- 934 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
şehirdeki yalnızlık
Mahallede büyüyen çocuklarla , apartmanda büyüyen çocuklar arasında ne fark vardır? Birinin dizlerinde yaralar vardır,
diğerinin elbisesine toz değmemiş. Biri top oynarken komşu camını kırar, diğeri arkadaşının msn şifesini . Hangisi daha
şanslı? Ya da daha şansız. Gerçi, artık mahallerde kalmadı, komşulukta.
Şimdi, herkes uzun beton binalarda yaşayıp, balkonlarında saksıda çiçek yetiştiriyor.Biz ağaçtan toplardık, meyveyi.
En tazesi oydu. Son birkaç yıldır ne yediğimizi bilmiyoruz. Doğal olan ne kaldı ki?
İnsan ilişkileri de hormonlu sebzelere benzedi.Dışarıdan bakınca, normal gözükselerde tadı tuzu yok artık.
Yoksa, okul sıralarında mı kaldı, paylaşımcı ruhumuz? Kentin dışında kalan insanlarsa ayrı hikaye.
Ya onların yalnızlığı? Hiç bir yere ait olamama duygusu. Varoş ya da gecekondu dakilerden söz ediyorum elbette.
Ne geri dönebiliyorlar, ne de bu karmaşık düzene ayak uydurabiliyorlar.
Sorun sadece, kentlerin insanları yalnızlaştırması değil. Belki de insanlıktan uzaklaştırması. Duygulara, değerlere
göre değil, cebindeki para kadar varsın diğerlerinin gözünde.
Sonuç olarak sorun köyde veya kentte yaşamak değil insan olmakta ya da olamamakta….
YORUMLAR
Toz dumanın birbirine karıştığı bu günlerde,
değişik ve güzel bir çalıma okuduk.
Tebessüm ettirdi yazınız.
Çok gerçekçi,
çok anlamlıydı.
Ankara'da yaşadığım yıllarda,
oğlum 3-4 yaşlarındaydı.
O yaşlarda bizler yüzmeyi kesin öğrenirdik.
Çünkü denizin kıyısında büyürdük sonuçta.
Bir gün baktım,
bizim oğlanın bir küvete benzer yıkanma kabı vardı,
su doldurmuş,
balkonda içine girmiş, yüzmeye çalışıyor.
Çok acıdım haline, çok da üzüldüm.
Yazınız bu olayı getirdi aklıma.
Bizler, herhalde daha şanslıydık.
Bu kadar bilgili değildik belki ama,
bildiklerimiz mutlu olmamıza yetiyordu.
Kutluyorum güzel yazınız için sizi.
misalşair
çok haklısıınız bildiklerimizden yaşadıklarımızdan mutlu olabilen insanlarız.