- 690 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAYBOLAN BEDENLER
KAYBOLAN BEDENLER
25 Kasım 1960 Dominik Cumhuriyetinde, Trojillo Diktatörlüğü ’ne karşı direnişi sergileyen Mirabel Kardeşlerin, cezaevinde bulunan eşlerini ziyaret ettikten sonra tecavüz edilerek öldürülmelerinin tarihidir. Bu olayın ardından tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı kampanyalar düzenlenmiş, 1981 yılında da Kolombiya’nın başkenti Bogota’da toplanan 1.Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kongresi’nde Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım“ Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar Arası Dayanışma Günü” olarak ilan edilmiştir. Bu kararı benimseyen Birleşmiş Milletlerin 1999’daki kararı ile her yıl 25 Kasım tarihi “kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma günü” olarak anılmaktadır. Bu günün diğer günlerden farkı dünya üzerinde yaşayan tüm kadınlarımızın ve kız çocuklarımızın giderek artan cinsiyete dayalı ve bir kadına yalnızca kadın olduğu için uygulanan orantısız şiddet olduğunu dünyanın gündemine duyurmaya çalışıyor.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yazılı ve görsel basına da büyük görevler düşmekte ve bende bir kadın olarak duyarsız kalamazdım. Günlük yaşam içinde insanlar türlü engeller, sorunlar ,zorluklarla karşılaşır, kimi zaman sorunlarını çözmek için çaba harcarlar kimi zamanda görmezden gelirler çaresizce. Oysa engelleri aşıp sorunları çözdükçe mutlu olacağını bildiği halde kaygının ,endişenin, hüznün ve acının içinde kıvranıp dururlar. Kadınlarımıza uygulanan şiddette insanlığın ve toplumun en büyük kanayan ve dinmeyen yarasıdır, yüz karasıdır. Beden ve ruh sağlığı insanların ve toplumun mutluluğudur aslında. Ülkemizde ve dünyanın bir çok yerinde ,en geri kalmışında en gelişmişine kadar bir çok toplumlarda henüz kadınlar erkeklerle eşit duruma gelmemiştir. Kadın ve erkek eşit desek de insanlık tarihi kadar eski olan bu eşitsizlik ve haksızlık durumu halan aşılamamış insanlık kadınına gereken önemi ve yeri vermemiştir. Oysa dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlarımız dünyadaki toplam işlerin üçte ikisini yapmakta buna karşılık dünyadaki toplam gelirin ancak yüzde onunu almaktadır Kadın tarımsal üretimin üçte ikisini gerçekleştiriyor, ağır tarım işçiliğinin yanında annelik ve ev kadınlığı rolünü de oynuyor . Ama öyleyken Yazar Duygu Asena’nın dediği gibi " KADININ ADI YOK ". Kadında acı var, hüzün var , korku var, yaşam mücadelesi var, hayatta kalmanın savaşı var, ölüm korkusu var. En büyük değer kadına verilmeliyken Ama kadının adı yok, söz hakkı yok ve biz ona işkence ediyor, tecavüz ediyor ve de yetmezmiş gibi öldürüyoruz. BU MUDUR İNSANLIK? ALLAHIN BİZE VERDİĞİ EMANETİ CENNET ANALARIN ALTINDADIR DİYE YÜCELTTİĞİ KADINLARIMIZI YERLE BİR ETMEK CANINI ALMAK MIDIR İNSANLIK?.YÜREKLERİNDE SEVGİYİ TAŞIDIKLARI BEDENLERİ YOK OLMASIN.
Bu güç erkeğin fiziksel gücünden, bu güce dayanarak kendisine üstünlük sağlama çabasından ileri geliyor. Böylece fiziksel güç ve kaba kuvvetten kaynaklanan eşitsizlik erkeğe üstünlük tanırken kadını aşağılatan ,ezen, yok eden düzen sürüp gidiyor pervasızca. Toplumdaki kadına saygı öncelikle eşitsizliğin giderilmesiyle mümkündür. Yaptırım gücü yüksek yasalarla mümkündür. Kadınların bilgilerini, yasal haklarını anlatan eğitici ,öğretici yol gösterici örgütlerin, derneklerin çoğaltılması gerekir. Kadınlarımızın sosyal güvenliğini sağlayan , çocuklarının bakımlarını kolaylaştıran sosyal kurumlar artırılmalıdır ve yaygın eğitimlerin, basın yayın kuruluşlarına da çok büyük sorumluluk düşmektedir.
Her türlü haksızlığa karşı mücadele etmek kadın ve erkek ayrımı olmaksızın insanlık ve toplumsal görevimizdir, öldürülen kadınlarımız sizin kardeşleriniz, bacınız, anneniz ve çocuklarınızın anneleridir, bugün onlaraysa yarın sizin kız çocuklarınızın kaderi yapmayın.
Kadınlarımız her türlü ayrımcılık ve baskı karşısında halan yaşama ve var olma savaşı veriyor. Yüreklerindeki umutlarını , gözlerindeki mutlu günlerin ışığını kaybetmemeleri için bir olalım. Feryatlar dinsin, göz yaşları dökülmesin, yaşam sevinçleri yüreklerinden alınmasın ÖFKE DEĞİL, SEVGİ KAZANSIN.
SEVGİLE KALIN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.