HERKES SEVİLMEK İSTER
Fuzuli’ye sormuşlar : “Sevmek mi daha güzeldir, sevilmek mi?” , üstat hemen cevap vermiş : “ Elbette sevmek, çünkü sevildiğinden hiçbir zaman emin olmazsın. “
Bu büyük şair haklı mıdır değil midir bilinmez; ama bilinen tek şey sevginin güzelliğidir. Kime sorarsanız sorun bu soruya sevilmek güzel der. Zira insanoğlu daima sevilmek, özlenmek, hatırlanmak ister. Bu nedenle sevilmek âdemoğluna tatlı ve zahmetsiz gelir.
Peki, hiç düşündünüz mü gerçekten sevilip sevilmediğinizi?
Aklınızın bir köşesine bu soru demir attı mı hiç? Her insan bu soruya olumlu cevap vermek ister ama ne olursa olsun emin olamaz. Çünkü kalpleri bilen ancak ve ancak Allah u Teâlâ’dır. Lâkin insanoğlu başkasından şüphe etse de kendi kalbinden şüphe duymaz. Kimi ne kadar sevdiğini, kimi gerçekten sevdiğini iyi bilir. Sevgisinden emindir; ama insana sevmek ağır gelir. Çünkü zordur karşılık beklemeden sevmek. Ağır imtihandır sevgiyle imtihan olmak. Sevgi güzel bir duygudur vesselam; ama güzel olan her şey gibi sevginin de yükü ağırdır. Evvela yürek ister sevmek, hem de mangal gibi bir yürek… Ve sabır ister, sükût ister… Yürek pare pare olsa da sır olmak ister sevgi. Aslında sevilmek kadar güzeldir sevmek, sevilmek kadar özeldir. Kişi sevdiği müddetçe yaşar. Ve kişi sevdiğiyle beraberdir. Hak Teâlâ âdemoğlunun yüreğine sevginin tohumlarını atmış ki âdemoğlu sevsin “yaratılanı yaratandan ötürü”.
Ne müthiş bir nimettir sevmek, hele hele de yaratılanı yaratandan ötürü sevmek… İşte bu yüzdendir ki sevmek daha güzeldir. Hele sevginin içine Hak giriyorsa değmeyin tadına… Sevda güzeldir lakin günümüzde ne kadar anlamlı sevdalar var tartışılır. Kime göre sevmek, neye göre sevmek? Her şey çıkar doğrultusunda yürüyor şu günümüz dünyasında. Ne yazıktır ki sevmek ve sevilmek de bu çıkar ilişkilerinin kurbanı. Kurbanı diyorum çünkü şu ahir zamanda kaçımız sevgiyi hak ediyoruz ya da hakkıyla sevebiliyoruz. En önemlisi kaçımız yalnızca Rabbin yarattığını yalnızca Hak namına sevebiliyoruz. Belki üç belki beş kişi… Bu nedenledir ki çağımızın insanları ne sevmeye inanıyor ne de sevilmeye. İş geçmişten günümüze gelene kadar öyle bir boyut değiştirmiş ki artık insanoğlu kendi sevgisine bile inanmaz olmuş. Hatta Hak namına seviyorum demek ağızlara sakız olmuş. Hak namına seven insan zahiri ve batini olarak kendini belli eder ve yalnızca sevmek için sever. Çünkü bu insan için sevmek, bir yaşam biçimi olmuştur ve en büyük hazzı sevgide bulmuştur bu insan. Bunun için şu mısraı söylemeden edemeyeceğim : “Hakk bir gönül verdi bana hâ demeden hayran olur!” Evet, Hak namına seven insan Hakk’ın yarattığı her şeye hayran olur ve olmalıdır. Mevlânâ hazretlerinin “ Sözü kısa kesmek gerek, vesselam “ mısraıyla yazımı nihayetlendiriyorum. Sevmek de güzeldir sevilmek de; lakin sevmek işin asıl boyutudur. Ve insanoğlu emin olduğu, şüpheye düşmediği şeylerden haz duyar… Her daim Hak namına sevmek ve sevilmek ümidiyle, sürç-i lisan eylediysek affola…