- 1346 Okunma
- 6 Yorum
- 7 Beğeni
SALOMONE NEREYE KAYBOLDU?
Ey gökyüzünde başıma ışıklar saçıp duran yıldızlar! Bunu izleyip hiç hafifsenmeyecek aydınlıklar yansıtan değerli ayışığı, kadim güneş ve pek saygıdeğer jüri üyeleri.
Tanrı’yı kutsal bilirim diyen bir adamım önünüzde biraz başım dönüyor olsa da.
Adım Salamone anlayamadığıma bakarak ağlıyorum dizlerimin üzerinde. Cebimde sadece üç gözyaşım kaldı. Sonsuzluğa kadar bozdur bozdur harca diyen bir manyak konuşuyor içimde dinlememeye çalışsam da konuşuyor hala.
...
Az sonra biçeceksiniz cüssem için bir değer ve tüm borçları erteleyeceğim bende sonsuza. Ki düşüncelerim sefalet içinde bu gün beyler...
Anlayacağınız hiç birinizin altın yaldızlı silüetlerine saygıda bulunamayacağım ve dar ağacı eksenli bakışlarınızla konuşup parıltılar yağdıramayacağım kelimelerimden. Kurşuna dizmeyi istediğiniz kelimelerimi bağışlayın. Şimdi bir boşluğa getirip tükürdüğüm tümceleri yerine yerleştirmek için sınırsız bir zaafiyete kapılıyor ve frenin yerini bulamıyorum bu kafayla affedin sevgili şövalyenin zırhında kaybolmuşlar.
...
Yorgunum hayat beni çok yordu. Dün onunla bir kaç kadeh atıp bir de üzerine hokey maçı yaptık ve ciğeri beş para etmez hakaretleri ödüllendirdi açıkça. Kanım dondu tabi film koptu o esnada. Karnıma aldığım şiddetli tekmelerden sonra kustum kelimeleri hunharca. Ve olanlar oldu işte buradayım böylece...
Beni azat edin sayın jüri üyeleri. Yorgunlukların içine edercesine savunmaya geçiyorum metazori bir biçimde. Ceketimi ilikleyemiyorum bağışlayın kavuşmuyor kilo aldığımdan.
Evet tüm cümleleri aklımla topladım ve ellerimle kimliklerine yerleştirdim. Soyut ve somut olan tüm kavramların üzerine basarak yaptım bunu. Affedemez seniz bağrınıza basın diyerek susmayı düşünüyorum. Sonrasında kendimi yoklukların Tanrı’sına adayıp bir manastıra kapatmayı düşünüyorum.
Her şey üzerime geliyor dünyada ben mi duruyorum o mu çok yol alıyor anlayamıyorum. Yaşantının şiddetle daraldığı bir noktada bunalmış olmalı asaletim yoksa bu arsızlıklara pabuç bırakır mıydı hakimiyetim?
Kırdığım her zincirin kilidinde kendimden feragat ettiğim yerdeydim. Susmanız dan çıkartabildiğim pek çok şey var. Beni yok saydığınız, kelimelerimi sorguladığınız veya onları yanlış anladığınız ancak yanlış anlayamayacağınız tek şey var! O da adam olmanın rengidir Tanrı’ya şükür ki doğru renkteyim. Tüm samimiyetimle diyorum dışarıdan bir katkı maddesi olmaksızın üretilmiştir varlığım. Sabun köpüğüne dayalı olmayan mevcudiyetimle selamlıyorum sizleri.
Aslında pek çoğumuz içimizdeki şeytana sataşırken elimize bulaşan isleri her yerimize bulaştırdığımızı bilmiyoruz. Bunu bilmediğimizden olsa gerek tüm bulutların pembe olduğuna inanıyoruz oysa kafanızı kaldırın beyler gökyüzünde gri bulutlar da var. Arada pembelerin olması diğerlerinin yok olduğu anlamına gelmiyor.
Bu hikaye ise şöyle başladı. Maçtan önce de düşünüyordum yani düşünmeye başlamak aslında tüm sorunların kaynağı gibi dursa da değil! Tutkuyla meşk ettim önce. Tutkulu şekilde bir meşk ti hem de hecelerle. Sonra tüm kahrolmuşluklarıyla nazenin edalı kelimeler kıvırttı ve ardından vurucu cümleler doldu zihin haritama işte yıldırım çarpmışa dönüp sağımla solumu ayırt edemeyen biri oluşum hep bu yüzden.
Şeytanın berbatlığı yutmuş bu kelimelerle yaptığı anlaşma sır değildir tabi. İleri anlaşmazlığın içine ilerlerken tüm kafa karıştırıcı metotlarla saldırıyor zihinlere ve gördüğünüz gibi sonuçları...
Yüksek yerlerde oturarak çürütülmüşlükleri alkışlayan değerlerin sevgili akbaba sevmeyenleri! (Hem çürüyüp hem akbaba sevmemek anlaşılır değil oysa)
Sizin kabahat saydıklarınızla benimkiler bir değil anlasanıza.
Tüm güzelliklerin için için çürüdüğü ve içlerinin fark ettirilmeden boşaldığını görmüyor musunuz?
Büyük bir iştahla sabun mu yutmuş bu insanlar bir oraya bir buraya kaymaları neden? Gökkuşağı’na sığamayan sanlarıyla daralan ve daraldıkları bu sınırların içine sığamayan insanların affedilmesi gerektiğini düşünüyorum tüm samimiyetimle.
Bu anlaşmazlıkların bir çok hapsoluşa yataklık ettiğine dair delillerim yok ama telli pullu yasaklardan düşen binlerce ve on binlerce kuş tanıyorum kanadı kırık dışarıda uçamadan yürüyor bunlar.
Şimdi tüm sınırlardan korkan ve kendine daha çok ve daha çok sınırlar koyan sezgi sizliğin altında ezilenler diyeceğim "nerede?" diyeceksiniz.
Ben susuyorum evrenin ve kainatın sahibinin önünde. Beş param yok ve irademin dışında bir atış (pardon) konuşma yapamıyorum. Tüm süslü laflardan ve davranışlardan uzağım. Salomon’um sadece daralan bedenimde, sonsuz cümlelerimle hemde...
Selamlıyorum sizi sayın jüri üyeleri ve sonsuzluğa gidiyorum izninizle...
Bir çift ayakkabı, bir ceket, bir gömlek, boyun bağı ve ruhu olmayan bir beden kalmıştır geride. Ve ceketin cebinde üç damla gözyaşı
...
Maide Özgüç
YORUMLAR
Maide Özgüç
bir dahaki sefere inşallah
saygıyla
Fark ederek yazdığınız için kelimelere yön veriyor, Salomone gibi gizemli bir kayboluşla kaleminizi yaşatıyorsunuz. Okuyucuyu yazıya nasıl çekeceğinizi bilecek kadar teknik donanıma ve tecrübeli bir anlatıma sahipsiniz.Bu arada Salome'nin Kızkardeşleri diye bir kitap okuyordum, Toni Bentley,tesadüf:)Sevgiler...
Maide Özgüç
onlarda kayboluyor mu yoksa
saygımla
Simurg Bengisu
Tebrikler maide, mükemmel bir öyküydü,
kalemine yüreğine sağlık etkilenmemek elde değil...:(
Maide Özgüç
ne mutlu şu halde
saygılar esenlikle