- 716 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KENDİMİZE AİT NE VARSA
Yaşadığımız toplum nefes aldığımız coğrafya ve dünyanın diğer İslam izlerini taşıyan yerlerinde kardeşliğin bir arada bulunmanın birlikte hareket etmenin ve birbirimizi düşünmenin “biz”olduğumuzun farkına varmanın idrakini teneffüs ettiğimiz bir bayramın yani kurban bayramının daha geçtiğini ve dualarımızda Rabbimizden “seneye de inşallah nasip eder”temennisiyle niyazda bulunduğumuz bu sürecin arefesinde gözler yine siyasi gelişmelere/siyasi yaşananlara çevrilmiş bulunmaktadır.
Bayram: insanın ruhen derinliklerine kadar işleyen hatta çepeçevre saran ve kuşatan bir olgudur.
Belki buruk belki acısı içinde haklı ya da haksız bir takım ithamlarla karşı karşıya kalarak birisine karşı duyduğumuz öfkeyi içimizde bastıramadan gönlümüzün bir köşesinde eritip sindiremeden bayram adına kutlayacağımız mübarek günler/geceler gerçekte bizim sahip olduğumuz inancımıza ne kadar uyup uymadığımızı; samimi olup olmadığımızı da ortaya koymaktadır. İmamın minber de ya da vaizin konuşmalarında İslami hususlara dair bahsettiği konular bizleri bir şemsiye ya da çembere alır gibi kuşatmakta ama iş bunları uygulama safhasına gelince ne yazık ki nefis araya girmekte ve bunları dinlerken akıtılan gözyaşları yerini kin ve nefrete terk etmektedir. İslam’ın emirleriyle ilgili dinlediğimiz ve algımız nispetinde içselleştirdiğimiz ve yaptıklarımızla örtüşmeyen bazı nefsani isteklerimiz ki, bizlerin bunları terk etmesi gerekirken, neden hala bu cahili istekler bizim kapımızdan içeriye buyur ediliyor? içimizin gönlümüzün yumuşaması beklenirken bunları bir kenara alarak hala içimizde tutmaya çalışıyoruz ve onunla amel ediyoruz.
Yılanlar vardır doğaları gereği gömlek değiştirirler, bu yaratılıştan kendilerine verilmiştir. Bazı insanlar vardır onlarda sürekli görüntü verirler. Yani ne oldukları gibi ne de göründükleri gibi değillerdir. Ama bu tipler insanlara kendilerini satmayı iyi becerirler/reklamlarını iyi yaparlar. Halbuki en tehlikeli cins bunlardır desem haksız sayılmam. Bence kimlik değiştiren yalan gömlek değiştiren yılandan daha tehlikelidir.
Siyasi sürece çevrilmiş gözler derken hala yeni bir anayasa hazırlanamadı ama üzerinde mutabık kalınan bazı maddeler var. Hâla da insanımız bu yeni uygulamalar ya da daha açık bir ifade ile İmralı nezdinde Kürt asıllı kimliklere verilen taviz kar tutumlardan rahatsızlar ve daha da rahatsızlık verici gelişmeler olabilir.
İnsanımız kendi çerçevesinde olaylara daha aklı selimle bakabilmekte belki siyasilerden daha önde değerlendirmeler yapabilmektedir. Evet, halkımız/insanımız kısaca ülkenin bölünmesi tehlikesine parmak basmaktadır. Fakat bu konu siyasileri de rahatsız etmektedir. Kendi aramızda elin gavurunu karıştırmadan oturup konuşmak varken dışarıdan bazılarının işin içine karışması ve onların elinin güçlendirilmesi kimin işine yarar? Bunun iyi düşünülmesi gerekir. Bilhassa Kürt kimliğini temsil ettiğini söyleyen Meclis deki siyasetçilerinin hangi konumda ve hangi şartlarda bulunduklarını, Türkiye’nin ancak birlikte var olabileceğini iyi hesap etmeleri gerekir. Aksi durum herkese zarar olarak yansıdığı gibi hiç kimse bundan ben kazançlı çıktım diyemez. Birinci TBMM bunu nasıl başardıysa ve siyasi düşünmediyse şimdiki akillerde olaya bu boyuttan yıkıcı değil yapıcı amaçlı bakmalıdır.
Değişimler ve değişmeler hızlı bir süreç içerisinde. Mesela iki yüzyılı aşkın bir süredir bizde”bize ait ne varsa” bilhassa değer yargılarımızdan ve hassas olduğumuz inanç bazındaki özümüzden bugüne kadar hızlı bir şekilde uzaklaşılmaya çalışılmış/elden çıkarılmak için gayret gösterilmiş/beyinler yıkanmış ondan kurtulmaya bakılmış, fakat gelinen noktada ise: baktığımızda elimize ne geçmiş? Koskoca bir hiç. Evet, anglo sakson kültürüne teslim olmuş kafaların yönetimde bugüne kadar sadece sorun üreten ve Avrupalıya hayran kendinden bi şey olmaz denilen ve arasına sokulan nifak ve fitne ile de anarşi yuvası haline dönüştürülen bir ülke ile birbirine güveni azalan sorunları hiç bitmeyen insanlar topluluğu.
Bu bayramlarımız bile onları barıştıramadı. İnsanlar o hale geldi ki konuşulanlar aramızda sadece menfaatten başka değildi. Oysa insanı insan yapan değerler vardır. Toplumu birbirine kenetleyen arasındaki çözülmez bağlar vardır. Bunların unutturulması/unutulması bayramın tatil algısına dönüşmesine vesiledir. Adam bayramı tatil olarak görmektedir. Yani işin özündeki manevi değerleri değil düşünmek yanına bile yaklaşmamakta bu kafaya görede Kurban Bayramı “et bayramı”diye lanse edilmektedir. Siz söylemeden ben söyleyim kimileri için bilhassa seneden seneye et görenler için böyledir diyeceksiniz ama adının söylenmesinde ifade edilen şekliyle bu resmen kurban bayramıdır.Et bayramı değil…..
Ben daha fazla sözü uzatmadan diyeyim ki “Kurbanınız Bayram Olsun”Evet gerçek manada olsun. Rabbimizin katında bu kabul görsün. Bizim kestiğimizin ne eti ne ne de kanı. Allah katında makbul olanı: kişinin imanı ameli samimiyet ve ihlaslı olmasıdır.
Yeniden kendimize dönüş kendimizi gözden geçiriş ve halkımızla ve tüm mazlumlarla onların dertleriyle dertleniş ve derlenip toplanarak dirilişe ulaşma dirilişi yakalama ve yeni ufuklara yelken açma adına; yeniden tüm güzellikleri ve esenliklere ulaşma temennisiyle ufkumuzun geniş gönlümüzün ferah kardeşliğin daim olduğu bir ülkenin hayalini özünde/gönlünde taşıyan birlik ve beraberlik ruhunu hayata geçiren kardeşliği daim gören kardeşlikten yana tavır koyan güzel insanların dost insanların yaşadığı ve fitneye fesada geçit vermeyen bir ülke görüntüsüne kavuşmanın özlemini içinde yaşayan insanların “her gün bayramı yaşadığı bir hayatın” ihsası temennisiyle herkese bir kez daha gönülden bayramınız bayram olsun diyorum. Ama içten ama samimiyetli ama ihlaslı ama içi dışı başka başka olanlı değil. Dobra dobra bir söz dobra dobra bir yaşantı ve dostluk. Gerisimi çatlayanlarda olacak patlayanlarda.
Fakat biz olduğumuz gibi görünelim. Ya da Göründüğümüz gibi olalım. Bilelim ki bizim dergahımız münafıklar dergahı değil.
Yusuf Erdoğan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.