MART/I UNUTUN!
…1…
Kahverengi sözcükler biriktiriyor, noktalamadan anlatabiliyorum duraklarımı. ‘Kan var!’ diyor yenik bir ünlem… Devrilen bir ülke ihtişamı paragraflarda…
Her kentin ilahi bir açlığı olsa gerek bende bırakılan yarım yamalak sorular… Kim daha uzağa atabilir bulutunu?
( Bir uzun masala sonundan başlamak ve sonra da ilk kez okuyormuş gibi şaşmak ‘onlar ermiş muradına’ )
Yaramaz bayram çocukları gibi sözcükler şimdi: Sabah panayıra en önce yetişmek için sıralanıp kalabalık sofradan uzun cümleler halinde kaçıverecekler… Ne güzel…
( Susmazsam hastalanırlar mı? Yazsam çelimsizleşir mi anlam? )
…2…
Akreple yelkovandan kan damlıyor, pıhtılaşma oranı yüksek…Konuş diyorsun… Söz diyorum…
Çocuğunun kucağında eriyen bir buzdağı anne, göz kırpan kalabalık sokaklarda ne çok ev… Ne çok el/iz…
Bir yarım elma ikizini yitirmiş, sonra tabağında işe yaramaz çatal endişesi. Durumdan vazife _yok değil_ durumdan hikâyeleşiyoruz önsözümüz, son sözümüz olsun diye…
Keskin bir kalem ucu acısı sırtımdaki; ben hangi sözüm bu cümlede…
…3…
( Kadına yaklaşır adam, adım adım…)
Her biri bir taneden milyarlarca öykü istifi atmosfer; nefesimi kim çaldı, bu soluk kimin?
Tavanından yıldız sarkaçları düşüren boşluk, tacizinden kurtulamıyor insanoğlunun… Bilinmeyen bir şeyler kalmalı kafamın köşesinde; usul yavaş eritmeli güneş kendi yanıklarını. Baştan ayağa tutulan evren _ uygun adım marş!_
Basit bir tanımı olmalı yalnızlığın…
Minicik bir kadının, kaldırıma tırmanıp upuzun bir adamı gözlerine baka baka öpebilmesidir, özgürlük…
( Sana hep şubat ertesi demeliyim, dedi kadın…)
…4…
Sizi özledim Bayan Eylül!
Yol uzadıkça etek boyu kısalan çam ağaçlarınızı da…
İki mars bir düz, kolunun altına kitap sıkıştırılan duvarlarınızı ve karnı hep zil çalan okul yolunuzu…
Başımıza yağdırılan konfetiler hangi şarkıdan döküldü en son?
Dün bir deniz gördüm dağın koynuna sığınan… Biri sürgün biri kaçak iki sevgili gibi gülümseyerek, akşamın dökülen yapraklarını topladılar el ele…
Unutun bu martı
Unutur bu martı
Beklemede takvim… Şimdi bir bahane gerekli bahar!
2008 MART/I
YORUMLAR
Elele yaprak toplayan iki sevgili yeterli bir bahane değil midir?
Her ilkbahar zamanı gelince döksün de, tekrar tekrar toplasın o eller diye yeşertmez mi yapraklarını?
Bahar saçlı güzel kadın, dönsün yüzün güzden artık...
Sana böylesi yakışıyor çünkü,
Sana hayat yakışıyor.
O kadar güzel bir eser ki, lal oldum teşekkürden başka birşey demeye varmıyor dilim.
Daha ne diyebilirim bilmem...
Sen biliyorsun nasılsa:))