- 2082 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİZİM ÇOCUKLUĞUMUZ ÇOK GÜZEL GEÇTİ!!...
Bizim çocukluğumuzda manevi değerler,ahlak kavramı ve namus toplumda en önde tutulan değerlerdi.İnsanlar birbirinin ahlakını nasıl daha bir güzelleştirebilirim endişesini taşır,elinden geldiğince kendisi ve ailesiyle toplum bir bütün olarak hareket eder,komşusunun ayıbını hemen yüzüne vurmaz,ayıpları örterdi...
Bizim çocukluğumuzda bizden büyük olan teyzelerimiz,ninelerimiz bizi yolda görünce bir köşede yolun kenarına çekilirler bize erkek diyerek saygı gösterirlerdi.
Biz geçtikten sonra yollarına devam ederlerdi,büyüklerinden öyle öğrenmişlerdi.
Onlar Osmanlı kadınlardı,herşeyde İslamı yaşar ve yaşatırlardı.
O Osmanlı kadınlar bir bir yaşlanıp hayatımızdan güzel diyarlara gittiler.Allah orada ikram etsin o mübarek Hanım Efendilere...Bizim çocukluğumuzda kız ve erkek ayrı odalarda oyun oynardık.
Sokakta isek ailelerimizin gözetiminde körebe,saklambaç,misket oynardık.Kış aylarında karın yağışıda bir başkaydı.
İlk yağan karı yemez,pis olduğunu bilir üçüncü,dördüncü sefer yağan tertemiz kardan yer,kartopu,kızak kayarak üşüyen ellerimizi sobanın başında bir güzel ısıtırdık.
Bizim çocukluğumuzda mahallenin bir namusu vardı.Kötü birisi varsa uyarırlardı yok yine yapıyorsa büyüklerimiz onun icabına bakarlardı.
’Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir.Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir’Ziya Paşanın bu şiirindeki hakikat ifadeleri mahallenin kolluk kuvvetlerince yapılır,mahalemizin o tertemiz yapısı her zaman korunurdu...
Bizim çocukluğumuzda bir hanım bir erkeğin asla evine yalnız olarak gitmez,onu evine içeriye asla kabul etmezdi.
Toplumun bunu yanlış değerlendireceğini bilir ona göre ortamında usulünce görüşerek dedikodulara mahal vermezlerdi...Bizim çocukluğumuzda sinemalar yeni yeni açılmışlardı.
Gündüzleri öğle matineleri olur ona sadece aileler giderdiler,akşamlarıda yine ailece izlenebilecek filmler seyretmek için sinemaya giderdik.
Yaşlı amcalarımız şimdiki dizi ve filmlerdeki sahnelere göre yüz kere yıkanmış filmlerde öyle bir açık sahne olursa elleriyle gözlerini kaparlar ve çocukları bu sahnelerden uzak tutarlardı...
Bizim çocukluğumuzda amcalar,dedeler ailenin tek söz sahibiydiler.Ailenin herşeyine onlar yön verirler,gençlerin küsmesi durumunda barıştırlardı.
Bir kız baba evinden koca evine vardığında ancak kefenimle babamın evine dönerim derdi.
Öyle eften püften ,incir kabuğunu doldurmayacak meselelerden ayrılığı düşünmeyi akıllarına bile getirmezlerdi...
Bizim çocukluğumuzda kimse evinin dışına,balkonuna geceliğiyle,pijamasıyla,şortla çıkıp gezmezdi.
Hanımlar pardesösüz,çarşafsız,cilbabını giymeden dışarı çıkmazdı,kızlarda aynı şekilde gündüzün belli saatlerinde başını örterek sokağa çıkarlardı.
Hergün çarşıya çıkmaz,aylak aylak sokakta dolaşıp gençleri ayartmazlardı.Dersane nedir bilmezdik,kızlara kötü gözle bakmazdık,okul önlerinde dizilip kızlara laf atmazdık.Onları aynı bacımız gibi bilirdik.Namusları namusumuzdu..
***
Bizim çocukluğumuzda büyük mağazalar ,Avm ler yoktu,bakkal,banka,PTT,Okul gibi resmi daireler vardı sadece orada erkek vazifeliler çalışırdı çoğunlukla,kadınlar,hele hele evlenmemiş genç kızlar asla öyle bir işyerinde çalışmazlardı.
1970 den beri babamın mağazasında çalışırken,çalışan bir genç kızı Kırıkkalede ben asla göremedim.1978 yılına kadar bu durum böyleydi,çalışan bir kız ilk defa bizim dükkana bir komşu mağazada işe başlamıştı,gençler ona kötü kız olarak bakarlardı,öyle görerek ondan faydalanma yoluna gitmeyi düşünürlerdi.
İstanbulda 1985 yılında Üsküdarda bir akaryakıt istasyonunda kızları pompa başında görünce hayretle karşılamıştım.
İstanbul daha batıda olduğu için bozulma oraya daha önce gelmişti.1974 yıllarda aldığım bir gazetede Ş.Yüksel Şenler bir makalesinde İstanbulda bir mağazada ilk defa çalışmaya başlayan bir kızımıza nasihat ederek yaptığı işle bir çığır açtığını,bu kötü çığırdan giren bütün kızların günahının sırtına yükleneceğini yazıyordu...
Bizim çocukluğumuzda Allah diyen bir İhsan Dedemiz vardı,birkaç sene önce rahmetli oldu,yollarda gezerek ekmekleri kanalizasyona atmayın,çıplak gezmeyin diye kızlara, kadınlara uyarıda bulunurdu.
Bir Dede daha vardı Allah rahmet eylesin yolda bacağı açık,etekli birini görünce ona kızar, bastonuyla ayağından çekerdi.Karısını kızını açıp yanında gezdiren erkeklere yol ortasında... diye bağırırdı.Allah rahmet eylesin o iyi,müslümanlar bir bir Hakkın huzuruna gittiler.
Ortada erkekliği kalmamış,sulandırılmış müslümanlar kaldı.Sokakta öpüşen gençlere bırakın bir şey demeyi,susarak adeta onları tasvip edenler çoğaldı.Her taraf,sokaklar,caddeler,havamız iyice kirlendi,nefes alınamaz hale geldi.
Bizim çocukluğumuzda televizyon yoktu,bir komşumuz ilk televizyonu evine aldığı zaman akşamları o eve dolar komşumuz pijamasını giyip yatardı da biz salonda tv.kapanana kadar,bekler kış günleri beraberce televizyonu siyah beyaz izlerdik.
Baktılar olmuyor, mahallede taksitle herkes Avrupa’nın o teknolojisi çoktan bırakılmış ITT Shaube lorenz televizyonlarını evlerine sokmuşlardı.
Kocaman anteni çatıya kurarlar, karladığı için sık sık çatıya çıkıp çevirirlerdi.Şimdi evine koymayan mı kaldı?
Bu televizyonlarla bizde batılı olmuştuk.Artık çocukları durdurmak imkansızdı.Fakirde görüyordu reklamda gösterileni ,zenginde ama alacak parası varmı yokmu düşünülmüyordu.
Bozulma sinemadan sonra işte en çok bu televizyon melanetiyle başladı.Bende gençken televizyona bakmazdım,müsafir gelince bir odaya geçer ibadet ederdim.
Zamanla öyle alıştım ki kitap okuyamaz duruma geldim.Dini anlamda ne kadar bilgim varsa1990 da televizyonu evime soktuğum güne kadar olan kitap okumalarımın birikimidir...
Televizyon melaneti bankayı,genelevi,dansözü,içkiyi,kumarı,at yarışlarını evimize getirdi,haberimiz yoktu o ana kadar,hiç değilse çocuklar bilmiyordu.
Dansözler -affınıza sığınırım- TRT de yılbaşında oynatılırdı.Kanallar çoğalınca seç seçebildiğiniz kadar,müstehcenlik hayatımıza oluk oluk sokuldu.
Yapılan bu kötülük hareketi şeytanın askerlerince su-i maksatlı olarak damardan yavaş yavaş zerkedildi.
İnek şaban karekterini oynayan Kemal Sunalla hem güldük, hem uyutulduk.Hababam sınıfıyla Maarif sisteminin canına okuduk.
2000 li yıllarda hiç unutmam Hayat Bilgisi dizisindeki ’balkon Nesrin’lakaplı iri göğüslü bayanın ilk çıktığı günün ertesi gün okul bahçesinde nöbet tutmaktayım,orta birdeki erkek çocuk İngilizceci bayan öğretmen okula girerken ’balkon ...demekteydi.
Tahribatı görüyor musunuz?Müdür üç kağıtçı,müstahdem çok adi biri,Din dersi öğretmeni tam bir yobaz..
Daha ne olsun,bir de küfür mü etsinler?...
***
Bizim çocukluğumuzda telefon bu günkü gibi yaygınlaşmamıştı.Resmi dairelerde pille çalışan manyetolu telefonlar vardı.
1982 de ben ilk telefonla konuşmuştum.Adanalı bir arkadaşın karı Ankarada ilk defa gördüğü gibi bende ilk defa Ankarada üniversiteye başladığımda görmüştüm.
1985 li yıllarda evimize bir kaç yıl bekledikten sonra ilk telefonumuz bağlanmıştı.Sabit telefondan konuşur nerde olduğumuzu babamız annemiz bilirdi.
Öyle yalan söylemeyi,okuldayım,işteyim diye annelerimizi kandırmayı beceremezdik,daha doğrusu yalanı söyleyemezdik.Allahın bizi her an gördüğünü bilir ona göre hareket ederdik.
İlk çocukluk yıllarımızda camide hocalarımız bunu ,helali haramı çok güzel hikayelerle,Abdulkadir Geylani,İmamı azamın babası kıssalarıyla bize öğretmişlerdi.
Şimdi olanı mezarda yatan o insanlara göstersek ,nolmuş bu insanlara kıyamet kopmuş galiba derler,içlerinde hiçmi iyi bir müslüman kalmamış bunları uyaracak diye hayıflanırlardı.Hiç görmesinler daha iyi.
Onlar bizi belkide daha güzel yerlerde,İslamın asrı saadeti yaşanıyor sanıyorlardır,öyle sansınlar,üzülmesinler...
Nerden bilsinler çok kanallı,uzaktan kumandalı,uydu ile dünyanın 5000 kanalını evimize getiren televizyonun çıktığını,radyonun zararlı tesirlerine göre milyon defa zararlı bu Daabbetül arzın ne müthiş bir bozulma yaptığını,gençleri,kızları yoldan çıkardığını,şeytanın en müthiş silahı haline geldiğini,kızları evden kaçmaya,kaderine isyana teşvik ettiğini,akşam mümin olarak evine giren müslümanı,yılbaşı gecesinde kafir olarak sabahlattığını,dizilerde bilerek bilmeden dinden çıkarttığını...
Nerden bilsinler cep telefonunun bir mesajıyla buluşan gençlerin uygunsuz isyanlarını,zinaya götüren hallerini,mahrem yerlerini facede ifşa etmelerini,sinemaları,AVM lerin halini,kızlı erkekli bir arada yaşayan gençlerimi...
Vah! ülkem ne hale gelmişte haberimiz olmamış!.Bir göle düşen bir taşın oluşturduğu dalgaların yayılması gibi kötülükler içimize yavaş yavaş girdi,her şeye alıştırıldık.
Ne olduysa bize azar azar oldu.1980 öncesi bu şekilde bir arada yaşayan gençlere komün hayatı yaşıyor diyerek komünist derdik.Hz.Lut as.devrindeki sapıklık bile gerilerde kalmış.Her yer bozulmuşta haberimiz olmamış...
***
OSMANCIKTA BOZULDU.TÜM ANADOLU DA..
Bir kaç hafta öncesinde bir vesileyle yolumuz Kırıkkale, oradan Çankırı Kızılırmak üzerinden geçerek Çorum Oğuzlar ilçesi üzerinden Dodurga, Iskilip oradan Osmancık’ a düştü.Daha önce de aynı yoldan bir defa daha gelmiştim.
Bir gece Kargi’da bir arkadaşımızda kalıp,sabah Tosyayi’da gezip görerek memlekete avdet etmiştik.
Oğuzların cevizi meşhur yol boyu ceviz kurutan köylüleri gördük.Tabii bu sıralar pirinç sergilerde açılmıştı.
Pirincin ham hali olan eçltik tıpkı arpa gibi, çeltigı biraz sulu tarlada paletli biçerdöverle biçip ya fırında çoğu kere de güneşte kurutup Pirinç fabrikalarında kapçığı soyulmuş yemeye hazır 5- 10 -25 -50 kg.paketlenmis pirinç alıyorlar.
Pirincin kilosuna biz Osmancikta 8 tl.verip 5 10 kg.aldik.Burada o pirinç 10 tl.Çorum Kastamonu Çankırı insanımız çok güzel hoşgörülü misafirperver tüm Anadolu insanımız gibi.Buram buram Türk Müslüman maneviyat kokuyor buralar.
Şehir merkezleri bile bozulmamış Iskilipte Tosyada Bayatta ..Ama Ünüversite giren turist giren her yer maalesef yavaş yavaş bozuluyor.
Yıl 2001 olsa gerek Ankarada Hacettepe de eşimle tedavi görüyoruz.Memurların Kirikkaleden gelip gittikleri bir köylümüzün çalıştırdığı eski Mercedes 302 Otobüse bir ünüversitede okuyan kızımız bindi.
Binerken farkettim kızın üzerinde göbeği açıkta bırakan askılı buluz vardı.Hanı bugün Kırıkkalede liseli tüm kızların giydiği o açık müstehcen kıyafet.
Otobüse binmeden önce üzerine çantasında olan kısa kol gömleği giydi.Kırıkkalede inerken üzerine uzunkol hırkasını giymişti.
Keskinde olsa üzerine bir de pardesü giymek zorunda kalırdı o yıllarda.Şimdilerde Keskinde bozuldu.Delicede bozuldu.Ünüversite giren tüm illerde durum aynı.Yenilen içilen belli değil.
2001’ lerde Kastamonu’ya okul gezisi için giderken sabahın 5 inde Ünüversite kavşağında kızların otostop yapıp Ankaraya gittiklerini de görmüştüm.
Şimdi Ünüversitenin olduğu her yerde yurtlar olmadı apartlar var 1+1 ler var.
Isteyen aynı çatı altında kız erkekte kalabiliyor.Nerden nereye geldik.
Abdestsiz yere basmayan babaannemin torunu bugün gusül abdesti almadan geziyor mu gezmiyor mu?
Siz de olanı biteni görüyorsunuz.Bizi yavaş yavaş alıştırdılar.
Eşek eti at eti olsa da bulsalar da keşke onu alıp yeseler..Bu millete 2006 dan beri zinayı serbest edenler 2011 den beri marketlerde çatır çatır yıllarca hınzır etini de yedirdiler Ey Millet!!Duymadıysan duy!!
Yemedim deme.Sen yemediysen çocuğun yedi.Torunun yedi..Ben yemedim sanıyordum tam iki kg.farkında olmadan yemişsindir dedi biri.
Yok olmaz dedimse de gerçeği sonunda kabullenmek zorunda kaldım.Zincir marketlerden içerisinde neler neler olan katkı madedli hınzır türevlerini yedirmişler bize de maalesef..Hangi veli aldığı ürünü inceleyip te çocuğuna veriyor sorarım.
Haribularda, cikolatalarda hazır paketlenmiş bir çok üründe vb.herşeyde o katkılar incelerseniz var.
Yahudi İsrail!de domuz eti satmak aracılık yapmak 16 yıl hapsi gerektirirken ,Müslüman Türkiyemde buna nasıl izin verirler aklım hafsalam almıyor!!!
2002 öncesi Eceviti Dervişi eleştiriyorsun Ey Hüsnü Amcam,ekonomi mi önemli sana göre yoksa din mi iman mı?
Hastane kapısında bekleyen de öldü,Şehir Hstanelerinde tedavi görende öldü!!
Mesele namazlarımızın oruçlarımızın kabul olup imanımızı kurtarabildik mi?Bunu düşünen kafa yoran yok.
Herşey var piyasada bu millet ne badirelerden geçti Cihan Savaşları yaşadı.
Dolar 10 bin değil yüzbin olsa ne yazar.Daireler milyon olsa ne yazar.Ama memleketimin gençleri dinden imandan uzaklaşıyor Deizm artıyorsa korkarım buna Allah cc. kızar..
***
Bizim çocukluğumuz Allaha şükürler olsun iyi geçti,bu günleri bize kitaplarda okuduğumuz Sevgili Peygamberimizin hadisleri gösteriyordu ama biz o günler çok daha sonra,belki kıyamete yakın olacak işler sanırdık.
Kıyamet çok yakınmışta haberimiz olmamış.Sevgili Peygamberimiz haber vermiş televizyonu,eski hocalar anlatmışlar rahmetli annemden oda bir hocadan çok eskiden duymuş.
’Evde bir cam dolap olacak baş köşeye onu koyacaklar herkes ona bakacak’.’Binalar çoğalacak,zinalar çoğalacak.
’Ahir zamanda gençlerin bir kısmı edebe mugayir ahlaksızca yol ortasında biraraya geleceklerde aklı yeten ,iyi müminler gidin şu kötü işi evinizde bizim görmediğimiz yerde yapın bari diyecekler’
Bunlar ve buna benzer hadislerde durum izaha çalışılmış,adeta bu günler göz önüne getirilmiş...Şeytanla Hz.Ademin as. evlatları kıyamete kadar mücadele içerisinde olacaklardır.
Elbette bunca olumsuz duruma karşı İman cephesinde mücadele eden Hz.Muhammedin Ümmetide karşı cephede, gedik açtırmamak için gayretlerini artıracaklardır.’Herkes çobandır ve herkes sürüsünden sorumludur’
Hadisinden ve ’Yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennem ateşinden kendinizi ve ıyalinizi koruyun’Ayetinden ilham alarak müslümana düşen önce ailesini sonrada çevresini aydınlatmak ve dini hayatında yaşanır hale getirmektir.
Karanlıktan herkes şikayet eder,kızar,önemli olan kızmamak, bir mumda bizim yakmamızdır.Kendimizin iyi örnek olması en önemli olan hususlardan birisidir.
Bak bu adam müslüman üstelikte hoca yaptığı işi kimse yapmaz dedirtmek,kötü yerlerde olmak,kötü işleri yaparak örnek olmak bu dine yapılacak en büyük kötülüktür..
Eğer bu konuda gayret göstermezsek yarın Yüce Allahın huzurunda başımız önümüzde olacaktır.
İyiler hep ötelere uçtular,bizde onlara varacağız.
Gidişat hiç iyi değil bu benim görüşüm.Toplumumuzda fakir yok denilecek kadar az ama ahlaki,manevi fakirlik diz boyu ne dersiniz?
Hz. Allah cc.yar ve yardımcımız olsun...
08.11.2013-KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU***