- 1114 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Asya Kurdu (Düşüngülü Eleştiri)
A S Y A K U R D U
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
‘Devletin yüceliği milletin saadetidir.’ Kitaptan.
Süleyman Yücel’in ikinci romanı, ‘Kızıl Kılıç’ın Dönüşü, Asya Kurdu’ özgün dille kaleme alınmış.
‘Asya Kurdu,’ kahramanlarıyla başlayıp biten bir öykü değil. Turgut Özakman’ın ‘Şu çılgın Türkler’ini çağrıştıran bir roman. Kahramanları Hunlar!.. Mete Han efsanesi anlatılmak istenmiş. Tarihe mal olmuş bir kahramanı yazmanın zor ve tehlikeli olduğu düşünülmemiş.
Mete Han, bir tümen askerini bir meydanda toplar, önce atlarını daha sonra da evdeşlerini (eşlerini) oklatır (öldürtür). Askerleriyle birlikte atını ve evdeşini öldüren Mete, ‘At, avrat, silah (pusat)’ sözünü hiçe sayarak, ‘Nasıl olur da bir atı bir devletten daha üstün tutabiliriz’ (s.104) diyerek atını düşmanına verir. Daha sonra gelen elçilere, ‘Bir kadın komşu bir devletten değerli değildir!’ (s.112) diyerek karısı Alankova’yı verir. Tung – Hu Han savaş istemektedir bu kez de toprak ister. Askeri bir deha olan Mete, ‘Toprak devletin temelidir! Devlet toprağını başkasına nasıl verebiliriz?’ (s.113) diyerek ordunun savaşa hazırlanması talimatını verir.
Yücel, ‘Asya Kurdu’nu yarattığı kahramanlar üzerinden kurgulamadığı için tam olarak roman iklimi de oluşturamamış. Nihal Atsız’ın ‘Bozkurtların Ölümü,’ ‘Bozkurtlar Diriliyor’ romanlarındaki gibi bellekte iz bırakan destansı bir efsane ve kahramanlar yaratamamış. Roman kahramanlarına o döneme uygun adlar takmış. ‘Asya Kurdu’ katmanlara ayrılarak yazılmamış. Anlatılmak istenen şeyin sırası geldiğinde öykülendirilmiş, serim katmanları oluşturulmamış.
Geriye dönüş tekniğinden yararlanıp okurun nabzına göre şerbet vermemiş. Özellikle bu tür romanlarda yapılmalı… Rol verilen kahramanlar üzerinden kutupluluk da yaratılmamış..
Aynı paragrafta fiil kiplerini di’li ve miş’li geçmiş zaman olarak karışık kullanması okuru yoruyor. Zaman doğru kullanılmamış izlenimi veriyor. On bir satırlık paragrafı birlikte okuyalım. ‘Çin İmparatorluğu tüm gücünü bu boşluğa doğru yöneltti. Böylece kuşatmadan kurtuldular. …yoluyla önlemiştiler. …ermiş oldu. … Türklerle anlaşmıştı. …Mete Han’a vermişti.’ (s.164)
Süleyman Yücel, romanında kendine özgü temiz bir dil oluşturmuş. O dönemi anlatmakta oldukça başarılı. Romanın yüzde 33.2’si diyaloglarla geçiyor. Sayfada ortalama 4 paragraf yapmış.
Yazının izine düşen okurun alımladığı güzel parıltılı sözler: ‘ebedi bir devlete sahip olmak, ancak güçlü bir başkentle mümkündü.’ (s.124) Yazarın yazmakla yükümlü olduğu hoş olmayan sözler: ‘Han’ın kafatasının, ant törenlerinde kımız içmek için kullanılmak üzere gümüşletilmesi emredildi.’ (s.116) Absürt ve argolu sözler: ‘Oklayın kancık dölleri’ (s.174) ‘Tatar Han’ın pis eniği!..’ (s.210) Soyutlama işini iyi yapan Yücel, ‘Asya Kurdu’ romanını yüzde 9.8 oranında yabancı sözcükle yazmış (sayfada ortalama 20.4 kez yabancı sözcük kullanmış).
Deneme biçemi anlatıma yer vermeyen Süleyman Yücel, okuruna imgelerle küçük de olsa çiçek bahçesi oluşturmuş. ‘Bir ok tufanıydı yaşanan…’ (s.26) ‘Yazık olacak yiğide!.. Gönlündeki ateşe söz geçiremez olmuş.’ (s.108) Sayfada ortalama 1.3 kez imge kullanmış.
Mete Han’ın hayatını anlatmak isterken ayrıntıları unutan Yücel, kahramanların iç çatışmalarını anlatan içmonoloğu her iki yüz otuz iki sayfada bir kez yapmış, oldukça düşük bir oran. “Mete Han’ın ise dudaklarından bir cümle döküldü: ‘Boynuz kulağı geçermiş!’ Bu sözü kendisinden başka kimse duymamıştı.” (s.148)
Romanı roman yapan ayrıntılar: “Atlarından inerek daire oluşturdular. Bir kap kımızın içine bileklerinden kan damlattılar. Tanrı’ya yakarıştan sonra herkes birer yudum ‘Ant kımızı’ içti.” (s.39)
Montaj tekniğinden yararlanmayan Yücel, bir toplumun dilini yansıtıp kültürünün de izini süren sözvarlığı atasözünü her yetmiş yedi sayfada bir kez kullanmış. ‘Açın üzerine dokuz yorgan da örtsen uyumaz!’ (s.19) ‘Balık baştan kokuyordu tabii.’ (s.157)
Orta Asya öyküleri yazmakta ustalık gösteren Yücel, bellekte özgün imgeler uyandıran benzetmeleri sayfada ortalama 1.6 kez kullanmış. ‘önlerindeki Çinlileri çil yavrusu gibi dağıttılar.’ (s.156) ‘gök yeleli kurdun dağılan sürüsü gibi Tung – Huların’ (s.115) Benzetmelerin açıklamaları kaldırıldığında eğretileme olarak görünür. ‘Kartal bakışlarıyla elçileri ve yanındaki adamları süzdü.’ (s.125) Sayfada ortalama 1.8 kez eğretileme yapmış.
İşlek ve canlı bir dili olan Yücel, yazınsal dile estetiklik katan pekiştirmeleri sayfada ortalama 1.0 kez kullanmış. ‘okları peş peşe fırlattılar’ (s.173) ‘çerileri paramparça ettiler’ (s.174)
Öykünün odağına aşkı yüzeysel koyan Yücel, birer söz öbeği olan deyimi sayfada ortalama 0.7 kez kullanmış. ‘Hepsinin canı cehenneme.’ (s.139) ‘Can pazarı kurulduğu alanda’ (s.160)
Öykülerini gerçekçiliğe bağlı kalarak yazan Yücel, yazıyı kuruluktan kurtardığı gibi çekici bir hale de getiren mizahı sevmiyor. “ ‘Kaç kez fırsat doğdu; fakat kılıcını indirmedi. Hasta falan mı yoksa? Şuna baksana acemi gibi kılıç vurur.’ ‘Bana hiç öyle gelmedi. Akın yüzü görmeyiz. Belki de canı oynaş ister.’ ‘Bak bunu düşünmedim. Kimin canı istemez ki.’ ” (s.70) Her yüz on altı sayfada bir kez mizah yapmış.
Benzetme, deyim, atasözü ve ikilemeleri zaman ve mekâna uygun yapan Süleyman Yücel, kahramanların içinden geçenleri dile getiren bilinççakımını her on altı sayfada bir kez kullanmış. “ ‘Yine iyi haberlerle dönmüştür!’ diye geçirdi içinden.” (s.19)
Alıntı tekniğinden hiç yararlanmayan Yücel, tarihin her döneminde kullanılan ikilemeleri sevmiyor. ‘güzel suyu kaynıyordu. Kana kana içtiler.’ (s.172) sayfada ortalama 0.1 kez ikileme yapılmış.
Bilinç akımı ve içmonolog tekniklerini yeterince kullanmayan Yücel, sözün kendi anlamının dışında kullanılması olan mecazı sayfada ortalama 1.3 kez kullanmış. ‘Gökyüzü Türk ulusuna çadır oluncaya dek at sırtından inmeyecek’ (s.72) ‘Ölüm korkusu yürekleri dolduruyordu.’ (s.157)
Yazın diline yüreğini de katan Yücel, dilin zenginliğini artıran terimleri sayfada ortalama 1.5 kez kullanmış. ‘Zırhlı yelekleri göz kamaştıran iki tümen sınır kartalı’ (s.179) ‘gizlenerek Çin Seddi’ne doğru’ (s.180)
‘Asya Kurdu’nu edebiyat katına yükseltmek için gayret göstermeyen Yücel, bir kanıt türü olan betimlemeyi sayfada ortalama 13 satır yapmış. ‘ak atlar, doğuda mavi atlar (kır) duruyordu. Kuzeyde sıralanan siyah atlar ise ürkütücü görünüyordu. Güneydeki doru atlar, bulutların arasından kendini gösteren kış güneşinin ve eriyen karların ışığı altında yakut gibi parlıyordu.’ (s.161) Ruh çözümlemesi ise sayfada ortalama 0.2 kez yapılmış. ‘Töre özümdür benim, kutsalımdır! Han babam kocamış aklıyla zorbalığa itti beni. Zorbalık yanan bir ateş gibidir, yaklaşanı yakar. Töre ise su gibidir, aktıkça nimet çoğalır.’ (s.94)
Tarihi roman yazmayı seven Yücel, okurun gülümsemesini gevreten soruları sayfada ortalama 1.9 kez yöneltmiş. ‘Akıbetlerinin ne olacağını sorup duruyorlar. Acaba yardım gelecek miydi? Türk askerlerinin niyeti neydi? Kendilerine zarar verir miydiler?’ (s.157)
At renklerine göre bir ordu kuran Mete Han’ı romanına kahraman yapan Yücel, varlıkların konumlarını gösteren sıfatı sayfada ortalama 4.2 kez kullanmış. ‘Atlar terden sırılsıklam olmuş, ağızlarından köpükler çıkıyordu. Erlerin yağız çehreleri öfkeli’ (s.178)
‘İnsanlığın hepsini bir gövde ve her ulusu, bunun organı saymak gerekir. Bu gövdenin, bir parmağının ucundaki acıdan, öteki bütün organları etkilenir. Ancak böyle bir düşünüş, insanları, ulusları bencillikten kurtarır.’ 17.03.1927, Atatürk. * Kızıl Kılıç’ın Dönüşü, ASYA KURDU / Süleyman Yücel / Karakutu Yayınları / 232 s. * * Sayın Kültür Bakanı, hâlâ işinize ısınamadınız!... Sözcük Üretim Enstitüsü ne zaman kurulacak?..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.