MADDEYE ESİR OLMAK
Madde, son derece büyük bir tehlikeyi nihayet önümüze çıkartmıştır.
Kısa söylemle, maddenin kendisi bizi esir almıştır.
İnsanoğlunun çözmesi gereken birinci sorun, maddeyi çok çok geri sıralara
itmek olmalıdır.
Teknolojide bu denli hızlı giderek, geri kalmış ulusları sömürmek, onları sömürülmeye
mahkum etmek, yeni düzenin kahrolası tuzağıdır. Zararlarını hesap etmeden yapılan
her iş, bizim yaşamımızdan birtakım tatları bir bir eksiltir.
Beton yığınları, kelleşen tepeler, karınca gibi kaynayan motorlu kara taşıtları(yetersiz
yollarda) ikide bir kaşınıp kanatılan yaralarımız, hep sonu düşünülmeden yapılan
işlerimizin sancılı sonuçlarıdır.
Ve maddenin etki alanından uzak durmayı başaranlar, bu işi ne zamana dek götüre-
bileceklerdir? Bu denli bir hızlılık, insanoğlunun başına bir bela getirecektir.
Savaşlar, önceleri neden çıkıyorsa; şimdi de aynı nedenlerle çıkar. Aç kalmak;
kargaşanın ilk nedenidir. Aç, gerektiğinden; tok zevkinden savaş alanlarına çıkar.
Aç, yüzde yüz mücadele etmek zorundadır. Açlığın giderilmesi başka şeyleri ardından
getirir. Ve kişi açlık gereksinimini giderdiğinde, nerede durulması gerektiğini bilmelidir.
Bilmiyorsa , öğretilir. Öğretmek de eğitimle olur. Eğitim tüm insanlarla olur.
Eğitilmemiş insan, en tehlikeli en korkunç hayvandan daha zalimdir. Ona verilmiş akıl,
ancak terbiye edildiğinde işe yarar. Aksi durumda o varlığın insan sıfatını alması müm-
kün değildir. İyi eğitilmiş, en zeki yaratık, madde karşısında güneş ışığını gördüğünde
eriyen bir top kar yığını olmaktan kendisini kurtardığında, direnmeye çalıştığında
dünyamız daha yaşanılır olacaktır. Saygılarımla... 11.01.1999