- 638 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ananın Ahı
ANANIN AHI
“Alma mazlumun ahını. Çıkar aheste aheste!” demesini bilmeyen yoktur. Ben bu demedeki “mazlum”un yerine “Ananın” veya “Babanın” sözcüğünü koyuyorum. Aynı kapıya çıkıyor. “Beddua”da bir babanın (Şıh Baba) ahını alan oğlu (Osman’ı) anlattık. İntizar aldı babasından. İflah olmadı Osman. Devasız derde tutuldu. Ahiri kara toprak oldu...
Bir de benim halam Şevga. Kiras ebemin ahını aldı. Önce eşini kaybetti. Aradan çok geçmedi, hayatının baharında bir onulmaz derde düştü. Göçüp gitti dünyadan.
Niçin Kiras ebenin gazabına uğradı kara bahtlı halam? Ömer böleden dinledim. Ömer böle büyük oğlu Şevga halanın. Anam da anlatırdı. Anlatının sonuna doğru siyim siyim yaş akardı gözlerinden. Ah çekerdi ki garip anam...Dille tarifi imkansız. Çok dramatik bir öykü. Yürek burkan,insanı hüzünlendiren bir hikaye.
Efendim Şevga hala genç, güzel, alımlı mı alımlı bir kız. Köyün delikanlılarından Memet (Kaya)’ya vurgun. Memet de Memet... Boy pos,kaş göz...Yakışıklı mı yakışıklı. Bıyıkları yeni terlemiş. Terbiyeli. Memet de seviyor Şevga’yı. Herkes de yakıştırıyor bu iki genci birbirine. Gelin görün ki Kiras ebenin pek gönlü yok bu işe. Şevga’yı Memet’le başgöz etme niyetinde değil. Niye? Memet genç,yakışıklı,efendi... Her şeyi tamam da bir kusuru var Memet’in. Memet yoksul. Olmaz olası yoksulluk Memet’in belini büküyor. Hani Karacaoğlan’ın “Üç derdim var” dediklerinden biri yoksulluk. O dörtlüğü yazayım. Bilen var bilmeyen var:
“Karac’oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm”
Karacaoğlan’ımızın belini büken üç dert: Ayrılık,yoksulluk,ölüm. Üçü de yaman mı yaman...Çetin mi çetin...Haksız mı koca ozan? Karacaoğlan baş gelemediyse bu dert elinden Memet ne yapsın? Biz ne edek,nerelere gidek?
Kiras ebe “İki çıplak bir hamama yakışır.” diyor da başka bir şey demiyor. Yalvar yakar oluyorlar. Lakin Kiras ebenin inadı inat...Gençlerin yoluna bent oluyor. O zaman gençler ne yapsın? Kaçmaktan başka çareleri yok. Kaçıyorlar bir kuşluk vakti. Harman zamanı. Dayım sapa gitmiş kağnıyla. Sap getirecek harmana.
Kiras ebe bir bakıyor Kiras yok. Koşturuyor sağa sola. Ara ki bulasın. Anlıyor Şevga’nın kaçtığını. Dayım da gelmiş tarladan harman yerine. Kalakalıyorlar. Kiras ebe bir söyleyip iki döküyor:
“Şevga gollarımı gırdın dalından. Golumu ganadımı gırdın gızım. İnşallah gun görme. Gapını ben açıp gapadayım.”
Aman Allah! Ne diyor Kiras ebe? Ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Yürek yangını soğur mu beddua ile? Soğutmaya çalışıyor.
Neyse efendim araya giriyor konu komşu. Barıştırıyorlar. Memet daha askere bile gitmemiş. İki oğulları oluyor. Ömer’le Talip. Memet asker oldu. Elazığ’da şehit düştü Memet. Eşinin şehadeti Şevga halamı yıktı. Derde düştü,çaresiz bir derde. Kurtulamadı Azrail’in elinden. O da girdi kara toprağa. İki küçücük yavru kaldı mı anasız babasız. Anadan öksüz,babadan yetim Ömer’le Talip. Kiras ebe büyüdüp besledi bu iki sabiyi. Evin kapısını Kiras ebe açıp kapadı. Zaman zaman anamla giderdik bölemgile. Kiras ebeyi ve hala oğullarını yoklardık.
İşte böyle aziz dostlar. Ah almak kötü. Elinizden geliyorsa iyilik edip “guddua” alın. Alın ki işiniz ıras (rast) gelsin.