- 837 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞIMARIK İLE KONUŞMALAR (1)
Dr. İbrahim KARAER
Günlerce Akdeniz Tatil Sitesi bahçesi duvarının önünde bekledim. Belki biri içeri davet eder diye. Baktım davet eden yok, kendim utana sıkıla sitenin kapısından içeri girdim. İnsanların toplandığı, sosyal tesis denilen yere vardım. O kadar açtım ki başka çarem yoktu. Sosyal tesisi çalıştıran Nedim Ağabey bana kucak açtı. Ekmek verdi, su verdi. O’nun ayaklarının dibine çöktüm. Verilen emirlere boyun eğdim. Beni gören herkes sevdi. Bazıları “bu yavru, sitenin köpeği olsun” dedi. Konuşulanlara hem sevindim, hem üzüldüm. Çünkü ben site köpeği değil, haneye kraliçe olmak istiyordum.
Bekçi Ramazan’ı kendime yakın buldum. O akşam Bekçi Ramazan’a misafir oldum. Balkondaki kanepeye kuruldum. Bekçi Ramazan, sabahleyin beni kanepenin üstünde görünce çok kızdı, balkondan beni kovdu. Çaresiz sosyal tesisisin önüne geri döndüm. Çocuklar bana ad bulmaya çalışıyordu. Herkes beğendiği isimle çağırıyordu. Bana, “Akkız” diyen İbrahim amca, tasma ve zincir aldı. Nihayet birileri beni sahipleniyordu.
Bir gün Abdullah amcanın kızı Hamiyet abla geldi. Hamiyet abla ve eşi, bana “Körtis” diyorlardı. İlk defa Hamiyet abla sayesinde duş aldım, temizlendim. Hamiyet ablanın eşi, şimdi ismini hatırlayamıyorum. Bana köpek maması aldı. Çok mutluydum. Geç de olsa “aradığımı buldum” diye düşünüyordum. Sabah akşam onlarla yürüyüşe çıkıyor, oynaşıyordum. Ara sıra arabalarına binip çarşıya gezmeye gidiyorduk. Bir sabah baktım, Hamiyet abla ve eşi arabalarına binip gittiler. Bana büyük bir hüzün çöktü. Alıp başımı gitmek istedim. Fakat gideceğim bir yer yoktu.
Hamiyet ablanın yokluğunda İbrahim amca beni teselli etti. Bir ara İbrahim amcanın bana sahip çıkacağını, evine kabul edeceğini düşündüm. Fakat İbrahim amcanın hanımı Gönül teyze, “ben evde, bahçede köpek filan istemem” diyordu. Benim, bahçe kapısından içeri girmeme bile müsaade etmiyordu. İbrahim amcanın benimle ilgilenmesine de karşı çıkıyordu. Bazen İbrahim amcaya çok kızıyordum. Bir insan bu kadar hanım köylü olur muydu? Aslında suçun büyüğü bende idi. Önüme çıkana havlıyordum. Yabancılara havlamamdan çevremdekiler memnun oluyordu. Bazen hedef şaşırıp, bana sahip çıkacaklara da saldırıyordum. Bunlardan biri de Gönül teyze idi. Ufak tefek yavru bir köpek olmama rağmen, Gönül teyze benden çok korkuyordu. O kadar ki benden korktuğu için evden dışarı çıkamıyordu. O’nun korktuğunu hissetmek hoşuma gidiyordu. Her gördüğümde üzerine koşup havlıyordum. İbrahim amca araya giriyor, beni sakinleştiriyordu. Gönül abla ile yıldızımız ilk günden itibaren barışmadı.
Tekrar sitenin çocuklarına sığındım. Kaptanın torunu Fulya, Kemal’in torunları Selin ve Kağan en iyi arkadaşlarım oldu. Onlarla koşup oynuyordum. Arada bir çocukların paçalarını kapıyordum. Maksadım onlara zarar vermek değil, onlarla şakalaşmak istiyordum. Bazı çocuklar, beni anlamıyor, benden korkup kaçıyorlardı. Onların kaçışları benim çok hoşuma gidiyordu. Koşuşturma esnasında bazı çocuklar yerlere düşüyor, yaralanıyordu. Bunu gören anne babalar, “şu köpeği bağlayın veya atın gitsin” diyorlardı. Benim bir suçum yoktu. Çocuklar benim oyun arkadaşımdı. Anne babaların bana kızmalarını anlayamıyordum.
Site sakinleri, bana isim verme konusunda bir türlü anlaşamıyorlardı. Gençler “Tomy”, “Körtis”, yaşlılar “Akkız”, “Pamuk Prenses” diyorlardı. Siteye yeni gelen Sibel abla ısrarla “Şımarık” diyordu. Daha sonra herkes şımarık adını benimsedi. İnsanların bana “şımarık” diye seslenmeleri çok hoşuma gidiyor, memnuniyetimi ifade etmek için daha çok şımarıyordum. Akdeniz Tatil Sitesinde 2011 yılının yaz sezonunda gündemde ben vardım. Çocukların sevgilisi olmuştum. Gençlerin, büyüklerin sohbet konusu bendim. Şımarık aşağı, şımarık yukarı, şımarık şöyle, şımarık böyle, siteye benim üzerimden hayvan sevgisi yayılmıştı. Anne babalar çocuklarını, dedeler torunlarını benden korumanın yollarını araştırıyor, benden uzak tutmaya çalışıyorlardı. Çocuklar ise benim peşimden koşturmaktan hoşlanıyordu.
Dr. İbrahim KARAER
DİDİM / 12 Mayıs 2012