- 1447 Okunma
- 19 Yorum
- 2 Beğeni
GEBERDİ Mİ? GEBERDİ Mİ? ( GÖZ YAŞLARI İÇİNDE YAZDIĞIM GERÇEK BİR HAYAT HİKAYESİ )
[Sitemizin değerli yazarlarından ’’grafspee’’ rumuzlu Fatih Güner arkadaşımın yazdığı ’’ Çınar ’’ Başlıklı yazı bende bir anıyı canlandırdı. Kendisine çok çok teşekkürlerimle birlikte 9 Ekim 2011 de bu sitede yayınlamış olduğum bu anımı- biraz daha genişleterek ve düzenleyerek - değerli dostlarla paylaşmak istedim.]
--------------------------------------------------------------------------------------------
1975 yılıydı. Bakırköy Kartaltepe Mahallesi Muhtarlığından içeri 20-25 yaşlarında üstü başı perişan bir vatandaş girdi. Elinde naylon bir dosya içindeki yazıyı önce bana uzattı.
Ben o yıl o muhtarlıkta, Mahallelinin Hacı Amca diye sevip saydığı Yusuf Nurel’in yanında katiplik yapıyor, bir yandan da Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde öğrenim görüyordum. Yazıyı aldım okudum. ’Sağır ve dilsizim, kimse bana iş vermiyor. Allah rızası için yardım edin. ’ yazıyordu. Hacı Amca ’ Neymiş’ diye sordu. Anlattım durumu. Sonra da çekmeceye uzandı elim. Garibana bir sadaka vereyim bari diye düşünmüştüm. Hacı Amca ’ Sami sen kapıyı tut sakın bu herif dışarı çıkmasın ben şimdi onun dilini açacağım, kulakları da duyacak ’ dedi. Bocaladım önce.Ama Hacı Amcaya itiraz edilemezdi.
Eski bir Kuvay-i Milliyeciydi Hacı Amca...Yetmiş beş yaşında olmasına karşılık benden çok daha dinçti ve mahallede sıkı mıydı Hacı amca varken serkeşlik yapmak, kızlara laf atmak, sarhoş narası patlatmak, hatta karı-koca kavgası...Amele küreği gibi elleriyle sadece bir tokat atması yetiyordu. Onun Osmanlı tokadının tadı çok iyi bilindiği için mahallede hiç bir asayişsizlik olamazdı. O yüzden de bizim mahallede öyle gece bekçisi filan da dolaşmazdı sokaklarda.
Hacı Amcanın bir emri iki edilir miydi hiç? Şaşkın şaşkın kapıyı kilitledim. Hacı Amca masasının çekmecesinden bir cop çıkardı. Dilencinin sağ koluna bir tane indirdi. Dilenci kıvrandı ama sesi çıkmadı. İkinci copu sol koluna indirdi. Dilenci ’Ah anam yandım ’ diye feryat etti. Hacı Amca ’Ameliyat başarı ile tamamlandı’ dedi. Sonra bana ’ Kapıyı aç, bize çay söyle’’ dedi. Muhtarlıktan çıktım iki çay alıp döndüğümde Hacı Amca üst kattaki evinden getirttiği kahvaltılık ile dilencinin karnını doyuruyordu. Ona bir sürü nasihat ettikten sonra cebine de üç-beş kuruş koyup uğurladı. Sonra bana döndü : ’ Evlat gözün daima açık olsun, dikkatli ol, merhemet iyi şeydir lakin maraz doğurmamak kaydıyla’ dedi.
Bursa’lıydı Hacı Yusuf Amca.( Kökleri ise Malatya- Pötürge’de imiş.) 14-15 Yaşlarında katılmış Kuvay-i Milliyeye. Bursa’nın çeşitli yörelerinde, özellikle de Keles ilçesinde Yunan çeteleriyle nasıl amansız bir mücadeleye giriştiklerini anlatırdı ara sıra.
Hiç unutamadığım anısı şöyleydi:
Bir gün başlarında reisleri olduğu halde sadece bir tandır ekmeği, çökelek peyniri ve yeşil soğandan ibaret yemeklerini yerken aniden bir kurşun sesiyle irkilir küçük Yusuf. Birlikte omuz omuza savaştıkları arkadaşlarından birisi kanlar içinde yere serilmiştir. Lakin ne reis ne de diğerleri kılını bile kıpırdatmadan yemeklerini yemeye devam etmektedir. Reis küçük Yusuf’un -bir türlü yutamadığı lokması sebebiyle- neredeyse boğulmak üzere olduğunu görünce şöyle der:
-Yemeğini yemeye devam et bre kızan. Bu namussuz az önce girdiğimiz Rum köyünde bir kıza sarkıntılık etmiş. Onun için ben öldürttüm onu. Bizim davamız vatan davasıdır. Bu davayı kendi nefsani ve şeytani arzuları için kullanmaya kalkanların sonu hep böyle olacaktır. Bu böyle biline.
Böyle bir ahlak ve terbiye içinde yetişmişti Hacı Yusuf. 1975 yılında bile nüfusu 25.000 olan Bakırköy-Kartaltepe Mahallesi’nin - ölünceye kadar - değişmez muhtarı olmasının en önemli sebebi buydu. Mahalle emin ellerdeydi yani.
Bana hep böyle anılarını anlatırdı ya nedense bu anısını hiç unutamam.
Neyse...
Öğlene doğru Hacı Cemil geldi. Her gün gelirdi zaten. Hacı Yusuf’un belalısıydı o. Şimdilerin tabiriyle kankası... Hacı Cemil her zamanki mutad sorusunu sordu Hacı Yusuf’a? ’Sen daha gebermedin mi? Bak cebimde pamukla dolaşıyorum. Pamuğunu tıkama benden.’
’ Boşuna heveslenme sen benden önce gebereceksin. Ben pamuk bulamıyorum. Artık üstüpü ile idare edeceksin.’ Diye cevap verirdi Hacı Yusuf... Bu muhabbet istisnasız her gün yapılırdı.
Avniye Camiinin genç imamı sık sık ’ Ya böyle şaka yapmayın’ dese de onlar bu muhabbeti asla terketmediler.Aralarındaki ’’Selamünaleyküm- Aleyküm selam’’dı sanki.Ama tek muziplikleri bu değildi. Başka insanlara karşı oldukça ciddi olan bu ikili başbaşa kalınca birbirlerine yapmadıklarını bırakmazdı. Bazen Hacı Yusuf Camide namaz kılarlarken tam Hacı Cemilin arkasına geçer ve adamcağız rükuya eğilmişken arkadan kafayı koduğu gibi secdeye kapatırdı onu. Tabii ki aynı şeyi bazen de Hacı Cemil yapardı Hacı Yusuf’a. İmam kızardı ikisine de ’ Yahu ayıptır, günahtır. İkiniz de yetmiş beş yaşında insanlarsınız. Çocuktan farkınız yok. Siz böyle yaparsanız gençler sizi örnek almaz mı?’ derdi. Ama sıkı mı Hacı Yusuf ve Hacı Cemil dışında herhangi birinin aynı şakayı yapabilmesi?
1975 Yılının Ağustos ayında Hacı Yusuf Kumburgaz’a biraz tatil yapmaya gitti. Muhtarlığı da İhtiyar heyetinden, Atatürk’ün Yakın arkadaşı Fethi Okyar’ın damadı olan Fehmi Küçükdoğu Amcaya bıraktı.
Dünyalar tatlısı bir insandı Fehmi Amca. Birlikte mahallenin ikametgah, nüfus sureti, iyi hal kağıdı ( O zamanlar muhtarlıktan alınıyor ), evlenme evrakları vs. işlerini görüyoruz. Ben biraz rahatladım tabii ki. Hacı Amcanın yanında sigara içemiyordum. Fehmi Amca ise ’ Sen artık koskoca bir muallim adayısın içebilirsin’ diye izin vermişti.
Fehmi Amcanın geçici Muhtarlığı esnasında bazı şeyler değişti tabii ki. Daha önce semtimizi teğet geçen dilenciler artık muhtarlığa kadar gelir oldukları gibi Fehmi Amcadan sadaka bile alıyorlardı. Ben ona Hacı Yusuf’un icraatini hatırlattıkça da ’ Evlat iyilik yap denize at. Balık bilmezse Halik bilir ’ derdi. Tek tük de olsa artık sarhoş naraları duyar olmuştuk mahallede. Ben bile zaman zaman kızlara laf atıyordum.
Çok şey değişmişti mahallede, bir şey hariç.Hacı Cemil yine her günkü gibi öğle üzeri geliyor ve ’ Geberdi mi, geberdi mi?’ Diye bize soruyordu. O dünyalar tatlısı Fehmi Amca öce ’ Öyle konuşma ’ dedi... Sonraları kızmaya başladı. En sonunda kovdu Hacı Cemil’i muhtarlıktan ama önleyemedi Hacı Cemil’in her gün gelip ’ Geberdi mi’ diye sormasını. Sonunda pes etti ve artık ’ Sana inat yaşıyor.’ demeye başladı.
Fehmi Amcayla çok iyi anlaşıyordum ama Hacı Yusuf Amca’yı da çok özlemiştim. Hayatımda babama bile göstermediğim saygıyı gösteriyordum ona. Hem bana çok lazımdı çünkü fakültede Osmanlıca diye bir dersimiz vardı ve eski Türkçe yazmaları ondan başka doğru düzgün okuyabilen yoktu. Yani bana çok yardımcı oluyordu. O yüzden Hacı Amcanın tatilinin bitmek üzere olduğuna seviniyordum.’’Üç gün sonra oradayım’’ diye telefon etmişti en son olarak. Ama o üç gün hiç gelmedi...
Hacı Yusuf Amcanın bize üç gün sonra geleceğini bildirdiği telefon konuşmasının ertesi günü sabahleyin muhtarlığın telefonu acı acı çaldı. Fehmi Amca aldı telefonu.
Birden’’Neee’’ dedi ve olduğu yere yığıldı. Telaşlandım. Şekeri , tansiyonu olan birisiydi Fehmi Amca. ’Ne oldu? ’ diye sordum. Uzun süre hıçkırmaktan konuşamadı. Sonunda ’ Yusuf Abi trafik kazası geçirmiş Hakkın rahmetine kavuşmuş’ dedi. Ben de yığıldım. Babamı kaybetsem ancak o kadar üzülebilirdim.
O gün öğlene kadar ağzımızı bıçak açmadı. Öğle üzeri Hacı Cemil geldi her zamanki gibi ve mutad sorusunu sordu? ’ Geberdi mi, geberdi mi’ Fehmi amca sustu.Başını önüne eğip ağlamaya başladı. Hacı Cemil bana döndü.’.Ne oluyor yahu’ dedi.’Öldü ’ dedim kısaca. ’Kim’ diye kekeledi Hacı Cemil , alacağı cevaptan korkarak.’Hacı Amca öldü’ dedim
Hacı Cemil kesilen bir ağaç gibi olduğu yere devrildi. Öylece upuzun uzandı. Ne ses var ne tek bir hareket... İçimden ’ Hay Allah birden pat diye söyledim adam kalp krizi geçirdi galiba ’ diye düşündüm.Fehmi Amcayla birlikte Hacı Cemili uyandırmak için bir hayli uğraştıktan sonra nihayet gözlerini açtı. Ağladı, ağladı.ağladı...
O günden sonra Hacı Cemil’in yüzü bir daha hiç ama hiç gülmedi.Ve Arkadaşı, can yoldaşını fazla bekletmemek için olsa gerek onbeş gün kadar sonra Hacı Cemil de hayata gözlerin yumdu. Bir onbeş gün kadar sonra ise Fehmi Amca katıldı onlara.
Rabbim her üçüne de rahmet eylesin, makamları cennet olsun inşallah.
NOT:
HACI AMCANIN ELİMDE TEK BİR RESMİ BİLE YOK MAALESEF . O BAKIMDAN HACI AMCANIN RESMİ YERİNE ONUN -GÖĞSÜNDEN HİÇ EKSİK ETMEDİĞİ- İSTİKLAL MADALYASININ RESMİNİ KULLANDIM.
YORUMLAR
Sevgili Sami Hocam,
İnsana selam veren çok olur ama o geberdi mi diyebilecek kadar hakiki dostluğu kurabilmiş arkadaşlar çok ender çıkar
Bazı kelimeler vardır ki sadece iki kişi anlar.
O öyle bir dostluktur, o öyle bir yalın ifadedir ki, onu yakalayıncaya kadar, ne zorluklar,ne tehlikeler, ne yokluklar yaşanmıştır kim bilir.
Bu güzel anlatımınızla sürüklediğiniz yazınızı çok beğendim.Elinize sağlık.
Saygılarımla.
Bu hikayeyi önceden de okumuştum şimdide ilk okuduğumdaki gibi tüylerim diken diken oldu, boğazıma bir şey düğümlendi, gözlerim doldu. Of ya ölüm çok acı ama sevdiklerinin ölümünü görmek daha da acı. Hiç bir zaman uzun bir hayat yaşamak istemedim. Uzun bir hayat senden önce sevdiklerinin bir bir ölmesi ve onların ölüm acılarını çekmek demektir.
Sennde sağın solun belli olmuyor. Bir gün güldürüp ertesi gün ters köşeye yatırıp ağlatıyorsun. SIRADAN VE RUTİN OL BİRAZ LÜTFEN
Çok güzel bir yazıydı tebrikler
Selam ve sevgiler
Sanırım teknik bir sorundan dolayı böyle bir şey söz konusu olmuş.
Nasıl oldu inanız ki bilemedim,muammalar çıkmazı ne yazık ki,boş bir yorum asla göndermem,özürlerimin kabulü lütfen değerli arkadaşım.Sizin şiirleriniz
de,yazılarınız da benim için çok değerli.Sizin bildiriminizi görünce fark ettim ve bu durumdan dolayıda üzüntülerimi bildiriyorum.
Saygı ve selamlarımla.
VAZO tarafından 10/10/2013 8:11:06 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yazın dün gömdüğümüz ,edebiyat dostu Uşağa gelen üniversite öğrencilerin uğrak yeri edebiyat dostlarının toplandığı mekanın sahibini Talat İçöz kardeşimin acısıyla uğraşırken.Acaba bizi de mi çağırıyordu gelin çabuk arkamdan beni yalnız bırakmayın düşünceleri kafamda dolaşırken okudum.Dost ne kadar öldü mü dese de yaşıyor olması onu ayakta tutmakta..
Tebrik ederim hocam saygılarımla.
KEŞKE BİZİM DE YA DA KENDİ ADIMA KONUŞAYIM BENİM DE YAŞLANDIĞIMDA BÖYLE ANLATACAK YAŞLI AMCALARIM, TONTON ŞEKER TEYZELERİM OLABİLSEYDİ DİYORUM ŞİMDİDEN. VE DÜŞÜNÜYORUM BEN ACABA YAŞIM BELLİ Bİ SONA YAKLAŞIRKEN Kİ ÖMRÜMÜZ VARSA TABİ, ACABA NE ANLATACAĞIM TORUNLARIMA, GENÇLERE. CEVABIMSA KAYDA DEĞER BİRŞEY YOK OLUYOR. ALLAH RAHMET EYLESİN BÖYLE GÜZEL, GÜZİDE VE MÜSTESNA İNSANLARA.
Çok güzel bir hikaye hocam.
Yoksa anı mı?
Ne önemi var?
Benim için güzelliklerin hası işte...
Hem konusu güzeldi,
hem de hocamın sunum şekli.
Nasıl da akıp gidiyor cümleler...
Nerde başladınız, nerede bitirdiniz anlayamıyorsunuz.
Paragraflar rüzgar gibi geçiyor gözünüzün önünde...
Kanatlanıyor adeta bakışlarınız...
Katmerli üzüntü yaşadık burada...
İlki,
kahramanlarımızın ölümüne...
Her birine, Allah rahmet etsin diyoruz.
İkincisi,
damağımızda kaldı tadı yazının...
Keşke biraz daha uzun olsaydı diye düşündük...
Ne demeli?
İyi ki böyle güzellikler var.
İyi ki böyle değerli hocalarımız var...
İyi ki böyle değerli kalemlerimiz var...
Ve,
iyi ki böyle bir defter var...
En azından buralarda toplanma,
bir şeyler bölüşme imkanı buluyoruz...
Böyle yazıları iş yerinde okumak tehlikeli oluyor.Keza sizin mizah yazılarınız içinde aynı uyarı geçerli ama bu yazı bam telimize dokundu.Hani imrendiğimiz yaşlı çiftler olur biri vefat eder ardı sıra diğeride eşini bekletmek istemezcesine kısa sürede eşinin yanında ebedi istirahatgahtaki yerini alır ya.Kadim dostlarda birinin yokluğunda diğeri yarım kalmış gibi dostlarını yalnız bırakmak istememişler.Allah rahmet eylesin üçüde nur içinde yatsınlar.Yazı ile onların güzel dünyalarından bizde zerre de olsa nasiplendik.Teşekkürler abim.Sağlık ve selametle.
Ne büyük onurdu bu madalyayı hissetmek...
Hayat acı ve acımasız...
Geçmişte insanların beraber büyümekte oldukları zorlukları gördükçe, bugünkü yaşantımdan iğreniyorum.
Asıl zorluk, asıl dostluk, asil bir yürek... Koca bir dağ...
Ömrümde görmedim belki ama, yazınız sayesinde içimde büyüdü bir insanlık...
Duygularım karışık hocam, anlatamadım..
Saygı ile ve çokça sevgim ile..
Ellerinden öperim..
nasıl siz gözyaşlarıyla yazdıysanız ben de boğazımda koca bir düğümle okudum yazınızı. bu birbirine gönülden bağlı 3 son Osmanlı, bizim sıradan hayatımıza nazaran ömürlerini dolu dolu yaşamışlar, hakiki imana, dostluğa, vatanseverliğe sahipler. Allah hepsine gani gani rahmet etsin. Elinize sağlık..
Ayrıca yazınızın başında beni onurlandırdınız hocam, teşekkür ederim.