- 1188 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİRİN YAŞAMDAKİ YERİ
-1-
ŞİİRİN YAŞAMDAKİ YERİ
Abidin GÜNEYLİ
Şirin yaşamdaki yerini saptayabilmek için önce şiirin ne olduğuna bakmamız gerek diye düşünüyorum.
Önce;
Şair kimdir?
Şiir nedir?
Bu iki konuyu açıklığa kavuşturalım.
Şair: Kültür birikimi, duyarlılığı ve sezgi yeteneği olan ve bunu yazılı ya da sözlü olarak ifade eden insandır.
Şair: Şiirle uğraşan, dizeler oluşturan, düşüncelerini, duygularını sözlü ya da yazılı biçimde dile getiren insandır.(Büyük larousse söz.ansk.)
Şiir: Şairin ürünüdür.
Şiir: Bir duygu ürünüdür. Şiirin anası sevgi, babası acılardır. Yeryüzünde ne kadar şair varsa o kadar şiir tanımı vardır.(A.Tufan.Şentürk.İlkyaz Dergisi 20 sayı)
Şiir: Seslerin, ritimlerin, armonilerin yoğun bir biçimde birleştirilmesiyle, özellikle de dizelerle en canlı duyumları, izlenimleri, heyecanları uyandırmak ya da sezdirme sanatıdır.(Büyük larousse söz.ansk.)
*Şiir: İnsanın tüketmesine, tüketilmesine değil, kendini yeniden üretmesine, çoğalmasına, onun daha insan olmasına yönelik bir üründür…(Sincan İstasyonu, Aralık 2011sayı 52.)
*Şiir: Her okuyan ayrı yorumluyorsa her okunuşta ayrı ayrı yorumlanıyorsa şiir o dur.
Şair ve şiir için daha yüzlerce tanım yapılabilir.
Değerli şairlerimizden Ahmet Tufan Şentürk şairler için ”Farklı yaratıldıkları için şairdir onlar. Farklı yaratılmak hassas ve duygulu yaratılmış olmaktan kaynaklanır. Diğer insanlardan farklı olarak; onlar her şeyden etkilenirler. Diğer insanların doğal karşıladığı olaylar bile şairleri sarsabilir” demiştir.
Günümüz şairlerinden Coşkun Karabulut: ”Şiirin bir anlamı olmalı, mesajlar vermeli, okuyanı etkilemeli ve onda düşünsel gelişme ufukları açmalıdır. Topluma bir şeyler verme kaygısı olmayan şiir düşünülemez. Mademki bir eser veriliyor bunun topluma yön vermesi gerekir. Yoksa şiir yazmanın bir anlamı olmaz. Olsa olsa ”Şairim diye ortaya çıkanın amacı kendi egosunu tatminden başka bir şey değildir. Şiir yenilik ve buluş gerektirir. Söylenmemişi söylemek, düşünülmemişi düşün(dür)mek, duyulmamışı duy(ur)mak, fark ettirmeyi gerektirir. Ben bunu şiirin en can alıcı noktası olarak görüyor ve olmazsa olmaz bir şartı sayıyorum” diyor.
Ben bu görüşlere katılıyorum. Şiir okuyucusu suyu bulandırıp derin gibi göstermek isteyenlerden bıktı. Şiirden soğudu. Dize ile cümle arasındaki farkı ayırmaktan aciz insanların adının önüne şair denilmesinden de bıktı.
Şairlerde şair olduklarını her yerde söyleyip bazı kapıları açmakta gerekçe olarak kullananlara değil şiirde kimliğin, kişiliğin, biçemin göstergesi yerine koyanlara yakın durmalıdır. Bu görüşleri paylaşanlar az değil, ancak subaşlarını tutanlar ”Türk şiirinde eksik kalan bir şey mi var ki eski şairlerin devamı gibi yazıyorsunuz” gibi ifadelerle birçok şiir emekçisini ve emeklerini aşağılama gayreti içindeler. Bunlar şiirde yenilik
-2-
yaptıklarını ya da yeni şekliyle şiir yazdıklarını söylüyorlar ama şiir etkinliklerinde kendi veya kendi gibi yazanların yazdıklarını okumaya çok fazla itibar etmiyorlar. Çoğunlukla inkâr ettikleri, modası geçti, devrini tamamladı dedikleri Yunus Emre ya da Karacaoğlan’a sığınıyorlar ve onların şiirlerini okuyorlar. Hâlbuki kendi
yazdıklarını da okusalar, bizim insanımız anlamasa bile emeğe olan saygısından dolayı onları alkışlar.
*Şiir her şeyden önce bir ihtiyaçtır ve bir hayattır.
*İnsanın günlük yaşantısı içinde bulduğu, rast geldiği, bir anlık sevinç, hüzün, acı ve tatlı tarafları olabilen bir hayattır.
*Şiir hayat içindir.
*Şiir insanlar içindir.
*Bu sebeple insana özgü ne varsa anlatır. İnsanlık var olduğu sürece de olacaktır.
*Şiir bir arayıştır. Şiir yeni sözler bulmak ve bulduklarına yeni anlamlar yüklemektir.
*Yeni sesler çıkartmaktır. Sesin bittiği yerde çığlık atmak ve kelimelere anlaşılır ahenkler ve renkler katmaktır.
*Şiirde yenilik yapılmalı. Buna hiç kimsenin itirazı olmaz olamaz.
*Ancak bu yenilik yapılırken okuyucu değil şair yorulmalı.
*Şiir bulmaca gibi olmamalı. İmgeler içinde boğulmamalı dizeler.
*Yeni şiir diye okuyucunun sofrasına konulanı; vazgeçtim okuma yazma bilenin anlamasından, bu işi, yani şiiri iyi bilenler, her okuduğunu eleştirel gözle okuyanlar bile anlamıyorlar. Okurken çok yoruluyor ve keyif alacaklarına yoruldukları için de şiir okumaktan vazgeçiyorlar. Ve şiir okuyucusu böylece her geçen gün yok oluyor ya da şiir yazanlar birbirini okuyorlar.
**
*Sanat öyle derin, öyle kutsal bir aşktır ki; insanoğlunun aklına hayaline gelmeyecek ilhamlarına gebedir. Aşk adına birçok kitaplar yazılmıştır. Bu kitapların olmazsa olmazı aşk şiirleridir. Sevenler bir birlerine şiirlerle seslenir. Kitaplar ve dergiler insanların düşünce ve bilgilerini ve duygularını yayan, zekâ ve kültürün ilim ve sanatın değer hükümlerinin dünya ölçüsünde paylaşılmasına yardım eden vasıtalardır.
*Şairler bir şiirinde aşkı överek yere göğe sığdıramazken diğer şiirinde sövebilir. Diğer şiirinde doğadaki her türlü canlıya ve taşa toprağa gönül gözüyle ruh verebilir.
Bakınız ben şiirlerimin birinde sevdiğimin gelişine sevinirken birinde üzülmüşüm.
SEN GELİNCE
**
Gece /İyi geceler diler sen gelince.
**
Sen gelince
Bahar kokusu yayılır sessizce
**
Sen gelince gül tadında
yaşam başlar
Anlarım
Cemrenin suya düştüğünü.
*******
-3-
GELDİĞİN GÜN
**
Geldiğin gün
Soldu yeşillerim
karardı gökyüzüm.
**
Geldiğin gün
Dondu umutlarım
Döküldü çiçekler
dalımdan.
****
*Bunlar kendi şiirlerimden örnekler. Şairlerin şiiri yazarken ki ruh yapısın yansıtan örnekler.
*İyi şiir bir yoğunluk sanatıdır. Özdemir Asaf:” Şair oldum baktım her şey yazılmış./Ressam oldum gördüm her şey çizilmiş/Seyyah oldum sordum dünya gezilmiş/Hiçbir yerde yeni bulamadım ben”demiş.
*Edebiyatımızda bazı şairler ve şiirler, bulutların arkasında kalmış yıldızlar gibidir. Bulutların arkasına baktığımızda onların parlayıp dünyayı aydınlattıklarını görürüz.
*Şair okuyucusuna saygılıdır. Okuru, gururlandırır ve onurlandırır. Şiirin içinde birlikte keşiflere çıkarır. Şair de okur da bu yolculukta yeni alanlar keşfederler. Okura yaşama sevinci verir. Okur şiirin sadece kâğıt üzerinde kalan bir söz yığını olmadığına inanır, yaşamın kendisini şiir gibi yaşamaya davet eder.
*Yani okurlar, hem şiirdeki kelimelere bakarak, hem de kelimedeki bütün diğer sözcüklere bakarak bir kelimenin, metnin gidişine göre yeni anlamlar kazanacağını göreceklerdir. Bu sayede ufukları genişleyecek ve bu yeni anlamları kendileri kurabileceklerdir.
*Böylece şiir okuyanların, okumayanlardan bir farklı olduğu açığa çıkacaktır.
*Şairin yazdığını okuyup yeni çağrışımlara uzanmak ve her yeni anlama ulaşırken şiirin tadına varmak daha uygun bir davranış diye düşünüyorum.
*Çünkü şairin şiirinde uyandırdığı çağrışımları bulunca mutlu olur şiir okuyanlar. Böylece şiir okuyucusu yeni buluşlar yapmanın verdiği haz ile enerji kazanır. Şiir okurken bu ne diye kafa yormaz. Okuduğunu anlar ve ondan zevk alır. Bu pozitif enerjiyle doğaya ve insanlara bakışı değişir, tavırları daha bir insancıl olur. Mutluluk
-4-
saçar çevreye. Neden bu konuya değindim. Çünkü yoğun imgele yüklü şiirleri anlamak için yoğun emek harcamak lazım. Şair şiir okuyucusu bence çok yormamalı
Yani: Şiirin insan yaşamındaki yeri önemlidir. Önemli olmalıdır. Şairler hassas insanlardır. Barışçıdırlar. Doğal olarak yazdıklarıyla da barışı desteklerler. Okuyucularına barış duygusu aşılarlar.
*Konuşmama hem sevdiğini hem de barışa çağrı yapan bir şiirimle son verirken hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
MERSİN KOKUSU
Abidin GÜNEYLİ-Mersin
**
Sevmek fiilinin
Birinci tekil şahsını istiyorum
Öznesi ben/Yüklemi sen ol.
**
Bir tutam konsolos çiçeği kat
Mersin koksun
Bir tutam nergis
Bir tutam limon çiçeği
İki tutam sen katıl
Üstüne barış tozu
Baharat yerine/Mest olayım.
**
Bir tutam Konya/İki tutam İzmir
Bir tutam Mersin
On bir tutam da Osmaniye kat
Dönsün başım/Dönsün arkadaşım
Her şey dönsün
Güneş dönsün/Ay dönsün
Şansım dönsün/Sen de dön
Dön ki;/Ateşkes olsun
Barış gelsin..
**
Dön ki
Sonbaharın son çeyreğinde
Yüzüm birazcık gülsün.
**
Gidecekse bu ruh
Sen geldikten sonra gitsin.
Sevmek fiilinin
Birinci tekil şahsını söyle
Öznesi ben
Yüklemi sen olan.
*******************