- 692 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Revizyonizm Ve İdeolojik Yabancılaşma
Revizyonizm Ve İdeolojik Yabancılaşma
Bir sınıfsal hareketin genel ve hakim karakterinin değişmesini hiç kimse bir günde başaramaz. Ancak bazı tarihsel süreçler vardır ve bu süreçlerin kritik momentleri,bir hareketin dönüm noktalarını verir insana. Bu anlar tarihe bir not olarak düşer ve geleceğin ip uçlarını taşırlar kendi içinde. Bütün sınıf hareketlerinde,ilerleme ve gerilemeler içi içe geçmiştir genellikle. Gerileme ve ilerleme diyalektik sürecinin kökleri geçmişin içindedir, ve geleceğe projeksiyon tutar ve bu kan taşıyıcı damar,kendisini kirli kandan arıtarak yaşamı devam ettirir.
Tarihin bu sürecinde,bütün bünyeler doğarlarken genellikle hastalıklı doğarlar,ve çoğu zamanlar bu hastalıklar görülmez ve onlar belli zayıf anlarda nüksseder ve bütün bünyeyi olumsuz etkiler. Operasyonal müdahaleler gerektiren hastalıklı bünyelerde genellikle,parça bütüne feda edilir,veya;varsa tedavisi yeniden bünyeye kazandırılır. Birde tamamen bünyeyi ölüme terk etmek var,bu anlar,bünyenin hiç bir tedaviye cevap vermediği anlardır. İtalya Komünist Partisinin tarihi hakkında bilgi sahibi olan arkadaşlar,bu partinin altı ayda revizyonistler tarafından tasfiye edildiğini de bilirler diye düşünüyorum. Sorunumuz İtalya Komünist Partisinin tarihini burada anlatmak değil. O nedenle herkesin katılmakta tereddüt edemeyeceği nesnel gerçekler vardır. Yanlış politikaların sınıfsal bir hareketi çok kısa süreçlerde nasıl kanser ederek öldürdüğünü anlamak elzemdir.
Revizyonizm kanseri,öldürücü bir tür, bir bünyeye musallat olduğunda,erken teşhis gerektiren bir tür,yoksa ki geriye dönüşü çok zor bir hastalık. Bütün sorun burada hastalığı takip eden doktor öncünün,hastayı erken takibe alarak ,gerekli müdahalelerde bulunmasıdır. Gecikmiş müdahale, ruhuna fatiha demektir. Her geri adım ilerlemenin aşınmasıdır ve bütün devrimci niyetler bunu bilerek hareket etmeli ve bu bilince sahip olmalıdırlar. Yola çıkarken emniyet kemerimizi takarsak,her hangi bir kazada ölüm oranı yüzde elli azalır. Bu da bir tedbirdir ama kesin çözüm değildir. Ani yanlış bir direksiyon kırma hareketi ölüm nedeni olabiliyor. Bu anlarda ilk hata son hatamız olur çünkü,artık yaşamıyoruz ve hata yapma şansımız varlığımızla birlikte ortadan kalkmıştır.
Genel hatlarını koymaya çalıştığımız bir sürecin,bilimsel olarak incelenmesi ve yeniden irdelenmesi,her devrimcinin görevi olmalıdır. Kritik bir zaman ve kritik bir eşikte,kritik müdahaleler gerekir. Şimdi bu zamanlardayız ve bir’leşerek çoğalmalıyız, dağılmadan,bölünmeden,parçalanmadan çoğalmalıyız. Maoistlerin birliği !!! Tarihte bütün yanlış ve hatalı devrimci süreçler, yeni ve daha ileri devrimci süreçlerle aşılmıştır. Bugünün temel sorunu devrimin can alıcı teorik ve pratik sorunlarına yönelmektir. Her devrimci,karşılaştığı sorunları,önüne çıkan sorunları ve nedenlerini bularak kolektifin önüne getirmekle sorumludur. Özünü mücadele ve çelişmenin belirlediği tarihsel sürecin,geçmiş ve gelecek arasındaki diyalektik bağı doğru analiz edilmedikçe geleceğe umut yakmak olanaksız.
Burjuva sınıfsal bakışla geleceği umut etmek ne kadar gerçekçidir ? On birinci yüz yılda İslamiyet ne ise,bugün de aynıdır,var mı değişen bir şey ? Ama devrimci Marksizm bu değil,devrimci Marksizm,somut şartların somut tahlilidir. Bütün süreçlerin tarih içinde değişen konumları ve rolleri vardır. Geçmişin konum ve rolleri geçmişe dair bizlere ip uçları verirler ama geleceği analiz etmek ise olgular üzerinden olur. Zihinlerdeki Orta-Çağ kalıntıları bütün haşmet ve dehşetiyle toplumun önünde depreşiyor hala. Tarihi ters yüz etmek böyle bir şey. Devrimci öncü, bütün devrimci sınıfları devrime kazandığı zaman devrime yönelir. Devrimin bedeli, bütün emekçilerin toplamda dökülen kanlarındadır. Eleştiri yaparken devrimin diyalektiği üzerinden ilerlemek,devrimi ilerletmektir.
Devrimin diyalektiği,devrimci eleştiri gerektirir. Bu anlardaki politik ve pratik tercih ileriye yönelik değiştirme tercihidir,geriye değil. Eleştirinin bütün enerjisi,öncünün inşası için seferber edilmelidir. Bu kitlelerdeki yorgunluğu da morale dönüştürür. Bıkmadan yılmadan yapmak ancak;salt eleştiri değil,perspektif sunarak yapmak gerekiyor. Öncüde ki burjuvazi tarihi tersinden zorlar,devrimci komünistler ise tarihlerini olgulardan çıkararak tarihsel yolculuklarına devam ederler. Tarih bir anlamda burjuvazinin hurda bir yığını haline gelmiştir. Devrimci Marksistlerin görevi,bu hurdalıktan geleceğin dünyasını yaratmaktır ve hurdalıkta işe yarayacak,dönüşecek şeyler var -ki kesin vardır-onları da değerlendirerek,geleceğin dünyasının hizmetine sokmak olmalıdır.
Büyük bir hurdalık,toplanacak çok malzeme var,sorun;toplanacak malzemenin nerede ve nasıl kullanılacağıdır. Hurda hale gelmiş bir tren yığınını,iyi bir lokomotifle yeniden yürütmek görevini tarih devrimci sınıflara nasip etmiştir. Bu büyük görev başarılacaktır, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Herkes devrime kattığı değer kadar devrimcidir. Revizyonizm ise,insanlığın devrimci tarihine hiç bir değer katmadan,artı değer den pay alan asalak ve çürümüş bir ideolojinin teorisidir. İdeolojik alt yapısını ekonomik çıkar ilişkileri üzerine inşa eden bir düşüncenin devrime karşı tarihi tersinden geriye doğru çalıştırmaya çalışması kadar daha doğal bir şey olabilir mi ? Revizyonizm burjuva toplumların ürünüdür.
Çünkü;
1. Dünyamız sınıflı bir dünyadır ve sınıflar arası çelişki ve çatışmalar hala bütün şiddetiyle devam etmektedir. Tarihsel bütün olgular revizyonizmi mahkum ediyor ve devrimci süreçler tarihin lokomotif gücüdür. Dünyanın emek ve sermaye eksenli çelişmeleri uzlaşmazdır. Dünyanın bütün ülkelerinde hala azınlıkta olan burjuvazi iktidardadır ve milliyetçi karakterde olup faşisttir,
2.Dünyada Revizyonizm kapitalist pazarlarla birleşerek,kapitalist pazarın aleti olmuştur,
3.Dünya kapitalist sistemi genel olarak ciddi süregen- kronik krizler konjonktürüne girmiş ve dünyanın çelişmeleri (emek sermaye) alabildiğine derinleşmiştir ve bölgeler arası dengesizlikler alabildiğin büyümüş ve bağımlı yarı bağımlı ülkelerde devrimci durum giderek yükselmektedir. İşsizler ordusu bu ülkelerin en devrimci ordusudur ve bu alan özel bir çalışma gerektirecek ciddi bir devrimci alandır.
4.Doğu Avrupa üzerindeki Sovyet revizyonizminin etkisi azaldıkça,bu ülkelerde devrimci durum giderek yükselmekte ve geleceğin devrimci pratiklerine zemin hazırlamaktadır. Çin’de bu sürecin içindedir. Bu süreç Asya,Afrika ve Latin Amerika halklarının devrimci mücadele süreçlerini olumlu yönde etkilemektedir.
5.Dünyamızın Avrasya ve Afrika coğrafyası,krizler coğrafyası olup,küresel güç mücadelesi bu alanlarda yoğunlaşmaktadır. Ezilen dünyanın çıkarları,İnsanlığın çıkarları her geçen gün daha bir ortaklaşıyor ve insanlık için ortak bir gelecek hazırlıyor.
İdeolojik olarak,
Geçmişin Marksist ustalarını ikonlaştıran anlayışlara itibar edilmemelidir. Bu çok tehlikeli bir anlayıştır,bu durum, Kurçev ve Deng Şiao Ping’de ifadesinin karşılığını bulmaktadır. Fetişizm ve kahramanlıklar üzerinden tarih yapılamaz. Tarihsel bilinç,geçmişten çıkarılan tecrübelerle geleceğe yönelmektir. Marksizm-Leninizm ve Maoizme saldırılara, geleceğin olguları üzerinden bilimsel ve devrimci yöntemlerle karşı koymak en doğru olan devrimci ve bilimsel bir yöntemdir. Tarihsel süreç en genel anlamıyla bunu doğrulamaktadır. Geçmişin Marksist devrimci birikimini ikonlaştıran anlayışlar,o birikimin doğrularından korktuklarından dolayı öyle davranmaktadırlar. Geleceğe yönelik reçeteyi geleceğin olgularında aramalıyız,çünkü geçmişin Marksistleri bize bunu öğretiyor.
Günümüzün temel sorunu revizyonizme karşı mücadeleyi,sınıf mücadeleleri pratiğinden çıkanlarla mahkum etmektir .Devrimci mücadeleler döneminde ,yani devrim öncesi dönemlerde de öncü yü kullanarak onun bütün olanaklarını kendisi için kullanan revizyonistler her zaman olmuştur,olmaya da devam edecektir. Yabancılaşma tamda bu noktada başlıyor işte. Marks,’’Tanrılar değil,doğa değil,yalnız insanlar kendisi,insanlar üzerindeki bu yabancı kudret olabilirler.Özel çıkarın kendisi toplumun koşullandırdığı bir çıkardır ve ona yalnız toplum tarafından yerleştirilmiş koşullarda ve toplumlarda verili araçlarla ulaşılabilir;yani özel çıkarlar ile bu koşulların ve araçların yeniden üretimi birbirlerine bağlıdır’’der.
Demek ki devrimciler hayatları boyunca yabancılaşmaya karşı mücadele etmek zorundadırlar. Bu insanda ki aslanla,maymunun çatışmasıdır ve ideolojik olarak burjuva kişilikle proleter kişiliğin mücadele ve çatışmasıdır. Bu çatışma,bütün sınıf ayrılıklarını ve bu sınıfsal ayrılıklara yol açan bütün üretim ilişkilerini, bu üretim ilişkileriyle ilişkide olan bütün toplumsal bağları ve söz konusu toplumsal ilişkilerin siyasi,ideolojik,felsefi,ahlaki,kültürel ve hukuksal üst yapısını oluşturan düşünsel ilişki ve çelişkilerin tasfiyesini gerektirir.Buradaki temel olgu öncüdür ve onun kolektif devrimci iradesidir.
Erdoğan Ateşin
08 Ocak 2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.