- 1219 Okunma
- 11 Yorum
- 2 Beğeni
MEMLEKETİN BÜTÜN DERSANELERİNE VE ÖZEL OKULLARINA GİRİLMİŞ OLSA KEŞKE-3-
Bu yazı dizine iyi ki başlamışım diyorum. İyi ki başlamışım çünkü yazıma yorum yapan değerli arkadaşlarımdan oldukça çarpıcı yorumlar ve cevaplanmasını istedikleri sorular geldi.
Mesela bazı arkadaşlarım, ’ Ya, ben de çocuğumu dersaneye gönderdim ve dersane sayesinde üniversite sınavında başarılı oldular. Hatta iki çocuğum da mühendislik kazandı ’ dedi. Efendim ben zaten dersanler çocuklarınıza hiç bir yer kazandırmadan sadece paranızı alıyor demiyorum ki.Artı dersanelerin alayı işi sadece ticarete dökmüş kurumlar da demiyorum.
Çocuklarını özel okullara gönderen arkadaşlarım varmış ve o arkadaşlarım da ’ Benim gönderdiğim özel okullar çok çok iyiydi’ Demiş. Elbette iyi olacaklar. Çünkü dersanelerin de özel okulların da önemli bir kısmı seçmece öğrenci alır. Mesela benim bir yeğenim var. Kızcağız deneme sınavlarında İstanbul dahilinde ilk yüze girdi ( Okulundan aldığı eğitimle ) Hemen anında en az elli dersane ve özel okul ’ Kaydını bize yaptır dersane de özel okul da sana bedava ’ Diye eve telefon üstüne telefon çektiler. Bir başka arkadaşımın da dediği gibi dersaneler ’ Çalışkan öğrenci reklamım, başarısız öğrenci veli-i nimetim ’ Anlayışıyla çalışır hep.
İşin asıl ilginç olanı da çok çok isim yapmış olan bazı dersanelerin öğrencileri üniversite sınavından çıktından sonra dersane öğretmenlerine gider ve ’ Hocam şu soruyu sordular, bu soruyu sordular hepsini de siz göstermiştiniz.’ derler. Tesadüf müdür bazı özel dersanelerde öğretmenin gösterdiği sorular ile üniversite sınavında sorulan soruların adeta birbirlerinin fotokopisi olması?
Bir başka arkadaşım senelerdir muhasebecilik yaptığını ancak en düşük ücretle çalışan öğretmenlerin neredeyse hiç birinin evsiz, arabasız olmadığını, bunu nasıl sağladıklarına akıl erdiremediğini beyan etmiştir ki yerden göğe kadar haklıdır. Ben daha da ileri gideyim...Yazlığı, kışlığı, çocuklarına aldığı katlarıyla emlak ve mal-mülk zengini olan o kadar çok öğretmen arkadaşım var ki şaşarsınız ve ben de -kendim hariç- evi, arabası olmayan çok az öğretmen tanıyorum. Özellikle de zamanımızda artık öyle pazarda limon satan öğretmen yok. Bu nasıl oluyor? Bendeniz yirmi sekiz senelik hizmetin karşılığında aldığım - Bu günün parasıyla - yirmi sekiz bin lira ikramiye ile ancak birikmiş borçlarımı kapatırken, benim arkadaşlarımın nasıl yazlıkları-kışlıkları oluyor? Oluyor işte..Cin işi şeytan işi.. Turgut Özal’ın dediği gibi ’ Benim memurum işini bilir.’ Bilmeyenler de azımsanmayacak kadar çok tabii ki ben gibi.
Bir diğer arkadaşım biz gibi emeklilerin daha fazla para hırsıyla dersaneleri, özel okulları doldurması yüzünden pek çok genç öğretmen adayının işsiz kaldığını beyan ediyor ki maalesef bu yanlış bir yargıdır. Çünkü özel okullarda da dersanelerde de özellikle öğrenci kesimi artık biz gibi dinazorları değil kendi yaşlarına yakın filinta gibi delikanlıları, cıvıl cıvıl kızları görmek istiyorlar. Bizler her zaman için okeye dördüncü misali ’ Koyunun olmadığı yerde tercih edilen Abdurrahman Çelebileriz’. Bu arada branşında isim yapmış yaşlı arkadaşlar da var tabii ki tecih sebebi olan ... Dersanelerde de özel okullarda da genellikle KPSS yi kazanamamış üniversite mezunları çalışıyor. Mesela benim durumum: Geçen sene okulumuza bir genç tarih öğretmeni geldi. Bu sene de okul özel sağlık meslek lisesine çevrildiği için kontenjanı azaltığından iki Tarih Öğretmeni fazla oldu okul için. Şutlanan kim oldu peki? Dört senedir o okula hizmet veren ben tabii ki. Yani biz emekliler hiç kimsenin hakkını gasp etmiş değiliz o bakımdan da ben kendi adıma bir vicdan azabı duymuyorum.
Benim vicdanımı sızlatan konu tamamen başka.
Devlet okullarında görev yaptığım yıllarda bir tek soruyu kopya çekmeye çalışan öğrenciyi yakaladığımda sille tokat giriştiğim, ya da disiplin kuruluna sevk edip ceza verdiğimi hatırlayınca özel okulda yaptıklarımdır vicdanımı sızlatan. Bilmem diğer öğretmen arkadaşlarımın vicdanları da sızlıyor mudur ben gibi sordukları on sorunun beşinin cevabını tahtaya yazdıkları için. Ve dahası sınava hiç gelmeyen öğrenciler için bizzat kendi ellerimizle kağıt doldurup okulun yüzünü bile görmeyen öğrenciye geçer notu verdiğimiz için.
Devlet okullarında yirmi gün devamsızlık yaptığı için devamsızlıktan sınıfta kalan ve bu yüzden de özel akşam liselerine kaydolan öğrencinin , özel akşam lisesine başladıktan sonra - toplamda 180 gün olan - eğitim öğretim yılı boyunca okula en fazla on gün gelmesine yani tam 170 gün devamsızlık yapmasına rağmen devamsızlıktan sınıfta kalmaması da mutlaka pek çok vicdanı sızlatmaktadır ben gibi.
Mutlaka sızlatır pek çok vicdanı ama şöyle bir teselli ya da kendimizi savunma mekanizması uydurmuşuzdur: ’ O çocuklar eğer bizde kayıtlı olmasalardı, en azından öğrenci hüviyetleri olmasaydı tamamen yiteceklerdi. İçlerinde üç beş tane de olsa hayatı yeniden kazandırdığımız insanlar oldu. Bizim kârımız da budur işte...’
Evet..Hiç birini bir şeyler yapamadık dersem o zaman da kendimize çok haksızlık etmiş olurum. Biz o okullardan tüm bu vicdanımızı sızlatan durumlara karşılık - sayıları çok az da olsa - nice pırlantalar da yetiştirdik.
Bir kız öğrencim vardı. Devamlı gelirdi okula canım Demet’im...Gündüzleri güzel kadınları daha da güzelleştiren, kendisi de güzeller güzeli yirmiyedi,- yirmi sekiz yaşında bir güzellik uzmanı...Kafasına öğretmen olmayı takmıştı her nedense....Sarılırdı arkadan boynuma ’ Hocam boşsan ve müsaitsen biraz Tarih çalışabilir miyiz? ’ Diye...Oturur tek başına onu çalıştırırdım. Bir Eser vardı elinde bir tomar test kitabıyla gelir ’ Hocam şu sorulara bir baksak ’ derdi. Ne mutlu bana ki her ikisi de önümüzdeki sene - Şayet KPSS ye takılmazlarsa- Tarih öğretmeni olacaklar. Onlar gibi daha bir kaç öğrencimiz de vardı tabii ki okulu hiç aksatmadan derslere gelen ve eğitim öğretimi ciddiye alan. Ama sayıları o kadar azdı ki ve tek tesellimiz, sızlayan vicdanlarımızdaki sızıları dindirenler de onlardı ancak.
’Hocam bana ders çalıştır.’ diye boynuma sarılan Demet yanında ’Tarih dersi sorusu olarak sorulan Kadı nın görevleri nelerdir?’ sorusuna ’ Yemek yapmak, bulaşık ve çamaşır yıkamak, çocuk bakmak ve kocasını memnun etmek ’ Yazanların sayısı kat be kat fazlaydı.
Tarih sınavım var..Tahtaya soruları ve beş adet de cevabı yazmışım. Ancak aynı tahtada benden bir önce sınav yapan Kimya öğretmeninin yazdığı cevaplar da var.
Öğrenci benim sorularıma nasıl cevap veriyor bakın:
Soru: Osmanlı Devletinde Hükümet işlerini yürütmede birinci derecede sorumlu olan devlet görevlisi kimdir? Başlıca yardımcıları kimlerdir
Cevap: Sodyum Klorür, Potasyum Permanganat, Hidroklorik asit,
Soru: 15. ve 16. Yüzyıllarda Avrupada sanat, bilim, kültür ve düşünce alanında yapılan değişkiliklere ne ad verilir?
Cevap: Tepkime.
Soru: Yeniçeri ocağının kaldırılmasına tarihimizde ne ad verilmiştir?
Cevap: Turnusol kağıdı
Vatandaş hangi dersten sınav olduğunun bile farkında değil. Sorulara bakma gereği bile duymuyor.
Yanlış bilmiyorsam 2004 yılında açılmış olan özel akşam liselerindeki bu saçmasapan durum ancak 2011-2012 öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığının dikkatini çekmişti. O da e-okul sistemi sayesinde...Bakanlık bir bakıyor devlet liselerinde başarı oranları -en iyisinde bile- en fazla %70 iken özel akşam liselerinin hepsinde %100 , ’ Var bu işte bir bit yeniği ’ Diyor. Hatta dahası devlet okullarında tüm dersleri 0 ya da 1 olan öğrenci her ne hikmetse özel akşam lisesine gidiyor, dersleri birden 4 e 5 e çıkıyor. Devlet okulunda beş altı dersten sınıfta kalan öğrenci nakil alıp özel akşam lisesine kayıt yaptırıyor, orada girdiği ortalama yükseltme sınavlarında 90-100 puan çekiyor girdiği tüm sınavlarda. ’ Hımmmm...Var bunda bir iş’ diyorlar ve denetimler başlıyor.
Yine uzattım konuyu. Bu denetimlerle ilgili iki trajikomik anıyı naklederek bitireyim:
2012-2013 yılı başından itibaren okulumuz, gündüzün Anadolu Lisesi, akşamleyin Akşam Lisesi olarak faaliyet gösterneye başladığı için üst katı Anadolu Lisesine, alt katı ise akşam lisesine tahsis edildi.
Okula müfettişlerin ( Ki onların adı da değişti..Şimdi Eğitim Danışmanı deniyor galiba ama ne onlar ne de bizler alışamadık bu tabire. Yine müfettiş diyoruz. ) Geleceği haberini aldık ( Bu haberler nasıl alınır onu da hâla anlamış değilim ) Neyse efendim hemen telefonlara sarıldık tabii ki. Öğrencilere yalvar yakar oluyoruz. ’ Aman okula gelin, müfettişler gelecek, onlar gelince okulda öğrenci görsünler’
Bizim telefonlar üzerine 30-40 civarında öğrenci geldi okula. Müfettişler de geldi. Müfettişler derslere girmek için koridora çıktıklarında birisinin gözüne bir öğrenci ilişti. Çocuk üst kata çıkıyordu. Arkasından seslendi müfettiş
-Evladım nereye gidiyorsun sen?
Çocuk cevap verdi:
-Nereye olacak sınıfıma gidiyorum elbette.
Çocuk okula o kadar uzun zamandır gelmemiş ki üst katta akşam lisesine ait bir sınıf olmadığını bilmiyor.
Müfetiş Müdire hanıma döndü:
-Sayın hocam ne diyor bu çocuk? Üst katta akşam lisesi sınıfının işi ne? Bu çocuklar okula hiç mi gelmiyor yoksa?
Müdire hanım öyle bir kıvırdı ki. Asena yanında halt etmiş.
-Ah sayın müfetişim ah..Bu çocuklar işte bu kadar da utangaçtırlar ’ Tuvalete gidiyorum bile’ diyemezler.
Sonra öğrenciye döndü:
-Evladım ’ Tuvalete gidiyorum desene..Neden utanıyorsun? ’
Öğrenci hemen tuvalete doğru kıvrıldı.
Ders zili çaldı. Fizik öğretmenimiz derse girecek ama sınıfında tek öğrenci yok. Ders defterini eline alıp boş da olsa sınıfa doğru yönelmişken bir öğrenci okul kapısından içeri girdi. Fizikçinin gözleri parlamıştı. Bir tane de olsa onun da öğrencisi vardı artık. Öğrenciye seslendi:
- Eren...Oğlum haydi doğru sınıfına.
-Hocam ben bir arkadaşı görmeye gelmiştim. Bakıp hemen çıkacağım.
-Ya evladım okulda müfettişler var. Haydi şimdi benimle sınıfa gel..Onlar gitsin hemen salacağım seni.
Eren oflaya puflaya sınıfa gitti öğretmenle birlikte. Bundan sonra yaşananları görmedik elbette ama arkadaş anlattı. Ben sanki kendim görmüş yaşamış gibi anlatacağım.
Öğretmen Eren’i sınıfta oturttu. Erende tabii ki ne defter, ne kitap ne kalem-silgi var... Arkadaş kendi kitaplarından bir kaç tane, bir defter ve bir kalem- silgiyi Eren’in önüne koyarak başladı ders anlatmaya. Beş dakika geçmemişti ki Eren Parmak kaldırdı.
-Hocam ben tuvalete gideceğim
-Oğlum, evladım, sık biraz...Şu müfettişler bir gelsin , gerekirse ben seni onlar gelmişken göndereceğim. Yeter ki geldiklerinde sınıfta bir tane de olsa öğrenci görsünler.
Eren sustu..Öğretmen ders anlatmaya başladı. Tahtaya dönmüş hararetli hararetli bir fizik problemi çözüyordu ki kapı çalındı ve içeri müfettişler girdi. Girer girmez de hepsi birden gülmekten yerlere yattılar. İçlerinden biri sordu:
-Hocam dersi kime anlatıyorsunuz Allah’ınızı severseniz?
Öğretmen arkadaş arkasını döndü baktı ki Eren toz olmuş. Garibim inlere cinlere ders anlatıyor. Cevabı aynen şu oldu:
-Hocam biz anlatalım da anlayan anlar...
Demet gibi Eser gibi, Muhammet, Yusuf, Ziynet, Duygu, Erdinç, Kadircan gibi parmakla sayılacak kadar öğrenciye de ders anlatıyorduk ama çoğunlukla inlerle-cinlerle ders işliyorduk.
Peki sadece akşam liseleri mi böyleydi dersiniz? Keşke sadece ve sadece onlar olsaydı. Zaten Bakanlık geç de olsa işin farkına varınca Akşam liselerinin sınavlarını merkeze aldı. Yani öğrenciler eğitimi akşam liselerinde alacaklar ama sınavları aynen üniversite sınavları gibi merkezden gönderilen sınav soruları ile ve yine bakanlığın belirlediği merkezlerde olacaktı. 9. Sınıflardan başladılar bu uygulamaya. 2010 - 2011 Öğretim yılında -daha önceki senelerde hep %100 olan başarı oranı- bu sınavlarla birlikte %2 ye düştü. 2011- 2012 öğretim yılında akşam liselerinin 9. sınıflarına öğrenci kaydı yapılmadı. Sınıf geçme garantisi olmadığı için artık hiç kimse akşam liselerinin 9. sınıfına kayıt olmuyordu. 2012-2013 Öğretim yılında ise 10. sınıflara da öğrenci alınmadı. Böylece akşam liseleri birer birer kendilerini kapatmaya başladı. Zaten çok daha ballı bir ekmek kapısı açılmıştı patronlar için: Özel Sağlık Meslek Liseleri.
Ballı lokma tatlısı, aman haydi hayırlısı...
NOT: Devam edeceğiz inşallah ama en fazla üç bölüm yapacağım bu yazı dizisi sanırım çok daha fazla olacak. Tüm okuyan, okuyup yorumlarıyla katkıda bulunan arkadaşlara hem sabırlarından, he teveccühlerinden dolayı çok çok teşekkür ediyorum.
YORUMLAR
hocam yine güldürdünüz beni boş sınıfa ders anlatan hocamızda güzel cevap vermiş doğrusu bu akşam lisesi denilen okulu ben akşamları ders veren okul olarak bilirdim oysaki öyle değil herhalde ben oğlumu okutayımda adam olsun diye altıncı sınıftan itibaren üç sene dershaneye gönderdim ne öğrendi diye sorarsanız bana evden dershaneye gitmeyi öğrendi neyse ilk okul bitti normal liseye yazdırdık ilk sene okuldan uzaklaştırıldı ikincisene akşam lisesine kayıt oldu şimdi çok şükür şakır şakır cevaplıyor bütün soruları hem çalışıyor hemde ayda bir kez okulunada gidiyor bu sene son diplomasınıda alacak okulun duvarlarını görerek daha ne olsun bizim durumumuzda böyle hocam kolay gelsin saygılarımla selamlar
Vay be Sami Hocam! Ölmüşüz de ağlayanımız yok! Eğitim ve öğretimin kalite kaybettiğinin farkındaydım. Ama bu derece, sizin anlattığınız kadar besbeter olduğunu tahmin edemezdim. Siz olayların içinde olduğunuz için, yazdıklarınızdan hiç şüphem yok. Acaba, birilerinin amaçları doğrultusunda mı gelişiyor her şey de biz farkında değiliz? Niçin, bu denli çok üniversite mezunu işsizimiz var? Neden, mezun sayısına paralel iş alanı yaratılamaz? Bu ileriyi görmezlik değil de nedir? Elleriniz dert görmesin. Kanayan çok önemli bu yaramıza merhem bulmak için acil çözüm gerekli. Hocam bence en önemlisi; her gencimizin yeteneklerini ilkokul yıllarında keşfedip, o doğrultuda ülkemizin geleceği için yetiştirebilmektir. Böyle giderse, halimiz haraptır bizim. Bir an önce uykudan uyanmamız lazım. Aksi takdirde atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş olur. Sağlıcakla kalın. Saygı ve selâmlarımla...
Eğitimin temeli öğretmenlerdir.Ancak; eğitim ve öğretimin sorunlarını çözmeden,bu sorunlar çözülmez.
Kültür,sanat,bilim,teknoloji ve ekonomik alanlarda kalkınmış ve ilerlemiş olan uluslar,eğitim ve öğretimin
sorunlarını çözmüş toplumlardır.Anlamlı olduğu kadar içten bu konudaki üç yazı dizinizi de okudum.Yaşanılanlar yazılmış,akışı mükemmel,yazınız çok güzel demek sanırım yetersiz,kanayan yaraya...
Hayatın betimlemesi yazınızı kutlarım.Saygı ve selamlarımla...
Allah Allah yav!...
Kafamızı karıştırdın hocam!...
Biz hala, kendi dönemimizdeki gibi, ya da az buçuk gerisinde eğitim veriliyor sanıyorduk okullarda.
Yanılgılardaymışız.
Benim çocuklar, bu okullarda nasıl yetiştiler,
nasıl üniversiteyi kazandılar şaşırdım yazıyı okuyunca.
Bu insanlar,
daha sonra da özel üniversitelere gidiyorlar, mezun oluyorlar.
Sonra da, paraları çok ya,
milletvekili oluyor, memleketi yönetiyorlar.
Allah, sonumuzu hayır etsin.
hocam kaleminize sağlık.
ama öyle bir haldıkki ardık inan ağlanacak halimize gülüyoruz.
benim kanaatim bu değişimde hem biz velilerin çocuklarını her şeyden hatta alacağı eğitimden bile çok seviyor olması ve tabiki tv diziler. dizilerde genelde hep okul işleniyor ama hepsi öğretmeni ve eğitimi alaya alır vaziyette onu izleyen öğrencilerde dizilerde gördüğünün onda birinden azını dahi yapsa sonuçlar böyle oluyor.
kaleminiz daim olsun
Benim içim sızladı. Hayır içim kıyıldı. Yok yok, içime bir şeyler oluyor.
Yazıktır, günahtır, kul hakkıdır bu. Ve bunlara ve bunlara neden olanlara, ben kendi adıma hakkımı helal etmiyorum.
Sami hocam, oluk oluk kanayan bir yarayı teşhir etmişsiniz. Ne de iyi etmişsiniz.
Var olun.
Yine tatlıya bağlamışsın işi. Ne olacak senin bu tatlıyla küttedenek diye gideceksin.Tatlı yiyerek tatlı olacağını sanıyorsan yanılıyorsun. Tatlı olman için babanın şekerci olması lazım annenin de seni bal ile yoğurması lazım. Tatlı yemeyle tatlı olunmuyor Sayın Biberoğlulları ))))))))))
Yine güzel bir yazı olmuş. Paran varsa oku. Çıkan sonuç bu çünkü burası Türkiye ve biz Türkler işi öğrenmeden hilesini öğrenriz.
Tebrikler
Selam ve Saygılar