- 635 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kararsız Karınca
Karasız karınca ve arkadaşları, yine harıl harıl çalışıyorlardı.
Kararsız karınca henüz çok gençti. Buna rağmen kendi ağırlığının iki katı yük taşıyordu.
Yük taşımak onun için sorun değildi: Çünkü o da bütün karıncalar gibi çalışkandı.
Onun tek sorunu kararsız olmasıydı. Arkadaşları da bu nedenle ona kararsız karınca derlerdi.
Bizimki, o gün yine kararsızlığı yüzünden en sona kalmıştı. Şu tohumumu alsam, bunu mu alsam derken yine sıranın en sonunda gidiyordu. Sağa sola bakıp oyalanınca arkadaşlarına yetişmekte güçlük çekiyordu.
Aslında o koca buğday tanesini görünceye kadar her şey yolunda sayılırdı. Ağzında götürdüğü basit bir yonca tohumu, hemen yan tarafında, az uzağında kocaman! İştah kabartan bir buğday tanesi!
Bir arkadaşlarına baktı, bir buğdaya. Arkadaşları zaten kendinden önde gidiyorlar, bir de buğdayı almaya kalksa, arkadaşlarına yetişmesi oldukça güçleşecekti.
Ne yapsam ne etsem derken aklına bir fikir geldi. Yonca tohumunu bıraktı, koşar adım buğday tanesinin yanına gitti. Buğdayı ağzına aldı ve aceleyle yola çıktı.
Olamaz!
Arkadaşları çoktan karşı tepeyi aşmışlar. Görünürde kimsecikler kalmamış. Ya kestirme yol hangisiydi! Acaba doğru yolu takip etse daha mı iyi olurdu? Belki tepeye çıkınca arkadaşlarını görürdü.
Ağzında buğdayla telaşlı telaşlı bir sağa bir sola giderken meraklı Çekirge onu seyrediyordu.
Çekirge:
-Hayrola karınca kardeş ne dönüp duruyorsun diye sordu. Karınca sağa sola koşturmaya devam ederek:
-Arkadaşlarımı kaybettim de acaba siz onları gördünüz mü? Diye sorunca
Çekirge:
-Bu ne biçim soru… Sen beni tanımıyor musun? Ne kadar yükseğe zıpladığımı hiç duymadın mı? Dedi ve bir ileri bir geri zıplayarak marifetini gösterdi.
Kararsız Karınca koşturmayı bırakıp hayretle çekirgeye baktı:
-Oooo Çekirge kardeş ne kadar yükseğe zıpladın! Acaba tekrar zıplayıp arkadaşlarımın hangi yöne gittiklerine bakar mısın? Arkadaşlarımın nerede olduğunu bana söylersen çok mutlu olacağım dedi.
Çekirge:-Cık cık cık bu senin için hiç iyi olmaz deyince. Kararsız karınca iyice şaşırdı:
-Af edersin Çekirge kardeş anlamadım. Sana yolumu kaybettim diyorum. Bana arkadaşlarımın yerini söylersen yolumu bulabilirim ve evime dönerim. Bu benim için neden iyi olmazmış derken biraz da sinirli görünüyordu.
Fakat Çekirge gayet sakin ve ciddi bir tavırla:
-Eğer ben zıplayarak sana arkadaşlarının yerini söylersem, tembelliğe alışırsın. Bir daha yolunu kaybedecek olursan sana yardım edecek birini bulamayabilirsin.
Ben sana bir iyilik yapacağım. Sana zıplamayı öğreteceğim. Böylece her zaman kolayca yolunu bulabilirsin dedi.
Kararsız karınca biraz düşündü ve çekirgenin haklı olabileceğine karar verdi. Yani bir denese ne kaybederdi. Eğer iyi zıplarsa arkadaşlarını bulabilir, hatta onlara zıpladığını gösterip şaşırtabilirdi. Kesin hepside ona hayran olurdu.
Sonunda kararını verdi ve
-Tamam! haklısın hadi bana zıplamayı öğret dedi. Sonra ağzındaki buğdayı indirip Çekirgenin talimatlarına kulak verdi.
Çekirge:
- Hadi ben ne yapıyorsam aynısını yap dedi. Karınca zıpladı, zıpladı, zıpladı… Çekirge:
-Haydi! Oluyor öğreniyorsun! Dedikçe karınca daha gayretli zıplıyordu.
Kararsız karınca uzun bir süre kendini kaybetmiş gibi soluk soluğa zıpladı.
Yorgunluktan tükenmişken bir kahkaha sesiyle kendine geldi. Kafasını çevirip sesin geldiği yöne baktı.
Bu gülen Takla Böceğiydi.
Takla Böceği:-Hey! Arkadaş neden zıplayıp duruyorsun öyle. Yoksa yeni bir oyun mu icat ettin? Diye sordu. Kararsız karınca şöyle bir etrafına baktı ve homurdanarak:
-oyun oynadığımı da nereden çıkardın! Çekirge bana zıplamayı öğretiyordu ama gitmiş! Derken öfkeden mosmor olmuştu. Çekirge giderken buğdayı almayı da ihmal etmemişti.
Karınca ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Yonca tohumuna yöneldi. Hiç olmazsa onu alıp yola çıkacak, şansı varsa evinin yolunu bulacaktı.
Takla Böceği:
- Boş ver canım üzülme! Hem zıplayıp da ne yapacaksın! Eğer değişiklik istiyorsan sana takla atmayı öğretirim dedi.
Karınca:
-Değişiklik falan istediğim yok! Ben yolumu kaybettim. Arkadaşlarım tepeyi aştılar ben sadece arkadaşlarımın hangi tarafa gittiklerini görmek ve onlara yetişmek için zıplıyordum. Anladın mı? Diye çıkıştı.
Takla Böceği:
-Hımm! Sanırım durum oldukça ciddi ama üzülme arkadaşlarını bulmanın, onlara çabucak yetişmenin bir yolu daha var.
Karınca:-Neymiş o? Diye sordu.
Takla Böceği yerde biraz yuvarlandı:
-İşte bu! Eğer benim gibi takla atarsan arkadaşlarına çabucak yetişirsin dedi.
Bunu duyan kararsız karınca yine kararsız kaldı. Acaba işe yarar mı diye düşündü. Hem kaybedecek ne var ki. Fakat işi sağlama alsa iyi olurdu.
Kararsız Karınca:-Peki! sen hiç daha önce takla atmayı öğrettin mi? yani başka birine. Anlıyor musun? Zıplamak gibi başarısız olacaksam hiç denemeyeyim daha iyi dedi.
Takla Böceği:-Sen ne diyorsun! Kaç kişiye takla atmayı öğrettim bir bilsen. Mesela çocuklar takla atmayı benden öğrendi. Kuşlara da takla atmayı ben öğrettim.
Karınca biraz düşündü. Neden olmasın? Onlara öğrettiyse bana da öğretebilir dedi içinden.
Ah kararsız ah! Bari yonca tohumunu alıp evinin yolunu bulmaya çalışsan ya! Ama yok! Kararsız işte bu kararsız!
Takla Böceği bir ileri bir geri yuvarlanarak karıncaya da aynı şeyi yapmasını söylüyordu. Kararsız karınca da bir ileri bir geri yuvarlandı ve bu iş hoşuna gitti. Hem zıplamaktan daha kolaydı.
Takla Böceği de, tempo tutarak kararsız karıncayı cesaretlendiriyordu.
-Harikasın! Ömrümde senin kadar iyi takla atan görmedim derken bizim Kararsız kendinden geçmiş gibi yuvarlanmaya başladı.
Yuvarlandı, yuvarlandı… Kendini öyle kaptırdı ki az ilerideki koca çukuru göremedi. Paldır küldür çukura düştü.
Biraz baygın yattıktan sonra oflaya puflaya çukurdan çıktı. Tabi düşerken oraya buraya çarpmıştı. Bu yüzden her yeri ağrıyordu.
Çukurdan çıkınca bir de ne görsün! Takla Böceği de basıp gitmemiş mi! Aldatıldığını anlaması uzun sürmedi. Yonca tohumunun da yerinde yeller esiyordu.
Vakit epeyce ilerlemişti. Hemen yola çıkarsa belki yuvasını bulabilirdi. Fakat adım atacak hali kalmamıştı. Umutsuz umutsuz bekledi. Acaba arkadaşları onun yokluğunu fark etmişler miydi?
Yoksa geceyi evinden uzak yalnız mı geçirecekti?
Neden arkadaşları gibi bulduğu tohumları sırasıyla götürmemişti. Niye doğru yolu takip edip arkadaşlarının izinden yürümemişti. Ne vardı sanki sıradan bir karınca gibi davransaydı.
Korku, pişmanlık ve yorgunluk işte tek hissettiği bunlardı. Oysa bir keresinde yuvaya taşıdığı tohumlardan bir tepe oluşturmuştu. Çalışkanlığından dolayı herkes onu tebrik etmişti. O gün huzur içinde uyumuştu.
Ya şimdi koca bir iş gününde evine tek tohum götüremediği gibi tehlikelerle dolu bir yerde sabahlaması gerekiyordu. Kararsız, Bu düşünceler içinde yola bakarken bir de ne görsün!
Arkadaşları yola düşmüş gelmiyorlar mı?
Kararsız karınca sevinçten ağrıyı sızıyı unuttu. Arkadaşlarına doğru koşar adım yürümeye başladı.
Arkadaşları onu görünce “ yine nerde kaldın Kararsız, kaç saattir seni arıyoruz. Ana karınca seni merak etmiş seni bulmamız için bizi görevlendirdi dediler.
Aslında kararsızı bulunca ona kızmayı düşünmüşlerdi. Bu saatte yuvalarında olmaları gerekiyordu ama kararsız arkadaşları yüzünden yorgun argın yola düşmüşlerdi.
Fakat kararsızın halini görünce kızmaktan vazgeçip ona yardım ettiler. Kararsız karınca arkadaşlarının yardımı ile evine kadar gidebildi.
Yorgundu ve perişan görünüyordu. Ana karınca bu halinin sebebini sorunca bizim kararsız başına gelenleri bir bir anlattı. Ana karınca kararsıza şunları söyledi:
Başına gelenleri hak etmişsin. Umarım bu yaşadıkların sana ders olur. Sen bir karıncasın; önce kendini tanımalı, neler yapabileceğini bilmelisin.
Çalışkan olmak iyidir ama tek başına bir işe yaramaz. Senin için doğru olan yolu tespit edip, o uğurda çalışmalısın. Ancak bu şekilde kendine ve çevrene yararlı olursun. Sen ne bir çekirge gibi ne de bir takla böceği gibi olamazsın.
Çekirge bir oraya bir buraya zıplar, ne bulursa yer. Takla böceği desen bir lokma için kırk takla atar. Sen bu işlerle değil evinin yolunu gözünün önünü bile göremezsin. Sen doğru yolunda git. Senin için en iyisi budur dedi.
BİTTİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.