- 455 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Söz Hükmünü Yitirdiğinde
Söz Hükmünü Yitirdiğinde
Hakikat, zaman ve mekan boyutunun işlemediği alanda saklıdır! Bu nedenle hakikati açığa çıkarmak için izafi olan gerçek kavramlar kullanılır! Bir şeyin yani hakikatin tanımlanmasında işe yarayan, karşıt olarak kullanılan her ne ise o, o şeyin gerçeğidir! Gerçek de yalan da birbirine göreceli. İkisi de hakikate dairdir! Gündüz, geceyle bilinir; gece de gündüz ile… O halde gece hükmünü sürdürdüğünde gündüz yalan, gündüz hüküm sürdürdüğünde gece yalan olur! Hakikatte ise ikisi de yoktur!
Herkesin gerçeği farklıdır! Bana bir “Gerçek” söyleyin herkes için aynı gerçeklikte olsun? Bu mümkün değil! Bir noktada izafiyet gösteren bir şey genel olarak geçerli sayılsa da “Gerçek” olmaz! Yani “Hep”, “Hiç” konusundaki gibi. “Hep” istenirse, “Bazı” geçerli olmaz!
Söz, hükmünü ne zaman yitirir?
Eğer sözün hükmü gerçekte hiç olmamışsa yitirilen de ortada yoktur! Yani insanlar zaten içi boş olan sözlerle bin yıllar yol almışsa “İçi boşaldı” söylemi, de manasızdır! Zaten boş idi, şimdi anlaşıldı işte…
Hakikat ve gerçek konusu var sadece; kavramlar boş kaplardır, sen doldurursan içerik vardır! Neye ne doldurursan o vardır! İnsanlar kavramları kendi işlerine gelen şekilde doldurdu ve bin yıllarca kullandı! Şimdi baktı ki bu kavramların çoğunun içeriği ya eskimiş, ya da fazlaca değişmiş; eksiltmeler, ilaveler yüzünden içerik cıvımış, bazısı boşalmış!
Kavramlar bilgilerin (gerçek) kapları! Bu kapların içeriğinin hakikati ne kadar temsil ettiği konusunda şunu söylerim. Hakikat ile onu temsil eden kavram arasındaki fark kadar kişi “Arif” ya da “Cahil” dir!
Mesela “Şeytan” aldatan değil de eğlendiren soytarı şekline girivermiş!
“Melek” ise güzellikleri değil de sanki ne kadar şer ve menfaat varsa onları toplar olmuş!
Her durumda herkes için geçerli şeyleri araştırdığımızda insanların ve canlıların en temel ihtiyacı olan “Rızık” karşımıza çıkar! Tüm canlıların rızka ihtiyacı bir gerçektir mesela! Örnek olarak “Rızık” konusunu dolduralım buyurun; yeme-içme, barınma, giyinme, korunma, sevişme şeklinde gider! Bu kavramın içini doldururken de insanlar çeşitli mesleki işler yaparlar! Sonra birinin aklına bunları birilerinin elinden hazır almak gelir! Yani elinde mal olanla savaşıp malını “Ganimet” almak, erkeğini “Köle” kadınını “Cariye” almak gelir! Buyurun size “Rızık” kavramının içine virüs girdi! Hem de en kutsalından ayıklayana aşk olsun. Gelsin din savaşları, Haçlı seferleri, mezhep savaşları; menfaat ve rekabet savaşları…
Şerliler, yine şerlileri asıyor!
Dikkatle bakınca ben görüyorum bunu.
Masum, masum değil ki!
Asan da asılan da zalim ki!
Bakınız bu sıkıntıların ana nedeni “Şirk” tir! İnsanlar şirke düştükleri için kavramları yamulturlar; içeriği boşaltıp içine bazı saman, bazı safsata, bazı kin, bazı da nefret doldururlar! Maksat menfaat sağlamaktır!
Şirk ve tevhit konusunda gerçek bir ateisti, göstermelik dindardan her zaman şanslı görürüm! Sebebi şudur; gerçek bir ateist zaten şirk içinde değildir. İnkar şirk değildir, hatta gerçek ateist inkarda bile değildir! "İnkar" başkadır, kabul etmemek başkadır! "Samanyolu Galaksisi dışında bir yerde "Zoltan" yaşıyor!" dendiğinde bunu kabul etmemek başka, inkar etmek başkadır! Kabul etmemek şudur; "Yok öyle bir şey!". İnkar ise şudur; "Var, Zoltan’ı hiç bir şekilde kabul etmiyorum! Bazı insanlar ne konuda ne dediğinden bihaberler! İşte bu haldeler! Zoltan’ı kabul ettiğini sanan zavallılar ile Zoltan’ı kabul ettiği halde inkar eden zavallılar var! Bu ikisi "Ateist" kapsamına girmez! Felsefe yaptım anlayın!
Son tahlilde; “Hakikat” ile “Gerçek” aynı manada değildir! Tüm gerçek ve yalanlar bir hakikatten doğar ve her ikisi de hakikate bakarlar! Ortada hakikat olmaza “Gerçek-yalan” diye bir şey de olmaz! Gece-gündüz ikilisinde, biri gerçek olduğunda diğeri yalan oluveriyordu. İkisi hangi hakikati gösterir? “Dönme” hakikatini yani “Felek” hakikati olmasa ne gece ne de gündüzden söz edilmez idi. Kısa kesiyorum izleyin ikili her ne var ise onun bir hakikati vardır ama asla çıplak gözle görünen veya yüzeysel algılanan bir şey değildir o hakikat!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.