Satılık ev radyo tiyatrosu
Bulundukları coğrafyaya göre, dilleri ve dinleri oluştu. İki ayrı milletten ama,dünyaya ilk gelişlerinde müslümann olan,Dr. Pol ve Dr.Johnaton satılık bir eve talip olduklarında,aralarında büyük bir rekabet başladı...
Kır oratsında bakımsız döküntü bir evdi,satılık ev levhası, tepedeki evin yanı başında herkesin görebilceği bir yerdeydi
Eve ikiside aynı gün talip olmuş ve çok beğenmişlerdi ikisi de tutkuluydu ve bu ev mutlaka onların olmalıydı...Öyle fiyatlar önerdiler ki ev sahibinin gözleri yuvalarından fırlayacak gibi oluyordu.
Ev biraz bakımsız olsa da, burayı adam edceklerine ve mutlu bir yaşam süreceklerine inanıp almakta ısrar edince,bu iki cömert ve inatçı
müşteriye mal sahibi bir öneride bulundu,ve açık artırmayla en yüksek fiatı kim verirse o bu evin sahibi olur dedi...
Adaylar yine anlaşamayınca, sonunda bir çözüm bulundu bu şato gibi muazzam büyük evi ikisi ortak almaya karar verip uzlaştılar sonunda...
Ev düşündüklerinden, ve ihtiyaçlarından da büyüktü,alt ve üst katları güney ve kuzey bölümleri aralarında eşit şekilde paylaştılar...Ne de olsa ikisi de doktordu sonunda belkide birbirlerinden faydalanır iyi arkadaş bile olabilirlerdi...
Hiç kimsenin hakkı diğerine geçmeyecek olmasından iki tarafta bu orttaklıktan memnun kaldı...
Mal sahibi de itiraz edemedi, zira şanslıydı,umduğundan daha fazla fiyata evi iki katına satacağı aklına bile gelmezdi...Zaten buralarda durmaya da niyeti yoktu.Evi bir ana evvel elinden çıkarmalı, buralardan gitmeliydi...
Bütün ailesini,ard arda elim kazalarda kaybettiği bu evde,yaşamaya artık tahammülü kalmamıştı...
Dünya seyahatine çıkacak,yeni yerler görecek yeni insanlarla tanışacaktı.
Önce,kolları sıvayıp evi bir güzel tamir edip boyadılar,içine yeleştiler,uyum sağlıyacak gibiydiler oldukça keyifli zaman geçirmişlerdi bu tamirat sırasında...Belki de yeni bir dostluk arakdaşlık başlamak üzere idi...
Neşe içinde herkes kendi bölümünü döşeyip,salon çiçekleriyle evi sevimli bir hale sokmayı başardıklarında, ikisi de yorgun ama mutluydular...
Johanatan, fransız asıllı bir zenciydi.
Pol ise sarışın bir kuzeyli...
Bir gün ne olduysa evlerinin önünde baygınlık geçiren bir kızı yardım maksadıyla evlerine taşıdıkları gün oldu..
İkisi de tıp bilgilerini geliştirmek istiyorlar, bu konuda çalışmalar yapıyorlardı
Kadavralar üzerinde çalışmak pek te hoşlarına gitmiyor,bu genç ve güzel kızın bedeni üzerinde çalışıp,insan denen yaratığın şifresini çözmek gibi şeytani bir fikirde uzlaştılar...Önce kızı ayıltmak isterken sonra bu korkunç fikirden yola çıkarak onu dondurmaya karar verdiler.
Lakin bu iki kurnaz doktorun henüz bilmediği bir şey vardı,ve kızı evlerinin önüne bir uzay aracı bırakmıştı,kız uzaylı idi..
Kızın ülkesinin,teknolojisi öylesine ileriydi ki,doktorlar ne yaparsa yapsın,kız onları üstün zekası ile mat ediyor,geceleri göğüs ucundaki bir düğmeye basarak donmak üzere iken çözülüyordu...
O iki genç sempatik doktorla, kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor,her gece uykularının derinleştiği bir sırada,onlardan birinin yatağında yanına uzanıyordu...
Sabah uyandıklarında her ikisi de rüya gördüklerine inanıp birbirlerine anlatırken kahkahalarla gülme krizlerine tutuluyor, kız da sinsi sinsi içinden gülüyor,durun daha size neler yapacağım diyordu...
Uzaylı kız sabah olmadan dev masanın üzerine yatıyor,donmak için düğmeye basıyordu.
-Johanatan bu gece kızı gördüm rüyamda, ne diyordu biliyormusun?
-Ne diyordu?
-Yapma canımı acıtıyorsun
-Ee ben de gördüm onu rüyamda benim de her gece rüyama giriyor.
-Nasıl?
-Bana da yapma gıdıklanıyorum diyordu.
-Yok canım daha neler yoksa biz o hayalle yatıyoruz da ondan mı acaba?
Uzun bir süre hemen her sabah bu sohbet devam etti...
Sonunda karar verdiler uyur gibi yapacak ama uyumayacaklardı...
Ve ertesi hgün olanlar oldu, sesiz ve sıcak bir öğleden sonrası iki arkadaş bahçede yorgunluk gideriyorlarken yakınlardan, bir yerden şuh bir kahkaha sesi duyuldu...Ardından Johanatan,ın kucağına top gibi sıçrayıp atılan şirin mi şirin bir zenci kız, Pol,ün şakın şaşkın bakmasına sebep olunca arkadaşı,
sevglisinin öpücüklerinden kendini kurtarıp,
-Bu benim kız arkadaşım başımın belası, nereye gitsem beni bulur,diyerek gülümsedi...
Çok geçmeden bir mızıka sesi duyuldu ardından bir kedi mırlaması, köpek havlaması ile yerlerinden fırladılar. Ufak tefek minyon sempatik yaşlı bir kadın göründü bu kez gelen Pol,ün annesi Nadin idi, bu kez de de Pol,
-Bu da benim başımın tatlı belası annem,diyerek annesini arkadaşına takdim etti.
Zenci kız Jodi bir kahkaha attı,ardından,
-Biz kapıda karşılaştık,ve tanıştık biraz kaçık ama çok tatlı kadın...Nadin,
-Bak gördün mü Pol? nereye gitsen seni buluyorum...
Gülerek müştemilata doğru yürüdü,İçerden bahçe kovası,eldiven, ve bir çapa alıp geldi çiçek tarhlarının yanına çömeliverdi...
-Nasıl bakıyorsunuz bu çiçeklere?
-Anne yine mi, burda da rahat vermeyecekmisin? burada bari rahat ver çiçeklerime.
-Hadi ordan, bunlar senin hastalarına benzemez görmüyormusun daha narinler tıpkı kadınlar gibi hem bak kurumak üzereler..
-Öf anne nasıl istiyorsan öyle yap.
Bahçeden sonra mutfağa giden Nadin, buz dolabını boş görünce,Jodiyi bu iş için görevlendirdi...
Bisikletine atlayan Jodi,elindeki alışveriş listesini ve para kesesini havaya fırlatarak,neşe ile ve kahkahalarla uzaklaştı...
Jod, hadi gençti böylesine enerejik ve neşeli olması normaldi de Nadin,e ne demeliydi? O da gençlerden geri kalmayan yaşlı, tatlı biriydi...
Nadin, akşam için çok güzel yemekler hazırlayınca, şarap eşliğinde bu güzel yemekleri iştahla yediler...Yemekten sonra hepsine bir rehavet bastı ama birine asla...Kaset çalara hızlı bir dans müzüği koyan Nadin kendini,Jon,ın kaollarına atmasıyla curcuna başladı o sessiz evde şimdi hayat yeni başlamıştı...
Sempatik zenci kız Jodi kuzeyli birinin böylesine hayat dolu oluşuna şaşırmıştı o da müziğin ritmine fazla dayanayıp kendini ortaya attı.
Nihayet hepsi yoruldu müzik yerini, sesizliğe bıraktı...
Evin üst katındaki yatak odalarından misafirlere yer gösterildi...
Uzaylının bulunduğu koca salon ve üzerine yatırıldığı dev masa en üst katta idi.Gözlerden gizlenmesi için kapısı demir,ve bir hayvanı kafese koymuşçasına duvarlarıından hiç bir ışık sızmayan penceresiz bir odaydı...
Misafirler henüz bu durumdan haberdar değillerdi...Uzaylı gece gezintisine çıkmıştı eve gelenlerden haberi vardı da,kafasında ne düşündüğü belli değildi.Herkes kendini uykunun derin kollarına bırakmış mışıl,mışıl uyurlarken, uykusu gayet hafif olan Nadin,kedisi mır mır, köpeği Badi, de tetikteydiler...
Alt kattan tıkırtılar duyup kalktılar,köpek önde arkasında mır mır ve Nadin sesiz adımlarla ilerlerken yanıldıklarını anladılar...Sesler alt kattan değil yukarki,odalardan geliyordu...Sesizce yukarı çıkıp, ses gelen odayı dinlemeğe başladılar, kapının önüne usulca yanaştılar,Kapıyı itinayla açan gördüğünden heyecanlanan Nadin öyle bir feryat etti, öyle bir çığlık attı ki,kedi köpek sesleriyle de bütün ev halkı,tatlı uykularından sıçradılar...
Anında bütün ışıklar yandı,Şaşkın bakışlar arasında ne olduğunu anlamağa çalışıyorlardı ki,Pol olanları anlayıp arkadaşına sorar gibi baktı...Bunu hiç düşünmemiştik gibilerinden çaresiz bakıştılar...Uyanık uzaylı kendini hemen,en üst kattaki masasına ışınlayıp,Göğüs ucunda ki düğmeye basarak donma konumuna geçti,burası korunaklı idi...Pol ve jonahatın,kendilerini çabuk toparladılar...Nadin,in Jodi,nin hayal görmüş olabileceğini,bu evde zaman zaman böyle şeylerin olağan olduğunu da ekleyerek,onları teskin etmek isteyince,Nadin tehditkar bir eda ile parmağını sallayarak,
-Yarın görüşeceğiz.dedi oğluna...
Bu sesiz vadideki,güzelim eve ve bahçesine sabahları doyum olmuyordu...
Şehirden,şehrin trafiğinden uzakta kafa dinlenecek,bir yerdi...
İki arkadaş burayı bir çiftliğe dönüştürüp,at yetiştirmek,hara yapmak istiyorlar,ihtiyaçlarını karşılaması için mandıra kurma hayallerini gerçekleştirme çabası içinde, evi satın aldıkları için çok memnun görünüyorlardı...Araştırmaları için de her nevi hayvanı temin edecekler,tıbbın gelişmesine katkı sağlamaktan vaz geçmeyeceklerdi...
Sabah erkenden daha güneş doğdu doğacak,derken karanlıkta,evin içinde gür bir ses,
-Allahu ekber,Allahu ekber diye ezan okuyordu...
Yine bütün ev sakinleri ayağa fırlamıştı
-Anne bu ne neler oluyor?
-Kızma Pol bebeğim,haminnen bunu bir seyahati sırasında,Mısırdan almış,baksana ne kadar güzel bu sesle uyanmaktan çok hoşlanıyorum,bana huzur veriyor...Hele de dün akşamdan sonra diyip,oğluna manalı,manalı baktı...
-Hayır anne şimdi değil, benim istirahate ihtiyacım var,bu gün ya buradan gidersin, ya da odana ses geçirmeyen bir sistem yapacağım.Herkes uykuda ve dinlenirken senin evde dolaşmandan hoşlanmıyorum...
Nadin sesini çıkarmadı ama alacağı intikamı hesaplıyordu kafasında...Yine de
-Tamam Pol,dedi.
Jodi yine kıkır kıkır gülüyor bu sevimli ihtiyarı yeni tanımasına rağmen çok sevdiğine,ve onu tanımaktan mutlu olduğunu düşünüyordu...
jonahatan,ise kızsın mı gülsün mü kararsız kalmıştı...
Bir gün olanlar oldu ve Nadin alışverişten yanında gayet yaşlı bir adam,ve iki küçük çocukla çıka geldi...
-Anne bunlar kim?
-Kim olacak benim uzaylı kocam ve çocuklarım
Buz gibi bir sesizlik oldu,Pol,ün nutku tutuldu...Konuşamadı kekelelmeğe başladı Jodi yine o ünlü kahkahasıyla gözlerinden yaşlar gelerek doyasıya güldü...
-Yani bunlar benim kardeşlerim mi annee?
ağlamaklı bir sesle sızlanan Pol,ün lafı bitmemişti ki,çocuklardan biri maymun gibi zıplayıp kucağına atladı,ağzındaki suyu fıskıye gibi genç adamın yüzüne püskürttü...
-Tanıştırayım bu Tim, bu da Rene, kocamın ismi ise, phlip -Yoo anne artık bu kadarına katlanamam, kendinize kalacak başka bir yer bulun...
Zaten ben razı olsam da arkadaşım izin vermez biz sakin bir hayat yaşamak için aldık bu evi...Kariyerimizle ilgili çalışmalarımız var ve biraz kafa dinlemeği düşünüyoruz.
-Çok konuşma Pol, Phlip,e hoş geldin de o çok iyi bir insan
-Off anne bıktım sürprizlerinden ve şakalarından,bir de uzaydan geldiler diyorsun...Durup dururken hiç bilmediğim iki kardeşim olduğunu söylüyorsun...Ben bu insanları ilk kez görüyorum...Hadi hadi Nadin toparlan ve bir saat içinde yok olmanı istiyorum.
Nadin böylesine sert bir tepki beklemiyordu,çaresizdi,oğlunu bir gece kalmak için ikna edebildi ancak...
Johnaton sakin yaratılışlı bir adamdı, Pol ise olanlar karşısında sinirlerine hakim olamıyordu. Esasen bu durumdan arkadaşının şikayetçi olması gerekirken, onun bu sakin hali genç adamı daha da çok üzüyordu...Öyle ya evi aldıklarında hiç böyle bir durumla karşılaşacaklarını bilmiyorlardı ki...
Nadin içinden söyleniyordu
-Herkes hele bir uyusunlar o zaman görüşürüz Pol.
Kafasında çılgın bir plan düşünüyordu, uzaylı kızla bir olup Pol,ü dondurmalıydı....Gelgelelim yukarda ki kızı kimse Nadine söylemediği halde nereden biliyordu? Bilmesinin tek bir sebebi vardı...
Herkes odasına çekilince Nadin uyur gibi yapıp etrafını uzun süre dinledi ve gerçekten uyuduklarına emin olunca uzaylının odasına çıktı onunla kocam dediği adam vasıtasıyla tanışmıştı...
Nadin artık geceleri, uzaylının yanına çıkıyor,onunla sohbet ediyor, ve çok derin konulara dalıyorlardı...
Nadin uzaylıya Uz adını takmıştı, bir gece Uz Nadinin mazi falına bakmayı önermişti...Sebebini ise şöyle izah ediyordu.
-Sen bizim dilimizden anlıyorsun, Phlip,le ne zaman evlendiniz? diye sorunca
-Uz ben sana işin doğrusunu anlatacağım..Bu adamın adını bilmiyorum,benim kocam falan değil,bu çocuklar da çocuğum değil ben onlara buraya gelirken kapıda rastladım...Pol,e bir oyun oynamaktı maksadım...
Uz olsun diyip Nadin,in elini avuçlarının içine alıp başladı anlatmağa
-Bir çok evre geçirmiş değişik kimliklerle gelip geçmişsin dünyadan..
Uz birdenbire gördüklerinden, etkilenip ayağa sıçradı ne olduysa o zaman oldu, ve uz Nadinin saçlarını eline dolayarak
-Biz seninle bir zaman diliminde karşılaşmışız ve aynı tarihte Sanfransisko da yaşıyormuşuz sevgilimi elimden alan kadın sendin demek diyerek,Uz vücudundaki bir düğmeye basıp saçlarını yere kadar uzattı, Nadini bir lahza da içine alıp sonra da topuz yapar gibi firktelerle başına doladı...Nadinin sesi çok zayıf çıkıyordu..
-Çabuk çıkar beni burdan kör olası Uzzz...Önceleri hakaret ederken sonra pes edip,
-Uz lütfen çabuk indir beni buradan hem saçların çok pis kokuyor diyerek yalvarmaya başladı. Bak indirirsen kocamla dansetmene izin vereceğim.
-Bak hala konuşuyor ben de bu güç varken senden izin alacağımı mı düşünüyorsun? saçlarım niye kokuyor biliyormusun sana elektrik veriyorum da ondan...
Nadin, korkudan öyle bir bağırdı ki,aşağı kattan Pol duydu bağırtıları, lakin yorgundu yine kabuslu rüya gördüğünü sanıp yeniden uykunun girdabına garkoldu...
Bu olaydan sonra her şey normale döndü.O haftanın sonunda Uz hariç bütün ev halkı panayıra gittiler...
Döndüklerinde, bahçedeki bütün ağaçların maviye,,ve evin içinin de koyu yeşile boyandığını gördüler.
İlk gören Pol oldu ve içinden şöyle düşündü, Nadin evde kalsaydı o yaptı derdim ama zaten bunu başaramaz diye içten içe annesinin aklandığına sevindi...Jodi ve Nadin kıkırdayıp duruyorlardı.Bunu yapsa yapsa Uz yapardı onu dondurmayı unutmuşlardı...Uzaylı kızın kendini dondura bildiğinden habersizlerdi.
Bilimsel çalışmalarına şimdilik ara veren iki doktor,Evin boşalmasını boşuna bir umutla bekliyorlardı...Hiç kimsenin gitmeye niyeti yoktu.
evin ve bahçenin bu içler acısı halinden, herşeye gülen,Jodi çok memnundu
-Ne güzel değil mi Nadin? insana huzur veriyor,
-Yoo ben doğallıktan yanayım gece olsun da bir gör bunun hesabını Uz,a nasıl soracağım...
Gerçekten de gece el ayak çekildiğinde Jodi ile ikisi yukarı çıktılar, ve Nadin korkusuz bir tavırla Uz,dan hesap sordu...Uz,un cevabı
-Onları ölümsüz kıldım ağaçlar, çiçekler,hiçbiri bir daha solmayacaklar,bozulup kurumayacaklar fena mı?
-Aman hiç te hoş bir şey değil; sizin şu çok övündüğünüz teknoloji, insanda heyecan bırakmıyor,doğamızda var olan,aşk beğeni ağlayıp gülmek,acıkınca yemek yemek,uykusu gelince uyumak,kadar gerekli şeyler...
-Yoo Nadin sizler işte bu yüzden savaşıyorsunuz,biz de bu yüzden sizleri devamlı kontrol altında tutma zorunda kalıyoruz...Tanrı bizleri görevlendiriyor,dolular yağdırıp gök taşları atıyoruz,kötü amaçla bir yerden,diğer bir yere giden vasıtalarınıza biz mani oluyoruz...Siz yine de akıllanmıyorsunuz...
-Sizin aklınız sizin olsun; kim oluyorsunuz da, bizim yaşamımıza müdahale etmek cüretini gösteriyorsunuz?
-Tanrı görevlendirdi bizi ve gördüğünüz gibi,bizler sizden üstün yaratıklarız.
diyip Nadine ipnotize eden kötü bakışlarla baktı.
Nadin artık korkmuyordu
-Hadi ordan makina, duygusuz tekno
-Bak Nadin sabrımı taşırıyorsun yine
-Tamam Uz tamam başka zaman tartışırız
-Hayır başka zaman yok
Onlar tartışa dursunlar iki arkadaş,giriş kattaki,salonun şöminesini yakmış
sohbet ediyorlardı.
Nadin oğlunu ikna etmeyi başarmış bu yaz olsun burada kalmak istediklerini ve kendilerini göndermesinler diye kah tehdit kah duygularını sömürerek,onay almıştı...
Tabi,ki evde söz hakkı olan biri daha vardı.
-Tamam Nadin bu yaz sizi idare edeceğiz....Pol ve ben bahçede büyük bir çadır kuracağız bizim çalışmamız gerekiyor, siz de, bu evde kalıp,evin her bölümünü kullanabilirsiniz....Yanlız bir şartımız var çadıra katiyyen gelmeyecek,bizi rahatsız etmeyecek,çadırın yanından dahi geçmeyeceksiniz; şimdi şartlarımızı kabul ediyormusunuz?
-Kabul tabii ki
Diyip, sevinen Nadin onların yemeklerini hizmetlerini de yapacak ama çadıra girmeyeceklerdi...
Nadin rahat bir nefes aldı ve o andan itibaren yapacağı muzırlıkları düşünmeğe başladı...
Böylece iş tatlıya bağlanmıştı herkes rahat bir nefes aldı.
Akşam salonda oturmuş, bilimsel bir sohbet yapıyorlardı; Nadin hemen bir soru yöneltti
-Madem tıp bu kadar ileri seviyede,neden yedek bir kalp yapmıyorsunuz? Kalp nakli yapıldığına göre, bu da mümkün değil mi tıpkı elektrik kesildiğinde devreye giren,jenarotör gibi pekela olabilir...
Hepsi, Nadinin bu sözlerine kahkahalarla güldüler..
Ertesi gün hınzır Nadin, kimseler uyanmadan su deposuna gidip,gizlice birkaç şişe çamaşır suyunu boca etti bir yandan da korkuyordu,ya zehirlenirlerse diye...Ardından,hortumu bahçedeki çeşmeye takıp,bahçeyi sulamaya başladı...
Her şey bu kez bembeyaz oldu...
Tabii bu durumu Uz, özel yöntemleri sayesinde görmekte gecikmedi...
Kafesinden dışarıyı göremezdi ama, bir uzaylıya yasaklar uygulanabilirmiydi?
Nadin yaptığı şeyin neticesini, ve Uz,un tepkisini görmek için yukarıya Uz,un yanına çıktı
-Nasıl yaptın bunu?
-Çamaşır suyu ile
-Nedir o?
-Sizin orda uzayda yok mu yoksa? derken gülmesini zaptedemedi,biliyorduki,
Uz yine öfkelenecek...Korkuyla devam etti...
-Hatta bizim burda bir de Ayşe teyzemiz var diyerek kahkahasını patlattı...
Tim ve Rene, jodinin omuzlarından inmeyen,şirin mi şirin iki maymun gibiydiler
Jodi bu iki tatlı yaramazı çok seviyor vaktinin çoğunu onlarla geçiriyordu.Çocuklar bu denli sevilmeye karşın yine de pek mutlu değillerdi...
Kendi yaşıtları olsun isterlerdi, ne de olsa uzaylı da olsalar, neticede onlar çocuktu...Nadinin mır mırı ile Badisi dışında oyalanacak bir şey yoktu...
jodinin aklına parlak bir fikir geldi
-Bak ne düşündüm Nadin Uz,a söylersek, bu sorunu çözer; anında buraya istemediğin kadar çocuk getirir.
-İyi de biz sığamıyoruz buraya sonra Pol,e ne derim? zatan kalmamıza zor razı oldu sen de biliyorsun ya, şimdi hiç hesapta yokken birilerinin gelmelerine ikisi de razı olmaz..
-Canım biz de onları saklar Uz,un aracıyla gezdirir,eğlendiririz....
-Peki oradan gelecek çocuklarla benim çocuklar nasıl anlaşacak diyerek çelişkiye düştüğünü hesaplayamıyordu...
Bir defa onlara kapıda rastladığını söylemişti,bir sözü diğerini tutmuyordu...
Uz bu konuşmaları özel kulaklığıyla dinliyordu...
Nadinle jodi daha başka şeyler de konuştular. Jodi Nadini çok seviyordu ama bir sözü bir sözünü tutmayan bu kadının ya kafasında hikayeler kurduğunu ya da sözlerinde gerçek payı olabileceğini düşünüyordu...Şimdi işte tam sırası diye düşündü
-Nadiin sen bazan çok tuhaf şeyler söylüyorsun kafam karışıyor hadi anlatsana geçen de sabah sabah hiç anlamadığımız bir dilden güzel huzur veren bir şey vardı hani ne demeli adını bilmem ki yani şarkı gibiydi...Kulağıma öyle hoş geldi ki halk ezgisi gibi bir şeydi...Onu bir gün yine dinlemek isterim..
-Sır tutmasını bilrmisin? Jodi gayat samimi,
-Hı hı dedi gözlerinden samimiyeti anlaşılıyordu...Nadin,Jodiye doğru eğilip yaklaşarak anlatmağa başladı...
-Bana neler oluyor ben de anlayamayorum jodi.ve devam etti
-O duyduğun müslümanların ibadeti için bir çağrı imiş,annem Mısırdan beğenip almış...Ama asıl mesele beni bir kaç kez uzaya kaçırdılar ilk kaçırıldığım da bir hayli küçüktüm. kaçırıldığım yerdeki insanların dilini de öğrenmiştim...Bu ezgiye çok benziyor...İkinci defa beni bir dağ köyüne kaçırdılar...Orada uzun süre kaldığımı sanıyorum...
Jodi zaman zaman inanmayan bakışlarla bakıyordu....
Nadin içini çekerek anlatmasına devam etti..
-Geçen gün Uz beni upuzun saçlarına sarıp elektirik verdi bana -Sen benim sevgilimi almıştın uzun bir süre önce diye,görsen ne kadar korkunçtu
-Yapma Nadin bunlar hep hayal ürünü olmalı,bi kere Uz,un saçları kısa..
-Sen öyle san bir düğmeye basıyor ve saçlarını sanki bir bobinden salınırcasına topuğuna kadar indiriyor...Görmeliydin kendimi bir anda Uz,un tepesinde buldum...Saçlarının çok kötü koktuğunu söyleyince de, -sana elektrik verdim demez mi?
Nadin bir ara sustu,derin bir sesizlik oldu, sonra devam etti anlatmağa...
-Pol,e ne zaman anlatsam beni dinlemiyor, hayal aleminde yaşadığımı söylüyor...Uzaya kaçırıldığım yıllar Pol,ün babasından ayrılmış Amerikaya gitmiştim...Pol,e babaannesi bakıyordu...
Şimdi de,Philip, benim kocam olduğunu bu çocukların da çocuklarımız olduğunu söylüyor...Hangi dilden konuşuyursa onu hiç anlamıyorum...Müslüman olduğunu, Türklerin ülkesinde bir dağ köyünde evlendiğimizi söylüyor inanırmısın?
Jodi hayli şaşkındı...ve sordu
-Nadin şimdi philip müslüman mı uzaylı mı?
-Ne bileyim bizi birlikte kaçırdılar elbette...
Yukardan gök gürültüsünü andıran bir kahkaha duyuldu...
Ardından bir yerde bir musluk açık bırakılmış gibi oluk oluk sular akmağa başladı merdivenlerden aşağıya, iki arkadaş kendilerini bahçeye zor attılar...
Uz,un hışmından kurtulamamışlardı...
Uz, bütün bu konuşmaları dinledikten sonra memleketinden,Fil, at,eşek, koyun horoz ve insan yerine maymun getirmeğe karar verdi.
Ertesi sabah,Jodi ve Nadin ağızları bir karış açıldı hayretler içinde kaldılar. Rene ve tim sevinç çığlıkları attılar,gördükleri manzaradan çok etkilenmişlerdi...
-Bunlar ormandan mı kaçmışlar Nadin?
-Yok canım bu Uz,un işi olmalı iyi de yapmış demeye kalmadı, fil Nadini hortumuna takıp bir anda sırtına bindirdi...Tabii ki Uz,un komutuyla oluyordu bu gariplikler..
Tim maymunun peşinden koşmaya başladı; Jodi ise,iyi bir at binicisi olduğu için hemen bir zıplayışta ata bindi rüzgar gibi uzaklaştı oradan.
Çadırdan ilk çıkan johnaton oldu ardından Pol göründü ve gördüklerine inanamadılar.Şakın ve mutlulardı, ister istemez bu şamataya onlar da katıldılar.
-Gene bunlar senin işin değil mi Nadin?
-Yok daha neler ben nasıl başarırım bunları? Yapsa yapsa Uz yapar şu sizin uzaylı.Yakınlarda bir orman veya köy olmadığına göre.
-Uz da kim anne?
-Kim olacak uzaylı dedim ya
-Nee biz onu dondurmuştuk oraya gitmenin yasak olduğunu söylememişmiydim?
Nadin saflıkla sırlarını ağzından kaçırmıştı; ee şimdi ne olacak,tı kimbilir?
Pol o hırsla eve girip merdivenleri üçer beşer çıktı,çıkıp dosdoğru uzaylının yanına gitti.
Daha ağzını açıp konuşamadan,kendini annesinin arkasında filin üzerinde buldu. Pol sinirinden öfke ile bağırıp çağırırken, diğerleri kahkaha ile gülüyorlardı...
Bu arada phlip koyunun sütünü sağmış sütlü kakao ikram ediyordu.
Nadin ve Pol uzun bir süre filin üzerinden inemediler. Mır mır kedi ve Badi maymunları kıskanmaya başladılar,bu durumdan Rene ve Tim dahil herkes mutluydu.
Pol her ne kadar annesine kızıp bağırsa da, o da çok eğleniyordu.
-Bak Pol dedi Nadin; Uzu kızdırmağa gelmez bereket bu yaptığı iyi bir şey
sen de küçüklüğünden beri hayvanlarıı çok seversin.Rene ve Tim de çok mutlular..
-Tamam anne iyi de biz onu dondurmuştuk,bizim projemizi her seferinde bozuyorsunuz.
-Her ne yaptıysanız,yaptığımız çalışmalarda hep başa dönüyoruz.
-Ama Pol biz yapmadık o her şeyi kendisi yapıyor boşa uğraşma...
Sırada bu güzel hayvanlara isim koymak vardı,herkes bir isim söyledi ve kabul ettiler. Johnaton,filin adı taksi olsun dedi, Jodi, koyuna Şiribim deriz nasıl güzel mi? diye sordu.Nadin maymuna Çikita, eşeğe Süslü, ata da Kırbaç ve tavuğa Bodur olsun diyip anlaştılar.
Yanlız tavuğa arkadaş olarak bir horoz lazımdı; Nadin bunu da kendi yöntemi ile çözdü.Bir alışverişten arabası ile dönerken yol üstündeki bir çiftlikten çaldı horozu.,
Tez zamanda tavuk kuluçkaya yatırıldı...
Aradan bir yıl geçti; Pol annesini kovmak yerine,gitmemesi için yalvarıyordu artık...Bu tatlı kaçık ve Jodi evi çekip çeviriyordu...Onları evde sevmeyen yoktu...Şimdi bir sürü at,koyun ve diğer hayvanlarla tam çiftliğe dönmüştü tepede ki ev.
Çikita Uz la samimiyeti ilerletmiş onun omuzundan inmiyordu hiç..Onunla konuşup şakalaşıyor, komik ve şirin halleriyle onu güldürüyordu...
Bir de evdekilerden Johaton u Jodiyi seviyordu.Bi gün öyle bir şey söyledi ki herkes kahkahalara boğuldu
-Johnaton ben Uz,la evlenmek istiyorum
-Ne ne diyırsun sen Çikita yanlış mı duydum?
Pol ağzı bir karış açık onları dinliyorken,Çikita aniden Johnaton,un omuzuna sıçrayıp oturdu....
Binbir şaklabanlık yapan maymun
-Evet evet yanlış değil duyduğun
Jodi ama Çikitacığım bunu Uz,a söylemelisin dedi.
Çikita yarı tarzanca yarı maymunca ona söylediğini ve onun çok güldüğünü anlattı.
-Ama bir daha söylemen lazım sana inanması için
Çikita birden yere atşlayıp,Jodinin elini tuttu
-Hadi, hadi birlikte söyleyelim diyerek kızı çekiştirmeye başladı,Uz,un çadırına girdiklerinde gözlerine imanamadılar.
Uz tepesindeki bir düğmeye basınca o da aniden maymuna dönüşmüştü ve çok şirindi Jodi gözlerine inanamadı
Onun yerinde cilveli bir maymun duruyordu..
Çikita,
-Yani bu evet demek mi oluyor Uz diye sordu
.Olanlardan etkilenen Jodi kandini dışarı zor attı.
Bütün ev halkı haberi duymuştu,
Bu kez Pol de gülmeye başladı.Evdeki misafirlerin gitmeyeceğini anlayan,Pol ve Johnaton uzaylıya özel bir çadır kurmuşlardı.
Yine ilk konuşan Pol oldu
-Bu iyi oldu aslında maymunlar deneylerimiz için daha da uygunlar.Nadin Pol,ün çenesine bir yumruk attı
-Yoo yoo Pol bunu yapamazsın dedi.
Bir süre sonra ortalık sakinleştiğinde bir uzay aracı Uz,un kaldığı çadırın önüne inmişti bile...
Çikita ve Uz koşa koşa gidip araca bindiler.Nadinin yüzündeki mutlu gülümseme, gün batımını, bu güzel bahar akşamında,ve onlara el sallayan Çikita ile Uz,u uzun süre seyredip,tam herkes içeri girmek üzereyken, bir araç daha geldi, sarkıtılan ip merdivenden, Namur,un bu dağ köyüne,içinden uzun bacaklı bir başka güzel yaratık indi yeryüzüne...
Bu olayların üzerinden bir asra yakın bir zaman geçtikten sonra iki kardeş şehir, Namur,ve Anamur şehrinin mezarlıklarında garip olaylar görülür oldu...
Sıcak yaz günlerinde sıcaklığın,kırk dereceyi aştığı durumlarda mezarlık bekçisi kıt olan suyla ağaçları sulamak için tereddüt ederken,elinde hortum her dönüşünde mezarlığı sulanmış bir vaziyette buldu.
Bekçi bir kaç mezara özel bir bakım gösteriyordu...Bunlar sonradan müslüman olan Nadin ve ailesi idi,şimdi mezar taşlarında değiştirilen isimlerinin yanında bir uzay aracının resmi görülüyordu...
Bekçinin anlattığına göre, geceleri ıssız mezarlıkta seslerle uyanıyor, ve gördüklerine inanamıyormuş...Fillerin maymunların dolaştığını görüp söylediğinde hiç kimseyi inandıramadığından herkes bekçiye şüphe ile bakar olmuşlar.
Yüksel Nimet Apel. 9--Temmuz-2005/ Cumartesi
SON.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.