- 2911 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
LAHANAYI YERKEN KITIR KITIR, SOPAYI YİYİNCE BEEEEEE.
Gerek Osmanlılar döneminde gerekse Cumhuriyet döneminde Türk Tarihi İlginç benzerliklerle doludur. ama hiç bir benzerlik Osmanlı Padişahları I. ve II. Mahmut ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın birbirlerine benzer durumları kadar büyük benzerlikler arz etmez.
Bu benzerlikler nelerdir:
A)
1. Mahmut bir isyan sonucunda tahta oturmuştur: Patrona Halil İsyanı
2. Mahmut da bir isyan sonucu tahta oturmuştur: ’’Kabakçı Mustafa İsyan İsyanı’’
R.Tayyip Erdoğan ise bir nevi isyan sonucu başbakanlık koltuğuna oturmuştur ki bu isyanın adı ’’ Ecevit İsyanı’’dır. Dönemin Cumhur Başkanı Ahmet Necdet Sezer’in Başbakan Bülent Ecevit’e Anayasa kitabını fırlatması üzerine Bülent Ecevit İsyan etmiş, Bülent Ecevit’in isyanı üzerine memlekette bir anda ekonomik kriz çıkmış ve halk başbakanına yazar kasa atarak isyan etmiş, bu arada ’’Alt tarafı bir bez parçası ’’ olarak görülen türban meselesi yüzünden dindar ve muhafazakar kesim isyan etmiş ve sonuçta bu isyan R.Tayyip Erdoğan’ın koltuğa oturmasına kadar uzamıştır.
B)
1. Mahmut’u tahta oturtan Patrona Halil Olmuştur.
2. Mahmut’un durumu biraz farklıdır çünkü isyancı Kabakçı Mustafa onu da ortadan kaldırmak istemektedir aslında. II. Mahmut’u tahta oturtan Ruscuk Ayanı ( Daha sonra sadrazam ) Alemdar Mustafa Paşa olmuştur.
R. Tayyip Erdoğan’ı koltuğa oturtan ise İstanbul Beldiye Başkanı olduğu yıllarda yaptığı hizmetler, halkın çok büyük beklentileri yanı sıra her zaman DP ve ondan sora da AP yi desteklemiş olan Nur Cemaati olmuştur. ( Zannedildiğinin aksine Nur Cemaati hiç bir zaman Necmettin Erbakan’ı ve onun habire isim değiştiren partilerini desteklememiştir.) Kısacası R.Tayyip Erdoğan’ı da koltuğa taşıyan birileri vardır ve bunların başında da Fethullah Gülen gelmektedir.
Yani Her üçü de tahta otururken birileri ellerinden tuttuğu için, sırtlarını basamak yaptıkları için oturmuşlardır o tahtlara.
C)
Osmanlı Tarihine baktığımızda ’’ Islahatlar, yani yenilikler - günümüzün gözde ifadesiyle devrimler- başlığı altında iki padişahın en ön saflarda olduğunu görürüz: I. ve II. Mahmut. Her iki Padişah da ilklerin adamlarıdır.
Burada uzun uzadıya onlar zamanında yapılan yenilikleri ele almanın gereği yok sanırım. Ama Osmanlı Devletinin Magna Carta’sı sayılan Sened-i İttifak’ın bile II. Mahmut döneminde olduğunu söylersek bu ıslahatların askeri, ekonomik, eğitim, kültür, politika ve hatta demokrasi yolunda oldukça önemli adımlar olduğunu ifade etmiş oluruz.
Bu padişahlardan I. Mahmut, yaptığı yenilikler yüzünden bir tepki görmemiştir. Oysa kendisini tahta oturtan Patrona Halil İsyanı’nın görünürdeki sebeplerinden birisi de matbaanın açılmasıdır. I. Mahmut ise Matbaayı tekrar işler hale getirtmiştir.
II. Mahmut ise sadece fes yüzünden bile ’’ Gavur Padişah ’’ Diye anılmıştır bazı kesimlerce.
R.Tayyip Erdoğan da pek çok yeniliklere imza atmıştır. Anayasa değişikliğinden tutun da onlarca senedir açılamayan tünellerin açılmasına kadar. Kredi anlaşmaları yapıldığı halde öylece durtan Marmaray’ı hayata geçirene kadar. Dünyanın en geri kalmış hava yolları olan THY nı dünyanın en saygın hava yollarından biri haline getirene kadar.Çöplük patlamalrı ile anılan İstanbul’u çöpten arındırana kadar pek çok yenilik ona ait olmakla birlikte ’’ Demokratik açılım ’’ adı verdiği bir yenilikle bu ülkeye ’’ Habur rezaletini ’’ yaşatan, Devletin meclisinde ’’ Kürdistan ’’ İfadelerinin pervasızca dile getirilmesini sağlayan, tüm dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği pkk terör örgütü için ’’ özgürlük Mücadelecileri ’’ Denmesine zemin hazırlayan , - Hadi dil sürçmesi diyelim- Apo hainine ’’sayın ’’ diyen de maalesef yine kendisi olmuştur ki işte bu sebeplerle o da bazıları tarafından yaptığı iyi işler yüzünden ’’ Bir Peygamber ’’, bazıları içinse yaptığı kötü icraatleri yüzünden ’’ Gavur Padişah’’tır. Hatta ’’ Vatan Hainidir ’’
D) İktidar sahipleri hiç bir zaman iktidarlarını bir ortakla paylaşmak istemezler. Bu ortak onları tahta çıkartmış olsa bile...
1. Mahmut kendisini tahta çıkartan Patrona Halil’i ortadan kaldırmıştır.
2. Mahmut kendisini tahta oturtan Alemdar Mustafa Paşa’nın bir isyan sonucu öldürülmesine göz yummuştur ( Ya da bu isyanı doğrudan doğruya kendisi tezgahlamıştır. )
R.Tayyip Erdoğan da artık -yaklaşık- on iki senedir sırtında taşıdığı bir kamburdan kurtulmak istemekte ve tek başına ’’ Güç bende artık ’’ Demek istemektedir. Bunun yolu da Artık Fethullah Gülen’i sırtından indirmek ya da Fethullah Gülen’in sırtından inip kendi ayakları üstüne basmaktan geçmektedir. ( Kimilerine göre o Fethullah Gülen’in sırtında, kimilerine göre ise Fethullah Gülen onun sırtındadır )
R.Tayyip Erdoğan’ın sonu I. Mahmut gibi mi olacak yoksa II. Mahmut gibi mi orasını zaman gösterecek ama görünen köy de kılavuz istemiyor hani. Gidişat II. Mahmut’a benziyor.
I. Mahmut sırtındaki kambur olan Patrona Halil’i ortadan kaldırdıktan sonra Osmanlı Devletinin II. Kanuni Sultan Süleyman’ı oldu. Onun döneminde Osmanlı Devleti hem Rusya, hem Avusturya hem de İran’ı aynı anda dize getirme başarısı gösterebildi. Ama II. Mahmut, sırtındaki kambur olarak gördüğü Alemdar Mustafa Paşa bertaraf edildikten sonra bir daha belini doğrultamadı hatta bir valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanını bile bastıramadı. Kavalalı’nın oğlu İbrahim Paşa taa Kütahya’ya kadar ilerleyince de ’’ Denize düşen yılana sarılır ’’ Diyerek Ruslardan yardım istedi. Ölümü ise çok acı oldu. Kavalalının Osmanlı ordusunu Nizip’te perişan etmesi haberi kendisine iletildiğinde üzüntüyle gelen bir kalp krizi, ya da felç sonucu öldüğü söylenir.
Eğer bir ülkede tam dört tane bakan oğlunun yolsuzluk yaptıkları on iki seneden beri devam eden bir iktidar dönemi boyunca görülmüyor, hissedilmiyor da şu dersanelerin kapanması kararından hemen sonra bunun farkına varılıyorsa, Mustafa Balbay’ın anayasal haklarının ihlal edildiği ancak dört sene sonra anlaşılabiliyorsa Anayasa Mahkemesi tarafından, Türk milli futbol tarihine adını altın harflerle yazdırıp bayrağımız altında nice kez ’’ İstiklal Marşımızı ’’ Söylerken resimleri, video görüntüleri çekilen Hakan Şükür sırf R.Tayyip Erdoğan ’’ Türk milliyetçiliğine de, Kürt Milliyetçiliğinde ayaklarımın altına aldım ’’ Dediği için ’’ ben Türk değilim Arnavut’um ’’ derken bu gün yani dersaneler olayından sonra partisinden istifa ediyorsa, R. Tayyip Erdoğan’ın işinin çok zor olduğunu ve sarıldığı Barzani, Şivan Perver, Ahmet Kaya ve büyük beklentileri olduğu açılım paketi ile demokratikleşme sürecinin onu I. Mahmut değil II. Mahmut durumuna düşüreceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Biz her zaman şunu bilir şunu söyleriz: ’’Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır’’ Söz konusu vatan ise R.Tayyip Erdoğan da, Fethullah Gülen de ve diğer tüm iktidar olmak, iktidara gelmek arzusunda olanlar hepsi teferruattır bizim için ( Benim için en azından ) Dileğimiz odur ki R.Tayyip Erdoğan kendi Alemdar Mustafa Paşasını sırtından atma mücadelesinde sonuç olarak II. Mahmut’un durumuna düşmez. Çünkü II. Mahmut sadece kendisi kaybetmedi. Koskoca bir devlet kaybetti. Ondan sonra bir daha belini doğrultamadı Osmanlı Devleti. Türkiye Cumhuriyeti de dileriz bu fillerin tepişmesi sonucunda ezilen çimenler misali ayaklar altında ezilmez. Tek korkumuz budur. Yoksa Tayyip de Fethullah da sadece ve sadece teferruattan ibarettirler. Onun yerine gelmek için ellerini oğuşturanlar..Onlar da teferruattır.
Bir de fıkra anlatalım olmazsa..Çok gerildik değil mi?
Adamın birinin bir lahana tarlası varmış. Çok da güzel lahanalar yetiştirirmiş ama komşunun keçisi hiç rahat vermez bu tarlaya dalar, lahanaya büyük zararlar verirmiş.
Tarla sahibi defalarca komşusunu uyarsa da komşu aldırmaz, keçisini bağlamazmış bir kazığa.
Sonunda tarla sahibi yemin etmiş. ’’ bu keçi bir daha tarlama girerse onu çok fena döveceğim ’’
Ertesi gün bakmış keçi yine tarlada kıtır kıtır lahana yiyor. Girmiş tarlaya, yakalamış keçiyi. Başlamış sopa atmaya. Keçi sopayı yedikçe ’’ Bee..beeeee...’’ Diye bağırıyor, tarla sahibi ise ’’ Seni namussuz seni...Lahanayı yerken kıtır kıtır, sopayı yiyince beee..haaa??’’ diyormuş.
Efendim aslında tarla sahibinin o kızgınlıkla ettiği yemin farklı, dolayısıyla da keçinin yediği şey sopa değil, başka bir şey de burada yazılmaz...Neyse...
Tayyip Erdoğan’ın da Fethullah Gülen’in de durumu lahanayı yiyen keçi gibi...’’Lahanayı yerken kıtır kıtır...’’
YORUMLAR
senin bu açık sözlülüğünü....
senin bu tarih bilgini.......
senin fıkralarla yazdığın makalelerini...
senin dağda yolda çukurda bile buzda dans eder gibi yazan kalemini.
senin korkusuz yüreğini........SEVİYORUM BEEEEE HOCAM.....
sami biberoğulları
Allah'a verilecek bir can borcumuz var. Hal böyle olunca neyden korkuyoruz ki?
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam
Yazınızı ilgiyle okudum yazıda takıldığım yer ‘’önce vatan gerisi teferruat’’ sözünüz oldu. Bu nasıl bir anlayıştır anlamak mümkün değil.
İnsanın öncelikli olmadığı bir vatanın ne önemi var. Üzerinde yaşayan insanların özgür ve mutlu olmadığı bir vatanın ne önemi var kaldı ki ona vatan denmez toprak parçası denir.
Zaten bu sakat mantıktan kaynakla tarihte yaşanmış olduğu gibi nice değerlerimiz ya idam edilmiş, ya suikasta kurban gitmiş vs. eğer bir vatanın ( önce) olması gerekiyorsa, o teferruat dediğimiz şeyin yani ( insanın) birinci öncelikli olması gerekir. Yoksa ne demokrasi kültürü nede insan hakları bilinci gelişir ki o zamanda vatan dediğimiz şey teferruat olur.
Dolayısıyla bir toprak parçasını, vatan yapan üzerinde yaşayan insanlarıdır. Buda o insanların o toprak parçasını sevmesi ve o toprak parçasına aid olduğunu hissetmesiyle mümkündür ki işte o zaman o toprak parçası vatan olur.
Buna çok yakın zamanda birkaç ay önce bizzat tanık olduğum bir olayı örnek vermek istiyorum.
Hanımı alman yaşlı bir çift olan komşumuz Fehmi abi rahatsızlandı rahtsızlığıyla ilgili geçmiş den beri tedavi gördüğü Almanya’daki doktorunu aramışlar. Ve buradan sonrasına bire bir ben tanığım
Doktoru ekibiyle birlikte özel uçakla Türkiye ye geldi. Fehmi abi’yi ve eşini ambulansla hava alanına oradan da özel uçakla Almanya’daki hastaneye götürdüler. Fehmi abi Erzincanlı kökü bu topraklarda dindar ve milliyetçi biri çifte vatandaşlığa sahip bir insan Almanya anılarını anlatırken gözlerinin parladığını görmek mümkün bir sohbetimizde sormuştum Almanya sizin için ne ifade ediyor diye benim ikinci vatanım demişti. Peki, Almanya savaşa girse bu ülke için savaşırmısın? Diye sorduğumda bu yaşıma rağmen gözümü bile kırpmadan savaşırım demişti.
Peki, bu insan hepi topu kırk yılı geçen bu ülke için niye seve seve gözünü kırpmadan canını vereceğini söylüyor ve vatanı olarak görüyor nedeni belli teferruat olarak görülmediği için.
Saygı selamlarımla.
sami biberoğulları
Ben bilirsin fıkra anlatmayı ve izah etmeye çalıştığım bazı hususları fıkralarla anlatmayı severim.
Sana da bir fıkra anlatayım:
Bizim Temel ilim adamı olmuş. Bir pireyi almış ve çok hassas aletllerle ayaklarını tek tek koparmaya başlamış. Her ayağı koparttığında da pireye ''Sıçra pakayum '' diyor ve pire sıçradıkça bir diğer ayağını koparıyormuş. Nihayet en son ayağı da kopardıktan snra yine seslenmiş ''Sıçra pakayum '' diye...Pire bu sefer sıçrayamamış tabii ki. Ve temel deneyinin raporunu yazmış: Ayakları kopartılan pirenin kulakları duymayi''
A be Serhat..Su kadar uzun yazdıan '' Söz konusu vatansa gerisi teferruattır'' Sözünü alıp. buradan '' İnsana değer verilmeyen bir vatanı neyleyim '' sonucunu mu çıkardın?
Vatan deyince biz sadece sınırları belli bir toprak parçasından mı bahsediyoruz sandın? Ya da o sınırları belli vatan üzerinde bizleri yöneten devletluların saltanatı devam etsin de bize ne olursa olsun demek istediğimiz hükmüne mi vardın?
Bizim burada bahsetmeye çalıştığımız husus hiç kimsenin vaz geçilmez olmadığını ifade etmektir. Evet söz konusu vatansa ya ni bu vatanda yaşayan yaklaşık 80 Milyon insanın mutluluğu ise Tayyip de, Fethullah da, Kemal, Bahçeli ve diğerleri, hepsi bir teferruattır. Bunu ifade etmeye çalışmıştık. Her nekadar sürç-ü lisan ettiysek affola.
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Estağfurullah hocam bir sürç-ü lisan eden varsa oda benim sanırım
Sizin tarihimizde yaşanmış trajedileri anlatan yazı dizisini okumanın verdiği bilinçaltı etkileşim olsa gerek. tarihi şahsiyetlerle Recep Tayyip Erdoğan'nın arasındaki uygulama benzerliğini anlatan bu Yazıyı bir kez daha okuduğumda algılama hatası yaptığımı fark ettim özür dilerim.
Saygı sevgilerimle
not: fıkra yerinde olmuş:)
Öncelikle senin tarihi yazılarını özlemişim. Tarihi yazılarına doğru düzgün yorum yazabilmek için önce yazdıklarını ayrıntılı olarak internetten araştırıyorum. Yani öğrenmeye çalışıyorum, nasıl olmuş, kim yapmış, gelimeleri ve sonucu bunuda öyle yaptım.
I. Mahmut akıllı adammış bakmışki Patrona Halil başına musallat olacak saçma sapan istekleri bitmeyecek ve kendisine zarar verecek hemen bir pundunu bulup kellesini almış. Palazlanmadan daha.
II. Mahmut Alemdar Mustafa Paşaya paye vermiş ama her şey birden bire değişmiyor. Yeni kurulan Sekban-ı Cedit ordusu Yeniçerilerin keyfini kaçırmış ve yaptıkları yolsuzlukların ortaya çıkmasını istemediklerinden Alamdar Mustafa paşa ve ordusunu bozguna uğratmışlar. Yani yine Yniçeriler galip gelmiştir. Kabul etmek lazım Alemdar paşanında sonu muhteşem olmuş.
Bence seni birileri başa getirdiyse emen onun sırtından inip kendi ayakları üzerinde durman gerekir. Yoksa zaman geçtikçe ve sen seni başa getirenin her istediğini yaparsan ve ona güvenirsen seni oralara getirenin bianda sırtından alaşağı edilip ayaklarının dibinde bıulabilirsin.
Yani olay Heman olma arzusudur. Kim güç bende deme ve kanıtlama çabasındadır.
Tebrikler çok güzel ve aydınlatıcı bir yazıydı
Selam ve SEVGİLERİMLE
sami biberoğulları
Şimdi diyeceksin ki '' Hani benim cevabım. Bana gelinceye kadar tüm arkadaşlara cevap yazmışsın da neden bana cevap yazmadın?''
Sana da yazdım ama nette meydana gelen teknik bir arıza nedeniyle yazdığım cevap gitmedi bir türlü. Bu sabah yeniden yazıyorum.
Evet..Bu sefer dersine çalışmışsın. Konuya hakimsin en azından. İktidar sahipleri genelde iktidarlarını bir ortakla paylaşmak istemezler ama tarihte bunun istisnaları da olmuştur. Mesela II. Selim tüm saltanatı boyunca devlet işlerini Sokollu Mehmet Paşa'ya bırakmış, I. Mehmet ise yine saltanatı boyunca Köprülü sülalesinin ellerine teslim etmiştir devleti. Yani kendini bilen, kendi yeteneklerinin farkında olan iktidar sahipleri bu iktidarlarını bir başkası vasıtasıyla kullanmakta beis görmemişlerdir.
Şimdi soru şu: R.Tayyip Erdoğan bu iktidarı daha ehil ellere bırakmalı mıdır? Evet bırakmalıdır? Peki o ehil eller kimin elleridir? İşte bu sorunun cevabı yok maalesef...
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Beğenmediğimiz liderlerin yerine gececek memlekete faydalı olacak liderlik vasfı olan siyasetçiler vardır da bize göstermiyorlardır. Buda bir olasılık
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Ülkemizin içinde olduğu can sıkıcı durumu geçmiş tarihimizle kıyaslayıp benzer hataların modernize tekrarlarıyla ülkemizin gidişatını karanlık günlerin beklediğini düşünüyoruz.Ne yazık ki kurtarıcı iddiasında olacakta elle tutulur gözle görülür bir alternatif yok.Yine seçimler yaklaşıyor.Fillerin derdi oyları alıp kendi alanlarında güvenli bir şekilde tepişmek çimenlerin derdi sadece huzurlu bir yaşam ama o çimenlerin üstünde hep filler olacak.İnşallah egolardan arınıp birazda olsa bu ülkeye saygıları varsa ellerini vicdanlarına koyarak artık izlemekten,duymaktan utandığımız şu rezalete son verirler.Çimenlere basarken o toprakları kanlarıyla sulayan atalarını da o vatanı vatan yapan insanlarınıda unutmazlar.Fıkra da paylaştığınız karikatürde çok manidardı hocam.Kaleminize sağlık yine aydınlattınız yanısıra ağlanacak halimizde yinede burukta olsa güllümsettinizde.
sami biberoğulları
Olayın can alıcı noktasını ne güzel ifade etmişsin. Evet..Kurtarıcı olarak dört elle sarılacağımız hiç kimsenin olmayışı asıl üzücü olan
Selam ve sevgilerimle.
Siyasi yazılara yorum yapmayı sevmiyorum ama,
sizin bir cümlenizi buraya alacağım izninizle.
''Türkiye Cumhuriyeti de dileriz bu fillerin tepişmesi sonucunda ezilen çimenler misali ayaklar altında ezilmez. Tek korkumuz budur. Yoksa Tayyip de Fethullah da sadece ve sadece teferruattan ibarettirler. Onun yerine gelmek için ellerini oğuşturanlar..Onlar da teferruattır.''
Olay budur.
Tebrik ediyorum efendim.
Tam benim kafadasınız.
sami biberoğulları
Aslında ben de siyasi yazı yazmayı sevmiyorum ama ara sıra mecbur kalıyorum maalesef.
Cemaat-AKP çatışması en fazla müslümanları rencide ediyor çünkü..Oldukça yanlış bir İslam ve Müslümanlık algısına sebep oluyor maalesef. Hiç kimsenin böyle bir algı yaratmaya hakkı yok.
Selam ve sevgilerimle.
...evet Hocam İSLAM ÜMMETİ asrı saadetten sonra asla GÜNYÜZÜ görmedi.
...hep entrikanın içinde EN GÜZEL RÜYALARINI ber-he-va etti.
...sahabe-i kiramdan Hz.Ali - Hz Ayşe sıffın savaşı, Hz. Hüseyin-Muaviye-Yezid devamında KERBELA, hiçbir zaman SON olmayacağı kıyamete kadar da süreceği belli olan bu kavgaların günümüzün SON perdesini AK PARTİ-CEMAAT savaşını İBRETLE izlemekteyiz
...ne ilk ne son...
sami biberoğulları
İnanın ne Fethullah Gülen ne Tayyip Erdoğan umurumda bile değil. Benim tek umursadığım konu şudur: Bu ikisinin tepişmesi kimin, kimlerin ekmeğine yağ sürmaktedir. Kimlşer ellerini oğuşturarak seviç naraları atmaktadır. Türk ve müslümanların dostu olan tek Allah'ın kulu bu münaşakalardan fayda sağlayacak mıdır? Bu ikisinin kavgası yüzünden İslam dinine yapılan saldırılardır benim sıkıntım. ''İşte sizin islam islam dediğiniz şey bu..Bir parça kemik önlerine ne islamlık kalır ne müslümanlık '' Diyerek dalga geçiyorlar müslümanlarla..Derdim bu benim.
Selam ve sevgilerimle.
Dört başı mamur bir değerlendirme... Tarih hocasına bu yakışırdı.
Tebrik ediyorum Sami Hocam.
Sıhhatiniz daim, ömrünüz bereketli ola..
sami biberoğulları
Çok çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle.