- 1502 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
KADINLARA BU GÜVENSİZLİK NİYE?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çok üstümüze geliyorlar şu sıralar. Erkek egemen Meclis; bir ülkeyi ülke yapan değerlerin içinde kadını kendi keyiflerince eve kapatmak ve yok etmek çabasında. Bilmiyorlar ki yıkmaya çalıştıkları değerlerin kıymeti ile ölçülür bir ülkenin çağdaşlığı.
İktidarın kadınlar konusunda kafası çok karışık. Muhalefetin de öyle. Vekillerden birisi çıkıp kadınlar için her şey haram diyor, bir başkası kadını insan yerine koymuyor, diğeri kadın baş tacımızdır, anamızdır bacımızdır diyor.
Kendisini dünyaya getirenin bir kadın olduğunu unutup etrafındaki kadınlara insan değilmiş gibi davranmak ve kadınların erkeksiz bir adım dahi atamayacaklarını düşünmek; kısır bir düşüncenin getirdiği yetersizliğin psikolojisidir.
Bugün kadın aleyhine söylediklerini, tepkiler çoğalınca inkâr edenler, biz aslında öyle demedik bunu demek istedik, medya çarpıtıyor gibi içi boş cümlelere sığınıyorlar. Kadın ya da kadının kıyafeti üzerinden siyaset yapmak prim getiriyor. Siyasetçilerin çevresindekiler ya da parti içindekiler buna sığınıyor. Kadını eşya gibi görmekten bir adım öteye geçememeleri de bu yüzden.
Bu durum aklıma şunu getiriyor. Acaba siyasiler kadın konusunda kendilerine mi güvenmiyorlar, yoksa kadınlara mı? Hangisi…
İktidarı bir kenara bırakırsak; Türkiye’nin diğer partilerinin de bu konuda olumlu adım attığı söylenemez. Önümüzdeki belediye seçimlerinde belediye başkanlığı için aday adayı olan kadınlarımızın kaç tanesi seçimlere girebilecek hep birlikte göreceğiz.
İktidar da muhalefet de ve dahi diğer tüm siyasi partiler bir konuda hem fikir olmalılar; kadınların da erkeklerle eşit haklara sahip oldukları kabullenilmeli uygulamada en az kendileri kadar kadınların da bu hakları kullanmasına zemin sağlanmalı ve kadınların da erkekler kadar bir partide söz sahibi olmaları için gerekli yol açılmalıdır.
Aslında şaşırtmıyor bu durumlar beni, ancak kadınların kendi içlerinde ikiye ayrılmış olmaları onların da kafalarının ne denli karıştırıldığını gösteriyor.
Kadınların yarısı eve kapatılmaktan hoşnutken diğer yarısı sessiz çığlıkta.
Bakın Atatürk 30 Mart 1923’ de bir beyanatında ne demiş;
"İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?"
"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."
Birçok Avrupa ülkesinden önce Atatürk tarafından avucumuzun içine konulan haklarımızı kendimiz koruyabildiğimiz sürece kadınız ve bireyiz. Siyasilerin haklarımızı koruyacaklarını düşünerek beklemek, gelmeyecek trenin yolcusunu beklemeye benzer.
Ve bir kadın için “Kadın Hakları Günü” ne gerek yoktur. Farkındalığı yaşayan her kadın için gün, hakkını kullandığı gündür.
Hülya Türk BOYACIOĞLU
05 Aralık 2013
YORUMLAR
Kitabın tam ortasından cesur cümleler ile durum özetlenmiş..Anlayana sivrisinek saz misali...Varolun..Umarım hemcinslerinizde sizinle aynı şekilde düşünürler bir nefes molasında bile olsa...Keza Bu yazınızın aslında tek işareti varki...Kendilerini istismar ettiren cehaleti dindarlik kabul eden hemcinsleriniz bence..Yazık ki sizin düşünceleriniz bir metre türbanlık kumaş etmesede bazılarının nazarında;Seçkiye layık görenleri yazan kalem kadar kutluyorum...Mesele aynen şudur..Bir şiirimin hemen altına şöyle yazmıştım kadınlarımız ile alakalı..
AYAKLARINIZIN ALTINA İNDİRGENMİŞ CENNET İÇİN HAYALLER KURARKEN;ALNINIZDAN ÖPMEYİ İHMAL EDEN DUDAKLAR ÇATLASIN.....Tebrikler bıraktım sayfanıza...
HÜLYA TÜRK
Zira; benim doğrularım onun yanlışlarıdır.
Anlayamadığı için haktan hukuktan
anlayamaz kadın olmanın zarafetinden.
Neva Ney
MUHTEŞEM GÖRÜ...
Engin aydın duruşunuza selam olsun.
Saygı ile
Kadını yok etmek çabası mı.. Kadının evde eşine ve çocuklarına hizmet etmesi demek yok etmek demek mi oluyor. Bu anlayış evvelâ doğru bir anlayış değil üzgünüm. Bizler ataerkil bir toplum yapısına sahibiz. Ülkemizi, devletimizi evvelinden şimdiye kurup yöneten her meclis ve her dîvânda bu böyle idi.
Kadının uygarlığı demek çok saygın mertebede olması demek her yerde avaz avaz benim hakkım, benim üstünlüğüm nevî feminist yaklaşımlarıyla varlığını sözde kanıtlamaya çalışması demek değildir, olamaz.. Kadının erkeklerden farkı muhakkak olmalı. Edebi misâl, en çok önemsenmesi gereken budur bence. Kaldı ki burada kadın dediğimize "anne" sıfatıyla bakıyorum ben. Hem şu sözünü ettiğiniz tüm tâlihsizliklerin kaynak, odak noktası anneler değil midir. Ben annemin bir yerlerde "nerede benim hakkım, nerede benim üstünlüğüm.." deyi çığlıklarla gürültü kirliliğine sebep vermesini istemezdim herhâlde.
Ki kadın diyoruz, kadın. Erkeklerden düşünce itibârı ile dile gelsin gelmesin fıtrat gereği tonlarca farkı olan kadın.. Hani şu vezir yapar rezil eder dediğimiz kadın. Tüm kadınlar gibi bir ifâdem olmayacak ki iyinin tümünden söz ediyor olsa idik muhtemelen güllük gülistanlık olurdu dünyamız. Ama bugün dünyamızın da o muhalefetin de o iktidârın da hoş yâhut nâhoş durumlarının en büyük ve en önemli sebebi de kadındır.
Çocuk evde yemek ister yemek yok neden..çünkü kadınımızın dışarıda işleri çoktur, ne bileyim seçimlere falan katılmaya karar vermiştir. Eşi eve gelir bir hoşgeldin diyen kadın yok..neden? Çünkü kadınımız muhtarlığa adaylığı sebebiyle seçim kampanyasında falandır.. Çocuğunun öğretmeni evi arar.. çünkü çocuk okuldan kaçmıştır ama bunu söyleyeceği bir anne yoktur evde..
Bugün okuma ve çalışma hayatında vâr olan kadın sayımızın hesabına kalkmak pek akıllıca olmayacaktır. Bunu engelleyen sanırım artık kalmadı. Engeller demişken, vaktinde bâzı etraflarca ilim yasaktır diyenler vardı ve fakat o diyenlerin arasında ilmin gerekliliğine inananlar da vardı. Varı efendim hep vardı. Habil ile Kabil'den beri varlardı bunlar.
Ama en önemlisi.. Muhalefetlerin vaktinde iktidârlık ringindeki kapışmalarında, halkın yalnızca bir kesiminin lâiklik deyi tutturdukları çağ dışı ilkeler sebebiyle -ki lâiklik o değildir- kaç kadının kaç genç kızın hakkı gasp edildi bunları unuttuk mu? Hani o kadınlarımızın hakları? Yine çok asırlar öncesi değil hepi topu bir asır geri dönüp şöyle bir düşünmek yeterli olacaktır, nasıl gelindi bugünlere.. Kılık kıyafetten siyâset yapılmaz. Yasakları kimler koydu peki? Mahallenin delisi değil herhâlde. Aynalara çarpıldı bugün gerçekler, bu yazı 30 yıl öncesinde yazılmış bir yazı olsa idi haklılık payı çok olurdu diyebiliriz. Ama şu gün için, üzgünüm. Toplum şuurunun gücü karşısında sanırım bir şeylerin öneminden söz etmek anlamsız olacaktır. Kayda geçmiştir kezâ.
Ve bugün ne güzel, herkes düşüncelerini özgürce ifâde edebiliyor. Kadını boşverin, bir erkek bile 40-50 yıl öncesine kadar inandığını, sâhip olduğu gerçekleri saklamak zorunda kalıyordu. Bugün bu yasaklar kalktı diye uğraşılacak başka şey yok diye kadın etrafında mı döneceğiz. Tek derdi kadın mı bu ülkenin.. Milletin erkeği de kadını da haddini bilerek yaşayacak.. İnsan, kul.. Haddini de hakkını da bilerek yaşamalı. Birinin çığlığı diğerinin başını ağrıtıyorsa orada hiçbir hakkın varlığından söz edilemez..
Yine de 50 yıl evveline dâir bir yazı okuduğumu düşünüp gidiyorum. Gayrı fayda yok zîrâ..
Esen kalın.
HÜLYA TÜRK
HÜLYA TÜRK
İlginize teşekkürler
BAŞIN NE KADAR BÜYÜKMÜŞ BE KADIN
ŞU ÜÇ GÜNLÜK DÜNYAYA SIĞMAZ OLDUN
Başın ne kadar büyükmüş bee kadın,
Şu üç günlük dünyaya, sığmaz oldun
Susuz gül misali,
Yeşermeden, sararıp soldun,
Bütün senaryolarda başroldesin
Kötü sonuçlanıyor, hep piyesin
Gözyaşı ile kapanan kara perdesin
Doğmaz oldu, özlem duyduğun güneşin
Söyle, sen nesin, kimsin be kadın
Her şeye çıban, her şeye sebepsin
En çok şu zalim dünyada
En çok şu hoyrat zamanda
Biçiliyor, hep senin kefenin
Otur evinin kadını ol,
Etliye sütlüye karışma
Üç çocuk, yetmedi beş, yetmedi yedi çocuk yap
Erkek dünyasına sakın karışma,
Hayatın her dalında, erkekle sakın yarışma
Başın ne kadar büyükmüş be kadın
Sığmaz oldun, şu üç günlük dünyaya
Ayak uyduramadın, hoyrat zalim zamana
İnsanlık söyle be kadın
Neden, neden söyle hadi, hadi söyle
Hor bakıyor hep sana
Kadınsan kadınlığını bil otur evinde, sana ne ünüversite, sana ne hemşire sana ne karma eğitimde hele işin ne, kızlı erkekli ortamlarda dolaşmak neyine
Haremlik selamlığa uymalısın, evliysen kocanın dizinin dibinde ,bekarsan babanın evinde oturmalısın sar bedenini kötülüklerden sakınmalısın kimse görmesin saçının telini, kimse görmesin çıplakta olsa elini, konuşma kes dilini, bırak ilmi, bilmi feni aşka sevdaya kapa gözlerini çeyiz sandığından hiç eksik etme kefeninini, dünyanın bin bir türlü hali var
Özleme bulamazsın asırlardır bulamadığın gibi güneşi, göz yaşı kaderin oldu
Hayatın acımasız faturası sana çıkıyor, günümüzün vicdansız , izansız insanlığı seni insanlıktan saymıyor, cinselliğini hep öne çıkarıyor, bu mantık devam ettikçe seni nice kara günler bekliyor, hain çünkü hefefine varmak için kadını piyon olarak kullanıyor
Büyüktür kadının başı şu üç günlük dünyaya ne hikmetse sığmıyor
Bazen etrafı tel örgülerle örülüyor , bazende poşetlenip mezar evlere gömülüyor
MUHTEŞEM YAZINIZA MAHİR KALEMİNİZE SELAM OLSUN
NACİZANE KIYMETLİ YAZINIZA BİR KATKIDA BENDEN OLSUN VE KADINA ÜLKEMİZDE BAKIŞ AÇISINA AYNA TUTMAK İSTEDİM
SİZ YAZIN BİZ OKUMAYA VE DESTEK VERMEYE HAZIRIZ TAAKİ SAĞIR KULAKLARA KAR SUYU KAÇANA KADAR
ÖZETİ
İYİKİ VARSINIZ
SAYGILAR
____- ** * * * * * * * *_______
_____Ali Cemal AĞIRMAN_____
HÜLYA TÜRK
Okkalı bir yazıydı tebrikle. Tam isabet diyorum ben bu nevi yazılana.
HÜLYA TÜRK
Yazımı günün yazısı seçen yönetime tüm okurların nezdinde sonsuz teşekkürler