BİRAZ HASTAYIM
15 Aralık 2012 – Saat: 02.25
58. Bulvar caddesinde kalbim sıkıştı. Midem kötü. Midemden sesler geliyor, gaz seviyesi yüksek. Kalp sancıları artıyor. Hareket edemiyorum. Aksi takdirde acıyor. Sanıyorum uzun süredir tüketilen gece tavuk dönerleri beni bu hale getirdi. Zeytinburnu’na 24 saat açık tavuk dönerci açan adam bana yaptığı kötülğü bilse vicdan azabından uyuyamazdı. Geceleri problem yaşardı. Ona, yaptığı bu kötülüğü söylemiyorum. Her defasında tavuk dönere tövbe etsem de başaramıyorum. Yine tavuk döner yiyorum. Geceleri yiyorum. Bu tavuk döner sevdasını ancak bir Zeytinburnulu yahut bir fakir anlayabilir. Kalp sancıları artıyor. Uyumam gerek. Uyuyorum.
15. Aralık 2012 – saat 11.07
Uyandım. Midemde sanayi devrimi yaşanıyor. Sesler… Midem adeta gaz kaçırıyor. Geğiriyorum, bütün gün geğiriyorum. Ağız yoluyla çıkardığım gaz, biraz olsun kalp ağrısını azaltıyor. Kardiyolojiye gitmem gerekir. Ya mide gazının bir sonucu değilse bu ağrılar?
01. Ocak 2013 – Saat 00.00
Yılbaşı gecesi… Çalışıyorum. Midem hala kötü... Kamera başında ebem skiliyor. Yılbaşı gecesi çalışmanın stresi olsa gerek diyorum. Kalın bağırsağımda ufak bir sızlama var. İş bitiyor. Anıl/Ahmetlere geçiyorum. İçiyoruz. Alkol uyuşturuyor. Ağrılar sabaha kadar rötar yapıyor. Sabah yine..
07 Ocak 2013 – Saat 10.40
Ultrason ile kalp kapakçıklarına bakıyor doktor; sorun yok. Holter takıyorlar, bir gün boyunca takılı kalacak. Kalıyor. Ondan da bir şey çıkmıyor. Kalp sağlam.
02 Şubat 2013 – Saat 12.30
Lanet olası tavuk döner başıma ne dertler açtı. Tavuk dönere kızıyorum. Tavuk dönere her gece beddua ediyorum. Tavuk dönerle biz, şiddetli bir kavganın ardından ateşli bir sevişmeye tutulan sevgili gibiyiz. Tavuk dönerle ayrılamıyoruz.
11 Şubat 2013 – Saat 02.00
Perkam Büfe! Sen lanetlerin en büyüğünü hak ediyorsun Perkam Büfe. Zeytinburnu’nda 24 saat açık tavuk dönerci açtığın yetmezmiş gibi bir de 24 saat servisin olduğunu öğreniyoruz. Gece 2’de seni arıyoruz. 3 tavuk döner için hakikaten servis yapıyorsun. Bir yandan da helal olsun Perkam Büfe; ben olsam, kesinlikle 6 lira için herhangi bir elemanımı herhangi bir yere yollamam. İş ahlakına hayranım sevgili Perkam Büfe; fakat beni yoruyorsun: Kalbimi yoruyorsun, midemi yoruyorsun…
15 Şubat 2013 Saat: 14.00
Zeytinburnu Ermeni Hastanesi’ndeyim. Sigortam yok. Muayene ücreti 75 lira. Ermeni hastanesi çok pahalı, beni ancak sigortası olmadan Ermeni Hastanesi’ne gidenler anlayabilir. Doktor beni dinliyor. Dinlemesi gerekir; 75 lira verdim. Doktor not alıyor. Çeşitli tahliller veriyor. Bunları yaptır gel diyor. Öğreniyorum; tahliller 2 bin lira tutuyor. Ermeni Hastanesi beni hiç anlamıyor. Olan 75 liraya oluyor. Olsun. 10 gün muayene hakkım var. Her gün gidip doktora bir şeyler anlatabilirim. 75 lira verdim. Dinlemek zorunda. Gitmiyorum. Sıra beklemek beni yoruyor.
19 Şubat 2013 Saat: 10.00
Uzmanlar Tıp Merkezindeyim. Muayene ücreti 30 lira. Güzel. Doktora gidiyorum, ultrason veriyor. Gidip çektiriyorum: Böbrekler sağlam, safra kesesi çalışıyor, pankreas maşallah, karaciğerde biraz büyüme var (olur o kadar) , sidik torbası on numara… Sorun yok. Bir de mide için gastroskopiye girmem gerekir. Hemen yaptırmıyorum. Belki geçer ümidiyle biraz beklemek istiyorum.
01 Mart 2013 Saat 09.00
Geçmiyor. Mide gazı bir türlü dinmiyor. Gaz giderici çeşitli haplar kullanıyorum, sağda solda geğiriyorum.. Yürürken kalın bağırsağımdaki gazı dışarıya bırakmak ise en büyük hobim… Bunu çok seviyorum. Zaten, yürürken kalın bağırsağındaki gazı dışarıya bırakmayı kim sevmez ki! Bu arada sırtım ağrıyor. Sır ağrıları yük oluyor. Ermeni Hastanesi’ndeki doktorun, akciğerlerin mide hastalıklarına sebep olabileceği sözü aklıma geliyor. Korkudan ebem skiliyor. Bu genç yaşta!
03 Mart 2013 Saat 13.00
Akciğer filmi çektirdim. Sorun yok. Gıcır gıcır ciğerlerim.
09 Mart 2013 Saat 08.00
Uyandım. İnanılmaz bir karın ağrım var. Aradan geçen kısa bir süre sonra klozet ile yüz yüze geldim. Kusuyorum. Sanıyorum, gece tuzlu çekirdeği fazla kaçırdım. Tuzlu çekirdeğin dibine vurdum. Çekirdek kusuyorum. Yanında tükettiğim 1.5 litrelik Çamlıca gazoz ise kusmukta seçilemiyor. Çamlıca gazoz kusmukta homojen yapısını koruyor.
biraz sonra.
Belden aşağım tutmuyor. Her yerim ağrıyor. Avrasya Hospital’a gidiyoruz. Burada da muayene ücreti 75 lira. 150 liraya da serum takıyorlar. Bi ske yaramıyor. Ağrılarımla eve dönüyorum. Babam masa üzerinde duran çekirdek paketini ve neskafeleri alıyor. Son kalan çekirdekleri yiyerek, bir daha yemeyeceksin diyor. Annem neskafemi içiyor.
22 Mart 2013 Saat. 10.00
Uzmanlar Tıp Merkezi’ndeyim. Gastroskopi olmak üzere damar yolumu açıyorlar. Sıramı bekliyorum. Sıram geliyor. Damardan verdikleri sıvı beni uyuşturmuyor. Doktor bu şekilde yapamayacağını söylüyor. Avrasya Hospital’da olabilirsin diyor. Bu arada ben tavuk döner yemeye devam ediyorum.
26 Mart 2013 Saat 11.00
Doktorun odasındayım. Yaşanan olayları, uyuşmadığımı anlatıyorum. Ben diyor, ben seni bi uyuştururum diyor. Pe heeeey diyor. Aynı şekildeyse uyuşmam diyorum. Ben diyor, 140 kilo adamı uyuşturdum diyor. Ben de 108 kiloyum diyorum. Göstermiyorsun diyor. Neyse..
28 Mart 2013 Saat 09.30
Avrasya Hospital’dayım. Damar yolum açıldı. 5 tüp Latince ismi olan uyuşturucudan veriyorlar. Gram etki etmiyor. Uyuşmuyorum. Ben sana dedim diyorum doktora, doktor inanamıyor. Hemşire inanamıyor. Doktor kendi kendine öfkeleniyor. Ödediğim parayı geri alacakken doktor, 50 lira iğne parasını alın diyor. Doktor diyorum, ben dedim sana diyorum, ne parası.. Parayı ödüyorlar.
İstersen genel anestezi ile yapalım diyorlar, ne kadar diyorum. 600 lira diyorlar. Üzerimde o kadar para yok. Hastaneden çıkıyoruz. Hastane önünde tavuk dönerci var. Tavuk döneri güzelmiş.
12 Nisan 2013 Saat 11.30
Avrasya Hospital. Doktorun odası. Genel anestezi ile gastroskopi ve kolonoskopi olmak istediğimi söylüyorum. Tamam diyor. İlaç veriyor. Bağırsak temizleyici, bir de lavman. Bunu diyor makatına sokucaksın… Tamam diyorum. 14 Nisan’da şenlik var.
13. Nisan 2013 Saat 15.00
Vildan’la Laleli’de buluştuk. Şurubum yanımda. 18.00’da içilecek.
Saat 18.00.
Saray Cafe’deyiz. Vildan çorbasını yudumluyor, ben şurubumu. Üzerine 2 litre su içiyorum. (doktor dedi)
Saat 19.00
Lalezar’dayız. Vildan, kanserojen kivisini yudumluyor, ben çayımı. Bağırsaklarım harekete geçti. Hızla çalışıyor. Tuvalete gidiyorum, bağırsaklarımı boşaltıyorum. Şurup etkisini 1 saat içerisinde gösterdi. Lale’den kalkıyoruz. Üniversitenin liselere hazırlık kitaplarına kapak olan kapısının önünde tekrar sıkışıyorum. Üniversite kütüphanesinin karşısındaki tuvalete hızlı adımlarla yürüyorum. Tuvalet kapalı. Dünyam başıma yıkılıyor. Vezneciler yönün de bir wc tabelası görüyoruz. Hızlı adımlarla oraya yöneliyoruz. Köprü altında tuvaleti buluyorum. Sahibi kapatacağını söylüyor. Abi diyorum, sçmam gerekiyor. Hastayım ben. Kapatıcaz ama hızlı olursan diyor. Tamam diyorum. Giriyorum. Rahatlıyorum. Çıkışta tuvalet ücreti olan 75 kuruşu ödemek üzere 1 lira veriyorum. Adam 25 kuruşu geri verecekken yooo diyorum, yooo… Sen o 25 kuruşu hak ettin. 25 kuruşu bahşiş olarak bırakıyorum.
Tramvaya doğru ilerliyoruz. Meydanda tekrar sıkışıyorum. Sktiğimin ilacı acayip çalışıyor. Böyle bir günde dışarı çıkan kafamı ayrıca skiyim. Tramvaya binemem. Tramvaya sçmak istemiyorum. Yârime gitmesini söylüyorum. Eve geç kaldı. Ben de seninle geleyim diyor. Hayır diyorum, senin yarın sınavın var, benim bu vakitten sonra kaç saat sçacağım belli olmaz, sen git! Çok ısrar etmeden gidiyor yârim; halden anlıyor.
Börgır’ın tuvaletine kendimi zor atıyorum. Sıra var. Terliyorum. Sıradaki adama durumu anlatıyorum, öne geçmek için izin istiyorum. Ben zaten işiycem diyor, 30 saniye dayanabilir misin diye de ekliyor. Tamam diyorum. Yüzümden ter fışkırıyor. Tuvalete giriyorum. Çok terliyorum. Kazağı çıkarıyorum. Yüzüm eriyor. Yaklaşık 35 dk Börgır tuvaletinde bağırsak temizliyorum. Çıkıyorum. Tramvaya binemem. Ya tekrar gelirse! Taksiye bineyim diyorum, en azından geldiği takdirde çeşitli mekânların tuvaletine çekebiliriz arabayı. 1 saat içinde Beyazıt’ın 3 tuvaletinde vakit geçirdiğime göre, birçok semtin muhtelif tuvaletlerine de uğrayabilirim. Eve gidene kadar tuvaletim gelmiyor.
Saat 22.00
Evdeyim. Diğer şurubu da içiyorum. İçim boşalıyor. Klozete içimi döküyorum.
Saat 01.00
Lavmanı kullanma vakti geldi. Yaklaşık 13 santimlik bir plastik şişenin ucuna eklenmiş 5 santimlik bir kalem kalınlığında boruyu götüme sokup, içinde sıvıyı bağırsaklara enjekte etmem gerekiyor. İlk denemelerimde başarısız oluyorum. Yaklaşık 1 santim soksam da sıvı dışarıya kaçıyor. Boşuna 5 santim yapmamışlar diye düşünüyorum. Homofobik değilim. Ayrıca tıpta utanma olmaz diğ mi! Biraz daha ittiriyorum. Aslında başkası soksa daha iyi olacak. Fakat kimseyle o kadar samimi değilim. Vildan da yanımda yok.
Lavmanı içime aldım. Yaklaşık 5 dk içimde tuttuktan sonra klazote oturdum. Oggghhş.
14. Nisan 2013 Saat 13.00
Narkozu verdiler. Üzerimde mavi önlük var. Uyandım. Boğazımda hafif tahriş var. Hemşireye soruyorum. Hem kolonoskopi hem de gastroskopi yapılmış. Odama çıkarıyorlar beni. Hemen kendime geliyorum. Vildan ve annem odada bekliyorlar. Karnım çok aç. 30 saattir katı bir şey tüketmedim. Doktora sorduruyorum, yiyebilir diyor. Vidan ne yersin diyor, tavuk döner diyorum, ketçap mayonezli.. Vildan gidiyor, elinde tavuk dönerle geliyor. Tavuk dönerimi yiyorum.
Doktor geliyor. Merak etme diyor, endişelenecek bir şey yok; gastrit olmuşsun. Çaydan, neskafeden, kızartmadan, baharatlardan uzak duracaksın.
Doktor tavuk döneri bilmiyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.