TAAZE SÜÜÜÜÜT....
Sitedeki dairemizde, yeni ortama uyum sağlamaya çalışırken, kimi farklılıklar
dikkatimizi öyle bir çekiyor ki!
İşte bu farklı ortamdan, iz bırakanları yazacağım bu kez. Yazının başlığı "Taze Süt’ün
öyküsü. Kırk-kırk beş yaşlarında bir adam yanında sekiz-on yaşlarında ve oğlu oldu-
ğunu tahmin ettiğim bir erkek çocuğuyla birlikte itme arabalarında sabah 8:30-9:00,
akşam17:00-17:30 sularında süt satıyorlar. Adamın taze süt diye , süt alacakları
uyarması en dikkat çekici tarafı. Öyle güzel, kibar ve ezgili taze süüüt deyişi var ki...
İnsanın, sütün nasıl bir ortamda hazırlandığını, içime uygun mu, değil mi taraflarını
hiç düşünmeden alası geliyor! Adamın " Taaze süüüüt" diye ünlerken inceliği insanı
cezbediyor. Ben bu durumu anlatırken, hanımım da sokaklarda bir şeftali satıcısının
taklidini yapmaya çalışıyor. Önce bir uyarı " Eeeeeey şeftaliiiii". Tabi bizim süt satı-
cısı denli nazik değil! Ya halı satıcılarına ne demeli! Sitenin giriş kapılarına tozun
toprağın içine farklı desenlerde halıları pat pat seriyorlar, atıyorlar öylesine...
Balkondan başını çıkarıp bakmaya da pişman ediyorlar insanı" Halı verelim amca, dayı
veya bakanın cinsiyetine göre; hala, teyze gibi." Hiç de böylesini görmemiştim!
Bu da halı satmanın mahalleler arasındaki yeni bir çeşidi demek...Sütçüden sonra da
ne dediği pek belli olmayan, güçlü sesiyle taaa uzaklardan bir sokak satıcısının sesi
yankılanır kulaklarımızda.. Yaklaştıkça poğaçacı olduğunu anlarız. "Sıcak poğaça
sıcaaak" yinelemeleriyle, poğaçacı da gelip geçer. Yani işin özeti, herkes bir şeyden
ekmek parasını çıkarmak için, yaşam savaşımı verir. Dünyanın hali, işte böyle sürer, gider.
11.07.2004