PATLATTIM GECEYİ...
Bayram bahane, evim şahane…
Tatilin dibine vuralım dedik, eve geldik. Herkes mışıl mışıl uyurken ben yine geceye kaldım. Aldım yanıma bir adet Alfred Adler kitabı. ‘İnsan Doğasını Anlamak’ adını verdiği… Bizi anlamaya çalışmış adamcağız. Hoş şeyler yazmış kitabında. Ara sıra kadın-erkek ilişkilerine de değindiğinden kaçmaz bu kitap diyerekten, tozlu raflarda sayfaları sararaktan yer etsin diye alıverdim ben de.
Kadın- erkek ilişkisi demişken… En yakın arkadaşım aşk derdine düştü. Duyurduğumu bilse kızar mı ki bana? Yok kızmaz o…
Pek bi’ dertliydi bu gece. Gecedendir diyemedim ona, can arkadaşım olduğundan. ‘’Geçer gider be arkadaş’’ gibisinden kışkışlayan cümleler kursam da pek bir huzursuzum onun adına.
Aşktan korkulur sancılarıyla büyüttüm ben hep beynimi. Erkek gibi olan kadınlar yaparmış bunu. Alfred öyle diyor kitabında. Katılmıyorum ona. Neticede oje sürüyorum ben, makyaj yapıyorum yani. Erkek gibi kadınlar yapar mı hiç öyle şeyler?
Peki durduk yere ne halt yemeye yazdım ben bu gece? Anlatayım…
Bir telaş vardı içimde, pir oldu bildiğiniz. Malum okulun son yılı…
‘Hayata atılıyon kardeş, kırıcan parayı’ telaşından bir şey yani. Hayata atılacağım doğru da, parayı kırıp kırmamak çok da beynimi kurcalayan, ovalayan bir gudubet değil şu an. Hayalleri gerçekleştirememe korkusu var içimde. 20’li yaşların en güzel hayallerindeyim ben. Gerçekleştiremezsem içim sıkılır, böğür ağrısı falan çekerim, isyan ederim ben. Sonra çekmez kimse beni, çekemez de zaten. Herkeste mi yoksa bi’ benim gibi kendini bilmez delilerde mi var kalıcı olma derdi?
Yok yahu!
Herkes ister bence, akıllarda, gönüllerde taht kurmayı… Vay şöyle dediydi, vay böyle dediydi diyerekten…
Ebeveynlerime dert yandım, çok fena. ‘’Bırakın mezun olunca tek başıma kendime hayat kurayım, nasıl olsa evlilik, çoluk, çocuk hayalim de yok… Hayatımı yaşayayım.’’ Dedim.
Hay demez olaydım!
Vay efendim burası Avrupa mıymış.
E oldu mu şimdi? Hani modern aileydik biz, n’oldu?
Babam ne dese beğenirsiniz:
-Biz gidelim sen yaşa burada tek başına.
Resmen alındı, adamcağız. Şakaya vurdum, haliyle. Hem Avrupa mı olmalı illa burası? Her erkek, belli bir yaştan sonra tek başına hayat kurma olanağına sahipken, bir kadın neden buna sahip olamıyor dersiniz?
Ama doğru ya, Türkiye burası… Toplum ne der sonra!
‘’Kız kurusu olmuş bizim Sebile, 25’lerinde göçmüş evden, anasını babasını bi’ başına bırakmış. Ne hayırsız kızmış.’’
Hep durup şunu diyorum kendime; ‘’Toplumu umursa(!)ma Sebile! Kadın olmakla gurur duy, doya doya yaşa ezilmişliğini. İnsanlar seni, senin gibileri ezse de, sen yine de sev insanları(!).
Biçareyim dostlar…
Hayaller biter mi yahu! Daha rakılı hayallerimiz var. Hani 20-30 kadınlı… Gelecek olanlar varsa, bekleriz. Lakin erkeklere bilet yok gibi şimdi… Olur da 30 yıl sonra Türkiye azıcık, minnacık değişirse en adamından adamlara bilet ayırırız.
Sözüm olsun…
Sevgi, saygı en yakın dostunuz; sizi kötü görenler ders alasıca öğrencileriniz olsun…