- 992 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GÜN TÜM MASALLAR YENİDEN YAZILACAK
“Yüzlerce ilkeyi ve erdeminizin gözde oyuncaklarını elinizden aldım: şimdi bana çocuklar gibi kızıyorsunuz” Nietzsche
Yüzlerce boş ilke ve erdemi elimden alan ve yüzlerce akılcı gerçek ilke ve erdemi bana bahşeden Nietzsche’ye teşekkürlerimi sunuyorum.
Doğru bilinen yanlışlar, kolektif yanılgılar arsenik diyeti niyetine uygulanıyor toplumumuzda. Fiziki uykular düşünsel uykulara dönüşmüş durumda. Kitap okumayan, kitap okumadığı için mağaradaki ilk “oku” emrinden habersiz, dolayısıyla kendini ve evreni de okuyamayan, eğitim seviyesi düşük, ezberci, hurafeci, kaderci, havaleci, boş laf üreten, algı ve ifadesi bozuk bir toplum olduk. Üstelik baskıcı-dayatmacı, başkalarını kendi çukuruna çekme gayreti içinde olan bir toplum. Gereksiz-sebepsiz sahiplenme, kıskanma tiripleri. Anlamlandırmaya çalışılmadan, anlam yükleme ve yüklenilme çabaları. Bilgi kirliliği, hükmü peşin verilmiş yargılama-sorgulama, hesap sorma halleri. Gerçeği ve dünyevi varlığımızın özünü kavramaktan uzak basmakalıp algıya sahip bir toplum. Kendi kafesini içinde taşıyan bireylerin oluşturduğu, kolektif bilincin, hür irade ve özgür seçimlerin oluşamadığı; Sürü psikolojisiyle, ortak kamp ateşinde şuursuzca yanan çaresiz, bezgin ve mutsuz yaşamlar. Tüm miras alınmış kalıpları sorgulamadan benimseyen, anlatılan masallardan” uyanamayan ve uyanmamak için her şeyini erteleyen bilinçsiz kalabalıklar.
Ruhumuz çürümüş, ölmüşüz; namazımızı kıldıran, cenazemizi kaldıran yok demekte mümkün.
Peki, bir toplum nasıl bu duruma gelir? Emeğin karşılığının alınmadığı / alınamadığı bir düzende; kavramların karışmaması, erdemlerin değerini yitirmemesi ve anlamsızlaşmaması mümkün mü?
Geçmişimize dönüp baktığımızda anlı-şanlı maziyi inkâr etmek mümkün değil. Peki, tarihi zaferlerle dolu bir toplum nasıl bu duruma gelir?
Bedri Rahmi’nin deyimiyle; “Dev memesinde, cüceler emziren bir acayip memleket” durumuna dönüşür? Nasıl bu derece yozlaşabilir ve içten içe çürüyebilir?
Sistematik, örgütlü harici bir müdahale olmadan bunun gerçekleşmesi mümkün mü? Bu sorunun yanıtlarını “BU DÜNYANIN SAHİBİ KİM? ” başlıklı yazımda bulacaksınız.
Ben bir metin kodlayıcısı değilim. Amacım toplumun hayata, aşka, dostluklara, ilişkilere dair yerleşik kanı ve inançlarını sarsmak da değil. Sadece ait olduğumuz dünya, yaşam tarzımız ve içinde bulunduğumuz toplumun kafamıza adeta enjekte ettiği bir sürü koşul ve esas; birçok olguyu net ve doğru biçimde algılamamıza engel oluyor. Beynimize sokulmuş dogmalarla bilincimiz belli ölçülere göre değerlendirme yapabiliyor. Hepimiz, çevremizi daha bilinçli ve mutlu kılmak adına çaba harcarsak kolektif bilinç aydınlanır ve karanlık güçleri durdurur. Bir mehdi beklemeye gerek yok. Asr-ı saadet dönemi bu şekilde yaşanır ancak.
İnanıyorum ki; Bir gün ‘Kolektif Bilinç’ oluştuğunda, ‘İnsanlığın Tekâmülü’ hızla tamamlanarak ‘Bilincin Saf Işığı’ saracak evreni. Bu ışıktan yayılan duruluğun fonunda kendi pisliğini gören insanlık ezberlenmiş tüm masalları yeniden yazacak.
Hüseyin Çelikten H/Ç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.