gözler, gözler, gözler...
Geceler bağlanıyor gündüzlere… Bir koşuşturma, bir telaş, bir hengame, geçiyor zaman dönüyor dünya… Günlük yaşamımızda, gündelik yaşam ile ilgili birçok laf-söz işitiyoruz ve sıkça rastladığımız ise genelde şu oluyor; laf eviriliyor çevriliyor ve kişinin akılsal amacına hizmet ediyor tüm konuşmalar hep. Bunun yanı sıra gereksiz sözler, kuru laflar ve martaval okumalar… Öyle ki çoğumuz boş sözlere doymuşuzdur artık. Bir de hepimizin kendine yakıştırdığı doğruluk, dürüstlük var. Peki ama nerede bu doğruluk dürüstlük? Olsa olsa gözlerimizdedir. Ya günlük yaşamımızın arasına sıkışmış duygularımız, hislerimiz? Onlar nerede? Onlar da olsa olsa gözlerimizden yansır, gözlerimizden anlaşılır.
Kimi insanlar yalan söylerken gözlerini kaçırıverir hemen. Oysa gözlerini kaçırmadan söylenenler -eğer çok usta değilse kişi- çoğu zaman doğru sözler olur. Hani deriz ya bazen de “gözümün içine baka baka yalan söyledi”. İşte bu sizin karşı taraf için ne kadar önemsiz ve değersiz olduğunuzu da gösterir. Ancak size karşı hiçbir olumlu duygusu olmayan biri gözünüzün içine baka baka yalan söyleyebilir. Eğer sizi gerçekten seven, değer veren biri olsa gözünüzün içine baka baka yalan söyleyemez. Duyguları söyletmez o yalanı ve gözleri duygularını hemen açığa çıkarıverir. Dikkatlice baktığınızda gözbebeklerine her şeyi olduğu gibi görebilirsiniz.
İşte hayatımızda bazen duygularımızı saklamayı marifet sayarız. Ama hiç ummadığımız bir anda beklenmeyen bir durumda birden bire bir bakışımızla kendimizi ele veririz karşı tarafa. Belki de sadece birkaç saniye… Evet o birkaç saniyede bir çok şeyi olduğu gibi anlatmış olur gözlerimiz ve buna kendimiz bile mani olamayız. Bu kalbimizin durdurulamaz feryadıdır çoğu zaman ve gözümüzden olanca hislerimiz fışkırır. Aslında gözleri güzel yapan da budur; metacı değil duygusal, maddeci değil manacı olmasıdır… İnsan ne olursa olsun iyi-kötü, zengin-fakir, yaşlı-genç ne hissettiğini gözlerine yansıtır elinde olmadan. Bunu hiç yapmama lüksü yok gibidir.
Ve işte aşk tam da bu yüzden gözlerden başlar ilk. Hakiki aşk iki kişinin gözlerinden birbirinin içine usulca akar, gittikçe derinleşir ve kökleşir… Her aşk bir duygu abidesidir ve bu abidenin temelleri ilk gözlerle atılır. Gözler hem kalbi yansıtır hem de milyonlarca kelimenin anlatamayacağını sade bir bakışla anlatabilir… O bir ana o kadar çok söz, cümle sığar ki insan ömrünü ona göre biçebilir. Gözler bazen de anlatılamayacak en özel en cesursa şeyleri kelime israf ettirtmeden anlatabilir. Aşkın iskeleti gözlerle kurulan bağlantılardır da denilebilir. Aşk kadar insanı saflaştıran, çoğu zaman insanı mantık dışı bırakan bir manevi olgunun, ister iyi ister kötü manacı gözlerden geçmesi süzülmesi kadar doğal bir şey de yoktur. Bakmayı bilen aşkı bilir, aşkı bilen bakmayı bilir.
Gözlerden gözlere bağlılık yeminleri içilir kalplerle tasdik edilir, eylemlerle ifade edilir en özel bakışlar ise aşıklara yakışır.
Lisanın yetmediği yerde gözler imdada yetişir, anlatamadığımızı anlatır.
Gözler konuşur, gözler ağlar, kimi gözbebekleri güler, gözler susar kimi…
Gözler gözler gözler… Hem görme organımız hem yüzümüzün süsü hem de kalbimizin en büyük yardımcısıdır. Gönül gözümüz ne denli açıksa o denli güzeldir o gözler.
Gözler gözler gözler… “Göz ola insanı engin denizlere daldıra, göz ola velfecri okuya, göz ola işte insan bu dedirte” diyerek yazımı burada sonlandırmak istiyorum. En anlamlı gözlerle göz dansları dolu bir hayat geçirmemiz dileğiyle…