- 629 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İSTANBUL'A NASIL KIYDILAR?
Gün geçtikçe özelliklerini daha çok yitiriyor bu mega kent!
Süper gökdelenlerle sefaletin kol gezdiği mekanlar arasında kendini yitiren bir İstanbul!
Bazı yollarından yaya bile geçilemezken, bazı yollar genişletile genişletile hava meydanı görünümüne bürünmüş. Mesela 12 şeritli hale getirilmiş. Bu yolun saatlerce trafikten kilitli halini izleyin. İnsanın gözleri yoruluyor. Her şekilde yollar tıkalı. Çünkü ne kadar genişletirseniz genişletin, araç ve insan sayısı hep önde gidiyor. Yeni yatırımlar yeni gelen nüfusun hep gerisinde kalıyor.
Biliyor muydunuz gerçekten güzel ve büyük bir yatırım olan MARMARAY’ın temelinin atıldığından bu yana İstan bul’un nüfusu en az 7-8 milyon daha fazlalaşmıştır. Önümüzdeki yıllarda bu artış daha da hızlanacak yeni Marmaraylara ihtiyaç duyulur hale gelecektir.
Köprüler, tüpgeçitler, üstgeçitler, altgeçitler, raylı sistemler, metrolar, metrobüsler, bilmem daha ne büsler için yapılan yatırımlar hep artan nüfusun ihtiyaçlarının gerisindedir. Bu gidişle de daha sittin sene yatırım yönünden ihtiyaca yetişmek mümkün olamayacaktır.
Nedeni gayet basit. Her yıl bir Eskişehir nüfusu kadar insan ilave geliyor İstanbul’a...
Uygulanan yanlış politikalar o kadar aşikar ki, herkes görebilir.
İstanbul’un ve diğer hızlı göç alan diğer kentlerin daha fazla göçe tahammülleri kalmamıştır. Bugünün bu çarpık şehirleşmesini en az 40 yıl önceden gören Milli Görüş, siyasi stratejilerini oluşturmuş ve hükümet üyesi olduğu dönemlerde de bu yönde icraatlarını başlatmıştı.
Neydi bu siyaset?
“Milli, süratli ve yaygın kalkınma”yı geçekleştirecek yatırımları yapmak.
Yani yatırım yapmanız yetmez, süratli davranarak yitirilen yılların açığını bir an önce kapatmak gerek. Bu da yetmez, yatırımları büyük şehirlere olan göç hücumunu önleyecek yerlere, yani Anadolu insanının oturmakta olduğu yerlere yapmak gerek. Anadolu’nun hemen hemen her yerine, yeni ve istihdamı arttırıcı yatırımlar planlamak, süratle temellerini atarak bir an önce faaliyete geçirmek.
Bulunduğu köyünde ve kasabasında iş ve istihdam olanağına kavuşan ve rızkını temin edebilen insanlar neden büyük şehirlere akın etsinler? Büyük şehirlerdeki zor yaşam şartlarını neden tercih etsinler?
200 tane ağır sanayi bunun için planlanmıştı. Milli Görüş’ün koalisyon ortağı olduğu kısa sürelerde 70 tanesi bunun için bitirilerek üretime geçirilmişti. Tarıma, hayvancılığa, sanatkarlığa ve hizmet sektörüne bunun için ağırlık verilmişti. Anadolu’yu kalkındırırken büyük şehirleri de göçten kurtarmak... Başbakan Sayın Erdoğan da Milli Görüş mensubu iken bu ilkeleri savunuyor ve hayata geçirmek için üzerine düşeni yapıyordu.
Milli Görüşle yollarını ayırdığını ilan ettiği 10-12 yıl önce ise, bu politikalardan birden bire çark ettiğini, İstanbul’a göçü durdurmak için Anadolu’yu kalkındırmak yerine, İstanbul’a vize konulması gerektiğini savunmaya başladı. Bu büyük bir değişim idi. Anadolu’yu ihmal edeceklerinin ilk sinyali idi.
Öyle de oldu. Anadolu yeni yatırımları görmediği gibi, Milli Görüş’ün hayata geçirdikleri de satıldı, yıkıldı, şekli değiştirildi ya da başka şekillerde yok edildi. Bu sebeplere terör belasını da eklerseniz, bu göçü daha da körükledi. Çünkü insanlar rızık arayışına girdi.
Akparti’nin iktidarı devraldığı 12 yıldan beri İstanbul, nüfus yönünden nerdeyse bir misli arttı.
Hayali bir proje olan vize uygulaması da mümkün olamazdı ve olmadı. Yazımızın başında kısmen tarif ettiğimiz görüntüler böyle oluştu.
Şimdi üçüncü defa değişmiş bulunan Sayın Başbakan, bırakın göçü önleyici tedbirleri almayı, daha da çoğaltacak olan 2023 hedefleri gibi, Anadolu’yu tümden boşaltacak söylemleri kullanıyor.
Sayın başbakan değişmeye devam ediyor ama, büyük şehirlerde ve özellikle İstanbul’da artan bu göç akınının önüne geçecek yatırımları gerçekleştirmek çok zordur. Yapılan yatırımları küçümsemek için demiyorum. Çabayı takdir ederiz, ama İstanbul yarın ne halde olacak?
Kaç köprü yapabileceksiniz, kaç tüp geçit yapabileceksiniz, ne kadar metro yapabileceksiniz?
İstanbul’a kıydınız bu kesin de, zararın neresinden dönerseniz kar olduğunu bari hatırlayın! Anadolu’yu kalkındırın! Rantiyeciye her yıl ödemekte olduğunuz onlarca milyar doların bir kısmını bile Anadolu’ya yatırıma kaydırsanız, kısa sürede göçü durduracak yatırım seviyelerine ulaşırsınız.
Milli Görüş’ün çözümlerini masaya koymadıkça, yapacağınız yatırımları artan kalabalığın önüne geçiremezsiniz!
İSTANBUL VE YATIRIMLAR
Patlayan nüfusa bakıyorum,
İstikbal için, işte gördüğüm;
Anadolu kalkındırılmazsa,
İstanbul çözülemez kördüğüm!..
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Ekrem Bey,
Yazınızı başlığına bakınca acaba ne olmuş İstanbul'a dedim yazınızı okuyunca da doğrusu çok şaşırdım, bundan on yıl önce ki İstanbul tabiri caizse sanki paristi’ de şimdi kötü olmuş gibi yazmışsınız sanırım çukur çakır yolları resmen lağım suyu akan şebeke sularını oda akarsa tabi soluk almakta güçlük çektiğimiz kirli havasını çöp dağlarının olduğu sokaklarını bakımsız ve kalitesiz hastane, adliye, ve diğer kamu binalarını çarpık yapılaşmasıyla, çok kötü olan İstanbul’u zannedersem unuttunuz, yok yok sizde bal gibi hatırlıyorsunuz da işinize gelmiyor.
Nedeni sanırım bir zamanlar aynı siyasi partide olduğunuz arkadaşlarınızın futbol tabiriyle sizi ters köşeye yatırıp doksandan kalenize gol atmasının hazımsızlığını yaşıyorsunuz bu çok belli oluyor yazılarınızı takip eden, biri olarak bunu net bir şekilde göre biliyorum, şahsen ben iktidardaki hükumetin siyasi fikrini benimseyen birisi değilim ancak,emeğe saygı duyarım.Bu Ülke için taş üstüne taş koyan kim olursa olsun taktir edilmesi gerekir yani yiğidin hakkının yiğide verilmesi taraftarıyım.
Kaldı ki halkımızda öyle yapıyor haklarını teslim ediyor her seçimde kıskananlar çatlasın misali iktidar partisinin oylarını artırıyor ülkeyi yönetme görevini iktidardaki partiye başka bir değişle sayın başbakan Recep Tayyip ERDOĞANA veriyor bizlere düşende halkın iradesine saygı duymaktır.
Belki yazınıza yaptığım eleştiri canınızı sıkmış olabilir tebessüm ettiren ve düşündüren bir fıkra anlatayım sonrada saygılarımla sayfanızdan ayrılayım,
Cehennem de müfettişler denetleme yapıyorlarmış, dünyadaki her ülkenin isminin yazdığı cehennem kazanlarının önünden geçerken bir ülkenin kazanı dikkatini çekmiş, yanındaki görevliye sormuş her kazanın başında bir zebani var bu kazanın başında niye zebani yok görevli cevap vermiş efendim o kazan Türkiye’nin kazanı o cehennem kazanından biri dışarı çıkmak için çaba harcarsa diğerleri onu ayağından cehennem kazanın içine geri çekiyor.