- 1186 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BAKMAK VE GÖRMEK
Bakmak ve görmek, bu şekilde yazıldığında ve okunduğunda sanki aynı anlamı taşıyormuş gibi görünüyor değil mi?
Görme organımız bize dünyayı aydınlatan, hayatımızı kolaylaştıran ne mükemmel bir mekanizmadır, mutlu olacağım bir
şey yok diyenler sadece bunun için bile dünyanın en mutlu insanı hissedebilir kendini.
Her yere bakar her şeyi görürüz ve hepimiz de baktıklarımızdan farklı anlamlar çıkartırız. Çünkü bakmak fiziksel bir
eylem, görmek ise kültürel bir olgudur. İnsanlara bir bardak suya bakmalarını ve orada ne gördüklerini sorsak çok
farklı cevaplar alacağımıza eminim, bu konuyla alakalı sizinle çok önceleri okumuş olduğum bir hikaye’yi paylaşmak
istiyorum. Küçük bir kasaba’da maddi durumu oldukça iyi bir ayakkabıcı ve üç oğlu yaşarmış, ayakkabıcı oldukça yorulmuş
ve yaşlanmaya başlamış bu işleri oğullarına devretmeye karar vermiş.
Oğullarını yanına çağırarak, uzak bir ülkeye gitmelerini ve orada ayakkabıcılık işlerinin nasıl yürüdüğünü neler yapılabileceğini
işlerini büyütebilmek adına, araştırma yapmalarını istemiş. Büyük oğul önce gitmiş uzun uzun yollar kat etmiş en sonunda
varmış ülkeye, çok uzak bir ülke ve kimse ayakkabı giymiyor bizim burada işimiz olamaz diye geri dönmüş.
Sıra ikinci oğula gelmiş oda gitmiş bir takım araştırmalar yapmış ve burada kimse ayakkabı giymiyor kimseye satamayız
bizim ayakkabıları diye düşünerek geri dönmüş.
Küçük oğula sıra gelince oda ağabeyleri gibi düşmüş yollara, ülkede kimsenin ayakkabı giymeğini görünce, burada
kimse ayakkabı giymiyor ilk bizim ayakkabıları giymeliler, hemen buradaki insanlara ayakkabı üretimine başlamalı ve
büyük bir pazar oluşturmalıyız diye düşünerek geri dönmüş.
Hikaye’nin sonunu anlatmaya gerek yok sanırım işte bakmanın ve görmenin ne derece farklı olduğunu bu küçük hikaye’de bile hissedebiliyor insan. Özel hayatımız veya iş yaşantımızda, başarılı olabilmek baktığımız yerde ne görebildiğimizle
alakalı olabilir bazen, baktığımız yerlerde başarı, mutluluk ve güzellikleri görebilmemiz dileğiyle...