- 1636 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
NEŞET ERTAŞ ANMA
Neşet ERTAŞ bir sevda ve gönül adamıdır. Düğünlerde saz çalıp türkü söyleyerek başladığı sanat hayatını yerelden ulusala, ulusaldan evrensele taşımayı başarmış bunu yaparken kişiliğinden en küçük bir taviz vermemiştir. Düzenli bir eğitim almayan Neşet Ertaş okuma yazmayı kendi olanaklarıyla babası Muharrem Ertaş’tan öğrenmiştir.
Dede Korkut’tan günümüze gelen aşiret ozanlığı geleneğini zirveye çıkaran Neşet Ertaş, tarihsel misyonunun farkında olan bir ozan olarak Karacaoğlan’dan Dadaloğlu’na, Muharrem Ertaş’tan Hacı Taşan’a kadar pek çok ozanın eserlerini söylemiş ve kalıcı olmasını sağlamıştır.
Bir sevda adamı olan Neşet Ertaş yaşadığı sevdaları türkülerinde içten bir şekilde dile getirmiş ve bütün sevda yaşayanların sözcüsü olmuştur. Yaşadığı her ayrılık ve acı O’nun yeni türküler üretmesine aracı olurken sevdiğine hiç kızmamış tersine şöyle demiştir
Sana karşı benim bir sözüm yoktur
Haklısın sevdiğim kararın haktır
Garibim derdimin dermanı yoktur
Hata benim günah benim suç benim.
O sevdiğine öylesine sahip çıkar ki taparcasına değer verdiği bir baba olmanın ötesinde aynı zamanda ustası da olan Muharrem Ertaş’ın sevdiği kadın için söylediklerine şöyle cevap verir.
Yazımızı felek yazdı Mevla’dan değil
Senin dediklerin evladan değil
Her hata suç bende Leyla’dan değil
Aslı bozuk deme gel şu insana ya dost
Neşet Ertaş söyledikleriyle insanları sevmeye, dürüstlüğe, ayrımcılık yapmamaya, kul hakkı yememeye, topluma saygılı olmaya ve pek çok insani değere sahip çıkmaya çağırmıştır.
Dinle sana bir sözüm var
Kimseyi hor görme gardaş
Kim nasıldır Allah bilir
Kötüleyip yerme gardaş
Tek Hakim’dir ulu gani
Bir yaratmış seni beni
Veren alır tatlı canı
Ötesini sorma gardaş
Gönül bilmeyenler çoktur Bilmeyen de gönül yoktur
Bilmiş ol ki gönül haktır
Sakin ol ha kırma gardaş
Kerameti sende bilip
Bilmeden günahkar olup
İnsan doğup hayvan ölüp
Cehenneme girme gardaş
Bak hayvanların halına Gitmiş şeytanlık yoluna
Kaderin garib kuluna
Başka isim verme gardaş.
Bu dizeler Neşet Ertaş’ın yaşam felsefesini en güzel anlatan eserlerden birisidir. Bir başka eserinde insanlığa şöyle seslenmiştir.
İsterim ki bu dünyada
Hiç kimse cahil kalmasın
Okusun ilmin kitabın
Cahilden akıl almasın.
Kendi kendini yetenlere
İlim tahsil edenlere
İlme doğru gidenlere
Cehalet mani olmasın.
İlmedenler nurlaşıyor
İlmetmeyen körleşiyor
İlimle dünya birleşiyor
Söyle ki neden olmasın
Can yakmadan atom gücü
Birleşsinler tüm bilimci
Dilerim olsun sahici
Dünyada silah kalmasın
İnsan hakları hak olsun
Bu hakkı bilen çok olsun
Bütün silahlar yok olsun
Cehalet can dağlamasın.
Dünya cennettir insana
Eşit olsun sana bana
Kıyılmasın hiçbir cana
Analar ağlamasın.
Bütün dünya Allah diyor
Onun nimetini yiyor
İnsan kısbetini giyor
Ayrılık güden olmasın.
Kendin bilen bunu anlar
Çünkü haktır bütün canlar
Yardımlaşsın tüm insanlar
Dünyada fakir kalmasın
Bir garibim budur derdim
Tüm dünyayı bende gördüm
İsterim ki benim yurdum
Dünyadan geri kalmasın.
Neşet Ertaş alçakgönüllü ve mütevazi kişiliğiyle bir öğreticidir.Çünkü O, bir gecede şöhret olmamış, Ahi Evran Veli’nin aydınlattığı topraklarda babası Muharrem Ertaş’tan usta çırak ilişkisiyle binlerce yıldan süzülerek gelen bir geleneğin temsilcisi olarak başarıları sindirerek hazmetmiştir. Günümüzde kendisine dokunmak isteyen hayranlarını yanındaki korumalara dövdüren, çıktığı sahneden dinleyicilerini aşağılayan sözde sanatçılar boy gösterirken Neşet Ertaş konser esnasında ceketini çıkarmak için dinleyiciden izin isterken ve “Ayaklarınızın turabı, gönüllerinizin hizmetçisiyim” diyerek bir sanatçının dinleyicisine karşı nasıl davranması gerektiğinin öğretmenliğini yapmıştır.
Kendisine sunulan ’devlet sanatçılığı’ ünvanını istemeyen Neşet Ertaş konuyla ilgili şöyle diyor "O dönem Süleyman Demirel Cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, ’hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor’ diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım."
Delikanlı şiirindeki dizeler Neşet Ertaş’ın nasıl bir hazine olduğunun güzel örneklerinden biridir.
Dinler isen sana bir şey söyleyim
Gönüllüye gönül ver delikanlı
Gönülsüz olanın gitme peşinden
Sana olmadığını der delikanlı
Gönülsüz gövdeye elin uzatma
Aman sakın böyle bir hata yapma
Zorbalık eyleyip yanlışa sapma
Biraz kendine gel, dur delikanlı
Yare yar olmadın kendini tanı
O zaman bilirsin canı, cananı
Tanı gönlünde yatan aslanı
Ona saygıyınan var delikanlı
Sevda ateşten de betermiş derler
Hasreti burnunda tütermiş derler
Her gönülde bir aslan yatarmış derler
Gönüldeki aslan yar delikanlı
Tepeden bakarak konuşma boşa
Dengesiz sevgiler gider mi hoşa
Engin ol, aslanın gönlünü okşa
Eğer yaralıysa sar delikanlı
Garibim zorunan gönül alınmaz
Gönülsüz gönüle sahip olunmaz
Kıskançlık deliliktir, çare bulunmaz
Bunu bir bilene sor delikanlı
Kırşehir’in Kırtıllar Köyünde, hiçbir mal varlığı olmayan yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Neşet Ertaş, düğün sanatçısı olarak başladığı yolculuğu uluslar arası bir yere taşımıştır. Unesco tarafından Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak ‘’Yaşayan İnsan Hazinesi’’ kabul edilmiştir. Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuarlarda ders olarak okutulmuştur. Hayatı,yaşam felsefesi,sanatıyla Türk halk kültüründe haklı bir yer edinen Neşet Ertaş’ı kısa bir zaman diliminde anlatmak mümkün değil. Beklide O’nu anlamanın en iyi yolu türkülerini dinlemekten geçer. Son olarak sizlerle O’nun için yazdığım bir şiiri paylaşmak isterim.
NEŞET ERTAŞ
Seher vakti çaldı kapımızı ölüm,
Gönül dağını duman bürüdü.
Garip garip öterken bülbülüm,
Yalan Dünya’dan hakka yürüdü.
Hiç sitem göndermedi mevlaya,
Minneti yoktu şöhret denen belaya,
Mecnun gibi aşık oldu Leyla’ya,
Yar aşkına yandı aşk yolunda çürüdü.
Muharrem Usta’ya çırak olmuştu,
Serçeşmeden deryaya dolmuştu,
Kendi gidip uruhu kalmıştı,
Ozanlık yolunda bir pir idi
Ömür verdi sevda denen yola,
Kardeşlik aşıladı her garip kula,
Yeryüzü memleketi dünya O’na sıla,
İnsanlığa feda olmuş ser idi.
Felek bilir yazımızı yazanı,
O’dur son çağın Bilge Ozan’ı,
İstemedi devlet denen düzeni,
Halkın yanında halktan er idi.
Yılmaz Özdemir