Küçük Kar Tanesi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Hepiniz kar tanelerisiniz" diye bağırdı Audry, gözünü kapatıp yanaklarındaki ıslaklığı silerek. "Hey sen kar tanesi, bir sokak lambasının altında ışığı arayan ateşböceği, gel kon yüzüme" dedi. Audry yorgundu sadece uyumak istiyordu. Sadece uyuduğunda susuyordu zihni. Ve zihni gibi kendisi de yorgun, zihni ve kendisi bir sokak lambasının altında, yere uzanmış, bakışları yağan karı delerken, üzerine örtü diye saflığı, beyazlığı, kar tanelerini örtmek isterken zihni ve kendi ölmek istiyordu. Bu senaryoları içinde en mükemmel ölüm senaryosuydu.
Rüzgar özgür kısraklar kadar keskin hereketlerle eserken, kar taneleri bir oraya bir buraya savrulurken birkaçı Audry’nin tenine düşüyor, teninin sıcaklığı ile anında eriyor, damla olup akıyor ve toprağa karışıyordu. Birçok korkak kar tanesi Audry’i es geçiyor, daha uzun varolmak adına hemcinsleriyle birlikteliği seçiyordu.
"Ne kadar da bize benziyorsunuz, bulutken yoğunlaşıp kar taneleri oluyorsunuz. Kiminiz kiminizden daha büyük taneler, kiminiz bir ağaca, kiminiz toprağa düşüyor. Ve tenim, benim sıcak tenim. Sıcak tenime düşeni erimek ve su olup toprağa düşmek, sonra yeniden buhar olmak, sonra yeniden kar tanesi olmak bekliyor" diye düşündü tam o anda gözünün altına düşen minik kar tanesine gülerken Audry. 2 su hiç karışmıyordu, biri tuzluydu, diğeri saf.
Çok ama çok hızlıydı. Müthiş bir hızla arkadaşları ile beraber yol alıyordu. Ne keyifli bir yolculuktu bu. Bilmiyordu gideceği yeri, konacağı örtüyü, bu önemli değildi. Sonlanacağı yer ne olursa olsun yolculuğun keyfi herşeye değerdi. Çok uzun süre gökyüzünde bir oraya bir buraya savrulmuştu. Kocaman bir grilik içindeydi. Şimdi ise grilikten ayrılmıştı. Yolda rüzgarı gördü. "Nasılsın dostum, ah rüzgar ah sevgili arkadaşım. Buluta iyi bak, nereye isterse götür onu, yağdırsın bizi istediği yere, beni özgür kıldı, bak artık özgürüm" dedi. Rüzgar homurtuyla yanıt verdi, tok bir ses duyuldu, rüzgarın bu homurtulu sesini gri bulutun içindeyken bile hep çok sevmişti. Koca grilik içinde ona homurtulu diye lakap bile takmışlardı. Eğlenceliydi aslında bir olmak, birlikte olmak. Oysa şimdi özgürlüğü, bireyselliği,nedenselliği tatması için, ısı, bulut ve rüzgar onu savuruyordu. Kocaman bir kar tanesiydi.
Yere doğru yaklaştığını hissetti, evet temas etmeye hazırdı artık, rüzgarı son bir anda daha arkasına aldı, 30 derece açıyla döndü, birden bir ışık gördü, şaşırdı, olmamalıydı, dönenlerden biliyordu bu böyle olmamalıydı. Rüzgara baktı, "hayır" dedi. "Hayırrrr, bir terslik var." Rüzgarın yapacağı birşey yoktu, o doğa ananın istediğini yapacaktı tabi ki bir kar tanesininkini değil. Işığın önünden savrulup yerdeki bir karartının beyaz gözüken kısmına doğru gitmeye çalışsa da karartıda buldu kendini. Ve ömrü kıskandığı dostları kadar uzun olmayacaktı, anladı. Hemen şekil değiştirdi, bir gariplik kapladı içini. Sonra bir saniyeliğine de olsa havalandı ve yere sertçe çarptı, çarptığında kar tanesi olmadığı için toprak ana hızla içine çekti kar tanesini. Bir daha buharlaşıp, gri bulut olup, tekrar yağması için.
"40 günlükken ölen ayaz bebeğin anısına"