TAM BAĞIMLILIK ESASLI YETKİLİ PARTİ SERVİSLERİ
Dünya’da tüketim teknolojisi değiştikçe, halkla ilişkiler de değişti. İster kentte yaşayalım, ister köyde, doksanlı yılların son çeyreğine kadar ihtiyacımız olan birçok elektronik makine ve araçları satın alırdık. Ne hikmetse sanki üretilen bu makinelerin hep arıza açanları, bize denk gelirdi. Ama telaşlanmazdık çünkü çevremizde küçük esnaf dediğimiz dostluk ve tavsiye ilkelerine dayalı tamir atölyeleri vardı. Bir yandan sıcak çayımızı emek kiri bulaşmış bardaklardan içerken, bir yandan da bir çırak edasıyla tamirci ustalara yardımcı olur ve yapılan işi pürdikkat takip ederdik.
Hepimizin benzer hatıraları vardır o dönemlere ait. Belki bu merakımıza kızarlardı ama bu tamir süreçlerinde öğrendiğimiz bilgilerle aynı arızaları kendimiz tamir edebilirdik. Ama değişim kaçınılmazdı ve dünya geliştikçe, elektronik ev eşyaları da, otomobillerde gelişti. Bütün firmalar yetkili servisler açtı ve artık arızalar için servislere gitmek zorunda kalmıştık. Servis yerlerinde genelde ön kabul bölümü vardır ve bizi asla bakım ve onarım bölümüne almazlar. İyide biz nereden bileceğiz gerçek arızanın ne olduğunu ya bizi kandırıp uydurma arızalarla faturayı şişiriyorsanız, belki de hiç parça bile değişmediniz..!
** Gözünü sevdiğimin teknolojisi, adamlar tamir edip ayağımıza kadar getiriyor...
** Yahu üç kuruş fazla olsa ne olur, salak mıyım çağırırım servisi, gelir alır...
Bu replikleri çok sık duyardık , evet ev eşyalarında belki kolaylıktı ama otomobillerde pekte mantıklı değildi. Düşünsenize, tamirat tecrübeniz yok, dağ başında kalmışsınız, şarj dinamosunun kablosu çıkmış, hadi ara servisi gelsin... Diyelim ki geldi, sayın çok bilmiş koltuk şoför’ü; servis elemanının vicdanına kaldın, ister orda tamir eder isterse servise çekip, faturana hükümetin attığı sıfırları hizmet bedeli diye geri ilave eder.
** Haa bu arada; yol bilgisayarlı otomobiliniz varsa sakın ha aküsü bitmiş diye aracı takviye akü ile çalıştırmaya kalkmayın mamafih sürpriz arıza faturalarıyla karşılaşabilirsiniz, benden söylemesi...
** İyide bu kadar basit sorunlar bizi kesmez ki...
** Hadi bakalım gelsin yenisi...
Aslında bunlar karşılıklı bağımlılık esasına göre, halkla ilişkilerdi. Bir de tam bağımlılık esasına göre ilişki kurduğumuz yapılar var. Biz insanların ağzından çıkan sözlerle, karakter analizi yapan bir toplumuz ve ne acıdır ki çevremizde o kadar şeref ve hizmet yemini etmiş idareciler var ki, Bazılarının şeref yoksunu olduklarını bildiğimiz halde her sözüne inanıyoruz. Seçim zamanı gelince bütün partilerde, hummalı bir saha çalışması başlar. Ne hikmetse bölgede tanınan iş adamları, sanatçılar, bürokratlar mağaza vitrinlerinden fırlamışçasına, çevremizi kuşatır. Pervasızca vaatlerin ne şakülü nede mastarı vardır, Çöle deniz, göle dağ diker bunlar.
** helal olsun çok güzel konuşuyor, hem de yakışıklı adam...
** Kahveye gelir gelmez elimi sıktı, bana selam verdi...
İşte bu sözlerle, tam bağımlılık sözleşmesi gönülden imzalanmış olur. Peki şimdi ne olacak..? Vaatler yerine gelecek tabi ama yaşadığın her sorunda partinin yetkili servislerine gideceksin,
** Çocuklarının işimi yok, doğru yetkili parti servisine...
** köyünde, kasabanda hizmet mi yok doğru yetkili parti servisine...
İnsan psikolojisinde uzmanlaşmış bu adamlar biz seçmenlerin eksik yanlarını iyi analiz ederler, öyle ki bizden oy istemeye gelenler, hitabet ve telkinleri ile ailemizin hatta kendimizin bir parçası gibi olurlar. Bilinç altımıza öyle bir psikolojik yükleme yaparlar ki zannedersiniz ki, onlar değil de biz meclise gidiyoruz. Ama o mazbata’nın nasıl bir sihri varsa, hepsi olmasa da bazıları yakasına takar takmaz karakter bölünmesi gerçekleşiyor. Hani 1941 yapımı bir film vardı" Dr. Jekyll ve Mr. Hyde," aralarındaki tek fark, orda ki kahraman ilaç içip canavarlaşıyordu biz de ise mazbata takarak.
Şehirlere göre kırsaldaki durum daha vahim zira ilk önce geçimini tarımdan sağlayan çiftçinin, nehirlerinden hes barajı yapıyorum diye suyu çalinacak ve susuz kalan topraklar kuruyacak verimsiz olacak sonunda köylünün toprakları işe yaramıyor diye kendi yandaşlarına satılacak, eğer kuru topraklardan alabilirsen ürünlerini, ofisler değerinden düşük fiyata alıp fahiş fiyatlara satacak, sana küfredecek, aşağılayacak, tarım ve hayvancılık yapamayacak hale geleceksin çünkü hayvanların için samanda, yemde, ilaçta fahiş fiyatlarla satılacak, senin yaşam koşullarını kötüleştirirken kendi senden aldığı oy yetkisiyle, girift ilişkiler kurarak modern hastaneler yapacak ve seni hastaneye bağımlı hale getirecek. O yol yapacak, sen araba alacaksın ve servise, sigortaya, bankaya bağımlı olacaksın. Yeşil alanlarını yok edip, plazalar, avmler yapacak ve iki çocuğun okuyor diye sana üzülen, sonra ödersin diyerek erzak veren, dost dediğin bakkallar, tamirhaneler iflas ederken, seni kredi kartlarına bağımlı hale getiren marketler, servisli holdingler kuracak. Peki sormayacak mısın senin oyunla, seni küçük görme, aşağılama hakkını nerden buluyor diye. hangi yaranı saracak yahu Meclise gitsen tanımayacak bile seni.
** Şimdi hangi partiye oy verdiysen, onun yetkili servisine tam bağımlılık esasına göre bağlandın artık..
** Mahsuni Şerif’in bir türküsü vardı " ANKARA’DA DAYIN YOKTUR, MAMUDO KURBAN NİYE DOĞDUN"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.