- 467 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Evrende Her Şey Yerli Yerinde
Evrende Her Şey Yerli Yerinde
Evrende her şey yerli yerinde, biz yerimizden uzaklaştığımızı zannedince alt üst oluyoruz!
Her şey “Ben” de başlar ve “Ben” de devam eder, ebedi.
“Ben” farkındalığı oluşmaz ise insan kendini evrende kaybolmuş hisseder!
Algılanmayan yok hükmünde! Görünmek istedi, zahir oldu!
“Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır.” EXUPERY
Bu nedenle bir görünene, bir gören olmalı!
Gösterene, bir gören gerek…
Bu nedenle cem olmalı insan yoldaşıyla; yolda, birbirine gördüğünü göstermek için!
Gözlenmeyenin hakikatte var olması da bilinmez! Bu gözlem sadece beden gözü ile olmaz! Hayalinde gözü vardır! Kalbinde gözü vardır!
Bazı şeyler anlatılmaz, yaşanır! Deneyimlenir, deneyimlenmeyen bilinmez!
“Dünya, ahiretin tarlası!” ek, o zaman; ne duruyorsun ya da eski zaman söylemleriyle oyalanıyorsun mübarek?!...
Bu Dünya boyutunda algılanamayan Cennet yok hükmündedir! Denge ise “Sırat” olur! Denge kurmaktır Cennet boyutu. Cenneti kuramayan daha üstü olan “Rüyet” i de bulamaz!
“Ben” merkezdir, “İlim kendin bilmektir!”
İnsan, bizzat kendini merkeze koyduğu noktada evrenle alaka kurar! Yani evrenle alakasının farkına varır! Bu farkındalıkla evrenin her noktasında görünür olur! Bakın bu çok önemli, evrenin her noktasıyla bağlantılı ve bunun farkında olan biri evrene de hükmeder! Bu çoğalmaktır! “Ben” farkındalığı zaman ve mekanı dahi kaldırır! Zaman ve mekan konusundaki yazımda bundan bahsetmiştim. Zaman, cismin hareketinden açığa çıkar ve bu hareketin de mekanı olur! Maddenin plazma yapısı en katı maddede bile bulutsudur! Atomlar da hareketli… Hareket yok ise zaman ve mekan da algılanmaz! O halde görünmek isteyen bir hareket yapar! İşte o hareketle zaman ve mekan başlar. Çok ilginç değil mi? Potansiyel olarak sonsuz olan bir hiç “Ol” ile görünür oluyor! Ol ise görünmek isteyenin göstermek ve görmek istediğine bir hareket vermesidir! Hayy! Nasıl ki hava alanında beklediğimiz konuğa el ederiz, görsün diye! İşte öyle bir hareket ve dalgalanma var eşyada!
Evrende mevcut olan her şeyi insan kabiliyeti ölçüsünde kendisinde açığa çıkarabilir. Allah’ın isimlerinin (Esma) tecellisi ahsen-i takvim (en uygun) şekilde insanda yansır. Eğer insan kendi iradesi ile sınırlamaz ise… Allah’ın insana kendinden üflemesi esmanın insanda mevcut olduğunun işaretidir.
Sınırsız olan esmanın, algılarla sınırlı olan insanda en geniş şekilde yansıması için algıların (akıl, duygu, v.b.) kişisel ezber ve kalıpları aşması gerekir. Esmanın her insanda yansıması, açığa çıkması kişiye izafi olduğundan aynı derecede görülmez. Madem insan esmadan terkip; açığa çıkardığı esma kadar kapsamı genişler, çoğalır. Çoğalan insan kapsadığı insanlara “ben aynı zamanda senim” diyebilir. Tüm esmaya ayna olan ise “En el Hak” diyebilir. Çoğalan insan, evrende tüm zaman-mekan boyutlarında nur gibi yayılır. Kapsam o kadar genişler ki “En el Hak” hakikati açığa çıkar.
Başta demiştim, hatırlayalım; evrende her şey yerli yerinde, biz yerimizden uzaklaştığımızı zannedince alt üst oluyoruz! Evrendeki hakiki yerimizi bilmez isek perişan oluruz! İşte, bu “İnsanın yerinden uzaklaşması” konusu çok mühim. İnsan, nasıl oluyor da yerinden uzaklaşıyor?
Bir misal versem konuya dair; büyük bir alışveriş merkezinde 1.000.000’ uncu müşteriye hediye olarak bir süre zarfında o ürünlerden dilediğini alma hakkı verilse! Müşterimiz, ihtiyaç sahibi biri olsa! O mağazada eşsiz mücevherlerden tutun, otomobillere kadar her ürün de satışta olsa; hediye kazanan müşteri de bilinçsizlik edip raflardaki deterjanları ve konserveleri alsa bu süre zarfında; süre bittiğindeki hali nasıldır? Cehennem’i yaşar adeta değil mi? İhtiyaç sahibi bilinçli biri aynı hediyeyi kazansa direk otomobil ve mücevherleri alsa süreyi çok iyi değerlendirse; Cennet’i yaşar değil mi? İşte evrendeki hakiki yerinin bilincinde olmayan bir insanın Cehennem macerasının özü burada saklı! Evrendeki hakiki yerini bilen insanın ise Cenneti bu bilincinden açığa çıkar!
Son tahlilde; algılanmayan yok hükmündedir! İnsan evrendeki yerini, önemini algıladığında orjin insan hakikatini anladığında evreni de anlar ve evrende rol oynar. Bu oynadığı rolün sınır ve zamanı bile yoktur. Potansiyelinin farkında olur ise evreni bile etkiler! Her durumda etkilemesi söz konusu ama bu etkinin farkındalıkla artması misaldeki gibi mümkün! Yani insan kendini evrende zavallı bir etkisiz eleman gördüğünde Cehennem’i hak eder! Yok, evrene hükmeden bir “Ben” farkındalığı oluşturur ise orjin insan olur! Cennet’i elde eder hatta Cennet üzeri “Rüyet” dahi bu farkındalıkla olur! O halde; din, dil, ırk, menfaat, siyaset ve ideolojik çekişmeleri bir yana bırakıp evrendeki kendi yerimizi bulmaya çalışalım. Bunun farkında olmaya çalışalım. Bizi bu arayıştan uzaklaştıran şeyler; kıskançlık, kin, haset, hırs, menfaat düşkünlüğüdür! Bu huylar; din, dil, ırk, menfaat, siyaset ve ideolojik maskelere bürünüp insanı evrendeki asıl yerini görmekten alıkoyar!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.