Evdeki Matem
Daha yakın zamana kadar taziye eviydi başsağlığı için gidilen yer ama artık değişti, günümüzde eve değil çadıra gidilir oldu. Yani taziye evi değil taziye çadırı başsağlığı dilenilen yer. Farkediyorsanız neler değişiyor neler yaşamımızda. Artık bunu da benimsedik anlaşılan, verilen adres doğrudan taziye çadırı. Hiç tereddütsüz taziye çadırına yöneliyor tüm misafirler..
Bir yakınınızın bir dostunuzun acı haberini yani öldüğünü bu dünyadan göçüp gittiğini işitiyorsunuz ve koşa koşa taziye vermeye gidiyorsunuz ama bizzat yaşadığı,ömrünü geçirdiği eve değil,evin yerini alan çadıra yöneliyorsunuz. Yani gidilen yer ev değil artık çadır.
Çadır işin yine iyi tarafı. Farklı ortamlar da oluyor bu amaca yönelik. Bazen ya boş bir depo veya hangarda buluşuluyor veya kar kış don yok, hava düzgünse hemen ya cadde üzeri ya da ara bir sokakta hallediliyor bu işlem.
Nasıl bir çözüm bu, iyi değil mi? Ne ev kirleniyor ne ocak..Sorunsuzca hallediliyor bir çırpıda.
Bu işler dün başka idi bugün bir başka. Dün gidilen yer evdi. Acınızı, üzüntünüzü, kederinizi ileteceğiniz yerin adresi evdi. Sıkışık tıkış tıkış da olsa o evde halledilirdi bu mesele.
Evde hayatta olmayan dostunuzun yakınları evlatları eşi ve kardeşleri ile karşılaşır ve onların acılarını paylaşırdınız. O hüzünlü ve boynu bükük halleri sizin de o acıyı hissetmenize neden olurdu. Hemen bitişik odadan acılı eşin,annenin,evladın feryatları yükselir bu da sizin acıyı hissetmenize neden olurdu. Zihninizde hatıralar canlanır hüzünlenir,gözleriniz dolar,dudağınız titrer ve acıyı içinizde yüreğinizde yaşardınız.
İşte cenaze çadırında bu anlatılanlar yok. Ne his,ne duygu,ne acı ne hatıralar. Usulen bir şey. Sadece bir vazifeyi yerine getirmenin telaşı var. Ne iki damla göz yaşı akıtılıyor ne de hıçkırık sesleri işitiliyor.
Taziye çadırında bir merasim havası var. Taziye için giden de karşılayan da bir usulü yerine getirmenin telaşında. Her şey önceden ayarlanmış durumda burada. Çadır kurulacak masa sandalye yerleştirilecek, çay tezgahı hazırlanacak ve gerekirse şeker kolonya ikramı yapılacak..Zaten bir de öğün zamanı ise cenaze sahibi o üzüntüsünün arasında yemek telaşına düşecek ve misafir ağırlayacak..
Kusursuz bir ağırlama olacak bu. Pilavından,etinden,turşusundan tutun da ayranı ve tatlısına varıncaya kadar.
İş izzet ve ikrama dönüşmüş durumda. Hemen herkes bu işte bir aksama olmamasının telaşı içerisinde. Koşuşturmalar,tabak çatal bıçak şangırtıları içerisinde okunan dua bile zorlukla işitilir oldu. Misafir karın doyurma, ev sahibi ağırlama telaşında.
Usul ve metod bu maalesef. Hiç birimiz kendimizi kurtaramıyoruz bu durumdan. Hepimizin uyma gibi bir zorunluluğu var bu işe. Giden,ahrete intikal eden kimsenin umurunda değil. Eğer yakınları fırsat bulabilirse üç günlük misafir ağırlama faslından sonra hatırlayacak daha dün toprağa verdiği kişiyi ve üzüntüsüyle baş başa kalacak.
Yeni bir tarz yeni bir gelenek bu. İstemesek katılmasak da mecbur olduğumuz bir tarz. Çadırda yürüyecek bundan sonra belliki tüm bu işler. Kuru kupkuru bir ortamda. Yenilen içilen, şakalşılan gülüşülen bir ortamda. Duygu hüzün ve kederin olmadığı bir ortamda sadece usulen..Bir zorunluluktan bir mecburiyetten kaynaklanan bir durumdan.
Denilebilir ki apartman yaşamından kaynaklanan bir durum bu eskiden olduğu gibi yürümez. İnsanların vakti zamanı yok. Doğru ama daha farklı bir yol izleyemez miyiz? Mutlaka bir ağırlama ve uğurlama faslı mı olmalı. Mutlaka çay şeker ya da yemek faslı mı yapılmalı. Yok mu başka bir yol.
Hiç mi kıymeti yok o kişinin. Bu kadar önemsiz ve değersiz mi? Daha uygun bir ortam oluşturamaz mıyız onun için. Daha ağır olamaz mıyız?
Eğer şu olanı biteni bir yerden izliyorsa bize ne diyordur acaba..
Aslında bir sorun değil bu. Benimsemişiz kanıksamışız. Formül bulmuşuz. Evimiz ocağımız üç günlüğüne de olsa bozulup dağılmayacak. Bu iş çadırda ya da ara sokakta sorunsuz sıkıntısız atlatılacak ve bir taziye daha böylece sona erecek.
Biraz kolaycıyız açıkçası. Kimse zahmet meşakkat istemiyor. Kimse düzenim bozulsun istemiyor.
Telaş, bu iş bir an önce ve sorunsuz halledilsin herkes işine aşına dönsün. Gelenin de karşılayanın da meselesi bu.. Doğru değil mi?
Kemal GÜL
03.11.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.