Ayın önünde yıldız
Ayın önünde yıldız
Yaylalar yaylalar
Nerden gelirsen baldız
Dilo dilo yaylalar
Sen git de ablan gelsin
Yaylalar yaylalar
Duramiyrem yalınız
Dilo dilo yaylarar
Bu türkü bir sevda türküsü mü, öyle yanık yanık söylenen.
Bir kaç yıl önceydi. Daha buraya, yeni evime taşınmamıştım. Yazın bile sıcak olmayan
evimizde, daha doğrusu annemin evinin mutfağında bulaşık yıkarken yaylalar türküsüne
takılmış, söyleyip duruyordum. Söyledikçe kendi sesimin yanıklığına hayran oluyordum.
En son bulaşıkları sildiğim bezleri kirli görüp sıcak suyla iyice sabunla yıkayıp, duruladıktan
sonra balkona asmaya götürürken de türkü dilimdeydi. Annem salonda oturuyordu. Türkü
söyleyerek yanından geçerken bana baktı mı bilmiyorum. Kadıncağız belkide Kuran okuyor
dua ediyordu. Ben türküye ve sesime kendimi öyle kaptırmıştım ki balkona çıkışta ancak
hatırladım susmam gerektiğini.
Ne yazıkki geç kalmıştım sesimi kısarak susmakta.Balkon kapısına geldiğimde yoldan geçen
komşumuzun bana baktığını gördüm. Hiç hoşnutsuz bir bakış değildi bu. Gülümseyerek bana bakıyordu. İçimden " Amaan, duyarsan duy, n’apıyım" dedim. Ama bu adamın boşandığı karısı tarafından çapkınlıkla suçladığını biliyordum. Bir kez, bizim karşımızdaki apartmanda oturan bir kızı suçlayarak polisler eşliğinde, ağzından çıkanları kulağı duymaz
bir halde karakola gittiklerini görmüştüm. Kız bir suçu olmadığını söylüyor, o da bağırarak
kendini savunuyordu. Sonuç ne oldu bilmiyorum. Acaba kimi haklı buldu polisler.
Adını bile bilmediğim türküme gülümseyen adam bizim evin önünden daha sık geçiyordu
galiba. Alt kat evimin nerdeyse dibine park ediyordu arabasını. Çıkıp, burası park yeri
değil desem. Yüz- göz olmak istemiyordum. En son tam giriş merdivenimizin dibine park
etmişti. Adam düpedüz bana mı aslıyordu. Yaşı yaşıma uymazdı bir kere. İşim yok da böyle
biriyle uğraşacağım. İsterse dünya yakışıklısı olsun, umrumda olmaz. Son uğraşı da fayda
vermedi. Beniç hiç onun düşündüğü gibi bir niyetim olmadığını anlamış olmalıydı.
Duvar satim için pil almak üzere bir cadde ilerdeki dükkâna gidyordum. Adam elinde cep
telefonu sözde bir kadınla konuşuyordu. Bayağı bir sesli konuşma yapıyordu. Bunu bana
duyurmak istediğinden emindim.
Konuşma şöyleydi :
" Evet canım,ben de seni seviyorum. Ne zaman diyorsun?Yarın mı geleyim? Tamam hayatım
sen nasıl istersen. Bu akşam mı buluşuruz*"
Önünden hızla geçip dükkâna girdim. Bana ne kardeşim kiminle buluşursan buluş. Beni hiç
ilgilendirmez. Sözde bana sitem yapıyor, beni ilgilendiriyor gibi. Suç bende. Kız kızım sen
deli misin? Hadi mutfakta şarkı söylüyorsun. Neden sesini el aleme duyurursun. Dışardan
seni duyan, senin gibi düşünmüyor demek ki. Bir daha sesini kıs. Bu sana bir ders olsun..
Ama kısık sesle de şarkı türkü söylemenin zevki çıkar mı? Ailemden böyle görmüşüm hem.
Babam rahmetli daha eve girmeden başlardı şarkı söylemeye. Dışardan duyulan sesinden
anlardık babamın geldiğini. Annem dersen öylesine. İlk şarkılarımızı annemden dinleyerek öğrenmedik mi?
Annem gençliğinde çok güzel şarkılar, ilâhiler söylerdi. Annemin dediğine göre evimizin
arkasında işyeri olan demirci Eyüp bizim yanımızdaki evde oturan Tığlı ebeye Fikriye yine
şarkı söylüyor dermiş. Tığlı ebe de " Biyol, o şarkı değil ilâhi söyler, o ilâhidir" dermiş. Annem bunu aklına geldikçe söyler, eski günleri anarak.
Kim duyarsa duysun, şarkı, türkü, ilâhi söylemek güzel. Annemin o güzel ilâhilerini neden
bir kenara yazmadım sanki.
Şarkı sevmeyen, daha doğrusu müzik sevmeyen birini düşünmek bile istemiyorum. Kimbilir
ne çekilmez bir insandır. Müzik insanın içini sevgiyle dolduran, hüzün veren, bazen de
gülümseten en güzel sanat dallarından biridir. Keşke bu konuda yaratıcı bir şeyler yapabilsek ve bizim olan notalarla duygulanabilse insanlar. Keşke..
19. 11. 2013 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
ah dedim şimdi gençliğim geldi gözümün önüne
sesim güzelmiydi bilmem ama bazı şarkıları güzel yrumlardım sanatçıların taklitlerini yapardım
komşular mutluydu evimizde erkek olmadıı için vakitli vakitsiz gelirlerdi canımız sıkkın hadi bizi güldür diye
ne şarkılar söylerdim ütünün sapı mikrofonumdu ve ütüyü bozmuştum peşim sıra gezdirmekten
ah be canım nerelere götürdün beni
harikasın sevgiyle kal
Ne güzel bir yazı bu.
Zevkle okudum.
Bu yaylalar türküsü, askerlerin türküsüydü o zamanlar.
Eğitimde söylenirdi. Daha doğrusu sabah sporunda.
Sevdim bu yazıyı diye yezdık ya, aslında sebebi suç ortağı bulduğumuza sevinmemizdendir.
Azerbaycan'da çalışmaktayım ben.
Az sayıda Türk, epeyce de Azeri işçim mevcut.
Komünist rejimden kalan bir tembellik hastalığı mevcut bu memlekette.
Yatarak para kazanma derdinde tüm insanlar.
Onları yadırgamıyorum aslında.
Çünmkü, dedeleri de, babaları da yatarak para kazanmışlar zamanında.
Kömünizm de, bu sebepten çökmedi mi zaten?
Neyse...
Konumuza dönelim...
Hepsi genç, güçlü insanlar.
Hem işi, hem de işçi olmayı öğretmeye çalışıyoruz onlara.
Disiplini sağlamak için de sert olmanız gerekiyor.
Ama,
arada bir de moral motivasyon olması gerekli.
Şimdi,
tüm Azeri işçilere bir şart koştum.
Kısa zaman içinde hepsi, Ankara'nın Bağları türküsünü ezberleyecekler.
Ben Azerbaycan'da ayrılana kadar da, Ankara havalarını oynamayı öğrenecekler.
Şimdi,
arada bir kontrol ediyorum.
Ezberleme işi ne mertebededir diye.
Hepsinin telefonunda var parça.
Boş kaldıklarında çatır çatır söylüyorlar.
Bunu neden yazdım?
Benim gibi düşünenlerin olduğunu öğrenince, sevindiğim için...
Yazdım ya yukarıda,
Nazik kardeşimiz suç ortağımdır benim...
Saygılarımla efendim.
Güzeldi...
bekler durur birileri
bazen bir çamaşır asış
bazen bir gülümseme
bazen bir bakış
karşıdakini ilk defa görüyor olsa da
sanır ki yıllar öteden gelen bir hasretle kendisini beklemektedir
hani aşk bilinmeyen bir anda
gökyüzünün bilinmeyen bir noktasında çakan şimşek ise
bereketli yağmurlar beklentisi içindeki birini sel felakaeti de bulabilir ya
işte tam öyle
erkeklere öğretilen
herkesin kendinden atağa geçmesini beklediği beklentisiile
kaçırmak istemez her fırsatı..
köyde L şeklindeki bir yoldan başka yerde yürümek için bahane yoktur hp gelir çeçeriz 2 arkadaş
bir konu üzerine uzun uzadıya konuşurum
arada bir kolum sıkılır, böğrüme dürtülür ya da ayak yerim
abi kıza bak,
damdakini gördün mü
pencerenin perdesi
ya da bir sese "bana işaret ediyo"
ne alakası var derim
ve ben onları görmem bilmem
yanıyor abey yanıyor
Allah Allahhh
nerden çıkardın..
aney nasıl bakıyor..
ben de bakanlarla gözgöze geldim de
herkese baktıkları gibi bir bakış nihayet
bundan sonraki serim belli oldu
"halıcı kızlar"
"sanır her yoldan geçenin kendisine yandığını"
teşekkürler