YAŞAMDAN KESİTLER.. (12) ÖĞRETMENİM ***ŞÜKRÜ KAPUCU***
Şiir sayfasında da andığım, emsalsiz eğitimci, insan adam ve bir büyük memleket sevdalısı Laik Demokratik Cumhuriyet ve Atatürk İlke ve İnkilaplarının yılmaz savunucusu Şükrü KAPUCU Ankara Kurtuluş Lisesinden öğretmenimdi.
İlk öğrenimimden başlayarak onlarca öğretmenim var adlarını hatırladığım, belki bazılarını anımsamakta zorlandığım. Aralarında, eğitimciliği, insanlığı itibariyle ve bize katkılarının önem ve boyutu bakımdan mühim etkileri olanlar var.
Ancak içlerinden birisini, sevgili Öğretmenim Şükrü KAPUCU’yu her daim başka bir nazarla gördüm ve O’nu hep fikrimde, yüreğimde çok müstesna bir yerde muhafaza ettim.
Öğretmenim herkesin kabul ettiği gibi daima ilim, irfan ve vicdan sahibi, vatanını milletini her şeyin üzerinde tutan, insan haklarına saygılı bir insandı. Vatan ve millet sevgisi ile ilgili tutumundan dolayı zamanın o olmayası, olamayası gerekleri dolayı hak etmediği muamelelere muhatap oldu zaman zaman. Ancak O, bu tutumundan her ne pahasına olursa olsun asla taviz vermeyecek kadar sağlam bir kişilikti.
Bugün ne yazık ki bir benzerine rastlayamadığımız bu örnek kişilikten bahsederken, O’nunla gerek öğrenimim sırasında ve gerekse daha sonraki zamanlarda karşılaştığımızda yaptığımız konuşmaların yanısıra asla değişmeyen, dönüşmeyen kişiliğini anımsadıkça tüylerim diken diken oluyor hala.
Bir özel söylemi vardır Öğretmenimin, şikayetlere dayalı olarak karakola davet edildiği günün ertesinde tüm sınıfın karşısında;
-Deseler ki “Eyyy!! Şükrü KAPUCU, gel şu sahip olduğun düşüncelerden vazgeç, en azından değiştir düşüncelerini, seni paraya pula boğalım, en güzel yerlerde görev yap, yaşa rahat et”
-Cevabım koskoca puntolarla, haykırarak “…HAYIIIIIIRRRRR…”
-Deseler ki “Eyyy!! Şükrü KAPUCU, şu sahip olduğun düşüncelerden vazgeçmez isen eğer, seni zindanlara atarız, işkencelerden işkence beğenirsin, ömrün boyunca süründürürüz seni, doğduğuna pişman olursun..”
-Cevabım değişmez, daha büyük ve devasa puntolarla haykırarak “…HAYIIIIIIRRRRR…”
Öğretmenim bu konuşmayı yaparken bir başka heybete bürünürdü, sığmazdı adeta sınıfa, okula, dünyaya..
Öğretmenimin hususiyetleri anlatmakla bitmez. Çok güzel hatıralarımız var kendisine dair. Bazısı ders alınası, bazıları ise içinde dersler de barındıran hoş, esprili ve bir o kadar da ciddiyet esaslı hatıralardır.
Ders işleme anlayışının emsalsiz olduğunu söylememe dahi gerek yok.
Bir büyük motivasyon ustası idi.
Derslerini can kulağı ile takip ederdik.
Sadece fizik dersi değildi takip ettiğimiz.
Hayat dersleri vardı tüm detay ve incelikleriyle.
Ekonomi öğrenirdik sayesinde.
Ülke siyasetinin gereklerini, gelmişini ve geçmişini irdelerdik sayesinde.
Sanattan bahis olmadan olur muydu derslerinde ?? Asla ..
Ders yılı sonunda okul idaresinden kendisine bir sınıf tahsis edilmesini isterdi. Sebebi ise dershaneye verecek parası olmayan öğrencilere karşılıksız kurslar vererek, üniversite sınavlarına daha bir güvenle girmelerini sağlamaktı. Bu davranışı ile ülkenin aydınlanmasına, gelişmesine ne denli önem verdiğini, insana yapılan yatırımın önemini göstermiştir hep. Bu davranışının bir başka örneğinin olduğunu görmedim duymadım.
Okulun yaşça büyük öğrencileri Cemal Gürsel Meydanında bir büyük kavgaya tutuştuğunda, aralarına Şükrü KAPUCU’dan başkası girmeye asla cesaret edemezdi. Öğretmenim müdahil olduğunda olaya, ortalık sütliman olurdu. Herkes elindekini değil, elini de saklardı saygı ve mahcubiyetle.
Yıl sonu okulun başarılı öğrencilerine verilen ödül töreninde tüm okul tek bir ağızdan “..KAPUCU..KAPUCU..KAPUCU..” nidası ile seslenerek bir başarılı öğrenciye ödül vermesi için sahneye çıkmasını isterdi hemen.
Öğretmenimin bir büyük çantası vardı. Yanında koltuğunun altında zorlukla taşıyabildiği bir çok da klasör. Öğrenciler yarışırdı adeta yardımcı olmak için. Asla istemezdi böyle bir yardımı. Kendine yetmek gibi bir büyük direnci vardı, eskimeyen, tükenmeyen.
Her daim şık ve bakımlı idi.
Öğrenciye karşı daima özenli bir yaklaşım içerisinde idi.
Sınıfa girdiğinde, ceketi ilikli, tahtanın önüne durur ve yüzü sınıfa dönük olarak tüm sınıfı sevecen bir tebessümle başını eğerek selamlardı. Ancak bu esnada karşılıklı saygı esasları gereğince de tüm sınıfın ayakta olmasını beklerdi.
Bir başka özelliği var ki, asla unutulmayacak kadar tüm öğrencilerin bilinçaltına kazınmıştır mutlaka.
Hani dedim ya bir büyük çantası vardı. Fizik Dersindeki yazılı sınav zamanında tek tip kağıt kullanılması hepimiz için ve tabii Öğretmenim için vazgeçilmez bir prensipti. Ayrıca iyi bir ödev ve güzel bir yazı nota tesir edecek kadar mühimdi O’nun için.
Sınıflardaki sıralar bir hayli eski ve yıpranmış olduğu için yazılı sınavlarda öğrencilerin, cevaplarken kağıtlarının yırtılmaması, delinmemesi için yazılı kağıdın altında kullanmaları amacıyla özel boyutlu kartonlar kestirip getirir ve tekrar geri almak üzere sınıfa dağıtırdı. Çok tabii olarak yazılı sınavda tek tip kağıt kullanım gerekliliğinden dolayı, yazılı kağıtlarını da kendisi bizzat kırtasiyeden satın alarak getirir ve dağıtırdı.
Bu yazılı sınavlar sırasında yaşadığımız kimi olaylar vardır, Öğretmenimizi sevgi, saygı ve tebessüm ile andığımız.
Yazılı kağıtlarını o zamanki para ile beherini 5 kuruşa kırtasiyeden satın alırdı kendisi. Ancak yine öğrenciye aynı bedelle verirdi. Herkes sınavda kullandığı beher kağıt sayısınca 5 kuruşu vermek zorundaydı.
Sınıf mümessili kağıtları dağıtır ve paralarını da toplayarak Öğretmenime verirdi. Bir büyük özenle sayardı toplanan parayı. Ola ki bir 5 kuruş noksan çıkmıştır. Sınıfa seslenerek
- Dağıttığım kağıtların bedelinden 5 kuruş noksan çıkmıştır. Her kimse ödemeyen, lütfen mümessile versin.
Belli ki bir öğrenci Öğretmenimin o doyumsuz bir tadı olan hitabetini özlemiştir ve borçlu olduğu 5 kuruşu koymamıştır sıranın üstüne.. Öğretmenim bir süre daha bekledikten sonra
- Lütfen 5 kuruşumu gönderiniz. Seka kağıt fabrikası babamın malı değil. Bakın hem kağıtları aldığım bedelle size veriyorum, üstelik bir de rahat ve düzgün yazmanız için karton da getiriyorum. Üstelik bu 5 kuruş benim bir aylık emeğimin de karşılığıdır. Dolayısı ile de bana borçlu olduğunuz bu tutarı derhal ödemenizi talep ediyorum.
Bir zaman sonra sınıf mümessili 5 kuruşu ya cebinden çıkarmıştır, ya da her kimse borçlusundan alarak Öğretmenime takdim eder. Ancak öğretmenim bu 5 kuruşun gerçek borçlusundan alınıp alınmadığı konusunda tereddütlüdür. İlgisiz birinin bu parayı vermiş olması O’nu rahatsız edecektir. Zira hak, hukuk ve adalet terazisi çok hassastır Öğretmenimin. Mümessili tahtaya diker, yüzünü sınıfa döndürür ve kendi dediklerini aynen tekrarlamasını ister.
-
"Bugünkü yazılı sınav sırasında dağıtılan yazılı kağıtları sebebiyle noksan çıkan ve bilahare Öğretmenime takdim ettiğim 5 kuruşu cebimden vermediğime, gerçek borçlusundan aldığıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."
Böyle idi Öğretmenimin vazgeçilemez hasletleri.
Yukarıda belirtilen olay hayatı pespaye yaşamakta olan kimine göre çok basit bir hal imiş gibi gelebilir.
Bu anlatılanlar içeriği ve yarattığı sonuçlar açısından ele alındığında çok büyük bir önem kazanır.
Kimse kimsenin hukukunu çiğnemeyecek.
Herkes bir diğerinin hak ve hukukuna saygılı olacak.
Kendi menfaatini gözetirken insan, başkasının menfaatine halel getirecek davranışlardan kaçınacak.
Doğru, dosdoğru olabilmenin öğretisi idi bu örnek tutum.
Bir ülkenin bütünlüğü, selameti ve ulus olabilme yolunda asgari koşullardan bazılarıdır, olması istenilen.
Bugün kimler neler üzerine yemin etmekte ve sonra kokuşmuşluğu, bozulmuşluğu ve şahsiyet erozyonunu ifade eden neler yapmaktalar, ülke, millet yararına olmayan.
Cumhuriyet neslinin yılmaz, yıkılmaz bir büyük idealist savaşcısı olarak tanıdığım ve sonsuz hayranlık beslediğim Öğretmenime Allah’tan rahmet diliyorum.