- 618 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANNESİNİN KOCA AYAKLI KIZI -BÖLÜM 3-
ANNESİNİN KOCA AYAKLI KIZI -BÖLÜM 3-
BÖLÜM 3
“Kardeşlik”
İstanbul 1989-1992
“Kardeş olmak için aynı kandan olmak gerekir ya da bazen gerekmez.”
Beş yaşındaydım. Dedemin bize evini açtığı o geceden sonra kendimi hem bedenen hem de kalben çelimsiz hissettiğim bir akşamüzeri annemi apar topar taksiye bindirdiler. “Kardeş geliyor” dedi anneannem arkalarından bildiği bütün duaları ederken. Bahçenin alçak yeşil demir kapısına başımı yasladım. O an kardeş dedikleri şey umurumda değildi. Her küçük kız çocuğu gibi annemi istiyordum…
”Sübyanların duası kabul olur” dedi anneannem. Tam olarak ne dediğini anlamasam da koynunda uyuduğum o gece benim bütün dualarım bu yöndeydi. Ertesi gün beyaz boyalı hastane binasının cam kapısından girerken elimde taze çiçeklerimi tutuyordum. Odaya girdiğimde annem yatakta yatıyor ve kucağında sarıp sarmalanmış ufacık bir şey tutuyordu. Battaniyenin arasından bükülmüş ayakları küçük tekmeler atıyordu annemin göğsüne doğru.
“Yaklaş, gel kızım” dedi annem. Odadaki diğer teyzelerin maşallah ile başlayan cümleleri ile çekingen ve ürkek dolandım yatağın etrafını. Annemin yanı başına geldiğimde çarşafın ucuna tutunarak parmak uçlarımda yükseldim. Önce beni omzumdan çekip yanağıma öpücük kondurdu sonra kucağında tuttuğu ufaklığın yüzünü görebileyim diye eğdi kolunu. ”Kardeşine hoş geldin de kızım” dedi. Kardeş(!) Evde günlerdir adı kararlaştırılmaya çalışılan bu varlığın benim için tek adı vardı. O da kardeş.
Anneannem arkamdan yaklaşıp zayıf omuzlarımı tuttu. Eğilip yüzüme baktı. “Sevdin mi kızım?” dedi. Yüzü bence biraz fazla pembe, buruş buruş ufacık bir oğlan. Bunu mu sevecektim ben. Başımı salladım yinede. Anneannem hoşnut olmuş şekilde ellerini çekti omuzlarımdan. Annemin kucağından üçüncü erkek torununu aldı kollarına. Şimdi başımın üzerinde anneannemin kollarında tuttuğu üzerinde turuncu ceylanların olduğu mavi battaniyeye sarınmış küçük oğlandaydı gözlerim. Tam o sırada kapı açıldı. İçeri nasıl bir güneş girdiyse adeta kalbim kamaştı. Dedem diğer doğum yapmış kadınların toparlanmasına zaman tanıyan bir yavaşlıkla girdi içeri. Gözlerindeki yaşı bir ben gördüm. Onu benden çok sever miydi ki? Sevmezdi, dedem her sevdasına ayrı bahçe açmıştı gönlünde. Hepsinin toprağı da can suyu da başkaydı. Hiç beş yıldır sulanan bu bereketli bahçeyle bu bir avuç toprak aynı olur muydu?
Ağız birliği yapmışlar gibi bu sefer de dedem sordu yanıma gelip. “Sevdin mi kızım kardeşini”. Bu sefer gelen soru anlamamı sağlamıştı. Önemliydi benim sevmem. “Sevdim” dedim. “Kardeşimi çok sevdim.”
Battaniyedeki küçük ceylanların başı büküldü. Bu benim hatırladığım ilk yalanımdı ve ne yazık ki son olmayacaktı.
Ertesi gün annemi hastaneden eve getirdiler. Evde bir hareket evde bir telaş(!) Kırmızı adi plastikten yapılmış oyuncak bir atım vardı. Bir bacağı mavi diğeri sarı. Önce onu verdim minik ellerine. Tutamadı, düştü yere, bacaklarından bir tanesi de benim ayaklarımın dibine. Bir gülümseme yayıldı küçüğün yüzüne. Sonrada bir daha ne verdiysem sıkı sıkı tuttu ellerinde. Hiç bırakmadı…
*****
Birini düşünün; gözlerine her baktığınızda çocukluğunuzun küçük günahlarını ve gençliğinizin büyük sırlarını gördüğünüz bir insan. Aynanın beden giymiş haliydi karşımda duran. Yaptığım bütün yanlışlarda arkamda duran. Eda’m.
Gecenin en kör saatlerinde İstanbul’un evimize yakın semtlerinden birinde bol merdivenli bir kapı girişindeki arabamızın içinde annemin nasihatlerini dinliyordum.”Uslu dur Aslıhan, bu gece uslu dur.” dedi. Durdum bende. Açık camdan dolan soğuk paltomun içine işlerken babasının kucağında bir kız çıkardılar apartmandan.
Onu ilk kez bir sene önce yine bu apartmandaki evlerinde görmüştüm. Kahverengi dalgalı saçlarıyla muzip bakışlı küçük bir kızdı. İlk randevularındaki sevgililerin kaçamak bakışlarıyla süzdük birbirimizi. Annesiyle birlikte karşımdaki oturduğu koltukta tek eli annesinin sıkı sıkı tuttuğu hırkasında benden saklanıyordu aklınca. “Hadi Eda, göster odanı Aslıhan’a.”dedi Gülten Teyze. Bakışlarımız kaçmadı bu sefer, birleşti. Bir buçuk saat sonra tam cesaret vermişken bana o muzip bakışlarla tek kaşımı kaldırdım. Ne o teklif edebildi sonrasında ne ben niyet ettim hâlihazırda. “Gidiyoruz” dedi annem en sonunda, misafirlik bitti.
Şimdi bir yıl sonra arabanın içinde gözleri kapalı babasının kucağında yatarken ona bakıp çok kızmıştım kendime. Neden defalarca ziyaretlerine gittiğimiz o evlerinde bir kez bile odasını görmeye gitmedim diye. Kollarında tuttuğu küçük kızına baktı Turan Amca endişeyle. “Havale geçiriyor” dedi. Uçarcasına vardığımız hastanenin merdivenlerinden çıkarlarken babasının koluna düşmüş başından bir tutam kahverengi saç dalgalandı. O saçlar gelip benim kalbime dolandı.
Çok yıllar sonra tesadüf yerine kader kelimesini kullandığım zamanlarda yüreğinden çok havaleler geçiren ben, kaçamak bir bakış attım yanımda oturan genç kıza.
“Ne var?” dedim sinirle. Genç kız pencereye yüzünü döndü. O söyleyeceklerini düşünürken ben ona uzun uzun baktım. Çocukken bilmiyordum ama hayat benden tüm değersiz alacaklarını yıllar içinde acımasızca söküp alacak ve geriye en kıymetlilerini bana bırakacaktı. Kardeşim gibi, bu kız gibi.
“Sana bir sır vereyim mi Aslıhan?” dedi genç kız. Tek kaşımı havaya kaldırdım.
Güzel bir yüz muzipçe güldü. Bir tutam kahverengi saç havada dalgalandı.
Aslıhan YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.