mesele; insanlık dese de, bir iş yaptıracağı zaman, parasını konuşturmayan. Mevkili, makamlı birini aramayan bulmak zordur. Genelde masumane bir şekilde “küçük bir işim var. Filanca dairede iş bitecek. Acaba orada sözü geçecek hatırı sayılır birileri var mıdır?” ifadeleri günlük hayatımızın olağan konuşmalarıdır. Ülkenin halkı herhangi bir güce dayanmadan iş yaptıracağına inanmaz.
Halkın duygularını bu noktaya getiren kimdir?
Halkın duygularını bu noktaya getiren unsurlar nelerdir?
Toplum genelde birçok şeyi hisseder, bilir. Toplumun bildiği şeyler çıkarlar çatıştığında ortaya çıkarılır. Modern siyasetin anlayışı budur. Modern, çağdaş siyaset, halkın duygularında olumsuz olan her ne varsa hepsini gerçekleştirir. Temel kural, yasalar yakalamadıkça herkes masumdur.
Ülkenin iktidarı da, muhalefeti de, halktaki bu genel yargılardan kurtulamaz. Politikanın yalansız olamayacağı… Devlette iş yaptırmanın aracısız olamayacağı… Rüşvet, iltimas, adam kayırma gibi olayların devletin yürütülmesinde olağan olduğu… Konularında halk, iktidarı, muhalefeti ayırmaz.
İktidar, muhalefet, çıkarlarda buluştuğunda ortalık sessiz, sakindir. Ancak halkın şikâyet ettiği her şey düzen içinde gerçekleşmektedir.
İktidar, muhalefet çıkarlarda çatıştığında ortalıkta bir fırtına kopar. İşe yargı karıştırılır. Medya; polis, savcı, avukat, yargı olarak etkin görevine başlar. Belirli bir müddet kafalar dövülür. Bazı kurbanlar bulunur. Kelleler koparılır. Hani Osmanlı’da yeni çeri isyanları vardır. Halk sarayın önünde toplanır. Paşaların, sadrazamların kellesini isterlerdi. Onun gibi bir şey. Günümüz çağdaş siyasetinde de kelle isteme olayları geçerliliğini korur.
Peki, kelleler koparıldı, sonuç ne olacak? Belli değildir. Fırtına durur. Sessizlik devam eder.
Şu var ki, fırtınanın koparıldığı her dönemde, ya arkada büyük işler çevrilmiştir. Ya da çıkar çatışmasına yeni figüranlar işe girmiştir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.