- 378 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ulusal İrade
Padişah iradesinin kavram sal öznelliği, "padişahım çok yaşa" şeklinde halk öznelliği içinde kalıplaşır. Padişahım çok yaşa gibi sosyal dilce söylem şekli, padişah iradesinin halk özelindeki padişah iradesini tanımayı formatlanır oluşla pekiştirilme uygulamasıdır. Padişahım çok yaşa sözü, padişah iradesinin halk öznelliği içine yansımasının halkı öznel anlamaya dönüşücü olmanın eytişimsek liğidir.
Ulusal irade milli iradenin anlamdaşı mı, yoksa bir bilinç ayrımı mı? Mili irade nasıl doğdu ve ne gibi bir rol üsleniş kırılmasıyla, ulusal iradeli süreç hüviyetine büründü?
Kesikli ve sürekli olan olgu ve olaylar girişmeli zaman zemin süreci içinde mutlak olan yoktur. Her şey gibi halk iradeli kavramının da mutlaklığı yoktur. Kesikli sürekli olan olay ve olguların kendi bağ ve bağıntılarının değişmesi nedeniyledir ki olay ve olgular da kesikli ve süreklidirler.
Bir olayın, bir süreç güncelliği içinde diyalektik karşılığı vardır. Sözgelimi padişah iradesinin olduğu yerde padişahım çok yaşa demeli öznellik anlaması gibi bir karşılığın olması bu kabildendir. Hemen sonrasındaki devamı olan süreçte, padişah iradesi yoksa karşılık öznelliği olan padişahım çok yaşa demenin diyalektik karşılığı da yoktur. Yani o sürecin imi yoksa o sürecin imleyen ilişkisi de yoktur. Bu nedenle im ve imlenen süreç yeni inşaları üzerine almakla değişip dönüşmek zorundadır.
Padişah iradesi gibi imleyeni olmayan süreçteki bir yanılsama içinde; milli irade kavramı, mutlak doğru ve saltık gibi anlaşılır. Bu anlaşılma ile Milli irade kavramı insanda, totem kutsallıktı gibi görülmenin ruhi ve akli tutum sal sorunu olarak ta belirirler.
"Mili irade" ya da "halk iradesi" kavramı tarihçesinin içinde mutlaktı iradelere karşı (monarklara karşı) yönetimi paylaşan organizenin iradesidir. Tanrının yeryüzündeki gölgesi olan yöneticiler elindeki yetki kapsamında kısmen yönetilenlerin de yönetime katılımlarını sağlamanın, karşı argümanı oluşla (diyalektiği oluşla) milli irade ortaya kondu.
Milli irade sürecinin böylesi bir diyalektikle oluştuğunu bilirseniz sizlerin sürece bakışınız, sizlerin sürece olan hâkimiyetiniz ve sürece yön verişiniz bambaşka olur. Yok, eğer siz milli iradenin totemi anlamını sürekli kılmağa eğilim ederseniz; bir alandaki gayretle süren durum olmaktan çıkardığınız köleliği; diğer alanda inşa etmeniz olacaktır.
Bu tıpkı mal edinmenin ya da mülkiyetçi ilişkinin hüküm olduğu yerde, mal edinememe durumuyla; hırsızlığın, gaspın ortaya çıkması gibidir. Mal edinme süreci ortadan kalkarsa; mal edinememenin de hiç bir anlamı kalmaz. Hırsızlık ve gasp kendilikten ortadan kalkar. Monarkı yapının ortadan kalkması milli iradeyi de kaldırır mı?
Mutlaktı iradenin olmadığı bir alanda milli irade kendi anlam sal etki bağıntılarını ortaya koyamayan bir duruma dönüşür. Ama yine de öznelce tutumla fetvalar almadan, sürece tanrı iradesinden kaynaklı bakışım yapmadan; seçme seçilmede etnik, gelenekti, dini, imani tutumla olan davranışça seçmenlik yapmadan edemezler. Bunu çok çok basitçe şöyle belirteyim.
Padişahlığın egemeni olduğu dönemde; "padişahım çok yaşa" demek, padişah egemenliğine paralel oluşturulmuş koşullandırılmanın ve padişahtı egemenlik andına, kulluğa katılımcı oluşla padişahın egemenliğini olum lamanızla meşrulaşmanızın bir izinli bağıntı girişmesiydi.
"Padişahım çok yaşa" söyleminiz güncel padişahlıkla ve padişah yönetimiyle bağıntı kurup girişen bir entegrasyonun enformasyonudur. Ve sizi de davrandırır. Padişah yönetimini de davrandırır. Padişah yönetimi de sizin bu söyleminize uygun oluşlarıyla padişahı size doğru olan bir hüccetle davrandırır.
Cuma selamlığına çıkan Padişah ve padişah muhafızlarının; "padişahım çok yaşa" diyenlere padişah ve heyetinin tutumu başka olacaktır. Hatta padişah bu salavatçılara ara sıra çil çil dağıtılan altınla bu kabil köleci beyanlı ruh hali olan tutumları pekiştirecektirler.
Padişahım çok yaşa sözünü söylemeyenlerse, sivri kargı ucuyla dürtülerek ilk aşamada bu sözü söylemeye zorlanacaktırlar. Bunu söylemeyenlerin bir adım sonrası da sorgusuz sualsiz mahkûmiyet olacaktır.
Görülmektedir ki; "padişahım çok yaşa" sözü bir zaman zemin hareketi oluşla padişahın iradesine bağıntılı girişme ve karşılığı olan bir iterasyonlarla enformeli edilişin, devinme kültürüdür. Böyle oluşla bu iki girişme tipi o günkü halde olup biteni doğrulamanın, onaylaşımlar şeklidirler.
Padişah mutlaklığını değişip dönüşmek ve ona karşı yeni misyonun bilincini oluşturmak için padişah iradesine karşı "milli irade sloganı ve uygulama şekli ortaya kondu. Kölelik olan kulluk üreten ilişki oluşla toplum sal zıtlıktı. Ama kulluğun ya da köleliğin sindirilmesi ve sindirtilmesi emri de dinden imandan olan anlayış ve inandırmaydı.
Bu nedenle milli irade hem ulul emirle kulluğunu köleliğini onaylayan bir anlayış ama bu onay içinde meşveret gibi takiyelerle ulul emrin iradesini az çok paylaşma isteği oluşla din tandanslı yönelim ve seçme ayıklaması daha baskındır. Buraya kadar bu hareket çok doğru ve yerinde bir bilinçlendirme eylemidirler.
Oysa padişahın olmadığı bir yerde "padişahım çok yaşa" demenizin ne bir anlamı ne bir bağıntısı vardır. Bu söz padişahı olmayan yerde geçmez, işlevsiz bir pul oluşla boşa kürek çekmek olacaktır.
Padişahlığa karşı "milli irade" kavramı kesikli sürekli bir gerçeklik sürecine dönüşür. Böylece milli irade alt yapı dediğimiz kendine ilişkin süreç bağıntılarını hem oluşuşla hem aksayıp düzenleşmeye başlar. Oysa milli irade muhafazakâr, gelenekçi, dini hassasiyetleri baskın bir seçme ayıklama yöntemidir. Milli irade içine üreten ilişkiler ilavesi muhafazakârlığı tamamen dışlayacaktı.
Yani milli irade, padişahın iradesi yanına halk iradesini koymanın ve bunu ikameyi sürekli oluşmanın organik ligidir. Ve üretim emek bağıntısının, üretimden gelen gücü kullanma katılımcılığı milli irade içine konuşla milli irade hızlı bir dönüşüme uğradı
Böylesi milli iradeye dek her aksama onu o üreten bağıntısıyla kesikli yani sınırlı yapardı. Üretim tüketim ilişkisindeki bir değişme ulusal iradenin de değişme düzenletilmesi olacaktı. Yani irade belirmesi saltık olmayıp üreten ilişkilerin taraflarıyla değişecek düzenleme olacaktı.
Aksamaya karşı oluşturulan yeni bağıntı da bu ikame süreci sürekli yapar, süreci ileri akıtır. Milli irade gibi bir süreç, üreten yeni oluşumlarıyla sürekli bağıntılanmıyor da eski sosyalce oluşma süreçli anlamıyla; NASIL değil de; sadece kör bir egemeni oluşuyla olduğu yerde kalıp; sadece monarkı süreç durumuna karşı oluşa argüman olmanın düzey ve düzlemi ile kalırsa, tümden işlevsizdir.
Milli iradenin, monarşik tutuma karşı olma anlayışı, devrimci bir bilinçken, sosyalce oluşun dini imani köleci kültürüyle oluşması ve toplumsal bilinci taşımaması; sadaka kültürü üzerinde değişmezdi bir anlayışla sandığa pusula atıp demokrasi çıkacağını sanması; milli iradenin paradoksu ve kritiğidir.
Oysa ulusal irade sadece üreten ilişkili toplum bilinci ve toplum bağıntısını bilişle, üretimden gelen gücüne bağ ve bağıntılı sosyal anlayışını da oluşturur. Bu gücü başka yere değil kendisine bağıntılar. Üretimden gelen gücün kullanım ve tüketim değeri olan meyvesini sosyal hayatın üzerine yansıtmağa çalışan, güncel bir dinamik diyalektik kültürdür.
Ulusal irade; her sandık ortaya konma eyleminin, demokrasi içinde gözetilemeyeceğini bildiği gibi sandıksız bir iradenin de cari olmayacağını bilir. Demokrasinin özel ve genel bağıntı olduğunu bilir. Ulusal irade, milli irade yerine kullanılmaz. Milli irade gibi inancı, imani öğeli halk iradesini, kutsayıp saltıklamaz.
Ulusal irade; milli iradenin genel oydaşımı demokrasi miyopluğu içinde görmesiyle yerel ve kurumsal alanlarındaki üreten gücün katılımcı olmasına dek olası sandık tercihlerini görmemesiyle mücadele eder. Genel oydaşım genel bağıntı iken bir iş kolundaki bir yerleşke içindeki katılımda, özel bağıntılı demokrasi gerçeklenmesidir. Ulusal irade bilinci diyalektik bilinçtir. Değilse sandık pusulasını padişah iradesine çevirmenin cehaleti değildir.
06.12.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.