- 880 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEHİR IŞIKLARI-10
Esin’ in gidişiyle yine yabancı hissediyordu evrende kendini. Buradan kurtulabilecek miydi? Emin değildi. Belki küçük bir umut. Yeniden yalvarmaya başladı içinden Allah’ a. Yine çok yorgundu ve bu kabusun bitmesi en büyük dileğiydi.
Günler hep bir öncesi gibi geçiyordu. İçine kapanmaya başlamıştı. Kimseyle ilgilenmiyordu. Hatta son zamanlarda Fatima ile bile konuşmuyordu. Fatima birkaç kez yanına gelmiş, onu konuşturmaya çabalamış, başaramayınca da yalnız bırakmaya karar vermişti. Ruhuyla savaş içindeydi sanki. Çok etkisinde kaldığı bir filmin tekrarıydı yaşadıkları. Film Vietnam savaşında geçmekteydi. Yere kazılmış kuyularda, şiddet gören askerin, en sonunda çıldırışını izlemişti dehşetle. Şimdilik kendisi şiddet görmüyor olsa da ileride olacakları kestirmekte güçlük çekiyordu. Umutları kalmamış bir insanın tipik depresyon belirtileriydi. Zihninde, mesleği ile bilgileri taramaya koyuldu. Böyle bir hastayı nasıl rahatlatırdı acaba? Cevabının olmadığı bir soruyu sormuştu yine kendine. Sorular… sorular… Cevabını bulamadığı sorularla doluydu son zamanlarda yaşamı. Kafasını boşaltmalıydı fakat nasıl olacaktı bu? Kadın ve çocuklarla dolu bu salonda, ne yaparsa yapsın mümkün olmuyordu. Ölüm bile çok sevimliydi. “ Depresyondayım. Bu çok tehlikeli. “ diye geçirdi içinden. Yerinden kalktı. Günlerden sonra ilk kez, hapishanedeki mahkûm edasıyla insanların içinde amaçsızca yürümeye başladı. Farkında olmadan onlara çarparak geçiyor, kendi etrafında dönüp duruyordu. Çıldırmış gibiydi. Kadınlar, ona korkuyla bakıyorlardı. Yoluna çıkan kadınlardan birinin üzerine saldırdı ve onu sarsmaya başladı. Kadın kaçmak istediğinde, onu yakalıyor ve tokatlıyordu. Kadını kurtarmak için gelen bir iki kişiyi savurdu. Kadın ve çocukların feryatları çınlıyordu salonda.
Fatima, uyuyordu o sırada. Çığlıklarla uyandığında, manzara karşısında dondu kaldı. Ayşe, çıldırmış olmalıydı. Savaşa karşı bir kadın, diğer kadınlarla savaşıyordu adeta. Koşarak yanlarına gitti ve Ayşe’ nin koluna yapıştı. Ayşe, sinirli bir şekilde elini kurtardıktan sonra bu kez Fatima’ ya vurmaya başladı. O sıra kapı açılmış ve içeri bir sürü asker girmişti. Askerlerden biri Ayşe’ yi sıkıca tuttu ve o sırada güçlü bir yumruk gözünün üzerine geldi. Acıyla kıvrandı bir süre. Askerlerin arasında, onu tutan askerlere direnerek salondan çıktılar. Olayın ardından onu revire götürdüler. Yatağa yatırdılar ve sıkıca bağladılar. Hemşirenin enjekte ettiği sakinleştiriciyle sızdı kaldı.
Esin, aldığı sorumluluğun ezici gücü altında eziliyordu. Üstelik arkadaşı henüz bilgi de vermemişti. David ile zoraki bir ev arkadaşlığı yaşıyordu. Sıkıntıyla tekrar bilgisayarını açtı. Mail kutusunu açtığında, gözlerine inanamadı. Defne’ den mail gelmişti. Heyecanla imleci üzerine tıkladı ve yavaş yavaş açıldı ileti.
“ Merhaba Esin;
Umarım iyisindir. İletine geç cevap verdiğim için özür dilerim. Bilgi toplamam epey zamanımı aldığı için cevap veremedim. Adı geçen şahıs hakkında yaptığım araştırmada özellikle titiz davranmam gerekti çünkü. Anlattığın olaylar, ilk bakışta hayal ürünü gibi geldiğini de belirtmeliyim. Önce Nüfus İdaresinden başladım araştırmaya. Bütün aramalara rağmen, aynı isimde ve soy isminde kimseye rastlayamadım. Daha detaylı olarak, Emniyette çalışan yakın dostlarıma başvurdum. Onların araştırmalarının sonucunda da hiçbir bilgiye ulaşamadım. Anladığım kadarıyla bu araştırma senin için çok önemli. Sonuca ulaşabilmemiz için bana daha somut bilgiler vermen gerekecek. Seni çok özledim sevgili arkadaşım. En kısa sürede görüşmek dileğiyle, sevgilerimi sunuyorum. Cevabını bekliyorum. “
Umutları kanatlanıp uçup gitmişti. Nasıl olurdu? Oysa anlattıkları o kadar gerçekçi görünüyordu. Adını , soyadını hiç tereddüt etmeden bir çırpıda söylemişti Ayşe. Ruhu daralmıştı. Bilgisayarını kapattı. Hazırlandı ve Ayşe’ yi görmek üzere karargaha doğru yola çıktı. Hem yürüyor, hem de bundan sonra nasıl hareket etmesi gerektiğini tasarlıyordu. Karışmakla hata mı etmişti acaba bu olaya?
DEVAM EDECEK